Bölüştürme - Split Yorumlarınız

Halfeti Leather Penhaligon's

Son splitten gelenleri yavaş yavaş deniyorum Tobacolor ile Tango benden geçer not almamıştı fena kokular değiller fakat şişeli olarak ikisini de satın almam şahsen ama dün akşam denediğim Halfeti Leather şişeli alınmaya değecek kadar güzel bir koku olmuş hatta klasik versiyondan bile daha iyi bir flanker yapmış Penhaligons. Bir deri sever olarak parfümdeki deri kullanımını çok başarılı buldum diyebilirim çok dengeli ve kararında bir deri kullanımı var deri sevmeyenlerin bile hoşuna gidebilir bu anlamda.

Klasik Halfeti de aslında buram buram bir gül parfümü değildi o da bir hayli zengin içerikli ve odunsu tarafları baskın bir çalışmaydı Halfeti Leather da yine aynı tema üzerine inşa edilmiş ve gül daha da azaltılarak kaliteli bir deri eklenmiş yine Klasik versiyondan farklı olarak meyveler ile biraz tatlandırmışlar. Meyve ve deri deyince aklınıza Tuscan Leather ve klonları gelebilir fakat o çizgide bir tatlılığı yok daha baharatlı ve daha oriental bir iş.

Performans anlamında da bir hayli başarılı hatta Halfeti'nin performansını zayıf bulan biri olarak bu anlamda çok iyi olmuş diyebilirim Halfeti Leather için.

Pomak' Alıntı:

Halfeti Leather Penhaligon's

Son splitten gelenleri yavaş yavaş deniyorum Tobacolor ile Tango benden geçer not almamıştı fena kokular değiller fakat şişeli olarak ikisini de satın almam şahsen ama dün akşam denediğim Halfeti Leather şişeli alınmaya değecek kadar güzel bir koku olmuş hatta klasik versiyondan bile daha iyi bir flanker yapmış Penhaligons. Bir deri sever olarak parfümdeki deri kullanımını çok başarılı buldum diyebilirim çok dengeli ve kararında bir deri kullanımı var deri sevmeyenlerin bile hoşuna gidebilir bu anlamda.

Klasik Halfeti de aslında buram buram bir gül parfümü değildi o da bir hayli zengin içerikli ve odunsu tarafları baskın bir çalışmaydı Halfeti Leather da yine aynı tema üzerine inşa edilmiş ve gül daha da azaltılarak kaliteli bir deri eklenmiş yine Klasik versiyondan farklı olarak meyveler ile biraz tatlandırmışlar. Meyve ve deri deyince aklınıza Tuscan Leather ve klonları gelebilir fakat o çizgide bir tatlılığı yok daha baharatlı ve daha oriental bir iş.

Performans anlamında da bir hayli başarılı hatta Halfeti'nin performansını zayıf bulan biri olarak bu anlamda çok iyi olmuş diyebilirim Halfeti Leather için.

Genişletmek için tıkla ...

Cedarı denedin mi abi ? Onun hakkında yorumun var mı ?

NightManager' Alıntı:

Cedarı denedin mi abi ? Onun hakkında yorumun var mı ?

Genişletmek için tıkla ...

Maalesef onu deneme şansım olmadı.

Jouri Cambodi: İçerisindeki oud (parfüm isminden yola çıkarak) Kamboçya oud’u mu bilmiyorum. Ne derece saf oud, saf ise hangi derecede kaliteli onu da bilmiyorum. Bildiğim tek şey ise parfüm baştan sona kadar safi tezek gibi kokuyor. Thomas Kosmala Bukhoor’un kokusuna baya benziyor. Onun da ilk birkaç saati böyle tezek kıvamında, sonradan Baccarat’a benzer bir profil çiziyor. Bukhoor süslü tezek ise bu bildiğiniz dümdüz tezek. Tek başınızayken bile kullanılabilecek bir parfüm değil. İçim kalkmadı, midemi bulandırmadı ancak keyifli bir yanı da yok. Kimse hiçbir koşulda böyle kokmak istemez.

Milano Fragranze Basilica: Değişik bir çalışma. Bayılmadım ancak kötü de değil. Başlangıçta biberiyeli ferah baharatlı kısım çok belirgin. Sonrasında tütsülü kremsi bir hal almaya başlıyor. Sanki sandal ağacı varmış gibi bir profili var. Süt notası genelde içimi kaldırır ancak bu rahatsız etmedi. Laktonik yapı iyi verilmiş. Her zaman kullanacağım bir koku profili yok ancak arada sırada kendimce kullanırım. Açılışı kendimce en keyifli kısmıydı. Keşke biraz daha uzun sürse dedim. Yine de son zamanlarda denediklerim içerisinde başarılı ve farklı bir parfüm.

xPixa' Alıntı:

Jouri Cambodi: İçerisindeki oud (parfüm isminden yola çıkarak) Kamboçya oud’u mu bilmiyorum. Ne derece saf oud, saf ise hangi derecede kaliteli onu da bilmiyorum. Bildiğim tek şey ise parfüm baştan sona kadar safi tezek gibi kokuyor. Thomas Kosmala Bukhoor’un kokusuna baya benziyor. Onun da ilk birkaç saati böyle tezek kıvamında, sonradan Baccarat’a benzer bir profil çiziyor. Bukhoor süslü tezek ise bu bildiğiniz dümdüz tezek. Tek başınızayken bile kullanılabilecek bir parfüm değil. İçim kalkmadı, midemi bulandırmadı ancak keyifli bir yanı da yok. Kimse hiçbir koşulda böyle kokmak istemez.

