Bugün Hangi Parfümü Denediniz?

cantona8

Pure Parfum
Satış Onaylı
Katılım
18 Mar 2015
Mesajlar
825
Ad Alain Delon Plus (Vintage): Ferah ve kaba bir açılış ile başlıyor. Daha çok çiçeksi bir başlangıç olarak ifade edilebilir. Orta kısımlar deri, tarçın, bal, lavanta ve meşe yosunu ekseninde, biraz daha kirli bir hava ile kendini gösteriyor. Değişik bir tarzı var. Şimdiye kadar koklamadığım cinsten. Deri mi baskın, tarçın mı baskın, lavanta mı? Epey zorladı beni. Ama aromatik olduğu kesin. Hatta oryantal sınıfına da girer bence. Gövde kısmı kaba, kirli, hafif bulanık ve yağlı metalik bir his veriyor. Enteresan olduğu için kullanılabilir olmasa da denemekte yarar var. Kişinin koku haznesine mutlaka bir şeyler katacağı kesin. 6/10.

Laura Biagiotti Tempore Uomo (Vintage): Freş meyveli, gayet aromatik bir açılışı var. Biraz sentetiklik de barındırıyor. Orta kısımlarına doğru odunsu bir gövdeye tutunuyor. İçerik olarak çok zengin ama koku güzelliği olarak biraz bulanık geldi bana. Tatlımtrak meyveli bir odunsu diyebilirim. Lavanta çok az da olsa hissediliyor. Tertemiz risksiz bir koku. Genel beğenisinin çok yüksek olacağına eminim. Ben çok beğenmedim ya da bana çok özel gelmedi. Denemeye değer mi? Bence bu tarzın meraklıları dışında hayır. 5/10.

Hermes Calèche (Vintage): Bolca aydınlık meyveler, aldehitler, beyazımsı çiçekler... Açılışı hafif yapay da olsa güzel. Ama sonra temiz çiçekler üzerine kurulmuş bir aldehit çalışma haline dönüyor. Benim aldehit ile aram hiç iyi değil. Eski kafa bayan parfümlerini çağrıştırıyorlar bana. Günümüzde belirli bir yaş ve olgunluk istiyor kesinlikle. Genç işi bir parfüm değil. Orta kısımlardan itibaren nispeten daha tatlı bir yapısı var ama her dem aldehit eksenli. O sebeple benim tarzım olmayan bir yapıda. Denemeye değer mi? Vintage olduğu için deneyecekseniz evet, başka bir nedenden ötürü ise hayır? 6/10.

Davidoff Zino: Piyasaya çıktığı zamanı düşünürsek (1988), abartıya kaçmadan, paçuli tabanlı bir maskülen nasıl yapılır? Dersi vermekte. Lavanta, yeşil limon, erkeksi çiçekler ile beslenen bir paçuli-vanilya gövdesine sahip. Bence bu alanda tam da türünün lideri. Bir designer markadan beklenenin çok çok daha üstünde. Orta kısımlar paçuli ekseninde çeşitli çiçeksi odunsular ile devam ediyor. Gül ve gül ağacı notalarına rastladım. Sanırım bu müthiş etkiyi veren birkaç notadan biri bunlar. Hafif tozlu paçuliye aynı zamanda eşlik eden çok naif bir de vanilya var. Yani harmanın her notasını neredeyse algılamak mümkün. Ağırlıklı görüşüm, kırmızımsı, çiçeksi, hafif yumuşak, tozlu bir paçuli parfümü. Denemeye değer mi? Kesinlikle değer. 8/10.

Dolce&Gabbana Sicily (Vintage): Şimdiye kadar pek benzerine rastlamadığım bir parfüm. Açılışını bol çiçeksi yeşil, pudramsı bir havayla yapıyor. Daha sonra çiçeksi bir tatlılığa, oradan da muzlu odunsu, mor çiçeksi bir parfüme dönüşüyor. Yapısı itibariyle enteresan bir çalışma olduğu kesin. Ama muz notasını baskın algıladığımdan pek kullanılabilir bulamadım. Denemeye değer mi? Bir şey kaybettirmez ama kazandırmaz da. 6/10.

Yves Saint Laurent Opium (Vintage 1983): kelimenin tam anlamıyla bir vintage. Belli ki çağının en popüler parfümlerindenmiş. Çok fazla nota üzerine değil ama, güçlü, sağlam ve az nota üzerine kurulmuş, belki de zamanının başyapıtlarından. Parfümün koku rengi çok koyu gibi durmasa da içeriğinden çok daha koyu olduğu kesin. Aromatik, yumuşak bir vanilya ile birlikte anason eşliğinde açılıyor ve orta kısımlardan itibaren daha baharatlı ve balzamik bir yapıya bürünüyor. Rahmetli dedemin Mekke’den getirdiği hacı yağına çok benzetiyorum ve beni çocukluğuma götürüyor. Çok rafine ve elegant bir kokusu var ama dediğim gibi deneyen çoğu kişi hacı yağı benzetmesi yapacaktır J Fazlaca olgun, yaş isteyen bir kokusu var. Bizim gibi gençlerin taşıyabileceğini sanmıyorum. Orta kısımlardan sonra anason ve kara üzüm ve vanilya birlikte ilerliyor ve kalıcılığı son derece iyi. Denemeye değer mi? Bence vintage parfüm meraklılarının kesinlikle denemekle kalmayıp koleksiyonlarına eklemeleri gereken bir parfüm. 9/10.

Weil Pour Homme (Vintage): 2004 yılında yenilenmiş hali nasıl bilmiyorum ama 1980 (yanlış bilmiyorsam) çıkışlı bu parfümün tarifini yapacak olursak; lavanta tatlılığında, hafif limoni ve yeşilimsi bir başlangıcı var. Orta kısımlara ilerlerken biraz daha çiçeksi dokunuşlar görülmeye başlıyor. Bu çiçeksilik odunsu bir gövdeye tutunuyor ve yeşil yosunlu, sedirli, parlak derili bir hal alıyor. Kesinlikle güzel bir iş. Yaş itibariyle 35-40 yaş üzerine daha iyi yakışır. Klasik bir tarzı var ama Bois du Portugal gibi Sartorial gibi berber dükkanı lavantası tarzında değil, daha modern bir lavanta kullanımına sahip. Takım elbise kokusu olmaktan ziyade günlük bir koku profili veriyor. Beni tek rahatsız eden şey, ara ara aldehit tadı gelmesi. Onu da yok sayıyorum. 7/10.
 

cantona8

Pure Parfum
Satış Onaylı
Katılım
18 Mar 2015
Mesajlar
825
Fragrance du Bois Oud Noir Intense: Markanın yüksek kaliteli işleri göz önüne alındığında ortalama bir yerde olduğunu düşünüyorum Oud Noir Intense'in. Bu parfümün benim için en önemli özelliği, en sevdiğim kakule kullanımına sahip olması. Genel olarak odunsu bir parfüm ve traş kolonyalarını da andıran ferah bir yapısı var. Bu yönüyle bir kere maskülen bir parfüm. Parfüm açılışını çok güçlü ve lezzetli bir çiçeksi bergamot ile yapıyor ama bu hava uzun değil. Dağılıyor ve hemen güçlü bir oud vurmaya başlıyor. Tam eyvah derken o da gidiyor ve geriye anlattığım yapı ortaya çıkıyor. Değişkenlikleri kısa süreler içinde gerçekleşiyor olsa da yine de eğlenceli. Bahsettiğim gibi kakule sevenlerin denemesi hoş olabilir. Onun dışında sığ yaklaşımla hali vakti yerinde bir amcanın traş takımının kokusu diyebiliriz. FdB'e yüzlerce dolar ödeyip, çok sevdiği için bu kokuyu satın alacak zaten kaç kişi var ki? Ben sampledan denediğim için memnunum. Elimde en fazla 5ml bir dekant bulursam tutarım. Ara sıra keyifli olabilecek bir parfüm çünkü. Lalique Hommage a l'homme Voyageur ile de benzer bir havası var. Hatta benim için direkt birbirlerini çağrıştırıyorlar.
 

Said

Pure Parfum
Satış Onaylı
Katılım
30 May 2019
Mesajlar
961
Francesca Bianchi | Under My Skin
pudralı yumuşak dokuda yağlı bir iris ve acı keskin deri. sade ve pürüzsüz. kirli kısmında kust hissedilir fakat tek başına bu nahoş hissiyatı veremez. castoreum tarzında koyu nüanslar da pek alamadim. diğer notaların çoğunu hissedemiyorum. The Dark Side ve Black Knight'ta üzerine kompleks amber akoru çekilmiş şekilde nisbeten tatlı sunulan aynı iris-deri yapısının çekip çıkarılmış hali gibi. iyice oturduktan sonra acı nüansın çoğu kaybolsa da baş-orta kısmı benim için oldukça nahoş ve tahammülü güç. neredeyse hiç bir süsleme yok. bu tarz acı animalik nüansın bir benzeri pudralı amber-vanilya ile perdeli şekilde Ambre Muscadin'de de mevcuttu. konsept ve tarzını gerçi bu bir Bianchi yorumu denecek kadar açık göstermiş. kirli ve zorlayıcı olarak bilinen birçok parfüm ve materyali severek kullanıyorum ama bu tarz kimyasal tarza yakın acı derili sade bir animalik yorumu burnum reddediyor. fragrantica'da main accords kısmına şunları baş köşeye yazardım. raw, astringent, sour, iris, leathery, oily.
 

cantona8

Pure Parfum
Satış Onaylı
Katılım
18 Mar 2015
Mesajlar
825
Sonoma Scent Studio Ambre Noir: Baştan sona balzamik bir amber. İçerisindeki en hafif nota gül ama parfümün kendisi hiç de ağır veya kasvetli değil. Bence kullanılabilir amber temalı parfümlerden bir tanesi. Girişi parlak bir şekilde meşe yosunu ve sedir ile yapıyor ve orta kısımlara geçiş yaparken gül tadı tıpkı Ambre Nuit’te olduğu gibi müthiş bir yumuşaklık ve karakter ekliyor. Bu yumuşaklığın içine labdanum da küçük sivriliklerle parfümün içerisinde mür ve castoreum ile birlikte derinlik kazandıran diğer sağlam notalar. Indie bir çalışma olduğu için materyal kalitesi üst seviyede. Performansı da ortalamanın üstünde. 8/10.

