herkesin burnu havada ama meğer kokular yerin dibinden çıkıyormuş.
110 milyon liralık sahte parfüm, dolum makinesi, boş şişe, etiket... hepsi var. insan düşünüyor acaba bu sahte parfümler çoktan “lüks” vitrinlere bile sızmış olabilir mi?
hepimiz bir kokunun peşindeyiz ya; biraz çekici, biraz özel, biraz statü göstergesi olsun istiyoruz. ama işin aslı şu: bugün kimin ne sürdüğünü bilemezsin. orijinal sanılan şey, bir bodrum katında karıştırılmış bir karışıma dönüşebiliyor.
en trajik kısmı şu bence: bu işler sadece sahtecilikle değil, arzla da ilgili. insanlar niye sahte parfüme yöneliyor?
bir de şu var... her şeyin sahte versiyonuna alıştık. saat, çanta, ayakkabı... şimdi sıra parfümde. ama bu öyle “görünür” bir sahte değil. burnunu kandırmak daha kolay belki, ama vücut unutmaz. ne sürdüğünü bilmiyorsan, neye maruz kaldığını da bilmiyorsun.
şunu da söyleyeyim: sahte parfüm yakalanan yer değil, yakalanamayan yer daha düşündürücü. bu işin raflara kadar çıktığını düşünmek istemiyorum.
sizce bu işler sadece “tüketici bilinçsizliği” mi, yoksa sistemli bir kontrolsüzlük mü?