Milano Fragranze Basilica: Değişik bir çalışma. Bayılmadım ancak kötü de değil. Başlangıçta biberiyeli ferah baharatlı kısım çok belirgin. Sonrasında tütsülü kremsi bir hal almaya başlıyor. Sanki sandal ağacı varmış gibi bir profili var. Süt notası genelde içimi kaldırır ancak bu rahatsız etmedi. Laktonik yapı iyi verilmiş. Her zaman kullanacağım bir koku profili yok ancak arada sırada kendimce kullanırım. Açılışı kendimce en keyifli kısmıydı. Keşke biraz daha uzun sürse dedim. Yine de son zamanlarda denediklerim içerisinde başarılı ve farklı bir parfüm.

Genişletmek için tıkla ...

Tüm fermente bitkiler ,süt ürünleri ,içecekler birbirini andıran olan belirli bir notayı - belirli bir tat notunu - paylaşır.
''Barnyard : Ahır" . Fermente nota, "ahır" veya "hayvan" veya biraz daha bilimsel olmak gerekirse "indol" (ilk aklıma gelen yasemin gibi diğer aromatiklerde bulunan indolde olduğu gibi) olarak adlandırılan notadır.
Agarwood damıtma, yüzyıllar öncesine dayanan bir zanaattır. Ustaları için bu sanatın geleneksel yönleri kutsal kabul edilir. Koku notası olarak ud ; tam olarak keskin, güçlü, bazen bunaltıcı ve hatta yeni tanışanlar için itici olan fermente edilmiş ahşap,odun notasıyla karakterize edilir ve tanımlanır. Özellikle Hint menşeili fermente edilmiş agarwood'un verdiği nota tam olarak budur. Borneo, Tayland,Malezya, Papua Yeni Gine gibi coğrafyalardan soğuk , "meyvemsi" yapıda yağlar elde edilebiliyor. Ancak oudh kokusuna aşık olan burunlar ,bunun yerine, o güçlü fermente edilmiş moleküllerin peşinde büyük paralar harcıyorlar. Keza parfümörlerin büyük çoğunluğu da aromatik oud yağları yerine , Jouri Cambodi'de kullanılan güçlü notayı kullanıyor( taklit ediyorlar) . Çoğu zihin için oud = fermente notadır. Sevip , sevmeme ise tamamen sübjektif alanda kalmaktadır.

Bunları neden yazma ihtiyacı hissettim onu söyleyeyim ; burada çok tecrübeli ,kalitesine, birikimine ve görgüsüne gıpta ettiğim bazı forumdaşların ' kimse bu şekilde kokmaz istemez , kim bunu sürer ki ' tarzındaki yorumlarından biraz alındım. Zira bu notanın peşinde yıllardan beri maddi manevi çaba sarfeden bir oudh fanatiği olarak, daha bu sabah deri montumun içine Jouri Cambodi sıktım ve büyük bir keyifle soğuk havanın tadını çıkarıyorum

orbital' Alıntı:

Tüm fermente bitkiler ,süt ürünleri ,içecekler birbirini andıran olan belirli bir notayı - belirli bir tat notunu - paylaşır.
''Barnyard : Ahır" . Fermente nota, "ahır" veya "hayvan" veya biraz daha bilimsel olmak gerekirse "indol" (ilk aklıma gelen yasemin gibi diğer aromatiklerde bulunan indolde olduğu gibi) olarak adlandırılan notadır.
Agarwood damıtma, yüzyıllar öncesine dayanan bir zanaattır. Ustaları için bu sanatın geleneksel yönleri kutsal kabul edilir. Koku notası olarak ud ; tam olarak keskin, güçlü, bazen bunaltıcı ve hatta yeni tanışanlar için itici olan fermente edilmiş ahşap,odun notasıyla karakterize edilir ve tanımlanır. Özellikle Hint menşeili fermente edilmiş agarwood'un verdiği nota tam olarak budur. Borneo, Tayland,Malezya, Papua Yeni Gine gibi coğrafyalardan soğuk , "meyvemsi" yapıda yağlar elde edilebiliyor. Ancak oudh kokusuna aşık olan burunlar ,bunun yerine, o güçlü fermente edilmiş moleküllerin peşinde büyük paralar harcıyorlar. Keza parfümörlerin büyük çoğunluğu da aromatik oud yağları yerine , Jouri Cambodi'de kullanılan güçlü notayı kullanıyor( taklit ediyorlar) . Çoğu zihin için oud = fermente notadır. Sevip , sevmeme ise tamamen sübjektif alanda kalmaktadır.

