Bugün Hangi Parfümü Denediniz?

egemen

Pure Parfum
Satış Onaylı
Katılım
5 May 2015
Mesajlar
773
Kenzo Homme EdP;
Eğer klasik Kenzo’ya aşık ama onu artık demode mi buluyorsunuz..?
Ganymede’yi çok seviyor ancak onu alıp kullanacak kadar zengin değil yani benim gibi fakir misiniz..?
İşte size Quentin Bisch abinizden ve Kenzo’dan büyük kıyak!!!
Kenzo Homme EdP…
Açılışta klasik Kenzo, ortalarda incirli ve derili Kenzo; dipte ise Ganymedli Kenzo.
Biri bu adamı durdursun veya çalışmayı bıraksın yoksa çok yakında herşeyin Ganymedlisini yapacak her yanı Ganymede bolayacak yani dikkat edin daha çok çoğaltacak…
Kenzocuyuz Kenzocu Hüloooooggg.
 

Umut Aras

Perfume Lover
Satış Onaylı
Katılım
16 Ocak 2018
Mesajlar
1,695
Kenzo Homme EdP;
Eğer klasik Kenzo’ya aşık ama onu artık demode mi buluyorsunuz..?
Ganymede’yi çok seviyor ancak onu alıp kullanacak kadar zengin değil yani benim gibi fakir misiniz..?
İşte size Quentin Bisch abinizden ve Kenzo’dan büyük kıyak!!!
Kenzo Homme EdP…
Açılışta klasik Kenzo, ortalarda incirli ve derili Kenzo; dipte ise Ganymedli Kenzo.
Biri bu adamı durdursun veya çalışmayı bıraksın yoksa çok yakında herşeyin Ganymedlisini yapacak her yanı Ganymede bolayacak yani dikkat edin daha çok çoğaltacak…
Bisch bokunu çıkarana kadar anlaştığı her markaya Ganymede türevleri yapacak galiba Amouage da tütsülü ganymede yapti Essentiale ucuz ganymede 🤣
 

cantona8

Pure Parfum
Satış Onaylı
Katılım
18 Mar 2015
Mesajlar
837
Byredo Mister Marvelous: Hemen her parfümünün ülkemizde erişilebilir olmasına rağmen, beklenen atılımı bir türlü yapamamış, bazılarımıza göre gereksiz bir niş markası olarak etiketlenmiş, bazılarımıza göre ise hak ettiği değeri bulamamış bir markanın en vasat ve gereksiz niş kokularından bir tanesi. Sadece açılışı çok keyifli. Bol yeşil citruslarla başlayan pozitif bir açılışı var. Ama bu çok kısa sürüyor ve peşinden hemen anlamsız bir yırtıcı yeşil ekleniyor. Bu kısım tam anlamıyla bir designer gibi davranıyor ve koku güzelliğini düşürüyor. Biraz daha odunsu bir gövde olduğu anlaşılan orta kısımlar ise bu garip plastiğimsi yeşil havanın (daha önce hiç koklamadım ama sanırım bambu) etkisinde pek tatlılık barındırmayan ama sevmesi zor bir biçim ile devam ediyor. Tenden ayrılışında ise biraz daha lavanta hissedilir gibi ve garip yeşile devam. Niş dünyasında belli ki bu garip yeşil tema ile yer bulmak istenmiş. Bana göre değil.

Diptyque Tam Dao EDP: Bana göre en genel beğeni nişler üreten markalardan birisi. Annick Goutal de öyle geliyor bana keza. Diptyque markasının parfümleri kör alışa en uygun parfümlerden desek pek yanlış sayılmaz. Fiyatları itibariyle de düşünülünce bence oldukça cazip. Ülkemizdeki artan döviz fiyatlarını bir kenarda tutarsak tabi. Tam Dao, açılışı yumuşak sandal ağacı, çok az vanilya tatlılığı, kabuksu bir limon veya bergamot ve yaş bir sedir ile yapıyor. Parfümün çok katmanlı olduğunu söylemek zor. Ama ana gövde üzerine kurulu düzen saat gibi işliyor. Notalar arasında çok hoş ve naif bir uyum söz konusu. Azar da olsa hemen her notayı algılayabilmek mümkün. Yüksek dağları ben yarattım demeyen, başlı başına bir akım sunmayan, tam bir güvenli liman pudramsı odunsu. Pudra gözünüzü korkutmasın! Efekt olarak yumuşak bir yapısı var. O nedenle pudramsı demek daha doğru olur. Performansı da ortalama seviyede her kullanıcıyı tatmin eder. Kalıcılığı yayılımının çok üzerinde. Bu yönden performansı biraz daha dengeli olabilirmiş. Bazı fazları French Lover’ın sonlarını hatırlatsa da çok fazla benzetebildiğim bir parfüm koklamadım henüz ya da hatırlamıyorum. Uygun fiyatlı bulunursa alternatifler listesine eklenebilir.

Byredo Oud Immortel: Byredo markasının bence en kalite parfümlerinden bir tanesi (bana göre diğerleri Accord Oud, Bal d’Afrique, Baudelaire, Black Saffron ve Oliver Peoples Moss). Hem yazın serin akşamlarında, hem baharda günlük olarak da ortamına göre özel anlarda da kullanılabilecek, limoncello ve oud birlikteliğinde güçlü bir aromatik boozy odunsu. Başlangıcı yoğun limoncello ile yapıyor. Geriden gelen odunsular daha çok yaş hissediliyor. İlerleyen evrelerde kakule ve tütsü bileşimli, biraz yumuşak ve eski kafa nişlerde rastlanan odunsu gövdeye benzer bir yapı, yine limoncellonun ardından devam ediyor. Parfüm uzun süre lineer olarak bu şekilde devam ediyor. Bu evrede yaş fındık kokusunu andıran bir odunsu koku bileşim söz konusu. Daha derin koklayınca yağlı köksü bir damara da rastlamak mümkün. Kendi içinde küçük değişimleri var ama bu ana temadan asla sapmıyor. Oud olmasına rağmen arabik bir esinti algılamadım. Accord Oud ile Oud Immortel’i yan yana koyarsak, Accord Oud’daki arabik odunsu hava Oud Immortel’de yok. Bunu net söyleyebilirim. Performansı da tatmin edici.

Houbigant Fougere Royale: Müthiş bir aromatik fujer örneği. Bolca karanfil, tarçın, lavanta ve limoni yeşillerle başlayıp, hafif notaların çekilip meşe yosununun ağırlığı hissedilmeye başlandıkça eski usul aromatik maskülen kokulara benzeyen, sardunya ve lavantanın erkeksi taraflarının bolca kullanıldığı, tabanda paçuli etrafındaki tatlıca lavanta ile son bulan bir parfüm kendisi. Paçuli toz gibi bir odunsu olarak kalsa da, parfümün ana karakteri lavanta. Günümüz çoğu niş parfümü ile yarışabilecek seviyede bir lavanta kullanımı söz konusu. Başlarda biraz yapaylık gelse de sardunya ve meşe yosunu ile limoni yeşiller durumu kurtarıyor. Tek eksi yanı bana göre üst-orta kısımlarının fazla tatlı gelmesi. 80li yıllara götürdüğü kesin. Her ne kadar o yılları hatırlayamıyor/bilemiyor olsam da az çok tarzını bildiğim imgeler üzerinden, eski Yeşilçam filmlerinden vs esintiler mevcut sanki. Parfümü o yıllardan günümüze modernize etmeye çalışmışlar gibi. Üst-orta kısımlar sanki Chanel Allure Edition Blanch’in lavantasız hali gibi. Denenmesi gereken bir aromatik fujer diyerekten, performansının da ortalama olduğunu belirteyim.

Divine L’Homme Sage: Fragrantica.com sitesinde meşeyosunu ve tütsünün üst düzeyde hissedilmiş olduğunu görerek (aldanarak) denemek istedim. Açılışı kabuk tadında portakal, litchi denen bir çeşit meyveden olsa gerek bayık ve yoğun bir tatlımsılık (hafif şurup tadında) ve bolca safran ile yapılıyor. Çam, sedir, ölmez otu ve paçuli ile çok sağlam bir gövde beklerken, baştaki meyvelerin tatlılığının devam ediyor olması, kakule beklerken derinlerde tütsünün daha ön planda olduğu, kişisel bir hayal kırıklığına uğradığım orta kısmı ise oryantal odunsu ile aromatik odunsu arasında bir yerlerde. Kapanışı ise kremsi bir kırık yeşil odunsu tadında yaparak tenden ayrılıyor. Portakal tadının daha çok yanmış portakal kabuğu gibi gelmesi hoşuma giden bir ayrıntıydı. Çok fazla beni içine alan bir koku olmadı. Niş ile dizaynır arasında bir kalitesi var. Performansı ise kalıcılık ve yayılım ters orantılı şekilde. Kremsi meyvemsi bir odunsu.

