- Katılım
- 18 Mar 2015
- Mesajlar
- 825
Laboratorio Olfattivo Daimiris: Laboratorio Olfattivo markası İtalya merkezli bir parfüm üreticisi ama benim beklentilerimin çok aşağısında bir yerlerde. Beklediğim İtalyan zarafetini, citruslarını, karizmasını bulamadığım gibi, tüm bunların da dışında, İtalyan stili algısından (en azından benim algım) farklı tarzda işlere imza atıyorlar gibi hissettim. Bu yargı kişisel ve Alkemi, Alambar, Kashnoir ve Nerotic’i denedikten sonra oluştu bende. Daimiris’e gelecek olursak eğer; ilk sıkılışta yoğun ve tatlı bir pudra efekti ile karşılaştım. Neyse ki hemen sakinleşti. Ama sonra da metalik bir gül hissiyatı vermeye başladı. Pierre Guillaume’un kendi markası dışında tasarım yaptığı iki markadan biri (diğeri Phaedon) ve bu markadaki ilk tasarımı imiş. 2010 yılında çıkarıldığını söyleyecek olursam, bu durum beni “acemi iken çıkarmış” düşüncesine itmiyor. Çünkü 2010 yılından önce birçok tasarıma “Parfumerie Generale” markası adı altında imza atmış durumda. Dolayısıyla ben daha güçlü ve olgun bir çalışma beklerdim. En azından sınırlı nota üzerine kurulu bir çalışmanın daha kaliteli ve olgun malzemelerden materyallerden bir araya getirilmesini beklerdim. Bu yönden Daimiris biraz hayal kırıklığı yarattı. Neyse ki koku güzelliğinden kurtarıyor kendini. İris notasını çok sevdiğim için alıp denemek istemiştim zaten. İlk kısmı anlatmıştım. İkinci kısım ise birinci ve ikinci kısım, katmanlar arasında ortaya çıkan safran ile birbirine bağlanıyor ve ikinci kısım yerleşmeye başladığında ise tamamen amber hissedilmeye başlanıyor. Hissiyat tatlı ama kuru. Ayrıca iris de hissedilmeye devam ediyor. İris kullanımı çok tozlu ve kuru. Başlardaki metaliklik neden kaynaklanıyor onu bilemiyorum ama açılışını pek sevmesem de orta kısım bence geçerli nota alıyor. Sevebileceğimi düşündüğüm o yapıyla karşı karşıyayım burada. İrisli tozlu amber. İçerikte rom görünmesine karşın ben pek algılayamadım. Daha çok tatlımsı bir hissi var ama çok yumuşak bir tatlılık. Balzamik bir yapı ile veriyor bunu da. Performansı ortalamanın biraz altında kaldı bende. Özellikle yayılımı düşük. Kalıcılığı ortalama. Tarz olarak daha önce irisli tozlu bir amber kokladığımı hatırlayamadım ve bu yönden beni kendine çekti. Soğuk günlerde sığınılabilecek bir liman olabilir. Ama yeterli mi? Bence çok daha güzeli yapılabilir. Hatta bir gün parfüm yaptığımı hayal etmeye zorladım kendimi ve tasarımını yapacağım temalardan birisi bu olurdu kesinlikle. Kafamdaki şekil Daimiris değildi yani.