Bunları neden yazma ihtiyacı hissettim onu söyleyeyim ; burada çok tecrübeli ,kalitesine, birikimine ve görgüsüne gıpta ettiğim bazı forumdaşların ' kimse bu şekilde kokmaz istemez , kim bunu sürer ki ' tarzındaki yorumlarından biraz alındım. Zira bu notanın peşinde yıllardan beri maddi manevi çaba sarfeden bir oudh fanatiği olarak, daha bu sabah deri montumun içine Jouri Cambodi sıktım ve büyük bir keyifle soğuk havanın tadını çıkarıyorum

Genişletmek için tıkla ...

Hep iyi günlerde kullanın o vakit İsmail Bey, keyifli günler dilerim

orbital' Alıntı:

Tüm fermente bitkiler ,süt ürünleri ,içecekler birbirini andıran olan belirli bir notayı - belirli bir tat notunu - paylaşır.
''Barnyard : Ahır" . Fermente nota, "ahır" veya "hayvan" veya biraz daha bilimsel olmak gerekirse "indol" (ilk aklıma gelen yasemin gibi diğer aromatiklerde bulunan indolde olduğu gibi) olarak adlandırılan notadır.
Agarwood damıtma, yüzyıllar öncesine dayanan bir zanaattır. Ustaları için bu sanatın geleneksel yönleri kutsal kabul edilir. Koku notası olarak ud ; tam olarak keskin, güçlü, bazen bunaltıcı ve hatta yeni tanışanlar için itici olan fermente edilmiş ahşap,odun notasıyla karakterize edilir ve tanımlanır. Özellikle Hint menşeili fermente edilmiş agarwood'un verdiği nota tam olarak budur. Borneo, Tayland,Malezya, Papua Yeni Gine gibi coğrafyalardan soğuk , "meyvemsi" yapıda yağlar elde edilebiliyor. Ancak oudh kokusuna aşık olan burunlar ,bunun yerine, o güçlü fermente edilmiş moleküllerin peşinde büyük paralar harcıyorlar. Keza parfümörlerin büyük çoğunluğu da aromatik oud yağları yerine , Jouri Cambodi'de kullanılan güçlü notayı kullanıyor( taklit ediyorlar) . Çoğu zihin için oud = fermente notadır. Sevip , sevmeme ise tamamen sübjektif alanda kalmaktadır.

Bunları neden yazma ihtiyacı hissettim onu söyleyeyim ; burada çok tecrübeli ,kalitesine, birikimine ve görgüsüne gıpta ettiğim bazı forumdaşların ' kimse bu şekilde kokmaz istemez , kim bunu sürer ki ' tarzındaki yorumlarından biraz alındım. Zira bu notanın peşinde yıllardan beri maddi manevi çaba sarfeden bir oudh fanatiği olarak, daha bu sabah deri montumun içine Jouri Cambodi sıktım ve büyük bir keyifle soğuk havanın tadını çıkarıyorum

Genişletmek için tıkla ...

ben de Ensar'ın uzun bir yazısında şu şekilde okudum, orada bazı şeyleri açıklarken biraz da eleştiriyordu, bir kısmı şöyle:

"Another yield boosting technique commonly used by commercial distilleries greatly impacting
the aromatic quality of the oud oil is lengthy pre-distillation soaks. This is also where the misconception that all oud has a barnyard and fecal smell comes from…
The distillers soak the ground-up agarwood dust in water; sometimes for months (without changing it)
Anaerobic fermentation begins and the wood becomes completely saturated and begins to break down.
The saturated wood yields more oil when distilled, but the aroma of that oil is as funky as you would expect from what is literally rotting wood, and this process is largely the reason oud has gained the reputation of smelling offensive or foul; because that oud actually is, but that is not artisanal oud.
Oud of Indian, Cambodian and Laotian origins are most widely known for those unpleasant
fermented profiles.
Yet the same oud in the hands of an artisan can elicit aromas with a depth and complexity that
surpasses many fragrances on the market, with perfect balance and seamless transitions."

Tabi son kısımda bahsedilen "denge" ve "derinlik" ortaya çıkarılması yine kişisel zevke kalmış. Bu da artık o sanatçının neyi yakalamak istedigi ile ilgili. tüm yazıya buradan ulaşılabilir.

ELDO Hermann: Toy Boy’a gerçekten çok benzeyen melankolik bir gül parfümü. Hissedebildiğim tek fark Toy Boy’daki o armuttan gelen sulu tatlılık bunda yok. Bu arkadaş baştan sona metalik çiçeksi yapıda. Bir de yağmur sonrası toprak kokusu efekti var. Gayet beğendim, hoş bir parfüm olmuş.