Dusita Erawan: Parfüm kalitesi olarak belirli bir seviyeyi yakalamış bir marka olan Dusita’nın denediğim 4. parfümü. Şişesinin içindeki sıvıdan da belli olmak üzere, parfümün açılışına yeşil bir hava hâkim. Bu kısım resmen Tea for Two’nun başlangıcına yeşil kuru otlar katılmış haline benziyor. Saman ve yeşillikler iç içe geçmiş. Derinlerden olgun ve demlenmişçesine bir çay geliyor. Ama içerisinde çay notası barındırmıyor sanırım. Orta kısımlar yaklaştıkça parfümü iyiden iyiye L’Artisan Tea for Two’ya benzetir oldum. İçeriği çok net seçilmiyor ve ben de eğer yanlış bir parfüm denemediysem bu benzerlik çok açık. Açık yeşil renkte bir sabunsuluk ile bolca saman ve demlenmiş çay tadında bir şeyler algılıyorum. Kapanışı da buna yakın şekilde yapıyor. Çok enteresan, çok farklı bir parfüm gibi gelmedi bana. Ama hakkını yiyorsam bunun sebebi de Tea for Two’ya benzer bulmamdır. Kullanım olarak kapalı ve açık ortamlara gidebilecek, rahat ve konforlu bir koku Erawan. Markanın fiyatlarını düşününce ise bu fiyatlarda almayı pek düşünmeyeceğim bir parfüm ayrıca. Performansı ise fena değil. Yayılımı düşük ama kalıcılığı bende ortalama üstü oldu.

Ex Nihilo Viper Green: Yemyeşil bir turunç. Yeşil turunç nasıl kokarsa öyle başlıyor parfüm. Ex Nihilo markasından denediğim ilk parfüm ve oldukça etkileyici. Olmamış mandalinanın meyvesi ve kabuğu gibi. Bu etki çabuk dağılıyor ve muhteşem bir yasemin kucaklıyor kokuyu. Yasemin çiçeğinin kokusunu çok severim. Yeşil turunçgil ile birleşimini ise çok başarılı buldum. Pudramsı bir hava hâkim parfüme ve bence tamamen feminen. Yeşil, pozitif, içinizi açacak bir yumuşaklıkta yazlık bir parfüm bu. En çok yeşil mandalina, yasemin ve pudra algıladım. Orta-alt kısımları biraz daha kuru vetiver ile kendini gösterse de her daim yeşil, her daim canlı. Canlılığı Fathom V ile benzer yapıda. Ama kesinlikle otsu değil. Bu tarz birçok parfüm denedim ama yeşil mandalinalısını ilk kez deniyorum. Oldukça da hoşuma giden bir tarz olduğunu söyleyebilirim. Sevdim bunu. Son zamanlarda yeşil parfümlere karşı oluşan ilgimin daha da yükselmesine neden oldu. Performansı da gayet yeterli. Bence en büyük eksisi yüksek fiyatı. 100ml 260€ gibi bir fiyat göz önüne alındığında, her ne kadar çok beğensem de küçük bir dekant haricinde edinmeyi düşünemeyeceğim maalesef.

DS&Durga El Cosmico: Bence sınırlarda gezen ve buna rağmen kullanılabilir parfümler tasarlayan parfüm evlerinden biri DS&Durga. İlk kez değerli dostum @erens sayesinde tanıştığım Isle Ryder ile başlayan markaya merak durumum, hızla edinebildiğim her parfümünü denemekle devam ediyor. El Cosmico çok değişik ve benzerine hiç rastlamadığım bir parfüm. Khella denen adını daha önce hiç duymadığım, vahşi yeşil tadında, hafif mentolümsü kirli bir ot görünümünde. Başrolü enfes bir meşe (oak) ile paylaşıyor. Başlarda meşe (oak), o bilinen odunsu boozy açılışını bu parfümde de gösteriyor ve çekiliyor. İlk sıkılığındaki yayılan koku bulutu bana içerisinde boozy bir nota var fikri verdi. Ama markanın birkaç parfümünde kullandığı tarzda, ortak bir nota bu. Spirit of The Glen ile benzer mesela. Çam notası parfüm içerisine çok güzel yerleştirilmiş. Gerçeğe çok yakın, reçinesiz bir çam iğnesinin elde ezilince bıraktığı kokuyu algılayabiliyorsunuz. Khella denen kirli ot, kendini zaman zaman gizliyor gibi gösterse de aslında her daim var. Karabiber ise orta-alt kısımlardan sonra algılanmaya başlıyor ve kirli yeşilimsi faz ile birleşince koku biraz itice gelmeye başlıyor. Parfüm uzaktan yayılımı ile yakından koklanması arasında farklılıklar hazırlamış kullanıcısına. Uzaktan daha ferah, daha kuru, daha temiz bir yeşil; yakından ise daha karanlık, daha kirli ve daha mentolümsü bir yeşil. Konsept bir çalışma olduğu kesin. Kullanılabilirliği de sorgulanır hani. Ama DS&Durga yine şaşırtmış ve enteresan bir çalışma çıkarmış. Denemek maksadıyla kullandığınızda kesinlikle farklı bulacağınız bir yeşil özgünlük ile yine de adını koyamayacağınız bir yerlerde olması açısından değerlendirirsek güzel çalışma. Bir parfüm enteresan olabilir, ilginç olabilir, çok değişik ve duyulmamış notalar barındırıyor olabilir ama beğenisinin de olması taraftarıyım. Özellikle niş olsun farklı koksun anlayışında değilim. Performansı ise yayılım ortalama, kalıcılık ise ortalama altı gibi. Tende daha az kalıyor kâğıda göre. Diğer denediğim DS&Durga’lar arasında en bağımsız ve en anlamsız parfümü bu. Ama evet! Denemeye değer değişik bir kirli yeşil!
 

Veysel07

Pure Parfum
Satış Onaylı
Katılım
10 Eki 2022
Mesajlar
1,046
0E7E3422-F99F-4C66-812E-C544DAD0DCDA.jpeg

Bugün Edp ve Le parfum versiyonlarını beğenerek kullandığım Y serisinden Edp İntense i deneyimledim ama malesef hayal kırıklığı olarak nitelendireceğim bir deneyim oldu. Kokuyu Edp intense yerine Edt intense olarak çıkarmış olsalar bir nebze hak vereceğim ama malesef benden geçer not almadı. İnsan intense i duyunca daha bir derinlik daha bir baskın koku bekliyor ama nerdee. Edp ye nazaran daha fresh bir açılış, yarım saat sonra edp nin kurumuş haline dönüyor ve ortalama 5 6 saat performans sergiliyor. Ysl bu parfümde Y serisinin adını kullanarak daha ne kadar para kazanabilirim çalışması yapmış sanırım.
 
D

daraldım

Misafir
memo paris - african leather
bu kokuyu deneyerek, deri kokularını sevdiğimi farkettim ve ud sevmediğime daha da emin oldum : )
açılışı çok güzel, epey keyifli ve hafif. deri kokusu bile gelmiyor, daha yeşil ve meyvelerin bir arada olduğu koku. bir an için bundan yazlık parfüm bile olur dedim. tabi açılış geçince yazın anca serin akşamlar olur dedim : )

açılıştan sonra gelen deri çok hoş ama bu hoşluğun yanındaki ud benim sevmediğim kısım. tabi ben ud'u hiç bir türlü sevmediğimden bana batıyor olabilir. seven için ud notası gereğinden bile az diyebilir.
sonuçta pahalı. ud seviyor olsaydım bile ancak elimde dekant bulundurmayı tercih ederdim.

tendeki kalıcılığı bile epey uzun, bu konuda harika. yayılımı bilemiyorum. fakat bu markanın tüm deri serisini imkan bulsam denemek isterdim.
 

cantona8

Pure Parfum
Satış Onaylı
Katılım
18 Mar 2015
Mesajlar
837
memo paris - african leather
bu kokuyu deneyerek, deri kokularını sevdiğimi farkettim ve ud sevmediğime daha da emin oldum : )
açılışı çok güzel, epey keyifli ve hafif. deri kokusu bile gelmiyor, daha yeşil ve meyvelerin bir arada olduğu koku. bir an için bundan yazlık parfüm bile olur dedim. tabi açılış geçince yazın anca serin akşamlar olur dedim : )

açılıştan sonra gelen deri çok hoş ama bu hoşluğun yanındaki ud benim sevmediğim kısım. tabi ben ud'u hiç bir türlü sevmediğimden bana batıyor olabilir. seven için ud notası gereğinden bile az diyebilir.
sonuçta pahalı. ud seviyor olsaydım bile ancak elimde dekant bulundurmayı tercih ederdim.

tendeki kalıcılığı bile epey uzun, bu konuda harika. yayılımı bilemiyorum. fakat bu markanın tüm deri serisini imkan bulsam denemek isterdim.
Deri serisinin içinde deri ile alakası olmayan çok parfüm var hocam. Deri beklentiniz varsa diye söylemiş olayım :)
 

Bettercallme

Eau de Toilette
Katılım
22 Tem 2021
Mesajlar
157
Zara yine güzel şeyler denemiş ama her zamanki gibi noksan kalmış.