Pierre Balmain Vent Vert Original (Vintage): Ziyadesiyle parlak ve tatlımtrak çiçeksi bir başlangıcı var. Adını koymakta zorlandığım çiçeksiler içeriyor ve bunlara eşlik eden turuncu-sarı meyveler ile pürüzsüz bir geçişi var. Orta notalar baştakiler kadar zevk vermedi. Çiçeksi etki devam ederken parfüm iyiden iyiye yeşile bürünüyor. İçerisinde tırmalayan bir şeyler var ama o kısmı çözemedim. Tüm o pürüzsüzlüğü bozan… Ortalama performansa sahip olan Vent Vert Original, vintage olmasının dışında uyumsuz gövdesiyle bana sadece öylesine bir yeşil parfüm hissi verdi. Kış hariç her mevsim fısır fısır kullanılabilecek ve nispeten pozitif bir yapısı var. Kararsızım. 6/10.

Sonoma Scent Studio Fireside Intense: Adında geçen “fire” kelimesinden ötürü beklentim yeni bir dumansı, yanık, isli bir parfüm olacağı yönündeydi. Ne duman, ne köz, ne de is… Bence parfümü bu klasmanda farklı kılan en önemli şey, içerisinde bu yönde bir nota barındırmadan o hissi yaşatabilmesinde saklı. Tıpkı Ambre Russe’de tütün olmaması gibi. Parfümün açılışından bitişine kadar lineer olduğunu söylemek gerek. Katmanlı bir çalışma değil çoğu indie çalışma gibi. Gövde üzerine dizilmiş yardımcı moleküller. Bence gövdeyi de oluşturanlar odunsular ve oud, huş ağacı ve deri. Böylesine sert notaları ise amber, meşe yosunu ve sandal ağacı gibi notalar ile yumuşatıp deyim yerindeyse dizginlemişler. Huş ağacının bu parfümde çok hoş durduğunu belirterek, bence deneme listenizde olması gereken bir parfüm olduğunu söylemek istiyorum. Çok az ekşimsi, ortalama yumuşaklıkta, dumansı bir odun parfümü. 9/10.

Nasomatto Hindu Grass: Islak otlar ve çamurlu tütün gibi başlayıp, paçulinin ortaya oturmasıyla nemli, bir sürü bitkinin köküne, bir sürü böceğe ev sahipliği yapan bir toprak ana kokusuna dönüşmesi, bende parfümün üst klasman olmasına neden oldu. Kuru paçuliyi, ıslak yeşil notalarla öylesine güzel süslemiş ki parfümör, gerçekten de rutubetli toprak kokusu çıkıvermiş ortaya. Hatta saksı toprağı kokusu desem tam tarife yaklaşmış olurum. Hafif küflü bir hissiyatı da var çünkü. Pryn Ayothaya ile birlikte kokladığım en güzel ikinci rutubetli topraksı tema. Kesinlikle denemeye değer. 7/10.

Soivohle Meerschaum: Klasik indie kalitesinde materyallerden oluşuyor. Sağlam bir içerik belirtilmiş gibi durmuyor ama parfüm göründüğünden daha dolu gibi hissettiriyor. Açılışını, gövde kısmına nazaran daha parlak çiçeksilerle ve balzamik bir havada gerçekleştiriyor. Gövde kısmına geldiğinde ise kokuya tütün, meşe yosunu ve amber önderliğinde hafif kırık bir çiçeksilik hakim. Bu kısımdan itibaren baharatların da bariz şekilde hissedilmesi sonrası karanlık çiçeklerle örülü bir odunsu halini alıyor. Baharat kullanımı O’Driu Kiss My Ass Basenotes’takine çok benziyor bu kısımda. Çok kullanılabilir bir yapısı yok. Farklı bir tarz çünkü. 8/10.

Pryn Parfum Le Mimosa: Parfüm ilk sıkıldığında renkli, çekici, lezzetli meyveler eşliğinde yeşilimsi çiçeklerle başlıyor. Katmanlı bir durumdan pek söz edilemez ama orta kısımlar yaklaştıkça meyveler zayıflıyor ve çiçeksilerin hegemonyasında, alttan hafif misk desteğinde bir koku ortaya çıkmaya başlıyor. Meyvelerden armut notasının ön planda olduğu, adı gibi mimoza hâkimiyetinde devam eden bir parfüm olarak da kalıyor. Tatlımsı, çiçeksi hoş bir koku. Çok bir şey anlatmadı bana ama temiz kokuları sevenler deneyebilir. Onun dışında ortalama. 6/10.
 

samettemiz34

Pure Parfum
Satış Onaylı
Katılım
10 Ara 2020
Mesajlar
1,127
costume national free d'homme

Squiddeki tütsü kullanımına benzer bir tütsü ve onunla beraber turunçgilli bir açılış ardından baharatlarda geliyor tütsü baştan sona hakim ve yorucu kötü desem değil ama peşine düşeceğim bir parfüm de değil...
 

cantona8

Pure Parfum
Satış Onaylı
Katılım
18 Mar 2015
Mesajlar
825
Olympic Orchids Artisan Perfumes Woodcut: Ekşimsi, yeşil ve taze kesilmiş odunsu bir koku başlangıcı var. Giriş olarak oldukça farklı ve etkileyici. Güçlü bir yayılıma sahip. Orta kısımlar da dâhil uzun süre bu hafif "mayhoş havadaki taze kesilmiş odun" teması devam ediyor. Pek benzerini koklamadığım bir türde. Orta kısımlardan itibaren bu gövdeye bir tatlılık yerleşmeye başlıyor ve gittikçe de güçlü şekilde kendini hissettirmeye başlıyor. Elbisede performansı ve özellikle kalıcılığı çok yüksek. Odunsular, bu kısımdan itibaren fazlaca tatlımsı bir havada geliyor ve yeşil temadan eser kalmıyor. Katmanlı davranışı benim için olumlu. Finalde ise oak ve sedire eşlik eden lezzetli hatta burme işi sayılabilecek bir karamel ile tatlı odunsu havayla son buluyor. Bence baştan sona uyumlu ve geçişli yapısı ile bunlara bir de kullanılan materyallerin üst seviye oluşu eklenince beş yıldızlık bir çalışma ortaya çıkmış. Kesinlikle indie parfümlere merak salan parfüm severlerin denemesi gerekir. Odunsu klasmanda koku güzelliği ile birlikte kesinlikle kullanılabilir de bir parfüm ortaya çıkmış. 9/10.

Mona di Orio Les Nombres d'Or Vetyver: Tatlımsı tütsüvari bir vetiver açılışı var. Olgun bir greyfurt dokunuşu mevcut bu kısımda. Öyle çok parlak bir citrus havasında değil Terred'Hermes gibi. Hafif köksü bir vetiver algısı oluşturuyor bu kısımlardan sonra. Her daim yumuşak ve rahat bir yapısı var. Kasvet veya köksülükten sebep beklenen karanlık veya tozlu hava hiç yok. Bu kısmı veren yapı muhtemelen kullanılan kaliteli bir paçuli. Orta kısımlardaki hissiyat yumuşak, çok az tatlı, aromatik bir vetiver. Biraz yeşil etkisi de var gibi. Sultan Vetiver'de olan yeşil katman gibi. Parfüm son kısımlara doğru bence tamamen aromatik bir vetiver olarak kalıyor. Bu klasmanda bence en kullanılabilir ve en seviyeli, en olgun vetiver parfümü! Benzeri var mı bilmiyorum ama elimin altında her daim olmasını isteyeceğim üç vetiver parfümünden birisi kesinlikle Mona Vetyver olur. Çok keyifli, konforlu bir koku. Dingin, sakin, rahat... En sevdiğim kısmı da son kısım oldu. Bu kısımda nispeten biraz daha pudramsı bir yumuşaklık yerleşti ve vetiver kategorisinde 10, genel beğenime göre 9/10.