Ramon Molvizar Black Cube: Epic Man’e çok benziyor. Hatta baharat yapısından ötürü Clive Christian Immortelle’e daha çok benziyor. Hepsinde nüans farklılıkları var. Epic Man’de baharatlı yapının arkasında bir de ıslak ve yeşil yapıda odunsu bir yapı var. Immortelle’de bu yok, drydown kısmında ipeksi yumuşaklıkta (sanki biraz da kremsi) odunsu yapı var. Black Cube’da ise ne o ıslak yeşil yapı var ne de ipeksi odunsuluk. Bu arkadaş dümdüz baharatlı tütsü parfümü. Biraz sıkıcı gibi duruyor ama gayet güzel kalitede. Fena değilmiş.

Mancera Saharian Wind: Markanın gerçekten şu ana kadar deneyip kullandığım en iyi parfümü. Başlangıçta hissettiğim güllü bir yapı var. Güllü ve pudramsı gibi geldi burnuma. Hatta Chanel Coco Noir’a çok benzettim. 30-40 dk sonra bu yapı yerini deri üzerine iyice yedirilmiş odunsu aromatik baharatlara bırakıyor. Diplerden gelen bir de kremsi tatlılık mevcut. Nitelikli Paris işçiliğine sahip bir parfüm olmuş gerçekten. O kokoş Parisli insan havası var bu parfümde. Baya beğendim.

Davidoff Davidoff for Men: Güzel bir maskülen. Ekşi deri zemini üzerine yedirilmiş bolca kimyon ve çiçeksi yapı çok belirgin. Kaliteli bir şipre. Günümüz standartlarında benim açımdan günlük kullanımda pek yeri yok ancak arada sırada boş olduğum günlerde kendimce kullanırım.

FM Dries Van Noten: Başlangıçtaki safranlı ve muskatlı baharatlı acımtrak yapı bana fazla geldi. Biraz burun kıvırdım bu kısma. Sonralarda ortaya çıkan sandal ağacı ve vanilya birlikteliği çok naif ancak yine de başlangıçtan ötürü pek sevemedim. Sandal kullanımı referans kalitede yalnız onu belirteyim. Bu seviyede daha kullanılır bulduğum YSL 24 var. Gerçi onun da belirli bir kısmı bir süre mangal ateşinde yanan süet şeklinde geçiyor ama sonra ortaya çıkan sandal aşırı iyi. İkisi de buz gibi hava parfümü. Kapalı ortamda bayabilirler.

Guerlain Derby (2012): Bu versiyonu da gayet kaliteli. Elimde kartal şişe versiyon da mevcut. İkisi arasında nüans farklılıkları var diyebilirim. Eski versiyon çok daha naif ve ekstra centilmen bir koku. Bu yeni versiyon da naif ancak eskisine göre bir tık alt seviyede. Hani eskisini bilmesem buna da bayılırdım. Eskisini bilince bunu sevmekle yetindim. Gerçi hangisini bulup beğenirseniz doğru koşulda fosur fosur kullanın gitsin. Sevip de kullanılmayan parfüm bizden değildir

Dior tobacolar icinde şunu hissettim bunu hissettim demeden sunu soyleyebilirim favori tütün parfümum naxos ile yarışır güzellikte bir koku olmuş elegant tatlılığı gayet yerinde baharat ve meyvelerle güzel desteklenmis bir tütün kullanımına sahip.soyle bir baktığımda maskulen demişler ama bence unisex ve çok rahat şekilde kadınlar kullanabilir
Montobaco intensivo vintage
Forumu aktif takip etmeye başladığımdan beri hep erteledim sonra denerim dedim fiyatı da yüksek geldi acikcasi begensem bile şişeli mi alacaktim..yıktı beni yaktı beni niye bu kadar geç tanıdım mükemmeli bı koku eşim kağıda sıkmıs son gelenleri ne olduğunu bilmeden buna vuruldum kağıdı salladigimda o kadar ferah elit odunsu bir koku yayılıyor ki..sonrasında el üzerinde denediğimde daha ağır geldi en net hissettiklerim ardıç aromatik ve ferah bı esinti bı kaç saat sonrasında yumuşak bı deri ve kremsi hissiyat var ama parfümum başından sonuna bir odunsuluk mevcut.yeni versiyonla arasında çok fark var mı değerli arkadaşlar şişeli alaşım var

CN-Free'D Homme ; tütsü sevenler için ( muhtemelen olibanum reçinesi ) yayılımı, kalıcılığı tatminkar olacaktır. Kısa süreli geçişli citrus açılımı akabinde buram buram fazla koyu olmayan, ferah hissiyatlı fazla inişi, çıkışı olmayan tütsülü bir parfüm. Diplerde yine açık tonlarda tutulmuş labdanum reçinesi, odunsu notalar. Sandal ağacı algısı da oluştu bende zaman zaman.Terre d hermes ile bağdaştıramadım ( bazı arkadaşların yorumlarının aksine). Üst klasmanlarda yer bulamaz ,şişe almaya değmez ama 3-5 ml dekant ile merak giderebilir , arada sırada kullanabilirsin.