Mendittorosa Rituale: Özellikle İtalya merkezli bir parfüm evi olmasından ötürü uzun zamandır merak ettiğim bir markaydı. Rituale ile birlikte deneme fırsatım oluştu. İçeriğinde birbirinden farklı tarzlarda ve zıt notalar bir araya getirilmiş gibi görünüyor. Amelie Bourgeois tarafından tasarlanan bir parfüm Rituale ve tasarımları arasında benim de sevdiğim bir parfüm olan Jovoy Les Jeux Sont Faits’i görüyorum. Parfümleri ilk kez deneyeceksem eğer ya da denemek için parfüm arıyorsam, yapacağım ilk şeylerden birisi parfümörüne bakmak ve başka ne gibi işlere imza attığını araştırmak oluyor. Bunu deneyin. Gerçekten de çok fazla ışık tutuyor inceleyebilmeniz için. Dolayısıyla ben de araştırdığımda rastladığım Les Jeux Sont Faits’deki yeşil misk olarak hafızamda kalmış olan “angelique” notasını anımsadım. Amber ile birlikte güçlü bir yeşil misk ile değişik mistik bir hava yaratmıştı bence. Rituale’de ise amberwood denen (amber ağacı olsa gerek) bir tür reçine ile misk, hyrax ve balmumu gibi hayvansal notalar tercih edilmiş. Parfümde ilk iki katman birbirinden çok farklı. Açılış katmanı bolca limonvari ekşi citruslar kümesi ile gelen hafif tatlı aromatik şekilde. Peşinden gelen ikinci katmanda ise metalik bir gül ağırlık kazanıyor. Ekşilik giderek mayhoş bir hal almaya başlıyor ve nar notasını algılıyorsunuz. Nar ve limon sıkılmış bir meyve suyuna biraz kara üzüm ile biraz ahududu ekleyin ve bir ölçek lavantayı 3 ölçek kaliteli bir gül ile ezin. Sonra bunları birbirine karıştırıp elinize sürün. Ben inanıyorum ki ortaya çıkacak koku bu bahsettiğim ikinci katmana benzeyecek. Metalik bir gül geliyor demiştim ama onun nereden kaynaklandığını anlayamıyorum. Rahatsız edici değil ama tarifinin kolay olması açısından Bond No.9 New York Amber’deki metalik gül ile çok benziyor. Üçüncü katmana geçiyoruz. Bu kısım ise ilk iki katmandan da farklı şekilde giderek ekşiliğini kaybediyor, metalikliği azalıyor ve odunsu bir tatlılık yerleşmeye başlıyor. Dakikalar daha ilerledikçe metalik gül, yerini çok naif bir güle bırakıyor. Kara üzüm, SHL777 2022 Generation Men’deki gibi bir hal alıyor. Buruk-tatlı. Aromatik bir yapı ile parfüm amber kokusuna dönüşmeye başlıyor. Balmumu notasını çok fazla ayırt edemiyorum ama sanırım bu tatlı aromatik yapıda etkisi var. İşin değişik tarafı hiç de beklenen bir hayvansallığa sahip değil hatta misk bile belli belirsiz alabiliyorum. Alttan destek verdiğini hissettiriyor. Gül dışında çok fazla çiçek algılayamadım içerikte belirtilmiş olmasına rağmen. Notalar birbirine çok güzel yedirilmiş ve son zamanlarda kokladığım en farklı ve katmanlı parfümlerden birisi çıkıvermiş ortaya. Performansı da çok yüksek. Kalıcılığı neredeyse 18 saati buldu. Yayılım ise ilk 2 3 saat yüksek. Sonra çekilmeye başlıyor. İlk başlarda dikkatimi çeken bir başka durum ise parfümü ilk kokladığımda ekşimsi gelmesi ve koklamaya devam ettikçe altta reçinemsi bir amber hissinin olmasıydı. Koku güzelliği olarak bayıldım diyemesem de çok farklı bir parfüm olduğunu söyleyebilirim. Tenden ayrılışı ise tatlı, yumuşak bir amber-odunsu bileşimi ile yapıyor.
