Hermes 24 Fabourg;
60 ve 70’lerin en sağlam aldehidik çiçek buketlerinin alınışı, 80’lerin oldschool/powerhouse kuvvetiyle desteklenişi ve 90’lar tatlılığını barındıran odunsu amberlerin eklenmesiyle yukarıdakilerin yumuşatılışı hikayesi.
Referans bir çiçeksi; şakası yok ve tadı çok.
Hermes Elixir des Merveilles;
Azzaro pour Homme + karamelize portakal kabukları + acıbadem pudrası = EdM veyahut Azzaro pour Femme; en sonunda pirinç unu ve haşlanmış patatese bağlamayaydı iyiydi ama üzülmedim çünkü hayatımdaki kadınların da patatese bağlaması etüdüyle böylesi şeyleri olgunlukla karşılayabiliyorum çünkü aslında patatese bağlamadılar özlerinde öyleydiler…
Serge Lutens Tubereuse Criminelle;
Parfüm yolculuğumdaki Sümbülteberleri 3’e ayırıyorum:
Birinci kısım; Hundred Silent Ways, Zara Tuberose, Do Son vb. Sümbülteber yani hesapta Sümbülteberler gibi yeşil, sığ, seyrek, boş ve hiçbir anlam ifade etmeyen akorlar…
İkinci kısım; Carnal Flower, Terracotta ve bilimum gardenya, tiare, kavun karpuz ve diğer ıvır zıvırlarla bezenmiş; güneşli, tatilli, zırvalı ve muhtemelen kullanana da ancak ve ancak hem kendi hayatının hem de tarihin sahnesinde ancak o 15 günlük tatil kadar varolması illüzyonunu yaşattığı illüzyon yada yalancı Sümbülteberler;
Üçüncü ve son kısımda ise Fracas (Petite Fracas değil!!!) tanrıçasının indirdiği tabletlere gerçekten bi şeyler katmaya çalışıp kah batıran kah çıkan Cocaine, Truth or Dare ve Crio gibi eserler…
Ha bir de Meksika ve Hindistan olmak üzere absoluları da ayrı ayrı destanlar, mitolojiler veya karakterdeler her neyse; Serge dayının Tubereuse Criminelle’si ise yukarıdaki sınıfların veya anavatanların hiçbirine dahil değil çünkü o bu sınıfları hiçe sayan ve hiçbir mite dahil olmayıp kendi kendine takılan bir iblis.
Kafur, acı kakao, paçuli küfü, vetiver dumanı ve kahvesi ile ultra baharatlı Sümbülteber.
Çevresinde dualar, beddualar, temenniler ve lanetler bezeli olan devasa bir dövmesine sol kolumun tamamını hediye ettiğim ahhh uğruna şiirler yazılası Tubereuse Criminelle için üstad şairimiz Mükremin Yılmaz’ın 46 yaşında dünya edebiyatına kazandırdığı bir şiirle yorumumu tamamlıyorum:
Uzunca zamandır görmeyeli seni;
Bir başka kadın, bir hoş olmuşsun,
Kollarıma alıp da sarmayalı seni..;
Beyaz peynir gibiydin Parmigiani Reggiano olmuşsun.