Naomi Goodsir Bois d’Ascese: Soğuk kış aylarında özellikle akşam vakti puslu havada böyle sanki yanmış kömür kokusu gibi bir hissiyat olur ya, bu parfümde direk o kokuyu hissettim. Hatta sanki kömürü alkol fıçısına batırmışlar da yakmışlar gibi. Zaman geçtikçe diplerden ıslak alkole benzer bir yapı burnuma geldi. Tematik bir parfüm. Böyle tematik parfümleri sevmem ve kullanılır bulmam ama bu parfümü beğendim. Hoşuma gitti. Gündelik hayatta kullanım alanım limitli olur ancak yine de kullanılır. Niş parfümden kasıt doğallık ve tematik olunması ise bu parfüm sonuna kadar niş kelimesinin içini dolduruyor.

Guerlain L’Homme Ideal Extreme: Tatlı, meyveli, sıcak baharatlı tütün parfümü. Baya beğendim. Gündelik kullanım için çok ideal. Tatlılık bunaltıcı değil. Soğuk havalarda iltifat aldırır. Performansı çok iyi değil, gün içerisinde tazelemek gerekir. Ama sentetik de değil. Tamam çok üst kalite malzeme yok ancak yüksek fiyatlı çoğu niş parfümden kokusu daha kaliteli. Bileğimde denediğimde baya keyif aldım. Üzerimde kullandığımda da keyif alacağımı düşünüyorum.

Alghabra Eye of Seven Hills: Alghabra bildiğimiz gibi piyasada tutunmuş ve genele hitap eden parfümlerin muadillerini üreten bir firma. Bu parfüm de Side Effect muadili. Ama başarılı bir parfüm. Side’ın başlangıç kısmındaki alkol-tarçın-tütün üzerine yoğunlaşmış bir parfüm. Side’da bir yerden sonra vanilya çok dominant hale gelirken bu arkadaş o alkollü tarçınlı yapıyı koruyup zaman geçtikçe daha bir odunsu hale evriliyor. Fiyatına göre malzeme kalitesi ve kokusu başarılı. Side’dan daha iyi diyemem çünkü parfüm beğenisi öznel bir konu. Ama benim hoşuma gitti. Koku profilini seviyorsanız Side mağaza fiyatı 5800 TL, bu arkadaş 1500-2000 aralığında temin edilebilir (tabi biri 90 ml, diğeri 50 ml). Bir de Side da galiba 2022 itibariyle reformülasyondan nasibini aldı. Gerçi emin de değilim güncel halini mağazada denemedim. Yine de hangisini tercih edecekseniz kriterlere göre karar sizin

Vertus Monarch: Clive X’i cidden andırıyor. İnternette yorumlarda kimse bahsetmemiş ancak başlangıçtaki ilk 1-1.5 saat itibariyle karabiber kullanımı da baya baya Amouage Journey’e benziyor. Clive X’teki tarçın-rhubarb-sedir kombosunu ardıç ve selvi ile yorumlayıp üstüne bir de Journey’deki karabiberi koyun ve ta taa karşınızda Vertus Monarch. Meyveli, ferah baharatlı ve odunsu. Diplerden gelen bir de ultra yeşil ve tozlu bir yapı var. Fena değil. Monarch’ın mağaza fiyatını bilmiyorum ancak fiyat olarak Clive çok tuzlu ise onun yerine alternatif olarak değerlendirilir. Performansı yeterli. Koku kalitesi tabi Clive ile bağdaşlaştırılamaz ancak kötü de demem.

DHP 2014: Zamanında 2016 üretim bir şişem vardı, üst üste birkaç gün kullansam çok bunaltıcı gelirdi. Sağolsun 2014 üretim şişe ile anılarımı tazeledim. Deri gerçekten aşırı baskın. Kapalı ortamda inanılmaz bunaltıcı. Kışlık her gün tek bir parfüm kullanacağım o da DHP olacak diyorsanız naçizane tavsiyem kesinlikle güncel versiyon şişeyi tercih edin derim. Ha yok ben bir hafta, on günde bir kullanırım onu da dışarıda olduğum zamanda değerlendiririm diyorsanız o zaman eski versiyon şişe doğru adres.

