Kouros 1981'de ilk tanıtıldığında düzenlenen basın konferasında özellikle şu cümle vurgulanmıştır: "Günümüz marketindeki en yüksek maliyetle üretilen erkek parfümü." İlgili konferansta da vurgulandığı üzere aldehit gibi sentetikler en yüksek kalitede iken civet gibi materyaller de doğal ve yüksek kalitede kullanılıyordu, doğallığın ve kalite kıstasınının yüksekliği de konferansta özellikle belirtilmiştir, o zamanlar şimdiki gibi çarpıtmaya dayalı pazarlama da yapılmıyordu. Bu yüzden ilk dönem Kouros ile sonraki yıllarda ciddi bir derinlik ve kalite farkıdır. Parfümde giderek doğal civet gibi materyaller azaltılmış ve YSL Gucci'ye satıldıktan sonra koku reformüle edilip hammadde kalitesi günden güne düşürülmüştür. Aradaki "kalite", "derinlik" farkını algılayamıyor olmak bunun var olmadığı anlamına gelmiyor. Problem formülün modernize edilişinden öte maliyetten kısmaya yönelik zamana yayılmış değişimlerdir. Parfümde doğal materyallerin kaldırılması bir tarafa muadil olarak yerleştirilen sentetikler eşdeğer niteliğe sahip değildir hatta çok uzaktır. Bir kere olsun farklı kaynaklardan elde edilmiş doğal "kaliteli" civetleri koklamamış birilerinin "o zamanlar da doğal kullanılmıyor ya da azıcık kullanılıyor" demesi komik duruyor çünkü doğal civet ile parfüm sektöründe kullanılan sentetik arasında bariz karakteristik farklar vardır, burnuna güvenen biri belli bir deneyim sonrası kolaylıkla ayırt edilebilir.
Fransa'da yüzyıldır tarifini değiştirmeyen Choux yani çikolata eklediğinde Profiterol yapan pastane ile herhangi bir düşük gelirli ülkede köşe başındaki bir pastanedeki de kağıt üstünde aynı malzemeyi kullanıyor. Öncelikle Fransız olan Madagaskar'dan ithal gerçek vanilyadan elde edilmiş yoğun ve doğal bir esans kullanıyor, diğeri maliyet gerekçesi ile Dr. Oetker'in kötü bölgelere özel ürettiği sentetik vanilya esansını kullanıyor, ikisi de "aynı" ama birisi genimizi yakar ve hoş olmayan keskin bir aroma bırakır, ama hangisi söylemem. Fransız olan hamurunda da pastacı kremasında da şeker kamışından ya da pancardan üretilmiş doğal bir şeker kullanıyor; diğeri sentetik glukozu dayamış; biri boğazı da mideyi de yakıyor ve pürüzlü fazla tatlı hissettiriyor ama hangisi söylemem. Fransız olan doğal habitatında yetişmiş, yemiş ve üretmiş tavuktan gelen yumurtayı gelir gelmez taze kullanıyor; diğeri kümese kapatılmış, antibiyotiklerle şişirilmiş, sürekli zorla ürettirilmiş tavuktan gelen beklemiş yumurtayı kullanıyor. Fransız olan özel olarak ürettirdiği herhangi bir katkı maddesi olmayan en iyi kakaolarla üretilmiş üst segment %70 bitter çikolatayı eritiyor, diğeriyse marketten aldığı katkı maddeleriyle dolu en ucuz %70 kakaolu bitter çikolatayı. Kullanılan tereyağ, un, süt gibi malzemelerin kalite farklılığına da girip uzatmayım.
Kağıt üstünde "aynı" malzemelerle üretildikleri için iki ürünün de aynı olduğunu, "kalite farkı yok abartıyorsunuz" diyebilirsiniz. Ama algılayamıyor oluşunuz ya da buna önem vermiyor oluşunuz arada "fark olmadığı" ya da bunun önemsiz olduğu manasına gelmiyor, çoğu zaman çok ciddi bir fark var halbuki. Ve bazı parfümlerin niteliği, yapısı kullanılan materyalin kalitesinin düşmesi dolasıyla da değişmiştir, kompozisyonu direkt etkileyecek hamleler yapılmıştır. Çoğu formül yeni ucuz malzemeye göre yeniden inşaa edildiğinden değişiyor.
"Kalitesiz" diye tabir edeceğimiz ürünlerde türlü hileler vardır: Sadece taze/iyi mahsüller değil araya kötü mahsül de koyarlar, saklanma/ulaştırma gibi kanallarda özen çok daha azdır, maliyet düşsün diye en ucuzdan (ucuzluk mesela bazı tarafları küflenmiş bayat ekmekleri fırınlardan ucuza alıp bunu farklı biçimlerde kullanmak gibi) malzemeyi dahil ederler, mesela son kullanma tarihi yaklaşmış ürünleri geri alıp bunları karıştırıp üretilen düşük oranlı sütle elde edilen eritme kaşar peyniri ile gerçek kaşar peynir aynı mı şimdi?