Lush Breath of God: Farklı bir tarz aromatik odunsu. Aromatik kısmı tamamen meyve tabanlı. Çok seviyeli bir gül de eşlik ediyor ve farklı bir hava katmış. Gül, meşe yosunu, ölmez otu, castoreum gibi notaların tam yerinde ve kararında kullanılması, o parfümü rezil etmek ile vezir etmek arasındaki ince çizgiyi belirliyor. Bu parfümde de tıpkı bunun gibi bir durum söz konusu. Açılışı tatlımsı ama bulanık olmayan, temiz olmasa da çok kirli de olmayan meyvelerle gerçekleşiyor. İçeriğini araştırdığımda ardıç, amalfi limonu, greyfurt ve kavun gördüm ve gördüğüme hiç de şaşırmadım. Bence burada en önemli ve toparlayıcı nota, farklılık yaratan nota kavun. Başta biraz ön yargı oluşturabilir ama dengeli ve kararında kullanıldığında kavun notasının da belirleyici bir özelliğe sahip olabileceğine güzel bir örnek Breath of God. Orta kısımlardan itibaren tamamen odunsu bir gövdeye yerleşen aromatik akorların el ele, kol kola parfümü sonlandırdığını gözlemledim. Odunsu kısımlarda vetiverin ağırlığı çok net hissedilmiyor. Yani net bir vetiver yorumu diyemeyiz. Sedir ve sandal ağacının bunda etkisinin çok büyük olduğu aşikar. Kalıcılığı tende de elbisede de gayet iyi. Denemeye kesinlikle değer. 8/10.

Annick Goutal Duel: Bir aromatik odunsu parfüm daha... Ama çok fazla aromatik. Yeşil ve bol citruslu gibi bir havası var ve inanılmaz pozitif. Portakal yaprağının yanında sanki portakal çiçeği de varmış gibi. Ama en güzeli ve parfüme bu pozitif havanın yanında bir kimlik kazandıran ana nota çay notası olmuş. Mate denen bir çay türü ve ham halini bilmiyorum. Bildiğimiz çay notası ile benzer fakat daha erkeksi bir havası var. Bu notayı daha detaylı bilen arkadaşlar yorum bırakabilirler. İçerik olarak her ne kadar deri ve misk belirtilmiş olsa da, misk kesinlikle yapaylık hissi uyandırmayacak kadar temiz, deri ise tıpkı Mancera Black Gold'daki gibi gerilerde ve destek elemanı olarak kalmış. Keşke daha performanslı olsaymış... İlk sıkıldığı andan itibaren oluşturduğu muazzam pozitif hava sayesinde canınız sıkıldıkça bile fısır fısır kullanabileceğiniz bir parfüm. Kesinlikle iyi hissettirecektir. Kapanışı ise tatlımsı bir yeşil tonla yapıyor. Hala pozitif. Yineliyorum... Keşke daha performanslı olsaymış. Çabuk tene yaklaşıyor. Bu yüzden elbisede kullanmak daha fazla performans almaya yarayabilir. Bu tarz kokuları sevenlerin elinin altında bulunması gereken bir parfüm bence. Çok özgün olduğunu söyleyemem ama yaşattığı hissiyat çoğu akrabasından ileri kalitede. Denenmeli. 9/10.

Olympic Orchids Artisan Perfumes Blackbird: Baştan sona blackberry etkisinde bir indie çalışma. Çokça lezzetli ve parfümün olayı derinliklerinde saklı. Performansı üst düzey ama kullanılabilir bir parfüm değil bana göre. Aromatik odunsu olmaktan ziyade, odunsu aromatik olmayı seçmiş bir çalışma. Çünkü blackberry o kadar hâkim ki parfüme, yan elemanlar bir geliyor, bir gidiyor, değişiyor gibi. Ya da algı farkı. Orta kısımlardan itibaren odunsuların yerini yavaş yavaş misk devralmaya başlıyor. Benim pek sevemediğim bir misk yapısı bu. Blackberry notasını güçlendirmek için koyulmuş sanırım. Pek benzerini koklamadığım "konsept" bir çalışma. Kokuyu beğenenler günlük kullanımda tercih edecektir. Bana fazla tatlı ve baygınlık verici çalışmalara göre bir nebze daha karakteristik geldi. Benlik değil ama ara sıra koklaması zevkli. O yüzden küçük bir miktar dekant tutuyorum. Denemeye değer fakat fazlaca tematik olduğundan şişeli edinme kısmında kesinlikle denenmeden alınmamalı. 5/10.

Roja Dove Reckless: Çok parlak ve bir o kadar da olgun bir başlangıcı var. Olgun citruslar, çiçeksi yeşiller, odunsular... İçerik olarak çok zengin ve tek tek notaları algılayacak kadar iyi burna sahip değilim. Ama verdiği hissiyat nedeniyle en sevdiğim RojaDove parfümlerinden birisi. Odunsu hissiyat, parfümün orta kısımlarında hafif tatlılıkla birlikte şipre gibi bir hal almaya başlıyor. Üst notalar uçtukça kakule hissedilmeye başlıyor. Özellikle de saf halini kokladıktan sonra kakule notası barındıran parfümlere karşı bir ilgim oluşmuştu. Orta kısımlar bu şekilde geçildikten sonra ise cypress, kakule ve tarçın net hissedilmeye başlıyor. Bu üçlüye oldukça derin bir yapı eşlik ediyor ve bana göre bu derinlik de parfümü doyurmaya yetiyor. Bu kısımda ise benim burnumun yettiği kadarıyla tatlımsı baharatlar ve yumuşak erkeksi çiçeksi yeşiller var. Bana birçok notanın bir araya getirilmiş olduğu Reckless, ön yargıma rağmen uyumsuz gelmemişti. Performansı da fena değil. O paraları hak eder mi diye tartışmaya girmeyeceğim ama hali vakti yerinde olanlar için koleksiyonlarında olması gereken bir parfüm bence. Roja parfümleri ile ilgili; Çok güzel fiyatlara bulursanız alın, deneme şansınız olursa kesinlikle deneyin, bulamazsanız da kendinizi paralamayın (yüksek fiyatları sebebiyle) diyerek topu ortaya atıp kaçıyorum. 7/10.

Slumberhouse New Sibet: Sonda söyleyeceğimi başta söyleyeyim. Tam bir indie parfüm ve bir baş yapıt. Açılışı, kapanışı, yok efenim bilmem nesi falan çok detaylı anlatmayacağım. Kokladığım en özgün, en kaliteli "deri/süvet" temasına sahip çalışmalardan birisi. İlk başları daha keskin ve hayvansal, sonrasında ferah deri ve kumaşımsı, ilerledikçe kumaş havası yün içlik havasına dönüşüyor ve sıcacık bir hal alıyor. Son demleri ise karanfilin biraz daha hissedildiği, sağlam bir deri efekti ile kapanıyor. Katmanlı davranan bir yapıya sahip. Kendini sevdirirse vazgeçilemeyecek bir parfüm olabilir. Tematik bir çalışma olduğunu da belirtmemde fayda var. Genel beğeni kısmı parfümün neredeyse orta-alt kısımlarında yer alıyor. New Sibet sıcacık bir ahşap evde, şömine karşısında, koyun postunun üzerinde uyumak gibi… 10/10.
 
Ü

Üye silindi 4295

Misafir
- Herve Gambs Eden Palace;
Keskin, tozlu ve hafif tatlı kurutulmuş limon kabuğu rendesi; piyasadaki birçok limon aromalı şeker, sakız, içecek, ilaç vb. ıvır zıvırın limon aroması. Cansız ve sönük neredeyse gebermek üzere olan yeşil detaylar ve masraftan kaçmak için en dandiği seçilmiş ve eser miktarlarda kullanılmış vetiver…
Gül ve temiz misk ile de hafif bir yumuşaklık. Benim için hiçbir şey ifade etmeyen ancak bunca detayı da körleşmemem için yazdıran tırt parfüm.

- Herve Gambs Night Owl;
Soğuk, kirli ve tozlu kokuyor. Kuru kış soğuğundaki evlerinden duman yükselen gri sokak gibi kokuyor. Kar kokusu, cam kokusu, kuru tatlılık, belki bir sokak çocuğu yada sokak hayvanı gibi kokuyor… Sanayide çalışırken üst katımıza sığınmış ve eğittiğimiz bi baykuş vardı ve kıymayla beslerken bi de severken cins cins sesler çıkarıp altımıza sçırtırdı keşke koklasaymışım belki de bu Night Owl, baykuş hayvanının kokusudur…
Belirgin şeyler: Sandal talaşı ve miskler.
Beğendim.

- Herve Gambs Coup de Grace;
Hoşgeldin Ramazan haydi iftarda güllacımızı yidikten sonra gül sularımızı da sürünüp Sultanahmet’e kaçalım…

Ek: Night Owl üzerine muhteşem bi tanıtım yazısını da aşağıya bırakıyorum umarım parfüm evreninin yepyeni notasını sizler de gözden kaçırmaz ve öğrenirsiniz:
BFC0E066-3C48-48D2-BC63-0C3FF1E677F9.jpeg
 
Moderatör tarafında düzenlendi:

azzura

Perfume Lover
Moderatör
Katılım
20 Haz 2017
Mesajlar
8,484
Marlou - Ambilux; yenilik içeren bir şeyler sunmuyor. Hayvansal bazları kirli notalarla desteklemek şeklinde. Kouros ve MFK - Absolue pour le soir'ın birleştirilmiş hali gibi. Tenime yakınken hafif çiçeksilik mevcut ancak kol mesafesi uzaklıktan tam bir idrar kokuyor. Aklıma nedense Kolpaçinoda geçen şu sahne geldi. Bence parfümü tam özetliyor.