Amouage Enclave: Piyasaya ilk çıktığında sadece kağıtta denemiştim ve Roja Enigma’ya baya benzetmiştim. İçine ekstradan nane basılmış hali gibi baya aromatik ve sentetik amberli bir yapı olarak aklıma kazınmıştı. Sonra bir daha dönüp yüzüne bakmamıştım. Şimdi tenimde deneyince çok daha fazla hoşuma gitti. İlk 30-40 dk nane patlaması şeklinde. Hatta çoğu kişi naneli diş macununa benzetir bu kokuyu ki bende de o hissiyat oluştu. Biraz sev ya da nefret et parfümlerinden, pek ortası yok gibi geldi bana. Dekantı keyifle kullanırım ama full şişeli olarak peşine düşmem. Olur da bir ara denk gelirsem 10-15 ml şişe alacağım maksimum miktar olur muhtemelen.

xPixa' Alıntı:

Vertus Monarch: Clive X’i cidden andırıyor. İnternette yorumlarda kimse bahsetmemiş ancak başlangıçtaki ilk 1-1.5 saat itibariyle karabiber kullanımı da baya baya Amouage Journey’e benziyor. Clive X’teki tarçın-rhubarb-sedir kombosunu ardıç ve selvi ile yorumlayıp üstüne bir de Journey’deki karabiberi koyun ve ta taa karşınızda Vertus Monarch. Meyveli, ferah baharatlı ve odunsu. Diplerden gelen bir de ultra yeşil ve tozlu bir yapı var. Fena değil. Monarch’ın mağaza fiyatını bilmiyorum ancak fiyat olarak Clive çok tuzlu ise onun yerine alternatif olarak değerlendirilir. Performansı yeterli. Koku kalitesi tabi Clive ile bağdaşlaştırılamaz ancak kötü de demem.

DHP 2014: Zamanında 2016 üretim bir şişem vardı, üst üste birkaç gün kullansam çok bunaltıcı gelirdi. Sağolsun 2014 üretim şişe ile anılarımı tazeledim. Deri gerçekten aşırı baskın. Kapalı ortamda inanılmaz bunaltıcı. Kışlık her gün tek bir parfüm kullanacağım o da DHP olacak diyorsanız naçizane tavsiyem kesinlikle güncel versiyon şişeyi tercih edin derim. Ha yok ben bir hafta, on günde bir kullanırım onu da dışarıda olduğum zamanda değerlendiririm diyorsanız o zaman eski versiyon şişe doğru adres.

Amouage Enclave: Piyasaya ilk çıktığında sadece kağıtta denemiştim ve Roja Enigma’ya baya benzetmiştim. İçine ekstradan nane basılmış hali gibi baya aromatik ve sentetik amberli bir yapı olarak aklıma kazınmıştı. Sonra bir daha dönüp yüzüne bakmamıştım. Şimdi tenimde deneyince çok daha fazla hoşuma gitti. İlk 30-40 dk nane patlaması şeklinde. Hatta çoğu kişi naneli diş macununa benzetir bu kokuyu ki bende de o hissiyat oluştu. Biraz sev ya da nefret et parfümlerinden, pek ortası yok gibi geldi bana. Dekantı keyifle kullanırım ama full şişeli olarak peşine düşmem. Olur da bir ara denk gelirsem 10-15 ml şişe alacağım maksimum miktar olur muhtemelen.

Genişletmek için tıkla ...

Monarch Roja Reckless'a daha çok benziyor.

Initio Paragon: Başlangıcında plastik gibi bir yapısı olan adaçayı patlaması, 15 dakika sonra ise ortaya çıkan meyvemsi yumuşak odunsu bir yapı. Designer tarzında bir iş. Beğenmedim açıkçası. İstenilen fiyatına göre çok başarısız.

Matiere Premiere Encens Suave: Çok bilindik bir koku gibi geldi. Direk şu parfüm diyemeyeceğim ancak koku profili defalarca yapılmış gibi. Kilise tütsüsüne eklenen sıcak ve tatlı amber parfümü. Dolgun, malzeme kalitesi şahane ve performansı çok iyi. Amber kullanımı Tauer ACDD’yi anımsattı. Ancak amber parfümlerini kullanmaktan pek keyif almadığımdan dolayı açıkçası bana sıkıcı geldi. Amber sevenler bir denesin derim.

Anka Kuş Betwixt & Between: Açılışı baya bir dumanlı gül patlaması. Ama öyle böyle değil. Ufacık dekant şişesinden bileğime iki fıs sıktım, daha ilk saniye itibariyle yüzüme tokat gibi çarptı. Açılışta bir de tuzlu bir yapı geldi burnuma. Dumansılık öyle kilise tütsüsü gibi değil daha çok sigara dumanı gibi. Gül de ilk bir kaç dakika tatlı yapıda, sonradan melankolik bir hal alıyor. Daha sonraları da bu yapıyla beraber ortaya değişik boozy bir yapı çıktı. Genel olarak tozlu ve rutubetli bir kıvamı var parfümün. Performans aşırı yüksek seviyede. Tam bir uniseks, ne kadında ne de erkekte sırıtır. Şahsen beğendiğim bir parfüm oldu. Parfümör Ali Erkekli gerçekten niş bir çalışmaya imza atmış. Şahsen tebrik ediyorum kendisini

denedikçe buraya eklerim

pdm layton (2017) - carlisle (vintage): ikisinde de elma ve vanilya kullanımına bayıldım. hangisini daha çok sevdiğime şimdilik karar veremedim biraz daha kullanmam lazım. ikisi hakkında kötü olarak bahsedebileceğim bir şey yok. kalıcılık güzel yayılım güzel. sanırım layton'u 7/24 her yerde kullanabilirim, carlisle ise daha çok gece parfümü gibi. yani rahatlık layton'da ama carlisle daha çekici gibi. birinin şişesini alacak olsam, karar vermekte zorlanırım. tabi bu arada güncel batch leri bilmiyorum. spiltten gelen iki parfüm de çok keyifli.

