Pink Floyd
Pure Parfum
- Katılım
- 28 Ara 2016
- Mesajlar
- 1,155
Dün akşam John Wick 2'ye gittim ilki kurgu ve konu olarak daha güzeldi sanki, intikam duygusu daha güzel işlenmişti yine de güzeldi aksiyon seviyorsanız iyi seçenek.
ben de bu haftasonu icin garip, tuhaf bir film ariyorum. film onerilerine acigiz forumdaslar.Bugün bu başlıkta tavsiye edilen filmlerden bir kaç film edinmek istiyorum.
Time Lapse olur gibi.ben de bu haftasonu icin garip, tuhaf bir film ariyorum. film onerilerine acigiz forumdaslar.
ben de bu haftasonu icin garip, tuhaf bir film ariyorum. film onerilerine acigiz forumdaslar.
Garip diyemem ama Japon sinemasinin guzel orneklerinden biri,didaktik ve epic yonu de olan bir film..ben de bu haftasonu icin garip, tuhaf bir film ariyorum. film onerilerine acigiz forumdaslar.
Film sektörünün gerçek sanatkarların, veya sanatla ilgisi olmayan popülaritenin, belli bir amaca hizmet etmek üzere oluşturulan senaryolarla emperyalist kurgu içinde sahnelenen oyunlar ile kullanıldığı bir alan olduğunu düşünüyorum. Ben filmden daha çok senaryo ve sanatkarla ilgiliyim işin açığı. Senaryo bir olayı bir tarihi ya da bir kişiyi anlatırken objektif olamaz doğru çünkü anlatanın bakış açısıyla bakar olaya. Ancak şirazesinden çıkıp bir fikre veya akıma hizmet eden senaryolar hemen kendini belli ediyor. Sinema patronları, yapım şirketleri genelde suyun pınarının önünde duranların hizmetkarı. Bizim ülkemizden farklı olarak büyük bütçeler büyük planlar şöhretlerle büyük bir pazara açılıyor. Amaç edindiği kitleler büyük; filmin gişe hasılatından fazla maliyetleri var pek çoğunun. Bu anlamda sinemanın sadece sinema olduğunu düşünmek çok da doğru olmaz.
Benim Türk sineması ve dizi sektöründe de aynı işlerin döndüğüne inancım tam. Ancak bu ülkede yaşadığımız kimin ne olduğunu bildiğimiz için bazı şeyleri yakalamamız; hangi senaryonun hangi amaca hizmet ettiğinin, hangi oyuncunun ya da yönetmenin hangi görüşe sahip olduğunu bildiğimiz için olaylara aymamız çok zaman almıyor.
Benim değinmek istediğim konu biraz sinema ile insan algısının nasıl yönetildiği. Örneği bizim sinemamızdan vereyim. 70 li 80 li yıllarda Kemal Sunal, Münir Özkul, Halit Akçatepe, Adile Naşit filmleriyle büyüdük. Hayatın içinde kimi zaman varolan kimi zamanda biraz mizahla absürt hale getirilmiş tiyatro ilgisi ülkemizde yerleşmediği için sinema ile seyirciye ulaşan birbirinin benzeri senaryolar iyi oyuncularla harmanlanıp küçük bütçeli ama izlenir filmler çekildi. O yıllarda sinemada küfür yoktu. En galiz küfürler ulan, eşoğlu eşek, namussuz adam gibi şeylerdi. Ama o yılların insanları da zaten küfür etmezdi. Çocuğu Tarık Akan gibi olsun isterdi insan ya da kızı Gülşen Bubikoğlu olsun. Yani sinema ahlakını toplumsal ahlak düzeyi yönetiyordu. Ne zamanki emperyal sermaye küçük oyunlarla sinemamızı tam da protestan fikirlerle dolu filmlerin yaygınlaşmaya başladığı yıllarda ele geçirdi. Bu aydın düşünceye özgürlük bilincine kapitalist zihniyete karşı duranlara yapılan bir operasyondu. Sonrasında ise Zamanı tüketmeye algıyı yönetmeye yönelik filmler çekilmeye başlandı. Artık çok bilindik Kemal Sunal küfürleri bip sansürü ile televizyonda yer alırken yerine galiz küfürlü şiddet içeren ve kötülerin kazandığı. Ahlaksızlığın özendirildiği yapımlar olmaya başladı. Bu durum toplumun kimyasını etkiliyor elbette; ve artık o bip ile sansürlenen küfürler hayatımızdan çıkarak yerlerini daha ahlaksız bir lugata bıraktılar. Algı yönetilmiş bu sözler söylenebilirlik kazanmıştı. Geçmişte oyuncunun ahlakı ile ilgilenmeyen ahali artık çok düzgün olmayan bir adamı, oğlum bunun gibi olsun kızım bunun gibi olmalı diye sevmiyordu. İşini yapıyor bu yeterli kavramı yetti insanlarımıza. Artık sanatçının sanatçı olması da gerekmiyordu. Verileni yapan bu amaca hizmet eden popülarite ve para peşindekiler camın önündeyken gerçek ustalar dışlanmış yeni sanatçıların çıkabileceği merdivenlerin önü kesilmişti. Ne oldu tabi o gün şöhretli olan şöhreti hangi anlamda edindiği önemli olmaksızın sürekli ekranlarda oldu. Kah giyim anlayışımızı modifiye etti kah kabul edilebilecek şeylerin çıtasını yükseltti. Bu kurguyu akış içerisinde farketmeyince emperyalist fikirler yerleşmeye başladı. Artık banka soygunlarına, cinayetlere, trafik ışığında kavga sonucu ölümlere, çocuk katillerine, tacizcilere, tecavüzcülere, kadına şiddet gösterenlere, ahlaksız her şeye geleneğimize uymayan her olaya film izler gibi bakmaya başlamıştık......
Yani işin özü şudur "sinema asla sadece sinema değildir" yüklediği ideoloji ve bilinç yönetimiyle sinema toplumsal dejenerayson yaratıp milli manevi ve kültürel değerlerle toplum arasındaki bağı koparan emperyalist bir kurgudur. Keşke sinema gerçekten sinema filmler gerçekten film sanatkarlar gerçekten sanatkar olsaydı.
Katılıyorum.Sinema sektörü Hitler'in Leni Riefenstahl'a yaptırdığı propaganda filminden (iradenin zaferi idi adı sanırım) itibaren zaten farklı amaçlar doğrultusunda kullanıldığını düşünüyorum ben de. Ödüller de keza aynı şekilde. Topluma gizliden empoze ettirelen düşünceler ve bazı şeyleri alıştırmada büyük bir silah sinema, bunu da tüm dünyada güzel kullanıyorlar. Toplumu değiştirmek için veya bazı fikirleri benimsetmek için bulunmaz nimet bu sektör.
Cok guzel bir film. Ama yillar önce izlediğim kimlik adında bir film vardı. Konu itibariyle oldukça benzer geldi bana
Tapatalk kullanarak iPhone aracılığıyla gönderildi
Gün batımından şafağa_Tarantinoben de bu haftasonu icin garip, tuhaf bir film ariyorum. film onerilerine acigiz forumdaslar.
bu resident yeni mi bulent abi? hic haberim yoktu.Şimdi marmaraforumda izlicem 4dx inşallah diğer bölümleri kadar güzeldirEkli dosyayı görüntüle 4116