Doğal materyal içinde bile ciddi kalite skalası vardır: Mevsiminde açmış gerçek çiçeklere konarak tamamen doğal ortamda yaşayan arının ürettiği bal ile sentetik şekerle, ilaçla ve yapay ortamda beslenmiş arının ürettiği bal da farklıdır. Tamamen doğal ortamında iyi beslenerek gezerek sağlıklı yaşayan ve yemine aşısına hormon katılmayan en verimli zamanda kesilen iyi gene sahip ineğin eti ile tamamen kapalı ortamda kötü beslenmeyle büyümüş kilo aldırma odaklı ilaçlarla büyütülmüş ve en kilolu olduğu yaşlı haliyle kesilmiş ineğin eti birbirinden farklıdır. Lezzet olarak doğal olandan fersah fersah uzak sentetik etlere ya da sentetik şuruplara vesaire girmiyorum da bakın, kağıt üstünde aynı oluyor olmaları sonucun aynı olduğu anlamına gelmiyor. Sentetik üretim sanıldığı gibi kolay değil ve kalitesi arttıkça kullanılan teknikler, aletler ve zamandan ötürü fiyatı katlanıyor, o yüzden yeme içme sektöründe de parfümde de genelde tercih edilen sentetik hızlı, biraz pürüzlü ve uygun fiyata üretilen cinstendir.
Parfümde de çiçeklerin doğal ortamında ilaçsız şekilde büyüyüp toplandıktan sonra tarla ile tesisin aynı yerde olmasının avantajıyla çok hızlı bir biçimde üretim tesisine götürülüp esans elde edilmesi ile çiçeğin saatlerce bekleyip kötü koşullarda uzaktaki tesise yetişmesi sonrası esans aşamasına geçmesi ile elde edilen esans kalitesi de farklıdır. Öyle kayda değer olmayan küçük farklardan da söz etmiyorum, gayet anlaşılabilir farklar. Aynı çiçek bile olsa koşullara ve üretim biçimine göre kalite çok değişkenlik gösterir fiyat da buna paralel artar azalır. Zeytinyağında soğuk sıkım ile pirina aynı mıdır? Mahsülden biçime, koşuldan zamanlamaya değin kaliteyi etkileyen çok fazla parametre vardır. Çiflik balığı ile deniz balığı benzer tarafları kadar ayırt edici farklar da vardır, aynı şey çiftlik udu ve doğal habitatında yetişen ud için de geçerlidir.
Yukarıdaki birçok doğal materyal üzerindeki örnekte görüldüğü üzere sentetik malzemelerin kullanımındaki asıl problem maliyet gerekçesi ile "kalitesiz" ve hızlı bir netice elde edilme çabasıdır. Standardizasyon, alerji ve modernize etme gibi meseleler geri plandadır genelde kılıftır, asıl maksat maliyeti kısmaktır. Pürüzsüz ve doğala yakın kompleks sentetik çok pahalı ve zahmetlidir, bu tercih edilmez. 1970 sonralarında bazı büyük markaların (Guerlain, Lanvin, Chanel gibi) sentetiğe geçmesi büyük ölçüde standardizasyon ve mecburiyet ile alakalıydı çünkü Avrupa'da yaşanan don olaylarıyla belli çiçeklere, İran'daki politik olaylar nedeniyle galbanum gibi önemli bazı hammaddelere erişiminde sorunlar yaşanmıştı, ve alternatif olarak belli kalite eşiğini geçen sentetiği tercih ettiler ilk etapta. Ama zamanla ön plandaki parfüm şirketleri para odaklı büyük şirketlere satıldığında maliyet günden günde en önemli kıstas haline geldi, tek bir parfümden 20 dolar kazanmakla 100 dolar kazanmak totalde çok büyük fark yaratır, maliyet hesaplamaları devreye girdi. 2000 yılında Jean-Paul Guerlain Mahora'da doğal sümbülteber gibi pahalı hammaddeler kullandı diye şirket hisselerinin çoğunluğunu elinde tutan LVHM ile kavgaya tutuştu, Mahora iyi satmayınca Jean-Paul gibi parfüm tarihinin en önemli parfümörlerinden biri Guerlain'in ana parfümörlüğünü bırakmak ve kısa süre sonra tamamen geri çekilmek zorunda kaldı. Bu gibi efsanevi parfümörler "olmayan" burunlarıyla konumlarını kaybetme pahasına boşuna doğal ve nitelikli hammadde diye ısrar etmişler:)
Sentetiğin ilk zamanlarında parfümörlerin sentetiği tercih etmesi sıradan bir alternatif olmasından ötürü değildi yan element olarak kokuyu derinleştirmek, farklılaştırmak, zenginleştirmek, sofistikeleştirmek, modernleştirmek için doğal ile birlikte kullanıyorlardı ya da maksatlı bir kullanış vardı ama çoğu esans için piyasada bulunan sentetiğin daha nitelikli olduğunu düşünmüyorlardı ve destekçi olarak kısmı sentetik kullanıyorlarken de ellerinden geldiğince yüksek kalite tercih ediyorlardı; Jacques Guerlain, Jean Kerleo, Ernest Beaux, Edmond Roudnitska gibi büyük parfümörlerin dediklerini de okuyabilirsiniz. Andy Tauer, Geza Schoen, Bertrand Duchaufour, Pissara Umavijani, Dominique Ropion, Christopher Sheldrake gibi ağırlıklı olarak sentetik malzeme ile çalışan modern parfümörler de eski parfümleri favorileri olduğunu belirtirken özellikle vintage hallerinin kullanılıp denenmesi gerektiğini söylüyorlar; ki çoğu eski parfüm kağıt üstünde aşağı yukarı aynı formüle sahipken değişim özellikle materyal niteliğinde. Parfümörler de mi gazelden maval okuyor çoğu zaman?
Görsel efektler üzerinden de farklı bir analoji daha kurayım. Kağıt üzerinde CGI efektleri gerçeğe çok yakın hatta birebir olabilir. Ancak çok yüksek maliyetli en kallavi Hollywood filmlerinde bile CGI'da problemler çıkıp çok yapay ve kötü durabiliyor, 1993'teki maketler yardımıyla yapılmış Jurassic Park'ta T-Rex veya diğer dinazorlarla modern Jurassic Park filmlerinkileri kıyaslarsanız modern filmlerde bazı görsel eksiklikler, yapaylık ve bir hamlık direkt göze çarpar. Bunu işinde uzman görsel efektçiler de kabul edip şöyle açıklıyor: Görsel efektin maksimum sonuç elde edebilmesi için uzun bir zaman ve yüklü miktarda para gerekmektedir, çünkü nitelikli bir şeye ulaşmak o kadar kolay değil, CGI kötü değildir ama üzerine yeterince çalışılmamış kötü CGI vardır. Henelde görsel efekt stüdyolarına olması gerekenden düşük meblağlar ve kısa zaman dilimleri verildiği için görsel efektlerin niteliği ve dolgunluğu belli eşiğin altında kalabilmektedir. Ve sinema sektörleşip para endeksli olduğu için neredeyse her zaman hız ve maliyet kısmaya gidilmektedir.
Benzer bir durum parfüm sentetik üretiminde de var, sentetiklerin belli bir niteliği olması için laboratuvarların belirli zamana, alete, kişiye ve dolayısıyla paraya ihtiyacı vardır, laboratuvar ortamına ve kimyaya yabancı olunca bazı şeyler çok kolay yoldan üretiliyor sanılıyor herhalde, lab ortamında üretilen iki molekül kağıt üstünde aynı olsa bile hızlıca ve özensiz biçimde üretilenle uzun vadeye yayılarak yüksek teknoloji ile üretilmiş maliyetli molekülün de kalitesi bir değil. Eh parfüm şirketleri de düşük maliyetle en verimli sonucu elde etmek istiyor günümüzdeki birçok sektörde olduğu gibi. Bu yüzden sorun sentetikte değil, sentetiklerin niteliği ve kullanım maksadında. Doğalı da, sentetiği de en uygun biçimde özensizce kotarıp kullanılıma niyetinde. Yani sentetik bir açıdan iyi olabilecekken sektörün gidişatı nedeniyle negatif bir çizgiye kayabiliyor çoğu zaman. Parfümörler ve markalar çoğu zaman sentetik tercihini bazı parfümörler gibi yaratıcılık veya farklı sanatsal kaygılarla değil işi ucuza getirme niyetiyle yapıyor ve baş ağrıtabilecek denli pürüzlü kötü sentetik tercih edebiliyorlar. Ellena gibi şahsiyetlerin yaratıcı ve yerinde sentetik kullanımıyla bir değil çoğu zaman sentetik tercihi. Ya da doğal hammadde ile sentetiğin kombinasyonuyla güzel işler çıkaran eski parfümörler gibi de değil. Sentetiğe tamamen düşman olmak saçma ancak tüm sentetikleri aynı kefeye koyup doğallıkta ve sentetikte kalite eşiğine düşman olmak daha da saçma. Çoğu parfüm şirketi moleküler mutfak tadında yaratıcılık maksatlı çalışmıyor, tabağı ucuza çıkarmak için ucuz, sağlıksız, damak tadına da kötü ürünleri kullanıp tabak çıkaran restoran gibi; tepkinin de özü burada. Sapla samanı karıştırmamak gerekiyor. Her sentetik kötü olmadığı gibi her sentetik de doğaldan üstün değil, muadil olsun diye ucuz diye yerleştiriliyor çoğu ama parfümün özellikleri de yitecek biçimde yapılıyor.
Bilimi referans almak iyi bir şey ama bunun şöyle de bir tehlikesi vardır: Eğer bilgi tam değilse ya da kaynak hakem onayı dahi olmayan makaleler ise boşluklar oluşur bu da insanı yanlış bazı çıkarımlara sevk edebilir ve bilime güvendiğin için en göz önünde olan "gerçeği" bile görmez hale gelirsin; çünkü kendi duyularına değil bilime güvenirsin ancak bilimsel düşüneceğim derken bir bakmışsın olaylara at gözlüğüyle bakmışsın, çünkü bilgide eksiklikler vardır. Kendi duyularını bile manipüle eder hale gelirsin, duyduğuna gördüğüne kokladığına inanmazsın.
Hammadde kalitesini büyük ölçüde önemsiz görüp yaratıcılığı ve kompozisyonu öncelikli görmek farklı ve saygı duyulası bir bakış açısıdır, bazı parfümlerde kesinlikle önemli ve vurucu olan nokta içeriğin kalitesinden öte fikirler, atmosfer, bütünlük ve yaratıcılıktır; bu nitelikler hammadde niteliğini önemsiz kılabilir ve sentetiklerle harikalar yaratılabilinir. Bazı kompozisyonlar için uygun olan doğal değil sentetik olandır, Shalimar da ilk kez yapılırken belli sebeplerden yüksek kaliteli -sentetik- Vanilin de kullanılması gibi örneğin. Ya da günümüz şartlarına bazı şeylerin uygun olmayacağını kabullenmek de gayet normal, her şeyden önce ikinci dünya savaşı öncesi Guerlain, Chanel gibi markalar üst zümreye yönelik dar pazara parfüm yapıyorlardı günümüzdeki gibi pazar çok geniş değildi yani doğal materyal ya da yüksek kalite sentetik ile çalışmak çok daha sürdürülebilinirdi ve zengin pazara hitap ettikleri için fiyatları yüksek tutmak mümkündü o zamanlar. "Daha kaliteli malzemeli olan daha iyidir" kapitalist pazarlama taktiklerine, lükslüğü üstün gösteren kimi markalara (Roja, Xerjoff, Clive) ya da çizgisini bozan markalara (Serge, Malle "özel" serileri) ben de sinir oluyorum dolasıyla bazı eleştiriler getirmek çok olağan ama bunlar kalite önemsiz ya da kalite diye bir şey yok demek de değil. Evet bazı markalar bunu abartılı reklama çeviriyor, çarpıtma yapıyor, evet bazı insanlar bu söylemlere kanabiliyor, evet bazı insanlar aradaki kayda değer olmayan nüansları abartabiliyor ama bu küçük parçaları görüp büyük resme yanlış ulaşılıyor.
Öte yandan kalite farklılığının kayda değer olmadığını savunmak, bazı parfümlerde batchler/yıllar arasındaki kalite/doğallık farklılığının olmadığını iddia etmek, üstüne bunu algılayıp önemli gören insanları "cahillikle" suçlamak başka. Kaliteyi her şeyin ötesinde görmeyi eleştirmek çok yerinde bir yaklaşım olabilecekken kalite diye bir şey yok hepsi aşağı yukarı aynı ya da alternatiftir, kafanızda kuruyorsunuz demek deneyimden ziyade kısıtlı okumalara dayalı ezberden konuşma veya duyu yetisinin detay konusundaki yetersizliği ya da burnuna güvenmeyip elindeki bilgileri yanlış yorumlama gibi duruyor. Ki ilk Kouros ile güncel Kouros'lar arasında kalite farkı yok asıl fark formülün modernize edilmesinde demek hepsini kapsıyor gibi görünüyor. Birçok parfümde alternatif olarak konulan hammadde orijinaldeki gibi atıyorum sert ve sıcak olmadığı için kompozisyonun yapısı da büyük ölçüde değişiyor ve parfüm kimliğini kaybedebiliyor. Doğal meşe yosunu, süsen, yasemin, civet, misk, bergamot gibi notaların ucuz sentetik muadilleriyle çok ciddi farklılıklar var. Bunu tamamen içerikten bağımsız değerlendirmek "cahillik".