Parfumerie Particulière Type Writter: Bir diğer Amelie Bourgeois tasarımı olan ve daha önce denemediğim bir marka bu. Black Tar ve Blue Mandarin de sırada bununla birlikte. Daktilo anlamına gelen Type Writter, enteresan bir nota bileşimine sahip görünmese de oldukça zorlayıcı ve hayvansal bir çağrışım yaptığı kesin. Keza deri, tütsü, castoreum (kunduz esansı gibi bir şey oluyor), amberwood, safran, paçuli, papirüs ve labdanum gibi oldukça iddialı notalar var içerisinde. Parfüm baştan sona pek değişim göstermiyor gibi. Açılışından itibaren kirli ve yağlı bir havası var. Deri tütsü bileşimi çok sert hissediliyor ve buna değişik bir madeni hava ile daha önce koklamadığım bir yeşil bulanıklık eşlik ediyor. Amberwood tıpkı Rituale’deki gibi kendini hissettiriyor ve tadı neredeyse aynı. Zaten aynı parfümörün elinden çıkmış olmaları dolayısıyla buna çok şaşırmadım diyebilirim. Parfüm net olarak isli, derili, balzamik, madeni yağ havasında bir oryantal. Hatta bu tanıdık madeni his bana içerisinde vetiver (Kâbe samanı) var dedirtti. Ama açıklanan notaları arasında görünmüyor. Fazlaca tematik olan bu parfüm, serin ya da soğuk akşamlarda özel bir yer için kullanılabilir ama günlük kullanıma hiç uygun değil. Kalıcılığı çok sağlam olsa da yayılımı ortalama. Hatta 1 saat sonra burnum alışmış olduğundan da olabilir, elimi burnuma götürme ihtiyacı hissettim bolca. Safran ve aldehit notası beni biraz düşündürmüş olsa da denemeden önce, bu iki notayı da net algılayabildiğimi söyleyemem. Derin koklayınca hafiften geniz yakan bir kirli yeşil hava var. Bunu papirüs ile birlikte aldehit de veriyor olabilir. Vintage aldehitlerdeki gibi sabunsuluk hiç söz konusu değil. Eskimsi, biraz rutubetli, bolca isli, yağlı, metalik-madeni gibi değişik kirli hisleri barındıran farklı bir çalışma olmuş. 245€’luk (100ml) fiyatını düşündüğümde, ulaşmak çok çok zor benim adıma. Hatta bölüştürmesi bile çok zor. Yüksek kalite sunuyor ama. Fiyatının karşılığı mı? Soruna verecek cevabım ise 245€ sizin için ne ifade ediyorsa onun karşılığıdır. Yorum yapamayacağım. Merakla ve ilgiyle diğer parfümlerine yöneliyorum.
Parfum d'Interdits Absolument Homme: Bu markanın denediğim ilk parfümü. Baştan sona erkeksi bir çizgi düşünülerek tasarlandığı, nota içeriğine bakıldığında hemen belli oluyor. Nota piramidi limon, bergamot, sardunya, karanfil yaprağı, muskat, ambergris, misk, sandal ağacı, sedir ve paçuli (silhat) içeriyor. Açılışı yoğun sardunya-bergamot-karanfil üçlüsüyle gerçekleşiyor. Bu kısım eski zaman maskülenlerini bolca andırıyor. Sonrası ise baharatlı aromatik odunsu kimliği taşıyor bence. Muskatın hissedilmeye başlaması ile sardunya ve karanfil ekseni paçuli-misk-sedir eksenine doğru kaymaya başlıyor sanki. Givenchy Gentleman’i (1974) andırıyor bu kısımlar. Onda paçuli çok daha baskın daha buruk idi. Absolument Homme’da ise daha yumuşak bir geçiş söz konusu. Orta kısımlardan itibaren paçuli türevi olarak da kalıyor ve eski zaman kokularına biraz yorum katılarak güncellenmiş, diğer baharatlı aromatik odunsular ile yakın akraba olan güzel bir seçenek. Tarz olarak kendime yakın bulmadım ama bu tarz eskitme işleri seven parfüm severler için kullanılabilir bir parfüm gibi duruyor. Günlük kullanım için çok uygun ve yaş olarak da belirli bir tarz ve olgunluk istiyor. Performansı iyi başlıyor ama tene çabuk yaklaşıyor. Klavye başında yazdığım süre boyunca bolca ve rahat şekilde kokuyu algıladım. Sonra orta-alt kısımları anlatmak için tekrar klavye başına geçtiğimde ise ara ara vuruyordu burnuma. Kalıcılık ve fark edilirlik olarak orta seviye diyebilirim. Ama fark edilirliği kalıcılığından daha iyi seviyede. Çok farklı şeyler vaat etmeyen ama güvenli bir parfüm. Son kısmında çiçeksi bir paçuli-misk karışımı kalıyor. Bu kısmı baş ve orta kısımlardan daha çok beğendim. Genel olarak tarzını kendime yakın hissetmedim.
