Francesca Bianchi The Dark Side
Tozlu çiçeksi nüanslarla birlikle bukle bukle, talaşsı, biraz kirli ve hafif tatlı reçinemsi aynı zamanda biraz issi ve çok ince bir çizgide dumansı bir açılışı var. Bahsettiğim bu açılış yan notalarla birlikte, huş ağacını da andıran ( ki kokuda mutlaka var diye düşünüyorum. ) harika bir iris çiçeği üzerinde gerçekleşiyor. Dakikalar sonra beyaz balın tatlı kirliliğini, reçinemsi hissini ve huş ağacının dumansılığını, kuru odunsuluğunu tamamen üstüne alıp karanlık, sofistike bir irise dönüşüyor. Dakikalar dakikalar sonra aynı iris üzerinde pudramsı, vanilik bir yön, gövde de hissediliyor. Bu iki yönün kesişiminin Laudano Nero ya benzediğini söyleyebilirim.
The Dark Side ın asıl olayı açılışından aşağı yukarı otuz dakika sonra kadar gerçekleşiyor. Bu bahsettiğim iki yön yavaş yavaş tene oturuyor. Kokuyu biraz yüzeysel olarak kokladığımızda irisin pudralı, biraz tozlu vanilik, temiz, çekingen ve tatlı yönünü kokluyorsunuz. Bu kısmı gayet masum, ama kokudan biraz daha keskin ve derin nefesler aldığınızda sanayi; makine yağı, zift, asfalt, mürekkep, ispirto, emisyon gazı kokuları burnunuza çarpıyor. Evet “Darkside” galiba bu kısım. Reminisce Noir, Amouage Epic Woman gibi burunda dönen, koklama esnasında şekil değiştiren bir koku The Darkside ki adının hakkını da fazlasıyla veriyor.
Eskisi kadar uzatmadan kısaca bir gruptan bahsedeceğim. Bu grup bir Polonyalı Black Metal grubu adı Mgla. Ben en meşhur albümlerinden birkaç sene sonra tanışmış olsam da sıkı bir takipçisiyim bu grubun. Mizantropi ve Nihilizm grubun ilham kaynağı ve felsefesi. Davulcuları “Darkside” kendi stiliyle ünlü bir müzisyen. Genel davulculardan ayrı olarak farklı bi zil kullanışı var. Direkt kısa bir örnek veriyorum ve kapatıyorum.
4:25 den sonra başlayan kısımda Unceasing howling of the heart kısmından sonra davullarla gelen kalp atış simülasyonundan daha iyi çok az şey var.
Darren Aronofsky nin Nina sının zarif beyaz kuğusuyla tekinsiz siyah kuğusunu ve Dostoyevskinin Golyadkini ile Golyadkinin alter egosunun kurduğu tekinsiz dünya bir koku ile nasıl betimlenebilir derseniz galiba The Darkside ı seçerdim sizler için. Umarım parfümör de böyle bir tema düşünmüştür, yoksa bu kadar şeyi uydurmuş olurdum.
Kokunun sonuna gelirsek, hafif yasemin burukluğu ve misk sıcaklığında ve sandal tatlılığında kalp halinden çok değişmeden beyaz kuğunun kazandığı naif, kadife çok çok güzel bir iris ile son buluyor. Dior Cuir Cannage, PdE Cuir Ottoman sevenler mutlaka denemeli, bunlardan çok çok daha rafine ve kaliteli bir koku bence, ayrıca çok karakterli. Laudano Nero sevenler de mutlaka denemeli, balın reçinemsi kullanımı burada da şahane. Zaten niş olan Nero nun daha daha niş hali diyebilirim.