Imperial purple: valentino uomo intense ile %90 benzer. Zara 9.0 da güzel bir dh klonuydu ama bundan daha kalındı. Imperial purple daha yumuşak, daha sevilebilir olmuş. Performans yine zayıf. Ortalama bir designer parfümün bir tık altı. Kalite olarak da 1500-2000 liralık designer kalitesinde diyebilirim.

Sunrise on the red sand dunes: lv imagination klonuymuş. Denemediğim için onun hakkında yorum yapamam ama benzetildiği diğer bir parfüm olan dior homme cologne ile benzerlik kuramadığımı söyleyebilirim. Canlı ve sivri bir koku. Keskin yazlık kokuların bende yarattığı sentetik hissiyat bunda da var. Onun haricinde güzel koku beğendim. Performansı cehennem sıcaklarında günü çıkarabilir.

Evening safari drive: tam dao klonu olarak yorumlanmış. Daha yeni birisi tam dao yorumladığı için kokudan bahsetmeyeceğim. Sadece yves rocher'in voile d'ocre parfümü aynı fiyata alınabilecek daha güzel bir sandal yorumu bence.

Sand desert at sunset: angels share klonu olarak yorumlanmış. Koku güzel ancak performansımı göz önünde bulundurursak üzerine biraz daha ekleyip khamrah veya kısmet almak daha mantıklı duruyor.
 

samosbabos

Perfume Lover
Satış Onaylı
Katılım
30 Nis 2021
Mesajlar
1,789
Zara yine güzel şeyler denemiş ama her zamanki gibi noksan kalmış.

Imperial purple: valentino uomo intense ile %90 benzer. Zara 9.0 da güzel bir dh klonuydu ama bundan daha kalındı. Imperial purple daha yumuşak, daha sevilebilir olmuş. Performans yine zayıf. Ortalama bir designer parfümün bir tık altı. Kalite olarak da 1500-2000 liralık designer kalitesinde diyebilirim.

Sunrise on the red sand dunes: lv imagination klonuymuş. Denemediğim için onun hakkında yorum yapamam ama benzetildiği diğer bir parfüm olan dior homme cologne ile benzerlik kuramadığımı söyleyebilirim. Canlı ve sivri bir koku. Keskin yazlık kokuların bende yarattığı sentetik hissiyat bunda da var. Onun haricinde güzel koku beğendim. Performansı cehennem sıcaklarında günü çıkarabilir.

Evening safari drive: tam dao klonu olarak yorumlanmış. Daha yeni birisi tam dao yorumladığı için kokudan bahsetmeyeceğim. Sadece yves rocher'in voile d'ocre parfümü aynı fiyata alınabilecek daha güzel bir sandal yorumu bence.

Sand desert at sunset: angels share klonu olarak yorumlanmış. Koku güzel ancak performansımı göz önünde bulundurursak üzerine biraz daha ekleyip khamrah veya kısmet almak daha mantıklı duruyor.

Senin postuna ek olarak bu da, Irish Leather+ Baccarat toplaması bir parfüm

478483071b823df52509c97670c295b6.jpg
 

cantona8

Pure Parfum
Satış Onaylı
Katılım
18 Mar 2015
Mesajlar
837
Histoires de Parfums Irreverent: Tarzını çok beğendiğim markalardan birisi ve En Aparte serisi adı altında çıkardığı parfümü. Kalitesinden ödün vermeden işine devam etmiş. Karamelize edilmiş bir limon, lavanta efektli tatlı bir reçine tadında pozitif ama hafif balzamik bir açılışı var. Balzamik yapı orta kısımlara gittikçe belirgin şekilde artıyor ve odunsu balzamik bir kıvama geliyor. Tadı çok hoş. Bu kısımda özellikle bergamotun hafifi yeşilimtrak sarılı rengi ve kokusu ile amber-oud-paçuli odunsu gövdesine küçük dokunuşlar yapan kuru kahve ile lavanta dikkatimi çekti. Sıra dışı bir kokusu yok ama çok barışçıl bir odunsu amberimsi çalışma. Parfümün sonlarına doğru hafif tozlu ve pudramsı bir amber kolonu üzerinde olgun bir tatlımsılık kalıyor. Benzer sonlar çokça mevcut. Ama ₺ bazındaki yüksek fiyatı nedeniyle fiyatının sanki altında kalıyor gibi. Yurt dışı fiyatının 220€ gibi bir şey olduğunu düşünürsek özellikle. Genel beğenisi yüksek, performansı ortalama bir güvenli liman. Bu tarz tatlı reçinemsi odunsu parfümleri sevenler bir şans verebilirler. Reçine çok hafif ve lavantanın etkisiyle olsa gerek aromatik bir tatlılığa bürünmüş. Aklınıza Fille en Aiguilles ya da Norne gibi sağlam reçineli parfümler gelmesin. HdP kalitesinden ödün vermediği için gayet keyifli hissettiriyor koklarken. Ama dediğim gibi çok özel bir parfüm değil. Daha çok güvenli demem gerekir bu parfüm için.

Profumi del Forte Tirrenico: Profumi del Forte ile ilk tanışmam Ambra Mediterranea ile olmuştu. Gerek parfüm kalite hissiyatı, gerek gücü, şişesi, kutusu… Parfümde fazlasıyla İtalyan markalarına meraklı olmam ve o kültürün akımlarını beğeniyor olmam vesilesiyle gönlümde kocaman bir yer edinmiş ve zihnimde de aynı büyüklükte merak uyandırmıştı diğer parfümlerine. Sonrasında denemelerin ardı gelmeye başladı tabii ki. Diğer denediğim parfümlerini de daha sonraki yazılarda kısa kısa özet geçmeye çalışacağım. Tirrenico parfüm kalitesi ve sağlam içeriği ile resmen maça 1-0 önde başlıyor. Bolca tuzlu aromatik odunsular, Akdeniz meyvelerinden oluşan bir salata parfüme start veriyor. Deniz efekti biraz yosun ağırlıklı ve açık yeşile çalan bir renkte. Renklerle anlatmayı seviyorum. Parfüm orta notalara ilerledikçe deniz teması daha da sağlamlaşıyor ve ortaya çok ince bir meşe yosunu ve sandal ağacı yumuşaklığında taptaze fesleğen ve ferah bir rezene çıkıyor. Müthiş bir aromatik deniz kokusuna dönüşüyor. Ferahlığı rezene ile sağlanmış sanırım. Bu tarz işlere göre deniz yosunu ve nane ile verilmeye çalışılan ferahlık tarzının tamamen dışında ve çok beğendiğim bir yöntem. Yazlık parfüm çalışması yapacak olsam kafamdaki tadı yine İtalyanlarda bulacağıma eminim. Orta-alt kısımlar bol deniz suyu ve tuzu içeren bir odunsu gövde üzerinde ferah rezene ile taze fesleğenin hâkimiyetinde ilerliyor. Açılıştaki Akdeniz meyve salatası mazide kaldı. Performansa gelecek olursak ortalama desek bu tarz yazlıklar için hiç de haksızlık etmiş sayılmayız. Bravo!

Aesop Hwyl: Aesop markası, odunsu parfümleri ile dikkatimi çekmişti. Hwyl de Comme des Garçons Wonderwood kafasında, kuru, buruk bir odunsu. Kuru-tatlı baharatlar ve bolca kekik ile açılıyor. Orta kısımlar odunsu gövdenin temel elemanlarını vermeye başlıyor. Kâbe samanı, servi ve odunsu notalar. Ama servi ve Kâbe samanı başrolde. Bu odunsu gövde iyice yerleşiyor ve buhur burukluğu ile parfüm salt odunsu bir sunum izleten benzer gruptaki arkadaşları arasına katılıyor. Ben çok fazla seviyede Comme des Garçons Hinoki’ye benzettim. Wonderwood’u da andırıyor ama daha reçinemsi gelmesinden ötürü Hinoki’ye yakın. Ben bu tarz parfümleri seviyor olsam Hinoki’yi alır köşeye çekilirdim. Hwyl’in tek artısı orta-alt kısımlardan itibaren bitişe kadar eşlik eden reçinemsi yapısı ve bilhassa başlardaki taze ve kaliteli kokusu. Bunların dışında, parfümün performansı ortalamanın biraz altında kalıyor. Özellikle tende 6-7 saat kadar dayanıyor. Bana göre çok özel bi tarafı yok.

Comme des Garçons Concrete: Değişik işlere imza atmayı seven markalardan birisi olan CdG, beton anlamına gelen Concrete isimli yeni parfümüyle yine zihin yakmaya çalışmış belli ki. İçerisinde betondan izler olmayan, ne çimento, ne de kum kokan, tam tersine aromatik tatlı bir odunsu olan bir parfüm tasarlanmış. Gayet unisex ama amacı ne? Sadece güzel kokmak mı? İçerisinde itici gelen bir sentetiklik de barındırıyor. Tatlımsı yapının içerisine gizlenmiş durumda bu her ne ise. Bazı çamaşır deterjanlarını andırır bir temizlik hissi veriyor uzaktan. Sığ bir tasarım ve tamamen güzel kokmak için çıkarılmış. Beni iten bir tatlılık var içerisinde ama ne olduğunu çözemedim. Meyve şekeri ya da bayık meyve şekerli sakız gibi bir tatlılık. En azından bu tatlılık biraz daha yanmış, dibine almış ya da karamelize edilmiş bir tatlılık olarak yer alabilirmiş. Performans standart CdG ayarında.

Couteau de Poche Fumabat: Bu devirde eski kafa maskülen vintage parfüm arayıp da bulamayanlar için dertlere deva bir parfüm! Pehh! İçinde ne yok ki! Meşe yosunu, yemyeşil çam reçinesi, çok sağlam bir deri, duman, Kâbe samanı, taze karanfil yaprakları, kasnı otu (galbanum), buhur (olibanum)… Görüyorsunuz! Anlatmaya gerek yok! Sdafsdafsdaf… Herbal eksenli, yüksek kaliteli materyaller ile harmanlanmış, yeşil çay, bolca karanfil ve aromatik reçinelerle başlayan bir parfüm. Sonrası bildiğimiz, daha doğrusu aşina olduğumuz eski tarz maskülen odunsu gövde. Karanfil ve çam reçineleri iç açıcı. Kokladıkça koklayasım geliyor. Şu günde neden ağır abi masküleni kokmak isteyeyim ki diyebilirsiniz ama gerçekten koklaması bana aşırı keyif verdi. Kullanımı hem ortam olarak, hem de kişilik tarzı olarak oldukça sınırlı. Orta kısımdaki meşe yosununa süper bir deri ve yanık, isli Kâbe samanı (vetiver) eşlik ediyor. Çok boğucu değil. Yani en azından Athunis gibi yanmış ve sönmüş bir Kâbe samanı (vetiver) değil. Buna yanmakta olan hatta tütsüvari dumancıklar veren diyelim. Çok fazla beğendim. Ama bu kısmı sadece. Geneli itibariyle kalitesi dışında başta da söylediğim gibi eski tarz bir maskülen ve günümüz için nostaljiden öte yeri yok bence. Keşke elimde olsa da isteyen herkese dekantını yollayabilsem diyerek; kullanım olarak kendime ve yaşadığım yüz yıla uzak gördüğüm, tüm bunların tersine müthiş bir zevki de olan, geceleyin bir dağ evinde şömine başında bileğime iki pıst yapıp meşe yosunu keyfi yapacağım bir çalışma. Dağ evini nerde bulduk tabi? Bir de o var. Ben de köyde ateş yakar ve başına geçerim. Unutmadan! Performansı da çok güzel oldu bende. Özellikle kalıcılığı ve saatler ilerledikçe ortaya çıkan katmanlı yapısı büyük artı. Ama doların alıp başını gittiği şu devirde 50ml’lik şişesine 160$ vermek biraz cebinize kalmış. Bölüştürme yöntemiyle 3-5 ml kadar arşivleyip saklamak, arada koklamak için ideal. Zengin bir odunsu.

Zoologist Perfumes Moth: Zoologist markası binbir içerik ile tasarım yapmaya alışmışken, Moth isminde yeni zengin içerikli parfümünü de piyasa salmış bulunmakta. Moth yani güve… Beklentim ise bol kuru baharatlı, hatta kuru çiçeksi (ölmez otu nam-ı diğer immortel, kekik çiçeği gibi kuru ot kökenli çiçekler), amberik bir odunsu. Yani adından mütevellit, biraz kütüphane rafı gibi koksun istedim. Hey yavrum! Ne aradın ve ne bulasın? Yıktın beni Moth! Çok parlak yeşil sarı bir açılış ve hemen ardından gelen yeni verniklenmiş, taze keresteden yapılmış bir odun tadı. Bekliyorum… Orta kısımlar geldi sanırım. Başlangıcı uzun sürüyor çünkü. Yarım saat sonra gibi ortaya daha reçineli, hayvansal bir tatlılık içeren, bolca kedi otu (heliotrope) ve bazı çiçeksiler algıladığım bir faz var karşımda. Başlangıçtaki vernikvari reçine tadı yerini tatlış şeylere bıraktı gibi. Şimdi biraz daha buruk ve tatlılığın ardında kuru karanfil, kimyon, agar ve safran seçiliyor. Kalitesi üst düzey ve Zoologist markasına yakışan bir seviyede bence. Hafif bir dumansılık var ama içerik çorba oldu burnumda. Neyin ne kadar koktuğu sadece uzaktan gelen esintileriyle seçilebiliyor. Bir sıralama yapmam pek mümkün olmadı ama en çok algılayabildiğim ve tanıdığım notaları yazmaya çalıştım. Algılayamadığım veya net olmayan daha tonlarca nota bileşimi içeriyor. Sevindirici şey ise, parfümün orta-alt kısımları yaklaştıkça çok değil ama zorlamayla güvelenmiş tahta kokusu salmaya başlamış olması. Ben çok şartlandım bu işe! Kesinlikle eskimsi bir havası var. Özellikle sonları ballı çiçekleri de andırıyor. Parfüm için genel olarak ballı/tatlı çiçeksi kuru odunsu diyelim. Çiçeksi odunsu demek çok sığ olur. Derin bir parfüm çünkü. Ama kokusu kesinlikle konsept. “Eski kokuyor bu” şeklinde bir geri dönüş almanız muhtemel. Beni ters köşe etti.

Zoologist Perfumes Hyrax: Bu parfümü sıkıp insan içine çıkacak bir delikanlı aranıyor! Foruma ilanen duyurulur! Kirli parfüm sevenleri zorlu bir sınav bekliyor. Kendimi vahşi hayvanların arasında, yaban faresi, misk kedisi ve kunduz yerken buldum resmen. Üstüne de viskimi yudumladım. Şimdi midemden bolca ağzıma geliyor kokusu. Üzerine biraz safran çiğneyeyim dedim. Bir tutam da sümbül ve gülü, pembe biberle karıştırıp gargara yaptım. Ağzım burnum bu kokuyla doldu a dostlar! Müthiş ötesi bir hayvansallık içeriyor. Benim diyen bunu kullanıp insan içine çıksın. Karantinaya alınmazsa bu işi bırakıyorum (abartılı komiklikler, şakalar…). Pekji Cuir6’nın epey bir seyreltilmiş haline bir damla Holyshit damlatın ve geriye çekilerek gül-sümbül-safran yağı ekleyin. Sonrasında viski ile karıştırıp yüzünüze gözünüze sürebilirsiniz. Sınırları çoktan aşmış, parfümden çok neye olsa benzeyen, çılgınlık peşinde olanlar için koklaması inanılmaz keyif veren, bambaşka bir mecra ve macera. Köşeli bile değil direkt dikenli tasarımlar olan Cuir6 ve Holyshit’inden sonra beni en çok zorlayan ve sınırlarımı genişleten üçüncü parfüm Hyrax oldu. İçinizdeki hayvansal dürtüleri coşturabilir, etrafı parçalayasınız gelebilir dikkat edin!
 

ozlemcixxx

Pure Parfum
Satış Onaylı
Katılım
16 Ocak 2017
Mesajlar
1,193
zara da ben de yeni 30 ml likleri denedim. QUEEN PLUMROSE vardı bana chloe signature ı anımsattı.
cherry aromalı şurup gibi kokan bir parfümü daha vardı sanki şurup sıkmışım gibiydi. adını unuttum:)
 

İlyas

Vintage Parfum
Satış Onaylı
Katılım
5 Nis 2017
Mesajlar
2,936
Histoires de Parfums Irreverent: Tarzını çok beğendiğim markalardan birisi ve En Aparte serisi adı altında çıkardığı parfümü. Kalitesinden ödün vermeden işine devam etmiş. Karamelize edilmiş bir limon, lavanta efektli tatlı bir reçine tadında pozitif ama hafif balzamik bir açılışı var. Balzamik yapı orta kısımlara gittikçe belirgin şekilde artıyor ve odunsu balzamik bir kıvama geliyor. Tadı çok hoş. Bu kısımda özellikle bergamotun hafifi yeşilimtrak sarılı rengi ve kokusu ile amber-oud-paçuli odunsu gövdesine küçük dokunuşlar yapan kuru kahve ile lavanta dikkatimi çekti. Sıra dışı bir kokusu yok ama çok barışçıl bir odunsu amberimsi çalışma. Parfümün sonlarına doğru hafif tozlu ve pudramsı bir amber kolonu üzerinde olgun bir tatlımsılık kalıyor. Benzer sonlar çokça mevcut. Ama ₺ bazındaki yüksek fiyatı nedeniyle fiyatının sanki altında kalıyor gibi. Yurt dışı fiyatının 220€ gibi bir şey olduğunu düşünürsek özellikle. Genel beğenisi yüksek, performansı ortalama bir güvenli liman. Bu tarz tatlı reçinemsi odunsu parfümleri sevenler bir şans verebilirler. Reçine çok hafif ve lavantanın etkisiyle olsa gerek aromatik bir tatlılığa bürünmüş. Aklınıza Fille en Aiguilles ya da Norne gibi sağlam reçineli parfümler gelmesin. HdP kalitesinden ödün vermediği için gayet keyifli hissettiriyor koklarken. Ama dediğim gibi çok özel bir parfüm değil. Daha çok güvenli demem gerekir bu parfüm için.

Profumi del Forte Tirrenico: Profumi del Forte ile ilk tanışmam Ambra Mediterranea ile olmuştu. Gerek parfüm kalite hissiyatı, gerek gücü, şişesi, kutusu… Parfümde fazlasıyla İtalyan markalarına meraklı olmam ve o kültürün akımlarını beğeniyor olmam vesilesiyle gönlümde kocaman bir yer edinmiş ve zihnimde de aynı büyüklükte merak uyandırmıştı diğer parfümlerine. Sonrasında denemelerin ardı gelmeye başladı tabii ki. Diğer denediğim parfümlerini de daha sonraki yazılarda kısa kısa özet geçmeye çalışacağım. Tirrenico parfüm kalitesi ve sağlam içeriği ile resmen maça 1-0 önde başlıyor. Bolca tuzlu aromatik odunsular, Akdeniz meyvelerinden oluşan bir salata parfüme start veriyor. Deniz efekti biraz yosun ağırlıklı ve açık yeşile çalan bir renkte. Renklerle anlatmayı seviyorum. Parfüm orta notalara ilerledikçe deniz teması daha da sağlamlaşıyor ve ortaya çok ince bir meşe yosunu ve sandal ağacı yumuşaklığında taptaze fesleğen ve ferah bir rezene çıkıyor. Müthiş bir aromatik deniz kokusuna dönüşüyor. Ferahlığı rezene ile sağlanmış sanırım. Bu tarz işlere göre deniz yosunu ve nane ile verilmeye çalışılan ferahlık tarzının tamamen dışında ve çok beğendiğim bir yöntem. Yazlık parfüm çalışması yapacak olsam kafamdaki tadı yine İtalyanlarda bulacağıma eminim. Orta-alt kısımlar bol deniz suyu ve tuzu içeren bir odunsu gövde üzerinde ferah rezene ile taze fesleğenin hâkimiyetinde ilerliyor. Açılıştaki Akdeniz meyve salatası mazide kaldı. Performansa gelecek olursak ortalama desek bu tarz yazlıklar için hiç de haksızlık etmiş sayılmayız. Bravo!

Aesop Hwyl: Aesop markası, odunsu parfümleri ile dikkatimi çekmişti. Hwyl de Comme des Garçons Wonderwood kafasında, kuru, buruk bir odunsu. Kuru-tatlı baharatlar ve bolca kekik ile açılıyor. Orta kısımlar odunsu gövdenin temel elemanlarını vermeye başlıyor. Kâbe samanı, servi ve odunsu notalar. Ama servi ve Kâbe samanı başrolde. Bu odunsu gövde iyice yerleşiyor ve buhur burukluğu ile parfüm salt odunsu bir sunum izleten benzer gruptaki arkadaşları arasına katılıyor. Ben çok fazla seviyede Comme des Garçons Hinoki’ye benzettim. Wonderwood’u da andırıyor ama daha reçinemsi gelmesinden ötürü Hinoki’ye yakın. Ben bu tarz parfümleri seviyor olsam Hinoki’yi alır köşeye çekilirdim. Hwyl’in tek artısı orta-alt kısımlardan itibaren bitişe kadar eşlik eden reçinemsi yapısı ve bilhassa başlardaki taze ve kaliteli kokusu. Bunların dışında, parfümün performansı ortalamanın biraz altında kalıyor. Özellikle tende 6-7 saat kadar dayanıyor. Bana göre çok özel bi tarafı yok.

Comme des Garçons Concrete: Değişik işlere imza atmayı seven markalardan birisi olan CdG, beton anlamına gelen Concrete isimli yeni parfümüyle yine zihin yakmaya çalışmış belli ki. İçerisinde betondan izler olmayan, ne çimento, ne de kum kokan, tam tersine aromatik tatlı bir odunsu olan bir parfüm tasarlanmış. Gayet unisex ama amacı ne? Sadece güzel kokmak mı? İçerisinde itici gelen bir sentetiklik de barındırıyor. Tatlımsı yapının içerisine gizlenmiş durumda bu her ne ise. Bazı çamaşır deterjanlarını andırır bir temizlik hissi veriyor uzaktan. Sığ bir tasarım ve tamamen güzel kokmak için çıkarılmış. Beni iten bir tatlılık var içerisinde ama ne olduğunu çözemedim. Meyve şekeri ya da bayık meyve şekerli sakız gibi bir tatlılık. En azından bu tatlılık biraz daha yanmış, dibine almış ya da karamelize edilmiş bir tatlılık olarak yer alabilirmiş. Performans standart CdG ayarında.

Couteau de Poche Fumabat: Bu devirde eski kafa maskülen vintage parfüm arayıp da bulamayanlar için dertlere deva bir parfüm! Pehh! İçinde ne yok ki! Meşe yosunu, yemyeşil çam reçinesi, çok sağlam bir deri, duman, Kâbe samanı, taze karanfil yaprakları, kasnı otu (galbanum), buhur (olibanum)… Görüyorsunuz! Anlatmaya gerek yok! Sdafsdafsdaf… Herbal eksenli, yüksek kaliteli materyaller ile harmanlanmış, yeşil çay, bolca karanfil ve aromatik reçinelerle başlayan bir parfüm. Sonrası bildiğimiz, daha doğrusu aşina olduğumuz eski tarz maskülen odunsu gövde. Karanfil ve çam reçineleri iç açıcı. Kokladıkça koklayasım geliyor. Şu günde neden ağır abi masküleni kokmak isteyeyim ki diyebilirsiniz ama gerçekten koklaması bana aşırı keyif verdi. Kullanımı hem ortam olarak, hem de kişilik tarzı olarak oldukça sınırlı. Orta kısımdaki meşe yosununa süper bir deri ve yanık, isli Kâbe samanı (vetiver) eşlik ediyor. Çok boğucu değil. Yani en azından Athunis gibi yanmış ve sönmüş bir Kâbe samanı (vetiver) değil. Buna yanmakta olan hatta tütsüvari dumancıklar veren diyelim. Çok fazla beğendim. Ama bu kısmı sadece. Geneli itibariyle kalitesi dışında başta da söylediğim gibi eski tarz bir maskülen ve günümüz için nostaljiden öte yeri yok bence. Keşke elimde olsa da isteyen herkese dekantını yollayabilsem diyerek; kullanım olarak kendime ve yaşadığım yüz yıla uzak gördüğüm, tüm bunların tersine müthiş bir zevki de olan, geceleyin bir dağ evinde şömine başında bileğime iki pıst yapıp meşe yosunu keyfi yapacağım bir çalışma. Dağ evini nerde bulduk tabi? Bir de o var. Ben de köyde ateş yakar ve başına geçerim. Unutmadan! Performansı da çok güzel oldu bende. Özellikle kalıcılığı ve saatler ilerledikçe ortaya çıkan katmanlı yapısı büyük artı. Ama doların alıp başını gittiği şu devirde 50ml’lik şişesine 160$ vermek biraz cebinize kalmış. Bölüştürme yöntemiyle 3-5 ml kadar arşivleyip saklamak, arada koklamak için ideal. Zengin bir odunsu.

Zoologist Perfumes Moth: Zoologist markası binbir içerik ile tasarım yapmaya alışmışken, Moth isminde yeni zengin içerikli parfümünü de piyasa salmış bulunmakta. Moth yani güve… Beklentim ise bol kuru baharatlı, hatta kuru çiçeksi (ölmez otu nam-ı diğer immortel, kekik çiçeği gibi kuru ot kökenli çiçekler), amberik bir odunsu. Yani adından mütevellit, biraz kütüphane rafı gibi koksun istedim. Hey yavrum! Ne aradın ve ne bulasın? Yıktın beni Moth! Çok parlak yeşil sarı bir açılış ve hemen ardından gelen yeni verniklenmiş, taze keresteden yapılmış bir odun tadı. Bekliyorum… Orta kısımlar geldi sanırım. Başlangıcı uzun sürüyor çünkü. Yarım saat sonra gibi ortaya daha reçineli, hayvansal bir tatlılık içeren, bolca kedi otu (heliotrope) ve bazı çiçeksiler algıladığım bir faz var karşımda. Başlangıçtaki vernikvari reçine tadı yerini tatlış şeylere bıraktı gibi. Şimdi biraz daha buruk ve tatlılığın ardında kuru karanfil, kimyon, agar ve safran seçiliyor. Kalitesi üst düzey ve Zoologist markasına yakışan bir seviyede bence. Hafif bir dumansılık var ama içerik çorba oldu burnumda. Neyin ne kadar koktuğu sadece uzaktan gelen esintileriyle seçilebiliyor. Bir sıralama yapmam pek mümkün olmadı ama en çok algılayabildiğim ve tanıdığım notaları yazmaya çalıştım. Algılayamadığım veya net olmayan daha tonlarca nota bileşimi içeriyor. Sevindirici şey ise, parfümün orta-alt kısımları yaklaştıkça çok değil ama zorlamayla güvelenmiş tahta kokusu salmaya başlamış olması. Ben çok şartlandım bu işe! Kesinlikle eskimsi bir havası var. Özellikle sonları ballı çiçekleri de andırıyor. Parfüm için genel olarak ballı/tatlı çiçeksi kuru odunsu diyelim. Çiçeksi odunsu demek çok sığ olur. Derin bir parfüm çünkü. Ama kokusu kesinlikle konsept. “Eski kokuyor bu” şeklinde bir geri dönüş almanız muhtemel. Beni ters köşe etti.

Zoologist Perfumes Hyrax: Bu parfümü sıkıp insan içine çıkacak bir delikanlı aranıyor! Foruma ilanen duyurulur! Kirli parfüm sevenleri zorlu bir sınav bekliyor. Kendimi vahşi hayvanların arasında, yaban faresi, misk kedisi ve kunduz yerken buldum resmen. Üstüne de viskimi yudumladım. Şimdi midemden bolca ağzıma geliyor kokusu. Üzerine biraz safran çiğneyeyim dedim. Bir tutam da sümbül ve gülü, pembe biberle karıştırıp gargara yaptım. Ağzım burnum bu kokuyla doldu a dostlar! Müthiş ötesi bir hayvansallık içeriyor. Benim diyen bunu kullanıp insan içine çıksın. Karantinaya alınmazsa bu işi bırakıyorum (abartılı komiklikler, şakalar…). Pekji Cuir6’nın epey bir seyreltilmiş haline bir damla Holyshit damlatın ve geriye çekilerek gül-sümbül-safran yağı ekleyin. Sonrasında viski ile karıştırıp yüzünüze gözünüze sürebilirsiniz. Sınırları çoktan aşmış, parfümden çok neye olsa benzeyen, çılgınlık peşinde olanlar için koklaması inanılmaz keyif veren, bambaşka bir mecra ve macera. Köşeli bile değil direkt dikenli tasarımlar olan Cuir6 ve Holyshit’inden sonra beni en çok zorlayan ve sınırlarımı genişleten üçüncü parfüm Hyrax oldu. İçinizdeki hayvansal dürtüleri coşturabilir, etrafı parçalayasınız gelebilir dikkat edin!
Fumabat muhteşem işlerden. Varsa bir mesaj kadar yakınım 😊 telimde var.. Ufaklığa sponsorluk teklifi ile de gelebilirim ilkokuldan mezun olana kadar 🤪
 
D

daraldım

Misafir
the spirit of dubai - bahar:
tecrubeli burunlar ne der bilmiyorum ama benim burnum açılış kısmında çabuk yoruldu. o yüzden sağlıklı bir şeyler söylemem zor.
açılışı uzun ama sanki açılış bile kendi içinde iki ayrı evresi var gibi : )
ilk 10 dakika kadar narenciyeler tarafından kuşatılıyorsunuz, fakat bu kuşatma aklınızda çok da hafif bir koku hissi yaratmasın. gayet yoğun ve güçlü.
narenciyeler azaldıkça, bahartlar ve deniz havasına yakın notalar gelmeye başlıyor, varla yok arasında yeşil kokular da geliyor. fragrantica ya göre meyveler de var. okuyunca, hmm olabilir dedim ama fragranticaya bakmasam aklıma meyveler gelmez.
yaklaşık yarım saat kadar da böyle devam ediyor.
ikinci faz en sevdiğim kısım oldu. baharatlar, sandal ağacı ve vanilya. parfümün o ağır havası da burda dağılmaya başlıyor. yine fragrantica ya bakarsak yakalamadığım kokular var. hatta nasıl koktuğunu bilmediğim şeyler de var : )
bu hali yine deniz kenarı hissini vermeye devam ediyor ama buram buram bir durum yok.
kapanış odunsu notalar ve vanilya fakat tene çok yakın bir hale geliyor.
ud var diye yazıyor ama hiç ud sevmeyen burnum bunu algılamadı. çok yorulmuş olabilir ya da yavaş yavaş sevmeye başladı da haberim yok : )
dün ve bu gün bana verilen sample'dan denedim. iki gün de fikrim aynı.
elbisede epey kalıcı. dün sabah 10 gibi sıktığım gömleğim bu gün aynı saatlerde zayıf da olsa kokuyordu. tende o kadar uzun kalmıyor. 4 saat sonra koku tamamen tene çekilmiş oluyor, 6 saat sonra da çook cılız bir koku kalıyor (fakat burnum yanılıyor olabilir).
yazlık koku demişler ama sanki yazın rüzgarlı serin günlerine uygun. baharda açık havada her türlü gideri var.
 

cantona8

Pure Parfum
Satış Onaylı
Katılım
18 Mar 2015
Mesajlar
837
4160 Tuesdays Eau My Soul: Bu marka ilk olarak “Nishane Fan Your Flames’in uyumsuzluklarının törpülenmiş bir hali var mı acaba?” sorusu beraberinde araştırma yaparken rastladığım ve ilk olarak Maxed Out isimli parfümü ile dikkatimi çekmişti. Sonrasında ise ilk denediğim Eau My Soul oldu. Çok büyük beklentim olduğunu saklayamam. İçerik olarak dopdolu, zihnimde boozy balzamik bir odunsu olarak tasarladığım bir parfümdü. Keza tütün, lavanta, bal, konyak, sandal ağacı, mür, tonka fasülyesi, deri, Kâbe samanı, tütsü, vanilya, amber, paçuli, gül, meşe yosunu, benzoin, tütsü, vanilya, sümbülteber… Daha sayayım mı bilemedim? Tam bir nota cümbüşü var. Bu kadar dolu bir içeriğe sahip parfümün çok kaliteli bir kokuya sahip olması dışında net bir karaktere sahip olmaması üzücü olmuş. Genel olarak oryantal bir havada seyrediyor. Boozy havası var ve yumuşak bir tatlılığa sahip. Vanilya, benzoin, lavanta gibi tatlılar ve sandal ağacı, amber, bal gibi yumuşak hayvansı-odunsu notalara başı çeken lezzetli bir konyak eklenince sonuç sanırım kaçınılmaz. Ben çok daha özel bir parfüm bekliyordum ama benim adıma hayal kırıklığı oldu. Benzeri çalışmalara rastlamak mümkündür. Açılışında yoğun bir çiçeksi-boozy hava vardı. Çiçeksilik anında kayboluyor ve boozy-odunsu oluyor. Daha sonra baharat tadında bir nota demeti ekleniyor ama baharatlı algıyı oluşturan notalar birden çok notanın uyumlu bileşimi olsa gerek. Hafif reçinemsi bir tadın hissedilmeye başlamasının ardından, odunsu gövde bal ile tatlanıyor ve mür tadında bir yeni doku ortaya çıkıyor. Uzun süreli kullanımda kesinlikle beni bayacağına eminim. Ayrıca biraz nostaljik çağrışımları da var. Çok fazla kompleks benim burnuma göre. Onlarca notanın bulamaç haline getirilmesi gibi bir durum var. Net algılanabilen nota sayısı düşük olsa da bu tarzı sevenler bayılacaktır bu parfüme. Bende net bir etki veya algı yaratmadığı için bir Maxed Out değil diyerek, idare eder bulduğumu söyleyeyim. Performansı ortalama diyebilirim. Kalıcılığı iyi ama yayılımı düşük kaldı bende. Elbisede nasıl durur bilemedim. Ortalama beğeni, kaliteli ve zengin içerik.

4160 Tuesdays Shazam!: En merak ettiğim bir diğer 4160 Tuesdays parfümü idi. Shazam! İle ilgili de beklentim yüksekti. Yanmış bir portakal kabuğu ile tozlu kakule-silhat (paçuli) açılışı yapıyor. Burada da nostaljik bir durum söz konusu. Enteresan bir şekilde çok hevesle denediğim iki 4160 Tuesdays de nostaljik izler barındırıyor. Birisi açılışında diğeri ise sonunda. Parfüm orta notalara doğru kuru ve net bir odunsu şeklinde evrilirken sedir ve tozlu bir kehribar (amber) (kakuleli amber gibi bir şey) ortaya çıkıyor. Eau My Soul gibi karmaşık ve yumuşak tatlılıkta değil. Hatta bu tarzdan bakacak olursak birbirlerinin tersi yöndeler. Tatlış baharatlar ve küçük aromatik dokunuşlar parfüme güzel bir boyut kazandırmış.Başlangıçtaki silhat (paçuli)-kakule etkisi, kehribar (amber) üzerinde çok kararında bir hegemonya kurmuş. Dokunuşlar gayet zarif ve yerinde. Orta-alt kısımlar kehribarın daha baskın hissedilmesi ile parfümü bana göre balzamik odunsu hale getiriyor. Kuru bir balzamik yapıdan söz edebilirim. Uzaktan yayılımı çok güzel bu parfümün. Yakın koklayınca biraz daha kaba gelebiliyor. Ben notaları algılayabilmek için bileğim burnumda geziyorum o ayrı tabi. Ama bileğimden serbest halde burnuma aralarda vuran güzelliği başarılı buldum. Olgun bir çalışma. Performansı Eau My Soul’a nazaran bir tık daha iyi ama yine de ortalama dersek daha iyi olur. İçerik kaliteli ama bazı boşluklar da yok değil. Tam manasıyla dolu dolu bir parfüm diyemiyorum. Ama güzel. Son kısımda ortaya çıkan kakaolu kuru paçuli ise geçer not alıyor.

Imaginary Authors O, Unknown!: Cape Heartache ve Memoirs of A Trespasser ile gönüllere taht kuran ABD merkezli indie parfüm markası. Yanılmıyorsam Saint Julep ve Whispered Myths ile birlikte 2017 yılında çıkardığı son tasarımlarından biri de O, Unknown! Hadi bakalım. Bir bilinmeze doğru mu yola çıktık nedir göreceğiz. Parfümümüz çok da sıra dışı bir yoldan hareket etmiyor. Açılışı gayet bilindik çay ve iris notalarıyla gerçekleşiyor. İçeriğinde orris adında bir notanın başlıca hissedilen olarak belirtilmesi dikkatimi çekti. Bu konu hakkında bilgilendirilmeye ihtiyacım var. Çünkü orris denen notanın ne olduğunu, nasıl koktuğunu bilmiyorum. Fakat bildiğim şey şu ki; parfümün başlangıcı yoğun iris-çay aromasında. Meşe yosunu algılayamadım içerikte belirtilmesine rağmen. Asıl ilgimi çeken notalardan birisiydi hâlbuki. Parfümün isminden yola çıkarak yine beklenti oluştu bende ama daha ilk kullanımdan itibaren yanlış yolda olduğumu anlayıp geri döndüm. Evet, şimdi parfüme daha objektif bakabilirim. Bilinen iris kokusu çok baskın gelmeye devam ediyor. Orta kısımlar geldikçe bulanık bir köksü, rutubetli hava geliyor. Çok az da olsa hissediliyor. Sanırım parfümü standardın dışına çıkarmak istemişler. Baktığımda tolu balsamı görüyorum verilen içerikte. Tolu balsamını da, bu notanın hâkimiyetinde geçen birkaç parfümden biliyorum ama burada sanırım bu bulanıklığı yaratan nota ta kendisi. Tatlı notalarla birleştirilmemiş kullanıldığı çoğu parfümdeki gibi. Aromatik-pudramsı odunsu. Tamam. Bence bu. Ama hiç de unknown değil hani. Parfüm, isminin altında kalmış, ezilmiş sanki. Bu orris de kafamı karıştırdı. Bilenlerin yardımına muhtacım. Parfümde tuhaf bir çiğ hamur tadı var çünkü. Bana çok uyumlu bir harman gibi gelmedi açıkçası. Çok çok daha güzel işlere imza atmış bir indie markadan, daha üst seviye işler beklemek hakkımız. Performansa hiç girmiyorum. Yerlerde.

Nasomatto Nudiflorum: Sağlam işlere imzalar atan Nasomatto (esasen Alessandro Gaultieri) son çıkardığı parfümünde de doğal olarak beklenti yaratmış durumda. Daha önce çıkardığı hiçbir parfümüne benzemeyen bir yapıda, hatta içerik saklandığı için yorumları karıştırırken yabancı forumlardaki bir kullanıcının şu yorumu çok dikkatimi çekmişti; “Eğer çiçeksi yönden Narcotic Venus gibi bir şey bekliyorsanız yanılırsınız”. Benim ilgimi başlatan nokta tam da burasıydı. Parfümün başlangıcı tatlımsı bir çiçeksilik çağrışımları ile hafif ekşi ve yeşile çalan bir yapıda. Bir parfüme aşırı benzetiyorum ama çıkaramadım. Koku, ilerledikçe mayhoş bir hal almaya devam ediyor ve içeride bir yerlerde tatlımsı beyaz çiçeklerin biraz da indolik bir etkiye sahip koyu tadını vermeye başlıyor. Yasemin gibi parlak tatlımsı bir beyaz var sanki. Değişik bir gül demeti ile karşı karşıyayım ama bunları bir arada tutan bir şey var ki, o da bana meşe yosunu gibi geliyor. Tıpkı Le Sillage Blanc ve Christopher Street’teki kullanımına benziyor. Saldırgan bir çiçek parfümü çıkmış ortaya. Çok fazla benzeri yok ama hep bir şeyleri çağrıştırıyor bana. Ya aromatik bir çiçek ya da direkt aromanın kendisi olan bir meyve kullanılmış fikrimce. Alttan beyaz misk ile desteklenmiş gibiler. Güçlü bir koku ve kalıcılık, yayılım ortalamanın hayli üstünde. Hem temiz, hem kirli/hayvansal, hem çiçeksi, hem yeşilimsi, hem beyaz, hem mora çalan güzel bir parfüm çıkmış ortaya aslında. İçerdiği tatlar ile kesinlikle ilkbahar parfümü. Kirlilik yönünden Melkmeisje tarzında değil. Yeşil taraftan Fathom V tarzında da değil. İçerisinde cılız bir odunsu kısım da var ve ben bunu meşeyosunu?na bağladım. Gaultieri’nin bu notayı kullandığını da pek sanmıyorum açıkçası. Bana öyle geliyordur muhtemelen. Performansı ve aurası yüksek Nudiflorum için kesinlikle deneyin ve denemeden şişeli almayın diyebilirim.
Edit: içerikte domates yaprağını da andıran bir yeşillik var. Belki de bu kısım bana pek yabancı gelmediğinden başka parfümlerle ilişki kurmaya çalıştım.

Bogue Noun: Bogue markasının bence en güzel parfümü. Yanılmıyorsam limitli sayıda üretilmişti ve stok olarak da tükendi. Noun çok farklı bir parfüm değil ama yine Bogue’nin tarzını bilenler için dolu ve koyu bir parfüm diyebilirim. Parfüm baştan sona çok keyifli gidiyor. Malzeme kalitesinden bahsetmeye gerek yok zaten. Çok ferah bir turunç açılışı var. Bu turunçların içerisine yedirilmiş yeşil yapraklar ve bolca nane, lavanta ve tatlımsı çiçekler ekleniyor. Orta kısımlara geçerken daha yeşil bir yapıya büründüğünü gözlemledim. Nane ferahlığı her daim hissediliyor. Bu kısımda çok olgun bir gül ekleniyor ve giderek belirginleşiyor. Gülün sahneye girişi bir tutam tütsü ile oluyor sanki. Bu kısım her ne kadar gül olsa da başlangıcına göre biraz daha erkeksi geldi bana. Ferahlık sağlayan nane giderek tatlılaşmakta ve yerini hafiften sardunyaya bırakmakta gibi. Hatta açılışında şey yaprağı gibi bir nota hissettim sanki ama sonra hızlıca kayboldu ve demlenmiş bir şekilde orta kısımlarda yeniden çıkıverdi. Parfümü tarif etmek gerçekten çok. Tatlılık da var, yeşilimsilik de var, çiçeksilik de var, oryantal akorlar da hissediliyor, tam baharatlı derken yok yok odunsu da dedirtebiliyor. Birçok notanın bu kadar geliş gidişli ve birbirini ezmeden sahne aldığı bir çalışmaya epeydir denk gelmemiştim. Tütsü ve baharatımsı tatlar gül ile birleşince parfüm oryantal odunsu gibi geliyor. Ama bir tarafı da temiz çiçekler ve yeşil ferah yapraklarla bezenmiş bir yarı fujer yarı aromatik odunsu gibi. Parfüm çift karakterli desem çok da yalan olmaz. Aykırı bir çalışma değil kesinlikle. Çok performanslı ve bence Bogue’nin diğer çalışmalarını göz önüne alırsak gayet kullanılabilir de. Bu arada kapanışı da tatlı odunsular yapıyor ama içlerinde yeşil ince bir iz de barındırıyorlar. Limitli üretim olması çok can sıkıcı olmuş. Sampleını alacağımıza kör alış yapıp kendisini alsaymışız dedik.

Areej Le Dore Indolis: Bilhassa yabancı parfüm forumlarında adından sıkça söz ettiren, hatta bazılarında abartılı şekilde bahsedilen, haliyle bizde de fazlaca merak uyandıran bir marka idi Areej Le Dore. Bu tarz markaların son zamanlarda çıkardıkları parfümleri inceleme ve deneme hevesine düştük. Russian Adam isminde bir çılgının, hayli iddialı içeriklerle sıkı parfümler çıkardığı yönündeki duyumlar doğru mu acaba a dostlar derken kendimi bir anda Indolis denerken buldum. Yabani! Çok fazla yabani bir ot bileşimi ile açılıyor ve tahammülümü sınadı. Buna yabani otlar demek belki doğu olmayacak. Ama şu kesin! İçeriğindeki gardenya ve iki farklı yasemin kökleri dâhil aromaya katılmış. Sakinleşmesini beklemek zorundaydım ve bekledim. Yaklaşık yarım saat kadar bu etki devam etti. Nihayet tatlış beyaz çiçekler mis bir hava estirmeye başladı. Yasemini çok seviyorum ve bu benim için zayıf bir nokta. O konuda biraz savunmasızım. Mis gibi yasemini ciğerlerime doldurmaya çalışırken bir bir dökülmeye başladı Indolis. Ama neyi dökülmeye? Notalarını… Şimdi biraz daha tropik bir tat alır gibiyim. Ve efsane geldi. Evet, o! Meşe yosunu. Ne kadar da doğal geliyor. Parfümün başlangıcı ile orta kısmı sanki aynı parfüme ait değil. Indolis oldukça yabani otlarla başlayıp tertemiz ve tatlımsı-aromatik-beyaz çiçeksi bir odunsuya kaymaya başladı. Üst düzey kalitede kokuyor parfümün kalbi. Yumuşaçık bir tarafı da var sarmalayıp kucaklayan. Beyazın temizliğini ve sarı-yeşilin kirliliğini çok güzel harmanlamışlar. Tam manasıyla indolik bir etki yaratmış bu durum. İlk kez indolik etki yaratılmaya çalışılırken içerisinde sümbülteber kullanılmayan bir çalışmaya denk geldim sonunda. Benim için tek nagatif ve moral bozucu tarafı fazla feminen olması. Zaten bu kadar beyaz çiçeğin ve tatlı dokunuşların olduğu yerde feminenlikten bahsetmemek imkânsız hal alıyor. Meşe yosunu parfüme müthiş bir duruş ve karizma katmış. Sıradan gibi gelen nota bileşimini adam etmiş. Bunda belki lavantanın da etkisi vardır (karakterli ve dozunda bir tatlılık). Ben çok seçemedim tenimde onu. Kesinlikle zarafet ve olgunluk isteyen bir parfüm. Kapanışı bende aynı tatlışlıkta beyaz-yeşil bir gövde üzerinde yumuşak ve kremsi bir yapıda oldu. Günlük kullanıma uygun değil. Her ne olursa olsun bu kadar yüksek fiyatı hiçbir parfümün hak etmediğini düşünüyorum bu arada. Bana cep düşmanı gibi geliyorlar. Ki zaten herkese hitap eden bir koku da değil.

Aesop Marrakech Intense: Yıllar önce ilk denediğim Aesop idi. Bir nostalji yapayım dedim elimdeki dekant ile. Marrakech Intense oryantal bir parfüm ve daha çok gül ağırlıklı bir çiçeksiliğe sahip. Açılış notaları olan bergamot, karanfil sapı ve kakuleyi net şekilde hissedebiliyorsunuz. Sonrasında durulmak yok ve belirgin bir şekilde baharatlılıktan çiçeksiliğe terfi ediyor. Terfi dedim, çünkü bu kısmı daha başarılı buluyorum. Ama tam da adındaki Marakeş gibi kadife bir gül yerleşiveriyor ortaya ve diğerleri gülün etrafında ortam aydınlatması görevi görüyor. Bu andan itibaren parfüm oryantalliğinin üzerinde bir de çiçeksi hale geliyor ve bu ikisinin bileşimi ortaya arabik bir hava çıkarıyor. Tıpkı agar (öd-oud)-gül bileşimi gibi bir hava veriyor aynı zamanda. Gül kullanımı Tom Ford Noir de Noir’dekine benziyor. İçerisinde öd barındırmadığı görülüyor ama bence barındırıyor hissi çok güçlü. Tabi bu havayı verebilecek bir nota bileşimi göze çarpmıyor ama kakule biraz rutubetli hissediliyor ve kuru karanfil ile birleşince ortaya topraksı ödümsü bir tat çıkarmış olabilirler. Beyaz çiçekleri algılayamadım. Beyaz çiçekler ve sandal ağacı daha çok yumuşak bir katman yaratmış ve kokunun göğsündeki yumuşaklığın sağlayıcısı sanki onlar gibi. Parfüm sonlara doğru iyiden iyiye bana NdN yi anımsatmaya başlasa da ikisi aynı parfüm değiller. Bu benzerliği az önce de bahsettiğim gibi gül notasından yakaladım. Klasik denebilecek tarzıyla hafif modernizasyon geçirmiş bir arabik hissiyat veren, ortalama performanslı bir gül-kakule-karanfil bileşimi. En sevdiğim yönü örnek karanfil kullanımı bu parfümün. Ölçüsü tutturulamazsa koku çığırından çıkabiliyor çünkü. Beğenilesi bir arabik.
 

cantona8

Pure Parfum
Satış Onaylı
Katılım
18 Mar 2015
Mesajlar
837
Amouage Opus VI: Niş parfüm dünyasının en tanınan markalarından olan Umman merkezli bu markanın, pek tercih edilmeyen, göreceli olarak popüler diğer tasarımlarına nazaran daha az konuşulan Laboratuar Serisi Opus VI isimli parfümünü denedim. Parfüm tam bir oryantal baharatlı sınıfında ve balzamik-tatlı kuru baharatlı bir amber yorumu. