Hepinize teşekkür ederim arkadaşlar elimden geldiğince bildiğim her konuda yardımcı olmaya çalışacağım.
Vedat Ozan ile ilgili bir başlık adı altında yazılar gördüm kendi gerçekten çok bilgili ve her zaman sorulara açık birisidir.Tabii hangi parfümü kullanayım tarzında sürekli aldığı sorular dışında olursa...
İzninizle kitabında bahsettiği Musk Bauer hammaddesinin keşifi ile alakalı yazısını paylaşacağım beni oldukça şaşırtmıştı bu keşif umarım sizlerinde hoşunuza gider.Şimdiden keyifli okumalar dilerim.
Bauer, laboratuvarında trinitrotoluen üzerine çalışıyor ve amacı farklı patlayıcı türevleri geliştirmek. Trinitrotoluen, bizim TNT veya daha amiyane tabirle dinamit diye bildiğimiz patlayıcı ve üç nitro grubunun eklemlendiği bir toluen molekülünden ibaret.
Neden patlayıcıların nitrolara ihtiyacı var? Çünkü bir şeyin yanıcı olması için oksijenle bir araya gelmesi lazım. Ancak havadaki oksijen yanıcı kısma ulaşırken zaman kaybediyor ve bu yüzden çok hızlı bir yanıcılık sağlanamıyor. Bunun için, nitro gruplarında olduğu gibi, oksijen molekülün içine gömülüyor ve ısıtılarak tetiklendiğinde inanılmaz bir süratle yanıcılık özeliğini açığa çıkarıyor. Oksijen ile karbon atom yakıtının oranlarının tam arzulanan dengede olması lazım ki, elinizdeki malzeme hem yansın hem de gümbür gümbür patlasın. Bu şirin konuyla uğraşırken denemelerinin birinde Albert Bauer, TNT’ye dört karbon atomu ekliyor. Sonuç? Hüsran!
Ancak ilginç bir başka şey gerçekleşiyor bu arada; Albert Bauer bu deneyin başarısızlığıyla hüzünlenip eleme ve kedere gark olurken, laboratuvarını temiz, hoş ve güçlü bir kokunun sardığını fark ediyor. Akşam eve gidip sabah tekrar geldiğinde, hem laboratuvarındaki hem de eline silinmiş olan bu güzel kokunun kuvvetinden hiçbir şey kaybetmeden sürdüğüne tanık oluyor. Hani “ambere nitrik asit eklenerek yapılmış ama ticari verimi olmayan bir çalışma vardı” ya, o çalışmada elde edilen kokunun daha güzeli ve daha güçlüsü, üstelik çok daha ucuza ortaya çıkıyor böylece.
Hemen bir numune alıp güvenilir parfümörler arıyor Bauer, dostlarını araya sokuyor, “hamil-i kart yakinimdir” durumları filan derken birilerine ulaşıyor ve onlara bu başarısız patlayıcı örneğinden veriyor. O parfümörlerde merak içinde kendi laboratuvarlarına koşuyorlar ve doğal misk kullandıkları bazı parfüm formullerinden doğal malzemeyi çıkarıp yerine Albert Bauer’in verdiğini kullanarak yeniden deniyorlar. Sonuç? İnanılmaz!
Yeni bir patlayıcı için çıkılan yolda, doğal misk kokusunun gerçeğe en yakın hali, üstelik gerçeğinin fiyatının binde biri maliyete elde ediliyor ve belki de yüzyıllar süren bir arayış sonlanıyor. Kokuyla uğraşan bir bilim insanı için belki de onurların en büyüğü, isminin yeni bir koku molekülüne verilmesidir ve Albert Bauer koku dünyasıyla ilgisiz bir insan olmasına rağmen, elde ettiği yeni misk benzeri molekülü onun ismi veriliyor: “Musk Bauer”.
Tabii, Albert Bauer bu molekül patenti için hemen Almanya’da başvuru yapıyor ama patent başvurusunun sonuçlanması bir yılı buluyor ve bu arada iki rakip, İngiltere ve Fransa’da kendilerine ait iki patenti alıyorlar. Gene de fazla etkilemiyor bu Baueri ve bu olaydan sonra kendini tamamen koku dünyası ve yapay misk moleküllerine vererek oldukça büyük bir servetin sahibi oluyor.
1894 yılında bizim muhterem bu kez “Musk Keton” isimli bir başka malzemeyle ortaya çıkıyor. Elindeki malzeme, doğal misk kokusuna ilkinden daha yakın. Diğer Nitro miskler, yani Musk Xylol, Musk Ambrette, Moskene gibi o da sıcak ve pudramsı bir hava taşıyor ve hem amberi hem de diğer hayvansal notaları çağrıştırıyor.
Bahsettiğim bu malzemeler hangi parfümlerde mi kullanıldı? Mesela Chanel No. 5’in ilk halinde, hem de yüzde 10 gibi yüksek bir oranda Musk Ketone vardır. Musk Ambrette içinse örnek olarak ilk L’Air de Temps’ı verebiliriz. Musk Ambrette, uzunca bir dönem fenomen olmuş Brut erkek kolonyasında da mevcuttur.