“Emrullah abi benim bi arkadaşım var tencere imalatçısı aynı yaştayız ***** buradan atlıyor Taylanda gidiyor üzerine işetiyor yıkanmadan geri geliyor”
 

cantona8

Pure Parfum
Satış Onaylı
Katılım
18 Mar 2015
Mesajlar
825
Marlou - Ambilux; yenilik içeren bir şeyler sunmuyor. Hayvansal bazları kirli notalarla desteklemek şeklinde. Kouros ve MFK - Absolue pour le soir'ın birleştirilmiş hali gibi. Tenime yakınken hafif çiçeksilik mevcut ancak kol mesafesi uzaklıktan tam bir idrar kokuyor. Aklıma nedense Kolpaçinoda geçen şu sahne geldi. Bence parfümü tam özetliyor.

“Emrullah abi benim bi arkadaşım var tencere imalatçısı aynı yaştayız ***** buradan atlıyor Taylanda gidiyor üzerine işetiyor yıkanmadan geri geliyor”
Denediğim en zor parfümlerden biriydi ve ben "günlerce yıkanmamış yağlanmış saç" kokusu olarak tanımladım kendime :D
 

cantona8

Pure Parfum
Satış Onaylı
Katılım
18 Mar 2015
Mesajlar
825
Paco Rabanne Sport de Paco Rabanne (Vintage): Parfüm aromatik fujer olarak sınıflandırılmış ama bence aromatik odunsu tanımı da uygun gibi. Açılışından itibaren fazlaca pozitif bir citrus topluluğu hâkim. Odunsu bir gövde üzerine kurulmuş durumda. Orta kısımlar yaklaştıkça bu odunsuluk daha fazla ön plana yerleşiyor. Hafif ve tatlı baharatlar ile sandal ağacı yumuşaklığı da hissediliyor. Parfüm büyük kısmını citruslu odunsu olarak geçiriyor ve son evrelerinde iyice sandal ve kuru-tatlı bir paçuli ile daha geri planda citruslar ile kapanıyor. Kokusu kendi çağına göre kuşkusuz iyilerden olabilir ama günümüz niş parfüm severlerin peşinde olacağı bir vintage değil. Ama en önemli nokta ve hakkını yedirmemem gereken nokta şu ki, uygun fiyatlı ve hafif maskülen yazlık peşinde olan arkadaşlar designer seviyesinde dekant veya şişeli bulurlarsa şans verebilirler. Az da olsa yapaylık geliyor ama eminim şimdi bu koku tekrar yapılsa daha yapay olur? Kokusuna burun kıvıracak pek kişi yoktur. 6/10.

Weil Antilope (Vintage): Bolca limoni ve beyaz çiçekler ile pudramsı bir aldehit ile açılıyor. Orta kısımlar da oldukça feminene doğru gidiyor ve çiçeksi aldehitli yapı ön planda. Eski kafa bayan parfümü kesinlikle. Çok fazla benzerinin olduğu kesin. Bu haliyle zaten benim pek de sevmediğim aldehitler ön planda olunca ve pudralı hava hâkim olmaya başlayınca, başlarda orta kısımda biraz etkisini gösteren meşeyosunu ve misk iyice sabunsu bir hal alıyor. Benlik değil pek. 5/10.

Weil Kipling (Vintage):Yeşil limon kabuğu, deri, tatlı lavanta ve ardıç ile hafif tatlı-buruk bir hava ile başlıyor. Orta kısımlara biraz daha çam ve geranium ferahlığı hissedilmeye başlıyor. Orta kısımlar nispeten daha aromatik gibi geldi bana. İçeriği sağlam olmuş ve çoğu nota hissedilebiliyor. Bu yönden neredeyse benimle yaşıt olan bu parfüm numunesine bravo. Genel hatlarıyla ferah aromatik bir parfüm. Deri içeriğinden çok bahsedemem ama yumuşak meyveler ile çamsı bir yeşil ferahlık ile bence iş görür. Eski kafa olması tek handikapı ama zaten vintage olan bir parfümden aşağı yukarı beklenecek bir durum. 8/10.

Emanuel Ungaro Pour L'Homme (Vintage):Eski kafa, sağlam bir maskülen fujer. Oldukça yeşil bir başlangıcı var. Tozlu paçuli gibi hava geliyor ama paçuli içermiyor! Orta kısımlara gelirken hafif yumuşak bir geçiş ile pudramsı bir lavanta önderliğinde, yine ferah yeşiller barındıran, biraz buruk ve burun büken (bana paçuli hissiyatı veriyor ısrarla) bir yapısı var. Zor bir parfüm diyebilirim. Böylesine maço bir yeşile denk gelmemiştim. Kirlilik çok ön planda değil ama bazen rahatsız da eden bir damar var. Enteresan bir deneyimdi. Fazlaca eski kokuyor. Hatta eski kilerlerin kokusuna biraz daha yeşil katın. 7/10.

Borsalino for Men (Vintage):Borsalino beni en çok şaşırtan parfümlerden oldu. Vetiver, deri, labdanum, misk, amber, meşe yosunu… Çok güçlü ve tarz olarak ağır notalar. Bunların bir araya gelişi acaba nasıl bir maskülen ortaya çıkarır diye beklerken, açılışındaki yoğun çiçeksiler, lavanta ve sedir, parfümün orta kısımları yaklaştıkça etkilerini pek kaybetmeden gövdeye müthiş dokunuşlar yaparak bu ağır notaları deyim yerindeyse toparlamış, şekle sokmuş. Hafif hissedilen lavanta tatlılığı, biraz karanfil burukluğu, genel olarak çiçeksi-odunsu parfüm hissiyatı veriyor. Temizlik malzemeleri gibi kokuyor ama hiçbir riski yok. Çok özel bir parfüm olmamasının yanında çok rahat ve pozitif bir yapıya sahip olmasıyla “bulununca tercih edilebilecek” güzel bir alternatif vintage. 7/10.

Christian Dior Eau Sauvage Fraicheur Cuir (Vintage): Limon, sedir, deri ve amber üzerine ancak bu kadar güzel bir maskülen yazlık kurulabilirmiş. Limon, gerçekten de ustasının ellerine düştüğünde bir parfümün çehresini, karakterini, havasını inanılmaz değiştirebiliyor. Çoğu parfümde açılış notaları olarak kullanılan ve gelip geçen, uçan bu notayı, sedir ile birlikte çok kırık bir amber tatlılığıyla, aromasını koruyarak, daha çok limon kabuğu hissiyatı ile deriye işlerseniz adı EauSauvageFraicheurCuir oluyormuş. Gerçekten de yaşasaydı mutlaka şişesiyle saklayacağım bir parfümmüş. Günümüz bu tarz (Fiero gibi) yazlıkları içerisinde kendisine yer bulması çok şaşırtmazdı. Çok özel yanlar arayanlar biraz beklentiyi düşürmeliler. Çok kompleks bir parfümden bahsetmiyorum çünkü. Aksine çok net bir parfümden, bir tarzdan, değerini yitirmeye başlamış bir akımdan bahsediyorum. Bu arada vintage oluşundan ötürü ya da saklama koşullarından ötürü vs performansı ortalama kaldı ki zaten benzeri rakiplerinin de çok üst düzey performansı yok. Bulursanız deneyin, denettirin. 9/10.
 

Celalettin19

Eau de Toilette
Katılım
30 Ara 2020
Mesajlar
143
Bugün mavi lotus çiçeği yağını denedim. O harika kokusuyla kokladıkça koklamak istenilecek bir koku. Kokusunu tam ifade edemiyorum ama adeta bir parfüm gibi kokuyor ve yumuşacık bir kokusu var diyebilirim. Feminen tarafa kaysada ara ara koklayıp huzur bulmak için ideal bir koku.
 

cantona8

Pure Parfum
Satış Onaylı
Katılım
18 Mar 2015
Mesajlar
825
Christian Dior Eau Sauvage (1988-Vintage): Benimle yaşıt olan bu Eau Sauvage örneği, gerçekten de şimdiki versiyonu ile arasındaki kopma noktasında duruyor. Tabii ki parfümlerin yıllanması, onların içerdikleri notaların güçlerini, yapılarını kısmen ya da tamamen etkiliyor, değiştiriyordur. Ama bu Eau Sauvage’da sanki citruslar daha çekici ve daha doğal. Ben bunu daha çiçeksi buldum ayrıca. Sanki limon türlerinin arasında küçük tatlı-beyaz çiçek dokunuşu varmış gibi. Evet, tüm hatları itibariyle vintage havasında bir de. Bir de en büyük şanssızlığı onu, Eau Sauvage Fraicheur Cuir’den sonra denemem oldu sanırım. Çünkü onun epey etkisinde kaldığımı ve artık başka Eau Sauvage’lar beğenemeyeceğimin farkındayım. Yine de temelini limon ve diğer bir türü bergamot üzerine kurulu, meşe yosunu erkeksiliği taşıyan, günümüz Fierogillerinin babası hatta dedesi konumunda. Denemekten bile önce saygıyı hak ediyor bence. Bu, Fraicheur’a göre daha limonlu, o ise buna göre daha yere sağlam basan bir havada ve en önemlisi de “derili”. Sauvage daha soğuk ve serin, Fraicheur ise daha sıcak ve davetkâr. 7/10.