yves rocher - trimaran (1986 vintage). zengin olup tekne alacak olsam iki ayrı hayalim var, biri antik çağ kürekli gemilerinden trimere alıp antik rotaları takip etmek. diğeri ise trimaran alıp katamaran sahiplerine dil çıkarmak : )
fakat fazla yer kapladığı için marinalarda pek kabul görmez, zaten zengin olsam bu kadar marina parası vermemek için katamaran alırdım : ( neyseki zengin değilim de dertlerim daha normal : )
niye yazdım bukadar lafım, trimaran tipi tekne kullanımı ne kadar rahat ve kolaysa bu parfüm de bence o kadar rahat ve kolay. ben sadece açılışını sevmedim ama beni rahatsız eden o koku 10 dakika sonra gidiyor zaten (pelin otu'na benzettim ama olmayabilir de). koku 10 dakika sonra gerçekten rahat keyifli ve hafif bir hal alıyor.
trimaran ile olan yolculuk çok uzun değil. dört saatte yolculuk yavaşlıyor, 5. saatte de yolculuk sona eriyor.
şişesinin peşinde koşmam ama bir yerde denk gelirse alırım.

maison francis kurkdjian - l'homme a la rose. mfö'den güllerin içinden şarkısını şöyle bir aklımızdan geçirdikten sonra diyebileceğim şey, bu parfüme bayıldım. tende pek kalıcı değil ama elbise üstünde 7-8 saat durdu ki bana yeter zaten. yayılımını bilemiyorum ama gerçekten gül kokusunun bana bu kadar keyif vereceğini düşünmemiştim. şişeli alınacaklar listesinin tepesine oturuverdi. işin kötü yanı bu benim denediğim ilk kürkçüoğlu parfümü, sanırım diğer parfümlere de tek tek el atacam.

benim için keyifli bir spilt oldu, şimdilik 4'de 4 gidiyorum, diğerlerini de denedikçe yazarım. emeği geçen herkese tekrar teşekkür ederim : )

penhangelion's - douro. epeydir merak ettiğim bir markaydı, merakım da şişe tasarımlarından : ) bu spiltte narenciye temalı bir şey görünce dekant olarak edineyim dedim.
beklentim (yine şişe tasarımı yüzünden), celal şengör hoca gibi tonton ama sahip olduğu asperger sendromu yüzünden de dibine kadar dobra sert bir şey bekliyordum. olmadı emrah safa gürkan hoca gibi aklındakileri yetiştirmek için hızlı konuşan akıp giden bir kokuydu. bu da olmadı.
bunların yerine rahmetli cenap kurtuluş'un filmlerde canlandırdığı güleç ve naif ama hep arka planda kalan karakterlerine benzemiş. başarılı ama farkedilmiyor.

benzetmeleri bırakayıp kokuya geçeyim. turunçgillerden çok yeşilin daha ağır bastığı güzel bir koku. çok sevdiğim meşe yosunu burda her evrede var. sanırım tüm notalar içerisinde en güçlüsü o (burda klavuz tamamen benim burnum, çok güvenmeyin :) ). tek sıkıntısı çok hafif bir koku olması. yani hem kalıcılık hem de yayılım ck one'ın biraz daha iyisi. ck one'ı da çok severim o ayrı :).

yani bir ingiliz kraliyet ailesine parfüm çıkaran evden daha güçlü ve orjinal bir şeyler beklerdim. bu haliyle sadece güzel ve sıradan.

tabi tek bir parfüm üzerinden tüm markayı yakacak halim yok. yine de artık eski merağım kalmadı. belki bir iki splitde daha farklı kokularıyla karşıma çıkar anca o zaman denerim.

mancera - cedrat boise. valla neyini anlatayım bilmiyorum. herkes biliyor zaten : ) benim de favorilerimden. aslında ilk istanbul ziyaretimde şişeli olarak almak aklımdaydı ama geçen yazdığım gibi mfk "gülden adam" (fransızcam berbattır çeviriyi katletmiş olabilirim :) ) aklımı çok çeldi. neyse istanbula gelince bakacaz : )

splitten aldığım tabi vintage çevirme kapaklı şişeli. açıkçası eski dekantlarımla karşılaştırma imkanım olmadı ama koku yönünden çok da fark alamadım. kalıcılık ve yayılım da gayet güzeldi.