Boadicea The Victorious Seductive: Parfümlerinin yoğun ve kaliteli olması dikkatimi çekmişti. İlk denediklerim Complex ve Explorer olmuştu. Sonrasında araştırıp kendimce sevebileceğimi düşündüğüm parfümlerini şöyle bir deneyeyim istedim ve Seductive ile başlayayım dedim. Fragrantica odunsu çiçeksi misk olarak sınıflamış ama açılışı bolca reçineli nane-çam bileşimi ile başlıyor. Yeşil ton hâkim. Ama yaş/ıslak bir çam reçinesi hissi de var epeyce. Çok küçük bir tatlılık da var ama bunun tamamen yaseminden kaynaklandığını hissedebiliyorum. Tatlı bir beyaz çiçek teni var çünkü içinde. Orta kısımlara geçtikten sonra ise iyiden iyiye amber ve sandal ağacı hissedilmeye başlıyor. O beyaz tatlılık eriyor ve yerini yumuşak bir odunsu alıyor. Ama ezilmiş yaş çam iğneleri ve reçine hissi her dem devam ediyor. Misk çok algılanmıyor ama paçuli kuruluğu da algılayamadım. Bana göre aromatik balzamik bir odunsu çalışma bu. Bana aromatik gelen kısmını tamamen çiçekler oluşturuyor. İris, yasemin ve biberiye gibi çiçekler ve nane bir araya gelince ortaya çıkabilecek kokuyu biraz hayal etmeye çalışınca buna vardım. Koku olarak beğenimi kazandığını söyleyebilirim. Bu tarzda bir reçineli odunsu hiç koklamamıştım. Ya orman (odunsu) teması ya da amber (hayvansal) havası oluyordu genellikle reçineli işlerde. Buna bir orman diyeceksek eğer bir bahar ormanından söz edebiliriz. Çiçekleri açmış yüksek bir orman. Ormanı mesken edinmiş canlıların uyanışı, kış uykusunun sona erişi. Daha fazla moda girildikçe bu betimleme çoğaltılabilir. Ama anlatmaya çalıştığım havayı umarım tasvire yaklaşmışımdır. Kalıcılığı çok yüksek yayılımı ise ortalama üstü oldu tende. Kâğıtta reçineler daha baskın geliyor ama tende bence çok daha başarılı. Buradan hareketle elbise yerine tene uygulanması bence daha zevkli bir koku doğuracaktır.
Mendittorosa Rituale: Özellikle İtalya merkezli bir parfüm evi olmasından ötürü uzun zamandır merak ettiğim bir markaydı. Rituale ile birlikte deneme fırsatım oluştu. İçeriğinde birbirinden farklı tarzlarda ve zıt notalar bir araya getirilmiş gibi görünüyor. Amelie Bourgeois tarafından tasarlanan bir parfüm Rituale ve tasarımları arasında benim de sevdiğim bir parfüm olan Jovoy Les Jeux Sont Faits’i görüyorum. Parfümleri ilk kez deneyeceksem eğer ya da denemek için parfüm arıyorsam, yapacağım ilk şeylerden birisi parfümörüne bakmak ve başka ne gibi işlere imza attığını araştırmak oluyor. Bunu deneyin. Gerçekten de çok fazla ışık tutuyor inceleyebilmeniz için. Dolayısıyla ben de araştırdığımda rastladığım Les Jeux Sont Faits’deki yeşil misk olarak hafızamda kalmış olan “angelique” notasını anımsadım. Amber ile birlikte güçlü bir yeşil misk ile değişik mistik bir hava yaratmıştı bence. Rituale’de ise amberwood denen (amber ağacı olsa gerek) bir tür reçine ile misk, hyrax ve balmumu gibi hayvansal notalar tercih edilmiş. Parfümde ilk iki katman birbirinden çok farklı. Açılış katmanı bolca limonvari ekşi citruslar kümesi ile gelen hafif tatlı aromatik şekilde. Peşinden gelen ikinci katmanda ise metalik bir gül ağırlık kazanıyor. Ekşilik giderek mayhoş bir hal almaya başlıyor ve nar notasını algılıyorsunuz. Nar ve limon sıkılmış bir meyve suyuna biraz kara üzüm ile biraz ahududu ekleyin ve bir ölçek lavantayı 3 ölçek kaliteli bir gül ile ezin. Sonra bunları birbirine karıştırıp elinize sürün. Ben inanıyorum ki ortaya çıkacak koku bu bahsettiğim ikinci katmana benzeyecek. Metalik bir gül geliyor demiştim ama onun nereden kaynaklandığını anlayamıyorum. Rahatsız edici