- Katılım
- 15 Kas 2016
- Mesajlar
- 4,560
Kendinizi İngiltere de o kasvetli mayhoş sokaklarında, karabiber kıvamında ki akşamında, gökten kendini gösteren vişne rengi dolunayı izlerken düşünün, güzel bir atın üstündesiniz puslu vanilyalı hafif bir yağmur yağıyor, o dar sokaklardan birinde hemen köşede eski püskü tarçın rengi bir dükkandan gelen koku sizi sarhoş ediyor…
Yavaş yavaş siyah misk atınızı o yöne sürüyorsunuz koku enteresan bir hal almaya başlıyor yaklaştıkça, cebinizden tütün paketiyle sedir ağacından yapılmış piponuzu çıkarıyorsunuz.
Piponuzdan çıkan siyah tütün kokusu tarçın rengi tatlıcı dükkanı siyah atınızdan gelen misk kokusu puslu gecede size festival yaşatmaya başlıyor.
Tarçın rengi dükkanın kapısından içeri girdiğiniz de etrafta tütsüler sizi karşılıyor, dükkan sahibi vanilya sıcaklığında gülümseyip kahvenizi getiriyor kahvenin yanında tarçınlı vanilyalı vişneli çörek ikram ediyor…
Eski bir gramofon dan Edith Piaff tan La Vie En Rose çalıyor ve bu ambians ta sizin iliklerinize kadar mutlu olmanızı sağlıyor…
Benim için Herod bu anlattıklarımı ifade ediyor…
Muazzam bir açılış kırmızı meyveler, biber muhtemelen sonra tütün vanilya ve tütsü…
Beni mutlu edecek her şey mevcut bu güzel kokuda..
Dilimden döndüğü kadar...