Tıp eğitimi boyunca derslerde öğrendiğimiz ve kapsamlı araştırmalarla üzerine hakim olduğumuz hastalıkları gerçek hayatta bir hastada görmek, teorik bilgi ile pratik deneyim arasındaki farkı net bir şekilde ortaya koyuyor. Ki ben eğitim hayatı boyunca her zaman çok okuyan, çok çalışan biriydim. Ama hastalıklar hakkında ne kadar az bilgim olduğunu bu hafta ilgilendiğim HIV/AIDS hastası sayesinde deneyimledim.
İlk kez yakından ilgilendiğim bir HIV/AIDS hastası, bana bu gerçeği derinlemesine hissettirdi. Kitaplardan öğrendiklerimle hastalığa dair geniş bir bilgiye sahip olsam da, hastanın yüzündeki umutsuzluğu görmek, geleceğe dair kaygılarını hissetmek ve yaşadığı duygusal zorlukları gözlemlemek, hastalığın insani boyutunu derinlemesine anlamama olanak tanıdı.
Bu, aslında kanser gibi diğer agresif hastalıklar için de geçerli; ne kadar uzman olursanız olun, hastanın yaşadıklarını birebir tecrübe etmeden o hastalığın tam anlamıyla ne anlama geldiğini kavrayamıyorsunuz.
Bu deneyim bana, sahip olduğumuz sağlığın ve hayatın ne kadar değerli olduğunu daha derinden fark ettirdi. Zorlayıcı hastalıklarla mücadele eden insanları gördükçe, kendi hayatımıza daha fazla şükran duymamız gerektiğini anlıyoruz.
Tıp alanındaki ilerlemelerin, gelecekte bu tür ağır hastalıkları da çok daha kolay tedavi edebileceğimiz günlere doğru hızla yaklaştığını umuyorum.