Giorgio Beverly Hills for Men V.I.P. Special Reserve (Vintage): Ne varsa eskilerde var diyerek söze başlayayım. Citrus, aldehit ve kakule ile güçlü, odunsu, tozlu, çok az da kirli bir açılış yapıyor. Orta kısımların haberini, tozluluğa topraksı bir boyut kazandıran paçuli veriyor. Bu kısımda gül akoru da hissediliyor. Ama çok geri planda duruyor. Sadece bir renk oluşturmuş parfümün içerisinde ve ben de buradayım dercesine. Parfümün çok güçlü olduğunu bir kez daha yinelemekle birlikte, orta-alt kısımların artık citruslardan arınmış, sandal ve tonka tatlılığının biraz daha yerleştiği, kakule ve paçuli tozluluğunda/kirliliğinde seyreden, maskülen ve yaş isteyen bir parfüm. Paçuli kullanımı bana yakın zamanlarda denediğim Davidoff Zino’dakini anımsattı. Ama Special Reserve daha baharatlı ve daha sabunsu. Gerçekten de güzel bir parfüm oluşturulmuş. Böylesine ağır abi parfümlerin üretimlerinin durması üzücü. Vintage klasmanda aradığınızda denk gelirseniz mutlaka deneyin. Günümüz koşullarına uymadığını ama 3-5 ml tutup ara sıra “ben bu akşam farklı bir şey istiyorum” dediğinizde bileğinize atacağınız tek fıs ile akşamın rengini değiştirebilir. 7/10.

Giorgio Beverly Hills Giorgio for Men (Vintage): Special Reserve ile neredeyse aynı tür bir başlangıca sahip. Aldehiti daha yoğun algılıyorum bunda. Bu benim için negatif etki yaratıyor. Bence parfümü de maskülen çizgiden uzaklaştırıyor. Orta kısımlarda yine paçuli ön planda ama bence iki parfüm arasındaki en büyük farkı belirleyen nota “kakule (cardamom)”. Saf halini kokladığım için bildiğim bir koku türü olan kakule, Special Reserve’in tabiri caizse yıllanmış kiler gibi kokmasına (hani rutubetli, tozlu, pasaklı bir koku olur ya) neden oluyor ve karakter katan kısım da bana göre orası. O kısmı çıkardıklarında ise daha parlak, daha temiz, daha genele kendini kabul ettirebilir bir çalışma ortaya çıkmış. Bence iki parfümü birbirinden ayıran en önemli ikinci nota ise “bal”. Special Reserve’de tatlılık yok denecek kadar küçükse de, Giorgio for Men’de ise tarçın ile birlikte, tatlı bir gül-bal birlikteliği, paçuliye birazcık hayvansallık katmış. Parfümün taban notalarında misk ve amber olduğunu da söylersek, hayvansallığın sadece bu iki notadan kaynaklanmıyor olduğu gerçeği var. Ama ben en çok bahsettiğim ikisini hissettim. Bu da Special Reserve gibi güçlü bir koku. İki aynı paçulinin, iki ayrı yorumu. Ayrıca son kısımlarda karanfil bariz belirginleşiyor. Ballı, tarçınlı, karanfilli son kısımları da ayrı bir dünya. Vintage gibi vintage. 8/10.

Balenciaga Ho Hang Club (Vintage): Bol yeşilli, limonlu, naneli, haliyle ferah bir başlangıç yapıyor. Paçuli-gül-meşe yosunu-deri-kakule beşlemesiyle Giorgio Beverly Hills for Men V.I.P. Special Reserve’i andırsa da iki parfümün benzerlik hissi orta-alt kısımlardan sonra tamamen ortadan kalkıyor. Sanırım ardıç ve citruslardan gelen bir tatlılık ile güllü paçuli parfümüne dönüşüyor. Tabii ki tıpa tıp hiçbir parfüm birbirine benzemiyor. Grup olarak türünün belki de bilmem kaçıncı örneğidir ama koku kalite hissiyatı yüksek olduğu için birçok rakibini alt etmeyi başardığı kesin. Nota piramidi de oldukça geniş ve zengin bir içerik sunuyor. Zamanının temiz koku arayanlarına ilaç gibi gelmiştir eminim. Uzun zamandır bu tarz zarif ve aynı zamanda biraz hayvansallık da içeren gül-paçuli birlikteliğine rastlamamıştım. Kesinlikle Special Reserve’dan daha kullanılabilir bir havada. Kasvet yok, boğulma yok. Aksine ferahlık var, konfor var. Special Reserve’den daha çok beğendiğim ve çok daha kullanılabilir bulduğum için 9/10.

Worth Pour Homme (Vintage): Yeşil yapraklar, lavanta ferahlığı, belirgin çiğ çam yaprağı kokusu ile sağlam bir limon kolonyası başlangıcına sahip. Çok olgun bir başlangıcı var ama. Limon kolonyası derken zihinlerde negatif etki yaratmak istemiyorum. Hafif bir baharatsılık ekleniyor gibi derken parfüm odunsu bir gövde üzerine yerleşmeye başlıyor. Bu kısımlar tamamen aromatik odunsu şeklinde geçiyor. Aromatik kısmın içeriğini ise şunlar dolduruyor; limon ve yaprağı, lavanta, tarçın, sardunya. Pozitif, ferah ama biraz da keskin. Keskinlik, uyumsuzluğa neden oldu bende. Orta kısımlardan itibaren kapanışa kadar lavanta tatlılığında, çamlı, yosunlu yeşil bir koku profiline sahip. Yine eski kafa işler arasında düşünülürse, bana uyumsuz gelen kilise tütsüsüne benzer keskinliği dışında güzel bir parfüm. Son kısımlar iyice lavanta ve çam birlikteliğinde. Bu kafayı 80li 90lı yıllarda yaşasaydım, şişeli olarak dolabımda saklardım sanırım. 8/10.

Jean-Luis Scherrer (Vintage): Çiğ, sucul ve yemyeşil bir başlangıcı var. Gerçekten de etkileyici. Fathom V’un açılışını biliyorsanız ona yakın diyebilirim. Orta notalardaki beyaz çiçeksiler, başlangıca öylesine güzel bir hava ile katılıyor ki resmen yeşil renkten açık yeşile doğru bir geçiş ortaya çıkıyor. Parfüm derinlere doğru indikçe hafif bir hayvansallık ile indolik bir etki yaratıyor. Sümbülteber ve civet ayırt edilebilecek kadar net gelmedi burnuma ama bu etkiyi yaratan notalar bunlar olsa gerek. Parfümün boyu o kadar uzun ki, alt notalara neredeyse hiç inmiyor. Üst ve orta notaların egemenliğinde, oldukça çiçeksi bir yeşil yapıya sahip olan Scherrer’i, Scherrer 2 kadar kendime yakın bulmasam da piyasaya çıktığı dönemi düşünecek olursak (1979), kendi türünde bir akım başlattığını söylemek çok iddialı olur tabi ama, kendi türünün belki de ilk ve en güzel örneğidir. O zamanların bol aldehitli, pudralı, hayvansallı kadın parfümlerini düşündükçe, Scherrer gerçekten de onlara tarzıyla karşıdan bakmış. Benim yolum ayrı demiş. Baştan sona yeşil ve lüks hissettiren bir parfüm. 9/10.
 
Son düzenleme:

AbbathDoom

Pure Parfum
Satış Onaylı
Katılım
5 Nis 2019
Mesajlar
800
Zoologist Panda (2014 Versiyonu)

Deniz yosununu andıran bir yanı var ve metalik tarafları da oldukça dengesiz. Sonlarına doğru beliren vetiver ve odunsu kısımları biraz güzel ama genel olarak beğenmedim. Kalıcılık ve yayılımı ortalama.



Roberto Greco - Porter Sa Peau

Açılışındaki nergis çekici bir kirliliğe sahip ama çok uzun sürmeden hafifliyor. Orta ve sonları daha çok pudramsı ve aldehitli denebilir. Çok fazla bir değişim gözlemleyemedim. Feminen tarafa daha yakın. Kalıcılık ve yayılımı ortalamanın biraz altında.
 

cantona8

Pure Parfum
Satış Onaylı
Katılım
18 Mar 2015
Mesajlar
825
Tauer PHI Une Rose de Kandahar: Parfümümüz gül parfümü mü? Evet. Hem de çok sağlam. Ama gül gövdesi Tauer tarafından çok güzel süslenmiş ve sonuç olarak ortaya tatlı bir yapıya sahip, tütün yumuşaklığından, bergamot ve sardunya ferahlığına, baden tatlılığından, gül ve paçulinin tozlu birlikteliğine kadar doldu dolu bir parfüm çıkmış. Açılışı en ferah sayılabilecek kısım. Yoğun bergamot, gül ve sardunya algıladım. Hafif tarçın-badem tatlılığı yavaş yavaş ekleniyor ve parfümün ana karakterine doğru yola çıkılmış oluyor. Ben orta kısımlarda en çok gül, tarçın, bergamot, badem ve tütün algıladım. Diğer bileşenler hep diğer notaların arasına kaynaşmış ve deyim yerindeyse olaya yön vermişler. Sınıflandırma olarak çiçeksi kategorisinde ama Penhaligon’s Halfeti ile birlikte kokladığım en güzel, en karakterli, en çekici “gül” parfümlerinden bir tanesi. Kalıcılık ve fark edilirlik orta üstü. Kalıcılığı, fark edilirliğine göre daha ön planda. Edit: En son tende kalan koku vanilyalı miskli bir gül. Misk hissetmek puan kırdırdı 8/10.

