Christian Dior Eau Sauvage (1988-Vintage): Benimle yaşıt olan bu Eau Sauvage örneği, gerçekten de şimdiki versiyonu ile arasındaki kopma noktasında duruyor. Tabii ki parfümlerin yıllanması, onların içerdikleri notaların güçlerini, yapılarını kısmen ya da tamamen etkiliyor, değiştiriyordur. Ama bu Eau Sauvage’da sanki citruslar daha çekici ve daha doğal. Ben bunu daha çiçeksi buldum ayrıca. Sanki limon türlerinin arasında küçük tatlı-beyaz çiçek dokunuşu varmış gibi. Evet, tüm hatları itibariyle vintage havasında bir de. Bir de en büyük şanssızlığı onu, Eau Sauvage Fraicheur Cuir’den sonra denemem oldu sanırım. Çünkü onun epey etkisinde kaldığımı ve artık başka Eau Sauvage’lar beğenemeyeceğimin farkındayım. Yine de temelini limon ve diğer bir türü bergamot üzerine kurulu, meşe yosunu erkeksiliği taşıyan, günümüz Fierogillerinin babası hatta dedesi konumunda. Denemekten bile önce saygıyı hak ediyor bence. Bu, Fraicheur’a göre daha limonlu, o ise buna göre daha yere sağlam basan bir havada ve en önemlisi de “derili”. Sauvage daha soğuk ve serin, Fraicheur ise daha sıcak ve davetkâr. 7/10.
Giorgio Beverly Hills for Men V.I.P. Special Reserve (Vintage): Ne varsa eskilerde var diyerek söze başlayayım. Citrus, aldehit ve kakule ile güçlü, odunsu, tozlu, çok az da kirli bir açılış yapıyor. Orta kısımların haberini, tozluluğa topraksı bir boyut kazandıran paçuli veriyor. Bu kısımda gül akoru da hissediliyor. Ama çok geri planda duruyor. Sadece bir renk oluşturmuş parfümün içerisinde ve ben de buradayım dercesine. Parfümün çok güçlü olduğunu bir kez daha yinelemekle birlikte, orta-alt kısımların artık citruslardan arınmış, sandal ve tonka tatlılığının biraz daha yerleştiği, kakule ve paçuli tozluluğunda/kirliliğinde seyreden, maskülen ve yaş isteyen bir parfüm. Paçuli kullanımı bana yakın zamanlarda denediğim Davidoff Zino’dakini anımsattı. Ama Special Reserve daha baharatlı ve daha sabunsu. Gerçekten de güzel bir parfüm oluşturulmuş. Böylesine ağır abi parfümlerin üretimlerinin durması üzücü. Vintage klasmanda aradığınızda denk gelirseniz mutlaka deneyin. Günümüz koşullarına uymadığını ama 3-5 ml tutup ara sıra “ben bu akşam farklı bir şey istiyorum” dediğinizde bileğinize atacağınız tek fıs ile akşamın rengini değiştirebilir. 7/10.
Giorgio Beverly Hills Giorgio for Men (Vintage): Special Reserve ile neredeyse aynı tür bir başlangıca sahip. Aldehiti daha yoğun algılıyorum bunda. Bu benim için negatif etki yaratıyor. Bence parfümü de maskülen çizgiden uzaklaştırıyor. Orta kısımlarda yine paçuli ön planda ama bence iki parfüm arasındaki en büyük farkı belirleyen nota “kakule (cardamom)”. Saf halini kokladığım için bildiğim bir koku türü olan kakule, Special Reserve’in tabiri caizse yıllanmış kiler gibi kokmasına (hani rutubetli, tozlu, pasaklı bir koku olur ya) neden oluyor ve karakter katan kısım da bana göre orası. O kısmı çıkardıklarında ise daha parlak, daha temiz, daha genele kendini kabul ettirebilir bir çalışma ortaya çıkmış. Bence iki parfümü birbirinden ayıran en önemli ikinci nota ise “bal”. Special Reserve’de tatlılık yok denecek kadar küçükse de, Giorgio for Men’de ise tarçın ile birlikte, tatlı bir gül-bal birlikteliği, paçuliye birazcık hayvansallık katmış. Parfümün taban notalarında misk ve amber olduğunu da söylersek, hayvansallığın sadece bu iki notadan kaynaklanmıyor olduğu gerçeği var. Ama ben en çok bahsettiğim ikisini hissettim. Bu da Special Reserve gibi güçlü bir koku. İki aynı paçulinin, iki ayrı yorumu. Ayrıca son kısımlarda karanfil bariz belirginleşiyor. Ballı, tarçınlı, karanfilli son kısımları da ayrı bir dünya. Vintage gibi vintage. 8/10.
Balenciaga Ho Hang Club (Vintage): Bol yeşilli, limonlu, naneli, haliyle ferah bir başlangıç yapıyor. Paçuli-gül-meşe yosunu-deri-kakule beşlemesiyle Giorgio Beverly Hills for Men V.I.P. Special Reserve’i andırsa da iki parfümün benzerlik hissi orta-alt kısımlardan sonra tamamen ortadan kalkıyor. Sanırım ardıç ve citruslardan gelen bir tatlılık ile güllü paçuli parfümüne dönüşüyor. Tabii ki tıpa tıp hiçbir parfüm birbirine benzemiyor. Grup olarak türünün belki de bilmem kaçıncı örneğidir ama koku kalite hissiyatı yüksek olduğu için birçok rakibini alt etmeyi başardığı kesin. Nota piramidi de oldukça geniş ve zengin bir içerik sunuyor. Zamanının temiz koku arayanlarına ilaç gibi gelmiştir eminim. Uzun zamandır bu tarz zarif ve aynı zamanda biraz hayvansallık da içeren gül-paçuli birlikteliğine rastlamamıştım. Kesinlikle Special Reserve’dan daha kullanılabilir bir havada. Kasvet yok, boğulma yok. Aksine ferahlık var, konfor var. Special Reserve’den daha çok beğendiğim ve çok daha kullanılabilir bulduğum için 9/10.
Worth Pour Homme (Vintage): Yeşil yapraklar, lavanta ferahlığı, belirgin çiğ çam yaprağı kokusu ile sağlam bir limon kolonyası başlangıcına sahip. Çok olgun bir başlangıcı var ama. Limon kolonyası derken zihinlerde negatif etki yaratmak istemiyorum. Hafif bir baharatsılık ekleniyor gibi derken parfüm odunsu bir gövde üzerine yerleşmeye başlıyor. Bu kısımlar tamamen aromatik odunsu şeklinde geçiyor. Aromatik kısmın içeriğini ise şunlar dolduruyor; limon ve yaprağı, lavanta, tarçın, sardunya. Pozitif, ferah ama biraz da keskin. Keskinlik, uyumsuzluğa neden oldu bende. Orta kısımlardan itibaren kapanışa kadar lavanta tatlılığında, çamlı, yosunlu yeşil bir koku profiline sahip. Yine eski kafa işler arasında düşünülürse, bana uyumsuz gelen kilise tütsüsüne benzer keskinliği dışında güzel bir parfüm. Son kısımlar iyice lavanta ve çam birlikteliğinde. Bu kafayı 80li 90lı yıllarda yaşasaydım, şişeli olarak dolabımda saklardım sanırım. 8/10.
Jean-Luis Scherrer (Vintage): Çiğ, sucul ve yemyeşil bir başlangıcı var. Gerçekten de etkileyici. Fathom V’un açılışını biliyorsanız ona yakın diyebilirim. Orta notalardaki beyaz çiçeksiler, başlangıca öylesine güzel bir hava ile katılıyor ki resmen yeşil renkten açık yeşile doğru bir geçiş ortaya çıkıyor. Parfüm derinlere doğru indikçe hafif bir hayvansallık ile indolik bir etki yaratıyor. Sümbülteber ve civet ayırt edilebilecek kadar net gelmedi burnuma ama bu etkiyi yaratan notalar bunlar olsa gerek. Parfümün boyu o kadar uzun ki, alt notalara neredeyse hiç inmiyor. Üst ve orta notaların egemenliğinde, oldukça çiçeksi bir yeşil yapıya sahip olan Scherrer’i, Scherrer 2 kadar kendime yakın bulmasam da piyasaya çıktığı dönemi düşünecek olursak (1979), kendi türünde bir akım başlattığını söylemek çok iddialı olur tabi ama, kendi türünün belki de ilk ve en güzel örneğidir. O zamanların bol aldehitli, pudralı, hayvansallı kadın parfümlerini düşündükçe, Scherrer gerçekten de onlara tarzıyla karşıdan bakmış. Benim yolum ayrı demiş. Baştan sona yeşil ve lüks hissettiren bir parfüm. 9/10.