daraldım' Alıntı:

penhangelion's - douro. epeydir merak ettiğim bir markaydı, merakım da şişe tasarımlarından : ) bu spiltte narenciye temalı bir şey görünce dekant olarak edineyim dedim.
beklentim (yine şişe tasarımı yüzünden), celal şengör hoca gibi tonton ama sahip olduğu asperger sendromu yüzünden de dibine kadar dobra sert bir şey bekliyordum. olmadı emrah safa gürkan hoca gibi aklındakileri yetiştirmek için hızlı konuşan akıp giden bir kokuydu. bu da olmadı.
bunların yerine rahmetli cenap kurtuluş'un filmlerde canlandırdığı güleç ve naif ama hep arka planda kalan karakterlerine benzemiş. başarılı ama farkedilmiyor.

benzetmeleri bırakayıp kokuya geçeyim. turunçgillerden çok yeşilin daha ağır bastığı güzel bir koku. çok sevdiğim meşe yosunu burda her evrede var. sanırım tüm notalar içerisinde en güçlüsü o (burda klavuz tamamen benim burnum, çok güvenmeyin :) ). tek sıkıntısı çok hafif bir koku olması. yani hem kalıcılık hem de yayılım ck one'ın biraz daha iyisi. ck one'ı da çok severim o ayrı :).

yani bir ingiliz kraliyet ailesine parfüm çıkaran evden daha güçlü ve orjinal bir şeyler beklerdim. bu haliyle sadece güzel ve sıradan.

tabi tek bir parfüm üzerinden tüm markayı yakacak halim yok. yine de artık eski merağım kalmadı. belki bir iki splitde daha farklı kokularıyla karşıma çıkar anca o zaman denerim.

mancera - cedrat boise. valla neyini anlatayım bilmiyorum. herkes biliyor zaten : ) benim de favorilerimden. aslında ilk istanbul ziyaretimde şişeli olarak almak aklımdaydı ama geçen yazdığım gibi mfk "gülden adam" (fransızcam berbattır çeviriyi katletmiş olabilirim :) ) aklımı çok çeldi. neyse istanbula gelince bakacaz : )

splitten aldığım tabi vintage çevirme kapaklı şişeli. açıkçası eski dekantlarımla karşılaştırma imkanım olmadı ama koku yönünden çok da fark alamadım. kalıcılık ve yayılım da gayet güzeldi.

Genişletmek için tıkla ...

Bu vintage konusu ne yaw.. ? Bu koku kac senelik... Ben bilmiyo olabilirim

CPH2219 cihazımdan Tapatalk kullanılarak gönderildi

Sparfume' Alıntı:

Bu vintage konusu ne yaw.. ? Bu koku kac senelik... Ben bilmiyo olabilirim

CPH2219 cihazımdan Tapatalk kullanılarak gönderildi

Genişletmek için tıkla ...

Frag'da çıkış yılı 2011 olarak gözüküyor. Vintage yazılmışsa sanırım ilk üretimlerdendir.. ama tabi eski bi koku olmadığından vintage ibaresi kullanılmalı mı kullanılmamalı mı orası tartışılır.

Sparfume' Alıntı:

Bu vintage konusu ne yaw.. ? Bu koku kac senelik... Ben bilmiyo olabilirim

CPH2219 cihazımdan Tapatalk kullanılarak gönderildi

Genişletmek için tıkla ...

Hocam şişe reformüle olduğu için vintage ibaresi kullanılmış. Eski şişeler çevirmeli kapak. Yenileri mıknatıslı. Zaten kürşat hocam da splitte “vintage şişe” diye belirtmiş. Kokunun vintage olması için daha çok fırın ekmek yemesi gerek :)

Veysel0721' Alıntı:

Hocam şişe reformüle olduğu için vintage ibaresi kullanılmış. Eski şişeler çevirmeli kapak. Yenileri mıknatıslı. Zaten kürşat hocam da splitte “vintage şişe” diye belirtmiş. Kokunun vintage olması için daha çok fırın ekmek yemesi gerek :)

Genişletmek için tıkla ...

Vintage ibaresi için discontinued olması da gerekiyor muydu? Merak..

timberwolf' Alıntı:

Vintage ibaresi için discontinued olması da gerekiyor muydu? Merak..

Genişletmek için tıkla ...

Benim bildiğim kadarı ile vintage parfüm üretimi durdurulmuş ya da üretimi devam eden ancak eski formülasyona sahip parfümlerdir.

Üretimi devam eden ama reformüle olmuş birçok parfümün eski formülasyonlarına vintage ibaresi kullanılıyor. Örneğin ; Vintage kouros , Vintage Guerlain derby vs..

Veysel0721' Alıntı:

Üretimi devam eden ama reformüle olmuş birçok parfümün eski formülasyonlarına vintage ibaresi kullanılıyor. Örneğin ; Vintage kouros , Vintage Guerlain derby vs..

Genişletmek için tıkla ...

Bu doğrusu :)

Aciklamalar için tsk ederim...

CPH2219 cihazımdan Tapatalk kullanılarak gönderildi
Not: Borsa da bi tabir var ... Dilimin ucunda ... Hani halidan toz ciksin diye balkondan sarkitir bisey yapardik... İste o... Yersen...