Roja Dove Danger Pour Homme: Vintage lavanta parfümlerine benzer bir yapısı var. Limon ve bergamot önderliğinde, kırık yeşilimsi, miskli, hafif çiçeksiye çalan bir tatlılık ile temelinde bir citruslu odunsulu lavanta parfümü. Eskiye göz kırpan ve yenilik göstermeyen yapısından ötürü çok hoşuma gittiğini söyleyemem. Hele hele de o paralara satın almak isteyeceğim en son parfümlerden olacağı kesin. Çok dolu ve olgun bir parfüm. Ama nedense bana pek uymadı. Lavanta arayışlarım içerisinde kendisine de bir şans vermek istemiştim ama sizin de aradığınız hava benimki gibiyse (daha modern ve zamanının ötesine işaret eden veya yenilikler vadeden, vintage detaylardan arınmış) denemekten öteye geçemeyeceksiniz muhtemelen. Kabaca özetlersem; limon-bergamot-lavanta üçlüsünü destekleyen hafif odunsular ve temelde misk ile başlayan açılış, orta kısımlara geldiğinde sakin, eskimsi, meşe yosunu, sedir ve tam çıkaramadığım bazı iç içe geçmiş notalar ile birlikte biraz daha kendini gösteren, ortadan kapanışa kadar ise bu odunsu aromatik yapının yerini kırık odunsu bir tatlılığa bıraktığı, tertemiz bir hava estiren, performansının genel Roja Dove çizgisinde olduğu bir parfüm. Miskten ötürü çok az ama rahatsız etmeyen bir yapaylık var başlarda. Orta kısımlar da eskimsi kokmaya başlayınca haliyle puan da iyice düştü benim için. 5/10.

Zoologist Perfumes Civet: Adından korka korka aldığım ve deneme öncesinde çok heyecanlandığım, denedikten sonra ise şaşkınlıktan “acaba yanlış parfüm mü geldi?” diye düşünmeye başlatacak kadar ismindeki civet ile pek alakası olmayan, tam bir aromatik çiçeksi! Açılışı bolca tatlımsı ama baymayan meyveler ve tatlı çiçekler ile başlıyor. Israrla civeti beklerken hafiften eski kafa parfümlere evrilmeye başlayan bir şekilde sümbülteberi ön plana çıkarıyor. Bu kısım daha baharatlı ve daha az tatlı. Meyvemsi tatlılık azaldıkça azalıyor ve ortaya daha odunsu reçinemsi bir damar çıkıyor. Kesinlikle indolik etki gösteren en örnek parfümlerden birisi bence. Parfümü bir yere koyamıyorum, pek tanımlayamıyorum. Küçük meyve dokunuşları, canlılık katan citruslar, tatlı sevilesi çiçekler, sıcak baharatlar… Sümbülteber, bu parfümdeki olaya “mazi” kazandırmış resmen. Her sümbülteber algıladığımda, nostaljik bir çağrışım yankılanıyor hafızamda. “Çiçeksi parfüm” olsun, ama karakterli olsun, bir şeyler anlatsın, bir yerlere götürsün derseniz eğer, piyasada bulabileceğiniz en rafine örneklerden birisi de kesinlikle Zoologist Civet’tir. Farklı bir deneyim sunuyor bence. Bu tarz parfümler içerisinde pek benzerine rastlamadığım için, nostaljik kısım haricinde başlangıcı hariç orta kısımlardan sona kadar çokça genel beğeniye de oynayan, özellikle uzaktan yayılımı ile yakından koklamak arasında ciddi farklılık gösteren enteresan parfümlerden birisi. Beğeni olarak çok tuttuğumu, bununla birlikte de performansının da çok iyi olduğunu belirtmek isterim. Kesinlikle çok olgun bir parfüm. Pürüzsüz ve katmanlı. Geçişleri çok güçlü olmasa da belirgin. Baştan sona unisex. Edit: Parfüm tenden ayrılırken tertemiz bir sümbülteber bırakıyor. Kokladıklarımın en keyiflisi. 9/10.

Soivohle Underworld: Baştan sona rafine. Baştan sona kalite. Yıllarca aradığım her şeyi onda buldum. Sakızımsı reçinelerden olgun ve madeni vetivere, hayal ettiğim en güzel kakao-vanilya bileşiminden mutluluk veren beyaz çiçeklere… Soivohle Underworld uzun yıllar sonra beni en çok etkileyen parfümlerden birisidir. Açılışında damla sakızı ve çam ortasında bir yerlerde olan reçineler, beyaz çiçekler (ki yasemin ve zambak en sevdiğim beyaz çiçeklerdir), çok olgun ve oturaklı bir vetiver (tıpkı O’Driu Pathetique’deki gibi) ve çok az da tarçın var. Bunların hiç biri kaybolmuyor. Sadece biraz geri çekiliyorlar ve sahneye vanilya tatlılığı ekleniyor. Buruk bir karanfil ve tarçın ile kakao ve kahvenin ince dokunuşları, ortaya net bir odunsu baharatlı gurmeye yakın koku çıkarıyor. Çoğumuzun gurme algısı kek, pasta vs gibi kokan parfümlerdir. Kabul. Ama bu parfüme sadece vetiverden ötürü odunsu, karanfil ve tarçından ötürü baharatlı ya da her ikisinden ötürü baharatlı odunsu demek hafif kalıyor. Az önceki cümle ile çelişiyorum ama beyaz çiçeklerden gelen tam yerinde bir de tatlılık var. Aynı zamanda kahve ve kakaodan gelen bir gurmelik var. Kattık karıştırdık valla. Deneyin! Başka bir şey diyemiyorum. Edit: Tenden ayrılırken şimdiye kadar kokladığım en güzel reçineyi bırakıyor. Yapış yapış bir durum söz konusu değil. Çok olgun, dolgun bir çıra gibi. Keskinlik yok. Tam tersi yumuşak, pürüzsüz. 10/10.

Baruti Melkmeisje: Yeni adıyla Onder de Linde. Bir zamanlar incelemesini de yaptığım bu parfümü tekrar denemek istedim. Tatlı çiçekler, yabani yeşiller ve bal. Açılış tam da bu şekilde. İndolik bir etki yaratıyor gibi oluyor ama bal çok ön plana çıkamıyor. Genelinde tatlımsılık hakim ve bu tatlımsılık armut, hanımeli ve vanilya tabanlı. Çiçeksi odunsu olarak gruplanmış ama bence tatlı-yeşil çiçeksi demek daha doğru. Parfüm tam olarak Beaufort London Fathom V tarzında. Fathom V çok daha doğal çiçekler ve yeşillerle bezenmişken, Melkmeisje ise çok daha tatlı ve çok az da hayvansal. İkisi bu noktalarda kendilerince özgünler. Fathom V ile tanışmamın ardından onu bende Melkmeisje’ye göre öne çıkaran başlıca durum inanılmaz doğallığı olmuştu. Konumuza dönecek olursak, kompozisyonu ayakta tutan nota vetiver. Çok fazla geri planda ama her daim var. Bal notası bir dinginlik kazandırmış. Yumuşaklık ve pürüzsüzlük katmış. Gelende bal notası kullanılan parfümler biraz zorlayıcı oluyor ama Melkmeisje’de çok dengeli ve kararında. Hanımeli gibi bir tat algılıyorum bolca. Dalından yeni koparılmış bir hanımeli kokusu hissi bu. Performansı ortalama üstü ve içerisinde bazı uyumsuz gibi gelen tınılara rağmen koklaması oldukça keyifli bir konsept koku. 7/10.
 

cantona8

Pure Parfum
Satış Onaylı
Katılım
18 Mar 2015
Mesajlar
825
Sospiro Wardasina: Sospiro markasının geneli vasat parfümleri içerisinde en sivrileni ve sevilebiliri. Genel olarak tozlu ve olgun bir gül parfümü yapısı var. Baştan ortalara kadar gül hâkimiyetinde ilerliyor. Paçuli tozluluğu yerini yavaşça vanilya-safran-tütün birlikteliğinin yumuşak ve elegant yapısına bırakmaya başlıyor. Ama parfümün sonu ise hayal kırıklığı. Gülden eser yok. Bol miskli, tatlımsı bir vanilya-tütün-safran. Hayal kırıklığı ve 5/10.

Amouage Bracken Men: Amouage’ın son yıllarda çıkardığı en tarzı dışı parfümlerden birisi. Myths ile birlikte çıktıklarında beklentim çok yüksekti. Fakat özellikle Myths ve Bracken ikilisi isteneni veremedi bana göre. Bracken’in bol küflü, tozlu, koyu yeşilli ve bana göre güzel bir açılışı var. Karadeniz’de dere yatağına inin, ellerinizle dere kenarındaki otları koparın, sonra da elinizi bol rutubetli toprağa daldırın, sonra kopardığınız o yeşil eğrelti otlarının yapraklarını (ifteri) avucunuzun içinde sıkın. Karşınızda Bracken. Bence konsept bir parfüm ve kullanımı biraz zor. Özellikle de son kısmı biraz burun bükücü gibi geldi bana. Eminim kimse böyle kokmak istemez. Tasarım açısından güzel bir parfüm olsa da kişisel beğeni puanım 6/10. Performansı çok iyi bu arada.