değil ama tarifinin kolay olması açısından Bond No.9 New York Amber’deki metalik gül ile çok benziyor. Üçüncü katmana geçiyoruz. Bu kısım ise ilk iki katmandan da farklı şekilde giderek ekşiliğini kaybediyor, metalikliği azalıyor ve odunsu bir tatlılık yerleşmeye başlıyor. Dakikalar daha ilerledikçe metalik gül, yerini çok naif bir güle bırakıyor. Kara üzüm, SHL777 2022 Generation Men’deki gibi bir hal alıyor. Buruk-tatlı. Aromatik bir yapı ile parfüm amber kokusuna dönüşmeye başlıyor. Balmumu notasını çok fazla ayırt edemiyorum ama sanırım bu tatlı aromatik yapıda etkisi var. İşin değişik tarafı hiç de beklenen bir hayvansallığa sahip değil hatta misk bile belli belirsiz alabiliyorum. Alttan destek verdiğini hissettiriyor. Gül dışında çok fazla çiçek algılayamadım içerikte belirtilmiş olmasına rağmen. Notalar birbirine çok güzel yedirilmiş ve son zamanlarda kokladığım en farklı ve katmanlı parfümlerden birisi çıkıvermiş ortaya. Performansı da çok yüksek. Kalıcılığı neredeyse 18 saati buldu. Yayılım ise ilk 2 3 saat yüksek. Sonra çekilmeye başlıyor. İlk başlarda dikkatimi çeken bir başka durum ise parfümü ilk kokladığımda ekşimsi gelmesi ve koklamaya devam ettikçe altta reçinemsi bir amber hissinin olmasıydı. Koku güzelliği olarak bayıldım diyemesem de çok farklı bir parfüm olduğunu söyleyebilirim. Tenden ayrılışı ise tatlı, yumuşak bir amber-odunsu bileşimi ile yapıyor.
Parfumerie Particulière Type Writter: Bir diğer Amelie Bourgeois tasarımı olan ve daha önce denemediğim bir marka bu. Black Tar ve Blue Mandarin de sırada bununla birlikte. Daktilo anlamına gelen Type Writter, enteresan bir nota bileşimine sahip görünmese de oldukça zorlayıcı ve hayvansal bir çağrışım yaptığı kesin. Keza deri, tütsü, castoreum (kunduz esansı gibi bir şey oluyor), amberwood, safran, paçuli, papirüs ve labdanum gibi oldukça iddialı notalar var içerisinde. Parfüm baştan sona pek değişim göstermiyor gibi. Açılışından itibaren kirli ve yağlı bir havası var. Deri tütsü bileşimi çok sert hissediliyor ve buna değişik bir madeni hava ile daha önce koklamadığım bir yeşil bulanıklık eşlik ediyor. Amberwood tıpkı Rituale’deki gibi kendini hissettiriyor ve tadı neredeyse aynı. Zaten aynı parfümörün elinden çıkmış olmaları dolayısıyla buna çok şaşırmadım diyebilirim. Parfüm net olarak isli, derili, balzamik, madeni yağ havasında bir oryantal. Hatta bu tanıdık madeni his bana içerisinde vetiver (Kâbe samanı) var dedirtti. Ama açıklanan notaları arasında görünmüyor. Fazlaca tematik olan bu parfüm, serin ya da soğuk akşamlarda özel bir yer için kullanılabilir ama günlük kullanıma hiç uygun değil. Kalıcılığı çok sağlam olsa da yayılımı ortalama. Hatta 1 saat sonra burnum alışmış olduğundan da olabilir, elimi burnuma götürme ihtiyacı hissettim bolca. Safran ve aldehit notası beni biraz düşündürmüş olsa da denemeden önce, bu iki notayı da net algılayabildiğimi söyleyemem. Derin koklayınca hafiften geniz yakan bir kirli yeşil hava var. Bunu papirüs ile birlikte aldehit de veriyor olabilir. Vintage aldehitlerdeki gibi sabunsuluk hiç söz konusu değil. Eskimsi, biraz rutubetli, bolca isli, yağlı, metalik-madeni gibi değişik kirli hisleri barındıran farklı bir çalışma olmuş. 245€’luk (100ml) fiyatını düşündüğümde, ulaşmak çok çok zor benim adıma. Hatta bölüştürmesi bile çok zor. Yüksek kalite sunuyor ama. Fiyatının karşılığı mı? Soruna verecek cevabım ise 245€ sizin için ne ifade ediyorsa onun karşılığıdır. Yorum yapamayacağım. Merakla ve ilgiyle diğer parfümlerine yöneliyorum.