Bois 1920 Relativamente Rosso: Karamelize şekerlenmiş ölmez otu ve tütsü ile odunsu bir gövde üzerine kurulmuş olan en sevdiğim balzamik kokulardan birisi. Açılışındaki şeker bariz hissedilse de hemen devreye giren olgun ve tam yanmamış tütsü ile gül+ölmez otu kombini sayesinde hızlıca bir balzamik odunsu gövdeye doğru eviriliyor. Çiçeksilik başlarda biraz daha fazla ama sonlara doğru tatlı bir odunsu geriye kalıyor. Sonda kalan odunsuların içinde de çok az gül kalıyor. Çok olgun ve buz gibi soğukların sımsıcak parfümü olabilir. Adeta bir kadife gibi sarıp sarmalıyor. Kış günlerinde Coromandel ile birlikte geçen yıl en fazla kullandığım parfümümdü. Sonunda şişesini edinmek de nasip oldu. 9/10.

Baruti Tindrer: Markanın, Melkmeisje’sinden sonra bir yeşil parfümü daha. Melkmeisje oldukça başarılı bir yeşil harmandı. Sıradan yeşil parfümler gibi değildi ve olgun, değişik tarzda, kendine has hayvansallığıyla öne çıkıyordu. Bunun üzerine de Tindrer’i denemeden olmaz dedim. İlk andan itibaren limoni bir yeşil, sonrasında hafif metalik bir çiçeksilik ile sonlara doğru misk ve meşe yosunu belli belirsiz hissedilen bir yeşil notalar bütünü. Tarz olarak Melkmeisje’ye benzese de, onun daha açık ve daha citruslarla parlatılmış hali gibi. Metalik bir kısım var ve oraya anlam veremedim. Bunun dışında ise parfüm en sevdiğim yeşillerden olmasa da Melkmeisje’ye yakın kalitesi ve ona göre ferah ve daha rahat yapısıyla bahar günlerinde, özellikle de ilkbaharda kullanımı çok yakışır. Taze ve yenileyici bir tarafı var desem tam doğru olmaz ama yeşillikler bütünü sanki güzel bir limon ile ıslatılmış gibi. Bu nedenle ufak bir yenileyici etkisi var. Bu yenileyicilik orta kısımlar gelince ortadan kalkıyor ve biraz daha kasvet giriyor. Katmanlı bir parfüm ve bence en az Melkmeisje kadar başarılı. Konsept bir parfüm olmasından ötürü her daim kullanılabilecek bir yapıya sahip değil. Güçlü bir parfüm ayrıca. 7/10.

Sonoma Scent Studio Tabac Aurea: Tatlı bir aromaya sahip (muhtemelen kaliteli vanilya ve tonka etkisi) tütün-amber parfümü. Baştan sona pek değişken olmasa da koku kalitesinin üst düzey oluşu sayesinde başka hiçbir şeye gerek bırakmayan bir parfüm. Tatlı ama TobaccoVanille gibi bayık değil. Deri, paçuli ve karanfil kokuya kesinlikle müthiş bir karakter kazandırmış. Tabii ki bunda kullanılan materyalin kalite etkisi de var. Muazzam. Parfüm başlardaki balzamik ve tatlımsı havayı yavaşça ardında bıraktığında ortaya çıkan tozluluk ve hafif eskitilmiş odunsuluk, beni kendine en çok çeken kısmı. Tende de tatlı bir amber ile hafif tütün akorları üzerinde son bulan bir parfüm. Oryantal odunsu denilebilir ama gurme kısımlar da ön plana çıkıyor başlarda. Keyifli bir parfüm ve tütün notasını sevenler bir üst seviyeye hazırlar ise bunu da dolaplarında bulundurmalılar. 9/10.

Acqua di Parma Colonia Club: keşke daha iyi performansı olsa dediğim ve en sevdiğim AcquadiParmalar’dan biri. Aromatik odunsu sınıfının hakkını bence koku güzelliğiyle layıkıyla veriyor. Açılışı standart AdP’ler gibi bol citruslu. Ama kalp notalar bu parlak perdenin ardından sahneye çıkınca iş değişiyor ve citruslar da yerini daha olgun ve tatlımsı bir mandalinaya bırakıyor. Lavanta, sardunya, mandalina ve çok hafif bir vetiver ile gayet erkeksi ve her ortama gidebilecek bir parfüm ortaya çıkıyor. Serin etkisi kesilmeye başladıktan sonra ise geriye tatlımsı bir misk vetiver karışımı kalıyor. Çok çabuk öldü. Keşke 3-4 saat sürebilse. Performans yoksunu olması koku beğenimi etkilemedi. Ama tabii ki daha başarılı ve daha dolu harmanlara sahip bu tarz parfüm sayısı çok. 8/10.
 

Said

Pure Parfum
Satış Onaylı
Katılım
30 May 2019
Mesajlar
961
Eminim kimse böyle kokmak istemez
Bracken Man koku tanımlarına birebir katılıyorum ama ben isteyebilirim sanki 😀 Fougere Royal'in bir adım sonrasını temsil ediyor gözümde. Tabac Aurea malzeme kalitesini hissettiriyor ama biraz tek düze geldi bana yine de keyifli mi keyifli. Colonia Club'da da bolca nane şekeri hissiyatı da alıyorum ben.
 
Ü

Üye silindi 4295

Misafir
Atkinsons 41 Burlington Arcade;
Kağıt üzerinde; fesleğen ve biberiye başta olmak üzere Akdeniz yeşillikleri, anason, ağır portakal çiçeği ve başrol amber; neredeyse Elixir de Merveilles ile Azzaro PH arasında ancak tende biber, karabiber, kırmızı biber, beyaz biber ve yine biber…
Nüanslara daha sonra hem kağıtta hem de tende eklenen ve hepsini silen ağır tatlı pudralı odunlar ve ilginç evrim: Armani Black Code…
Son faz mavi Nivea krem.
Ara ara vuran sedir kesiği ki; renkli biberlerde bu kaçınılmaz bir Davidoff Adventure, bazen şalterleri arttıracak kıvamda ballı, vanilyalı ve mor çiçekli tatlı dalgalanma Joop Homme ve Decleration vetiveri de cabası…
Tüm bu 7in1 kargaşa ilginçtir ki güzel işlenmiş, iyi ilerlemekte ve beğenisi yüksek.
Ben beğendim mesela bu Atkinsons için çok önemli hem de fena beğendim.
Dört mevsim gideri var.
 
Moderatör tarafında düzenlendi:

Said

Pure Parfum
Satış Onaylı
Katılım
30 May 2019
Mesajlar
961
Zoologist | Rhinoceros (Lomros)
hafif gübreli samana eşlik eden nemli balçık üstüne sentetik tozlu ve başlarda daha hissedilir olmak üzere çürük meyvemsi tatlı bir yapı mevcut. arka planda Scotch Peat yapısı neredeyse aynen kullanılmış. daha basit kalsa da S.Peat tek başına daha keyifli bir deneyim sunuyor bence. buradaki kirli saman akoru ile aslında iyi bir ikili olabilirlermiş ama odun-misk tozlu çürük meyvemsi kısım burnumu tırmalıyor.
 

samosbabos

Perfume Lover
Satış Onaylı
Katılım
30 Nis 2021
Mesajlar
1,658
Zoologist | Rhinoceros (Lomros)
hafif gübreli samana eşlik eden nemli balçık üstüne sentetik tozlu ve başlarda daha hissedilir olmak üzere çürük meyvemsi tatlı bir yapı mevcut. arka planda Scotch Peat yapısı neredeyse aynen kullanılmış. daha basit kalsa da S.Peat tek başına daha keyifli bir deneyim sunuyor bence. buradaki kirli saman akoru ile aslında iyi bir ikili olabilirlermiş ama odun-misk tozlu çürük meyvemsi kısım burnumu tırmalıyor.

Güzel açıklamışsın said hocam. Ben de scotch peati daha çok seviyorum. Bendeki rhinoceros dekantını dün buldum direk aklıma sen geldin, şimdi de bu yazıyı okuyunca yazayım dedim :D
 

cantona8

Pure Parfum
Satış Onaylı
Katılım
18 Mar 2015
Mesajlar
825
Bruno Fazzolari Unsettled: Bruno Fazzolari markasının çoğu niş parfüm severi memnun edebilecek kalitede parfümleri var. Özellikle 2017 yılında duyurduğu Feu Secret, Ummagumma ve Unsettled, üç farklı tarz çalışma olarak içlerinde en merakla beklediğim parfümü buydu. Açılışı tatlımsı sarı-yeşil meyvelerle yapıyor. Buradaki tatlılık meyvemsi ve tropik. Parfüm genel olarak tropik deniz havası vermekte. Marine etkiyi çok fazla algılayabildiğimi söyleyemem. Ama yeşil ağırlıklı bir tropik deniz teması çalışmasına daha önce denk gelmediğimi söyleyebilirim. Sadece bu yönüyle bile beklentilerimi epey yükseltmişti ki ne yazık ki performans olarak da, o tropik deniz efektini sürdürme açısından da sınıfta kaldı. İlk yarım saat bir saatlik kısmı bu temaya uygun. Sonrasında tatlılığı bariz belirginleşen ve meyve eksenine yönelen, biraz daha kuru ve yapay deniz notaları belirmeye başlayan haliyle pek çekici bir tarafının olduğunu söylemek zor. Kapanışı ise sandal ağacı gövdesine tutunmuş bir tutam labdanum ve yapay deniz notaları yapıyor. Doyurma hissi olarak Ummagumma ile kıyaslayınca çok çok geride kaldığını söyleyebilirim. Feu Secret'ı ise henüz denemedim. Performansı ve negatifliklerini baz aldığımda hayal kırıklığı ve 4/10.

Fort & Manle Maduro: Yurt dışı forumlarda fazlaca adından söz ettiren ve tasarımlarına verdiği isimlerle (Muhteşem Süleyman ve Fatih Sultan Mehmet gibi) Türk parfüm severlerin de dikkati hayli çeken bir parfüm evi. Daha önce de denediğim birçok parfümü ile birlikte son zamanlarda dikkatimi çeken iki tasarımından biri olan Maduro, oryantal odunsu bir parfüm. Oryantal kısmını ziyadesiyle yaşatan ve daha sonra da değineceğim Fort & Manle imzası taşıyan bir gövde üzerine kurulu, başlangıcında tatlı ve sevimli meyveler eşliğinde çok çok kaliteli bir gül (Damask Rose) ile açılıp, bayık olmayan bolca tatlı baharatlı ve olgun tütünlü bir yapı üzerinden derinlik sahibi bir orta kısım ile devam eden, sonuna doğru ise hemen her Fort & Manle’de olduğu gibi kendisine has imza niteliği taşıyan tatlımsı, meyvemsi, tütünsü bir tür aromatik odunsu şeklinde bir yapının ortaya çıktığı, performansının başlarda çok iyi, ortalardan itibaren inişe geçtiği göreceli güzel bir parfüm. Çok uzun cümle oldu umarım toparlayabilmişimdir. Şöyle söyleyebilirim ki; eğer deneyenler varsa Fort & Manle Amber Absolutely’nin bal, tütün ve güçlü bir gül ile yorumlanmış hali gibi. Enfes bir koku. Unisex ile feminen arasında kayıyor. Hafif hayvansal görünen bal-bal peteği-tütün-gül kombinasyonu tam da kararında ve zarafetinden hiçbir şey kaybettirmeyen bir yapıya sahip. İlk başlarda elma ve tarçın biraz daha bariz. Tarçın pek sevmememe rağmen bu parfümdeki dozunu oldukça kararında ve yeterli buldum. Beğendim! Tende bolca algıladığım yapıyı şu şekilde özet geçerek sonlandırayım. Sıcak baharatlar ve yumuşak odunsular üzerine kurulu, yarı gurman, yarı boozy, yarı aromatik bir güllü oryantal. Gül çok derin ve ders niteliğinde. Bir adım geri ya da ileri oynasa parfümün bütün ahengini alt üst eder bir yerde. Performansı da iyi olsaydı hiç gözümü kırpmazdım puan verirken. Ama 9/10.

Fort & Manle Charlatan: Fort & Manle markasının diğer parfümlerinde de sıkça rastladığımız benzer bir imza gövdeye sahip, karamelize bir armut ve olgun bir gül dokunuşlarıyla başlayıp vanilya ve kuru çikolatanın hızlıca devreye girmesiyle gurman gibi davranan, kremsi bir sandal ağacı, osmanthus ve amber yumuşaklığı ile orta kısımlarının tadından hala izler taşıyarak son bulan, markanın en lezzetli, en keyifli parfümlerinden bir tanesi. Orta kısımlarında çok az hayvansallık var gül ile birlikte. Ama bir diğer parfümü Amber Absolutely ile çok benzer bir dnaya sahip. Özellikle dikkatimi çeken şey ise çoğu parfümünde ve bunda da olduğu gibi “gül” kullanımı oldu. Meyve tatlılığında çiçeksi bir gurman diyebiliriz bu parfüm için. Ama imza karakterini taşıyan nokta ise yine gülde bitiyor. Çokça parfüm evlerine ders verecek kadar da sağlam ve karakterli bir gül kullanımı bu. Performansı ortalama kalıyor. Kalıcılığı bende çok yüksek oldu ama ilk 1 saat dışında kokuyu algılamak için bileğimi burnuma götürmem gerekti. Fort & Manle, benim için bu parfümü ile birlikte dikkat edilmesi gereken parfüm evleri arasına çoktan girdi bile. Çok konforlu, pozitif ve her can sıkıntısı anında kullanılabilir. 9/10.

Piotr Czarnecki Venom of Angel: Polonyalı bir parfüm evi. Aslında dikkatlerimizi ilginç şişe tasarımına sahip Shihan Sensei ile çekmişti. Shihan’dan sonra markaya genel olarak bir göz atmaya karar verdim ve şimdilik ilk misafir Venom of Angel. Yanılmıyorsam “melek zehri” demek. Bir meleğin zehri nasıl olabilir ki? Tahayyül ettiğim şey ile parfümün içeriği kısmen oturuyor desem yanlış olmaz. Çok parlak bir tatlılık ve yumuşak çikolatamsı beyaz bir hissi var parfümün. Özellikle başlarında bu hissiyat oldukça fazla. Aslında jenerik bir koku gibi görünüyor. Çok fazla bir yenilik sunuyor diyemem bunun paralelinde. Orta kısımlardan itibaren devreye kuru baharatlar ve olibanum (frankincense sanırım) girmeye başlıyor ve başlangıcındaki o kırık beyaz algıyı biraz daha karakterize etmeye başlıyor gibi. Her daim beyaz çikolata tadı algılamak mümkün. Zaten beyaz çikolata, Hindistan cevizi ve şeker kamışı parfümün başrolünü oynuyor. Kapanışı ise yine beyaz çikolata esintileriyle, çok hafif bir aromatik tatlılıkla, kuru baharatlar yapıyor. Her ne kadar gurman gibi de görünse aslında bir yere de oturmuyor. Yine de gurman sınıfına yakın buldum ama. Çok yenilikçi bir parfüm gibi gelmedi bana. Haliyle malzeme kalitesi ve ortalamanın üstündeki performansı ile gün içinde her daim kullanılabilecek, bu tarzı sevenlere keyif verebilecek bir parfüm olmuş. Feminen kullanıma daha uygun gibi geldi. Özellikle üst-orta kısımlar. İsminin altında kalan bir tasarım bence. 6/10.

Piotr Czarnecki Bluebijou: Özellikle Shihan Sensei’den sonra dikkatimi çeken Polonya merkezli bu markanın bir diğer kokusu, bana göre meyveli boozy-gurman türünden bir örnek olan Bluebijou… Açılışı yoğun bir mavi yemiş (blueberry) ile başlıyor. Hemen akabinde ona eşlik eden gurman tatlar bir bir ortaya çıkmaya başlıyor ama mavi yemiş o kadar güçlü ki konyak bile gölgede kalıyor. Yine de konyak bir nebze açılışa sucul koyu mavi havanın dışında bir katman veriyor. Meyve ile çikolata arasındaki ince bağlantıyı sağlıyor. Tütün net şekilde algılayamadım ama çikolata ve konyak dışındaki notalar birbiri içerisine geçmiş durumda veya mavi yemişin baskınlığından ötürü ben başka bir şey seçemedim. Mavi yemişin gücü biri iki seviye daha azaltılmalıydı bence. Çok fazla egemen. Genel beğeniye çok uygun bir meyveli gurman sayılabilir aslında. Ama benim tahammül edebileceğim seviyenin üstünde. Parfüm sonlara doğru daha kuru bir hissiyat veriyor. En sonda ise tende kalan tat cılız bir mavi yemiş, konyak, çikolata birlikteliği. Sanki diğer notalar hiç yoklarmış gibi. Ben bu parfümün geliştirilebilirse muazzam bir kokuya dönüştürülebileceği kanısındayım. Performansı da ortalama üstünde. Hatta kalıcılığı epey yüksek. Genel uyumsuzluğu dışında bir de mavi yemişin (likapa, ligarba, yaban mersini, blueberry her neyse) özellikle de başlangıçta ligarba reçeli gibi kokması nedeniyle konsept bir çalışma olmaktan öteye gidemedi. Hayırlısı olsun diyerekten 6/10.
 
Ü

Üye silindi 4295

Misafir
Kenzo Homme EdP;
Eğer klasik Kenzo’ya aşık ama onu artık demode mi buluyorsunuz..?
Ganymede’yi çok seviyor ancak onu alıp kullanacak kadar zengin değil yani benim gibi fakir misiniz..?
İşte size Quentin Bisch abinizden ve Kenzo’dan büyük kıyak!!!
Kenzo Homme EdP…
Açılışta klasik Kenzo, ortalarda incirli ve derili Kenzo; dipte ise Ganymedli Kenzo.
Biri bu adamı durdursun veya çalışmayı bıraksın yoksa çok yakında herşeyin Ganymedlisini yapacak her yanı Ganymede bolayacak yani dikkat edin daha çok çoğaltacak…
 
Üst