Parfum d'Interdits Absolument Homme: Bu markanın denediğim ilk parfümü. Baştan sona erkeksi bir çizgi düşünülerek tasarlandığı, nota içeriğine bakıldığında hemen belli oluyor. Nota piramidi limon, bergamot, sardunya, karanfil yaprağı, muskat, ambergris, misk, sandal ağacı, sedir ve paçuli (silhat) içeriyor. Açılışı yoğun sardunya-bergamot-karanfil üçlüsüyle gerçekleşiyor. Bu kısım eski zaman maskülenlerini bolca andırıyor. Sonrası ise baharatlı aromatik odunsu kimliği taşıyor bence. Muskatın hissedilmeye başlaması ile sardunya ve karanfil ekseni paçuli-misk-sedir eksenine doğru kaymaya başlıyor sanki. Givenchy Gentleman’i (1974) andırıyor bu kısımlar. Onda paçuli çok daha baskın daha buruk idi. Absolument Homme’da ise daha yumuşak bir geçiş söz konusu. Orta kısımlardan itibaren paçuli türevi olarak da kalıyor ve eski zaman kokularına biraz yorum katılarak güncellenmiş, diğer baharatlı aromatik odunsular ile yakın akraba olan güzel bir seçenek. Tarz olarak kendime yakın bulmadım ama bu tarz eskitme işleri seven parfüm severler için kullanılabilir bir parfüm gibi duruyor. Günlük kullanım için çok uygun ve yaş olarak da belirli bir tarz ve olgunluk istiyor. Performansı iyi başlıyor ama tene çabuk yaklaşıyor. Klavye başında yazdığım süre boyunca bolca ve rahat şekilde kokuyu algıladım. Sonra orta-alt kısımları anlatmak için tekrar klavye başına geçtiğimde ise ara ara vuruyordu burnuma. Kalıcılık ve fark edilirlik olarak orta seviye diyebilirim. Ama fark edilirliği kalıcılığından daha iyi seviyede. Çok farklı şeyler vaat etmeyen ama güvenli bir parfüm. Son kısmında çiçeksi bir paçuli-misk karışımı kalıyor. Bu kısmı baş ve orta kısımlardan daha çok beğendim. Genel olarak tarzını kendime yakın hissetmedim.
Boadicea The Victorious Seductive: Parfümlerinin yoğun ve kaliteli olması dikkatimi çekmişti. İlk denediklerim Complex ve Explorer olmuştu. Sonrasında araştırıp kendimce sevebileceğimi düşündüğüm parfümlerini şöyle bir deneyeyim istedim ve Seductive ile başlayayım dedim. Fragrantica odunsu çiçeksi misk olarak sınıflamış ama açılışı bolca reçineli nane-çam bileşimi ile başlıyor. Yeşil ton hâkim. Ama yaş/ıslak bir çam reçinesi hissi de var epeyce. Çok küçük bir tatlılık da var ama bunun tamamen yaseminden kaynaklandığını hissedebiliyorum. Tatlı bir beyaz çiçek teni var çünkü içinde. Orta kısımlara geçtikten sonra ise iyiden iyiye amber ve sandal ağacı hissedilmeye başlıyor. O beyaz tatlılık eriyor ve yerini yumuşak bir odunsu alıyor. Ama ezilmiş yaş çam iğneleri ve reçine hissi her dem devam ediyor. Misk çok algılanmıyor ama paçuli kuruluğu da algılayamadım. Bana göre aromatik balzamik bir odunsu çalışma bu. Bana aromatik gelen kısmını tamamen çiçekler oluşturuyor. İris, yasemin ve biberiye gibi çiçekler ve nane bir araya gelince ortaya çıkabilecek kokuyu biraz hayal etmeye çalışınca buna vardım. Koku olarak beğenimi kazandığını söyleyebilirim. Bu tarzda bir reçineli odunsu hiç koklamamıştım. Ya orman (odunsu) teması ya da amber (hayvansal) havası oluyordu genellikle reçineli işlerde. Buna bir orman diyeceksek eğer bir bahar ormanından söz edebiliriz. Çiçekleri açmış yüksek bir orman. Ormanı mesken edinmiş canlıların uyanışı, kış uykusunun sona erişi. Daha fazla moda girildikçe bu betimleme çoğaltılabilir. Ama anlatmaya çalıştığım havayı umarım tasvire yaklaşmışımdır. Kalıcılığı çok yüksek yayılımı ise ortalama üstü oldu tende. Kâğıtta reçineler daha baskın geliyor ama tende bence çok daha başarılı. Buradan hareketle elbise yerine tene uygulanması bence daha zevkli bir koku doğuracaktır.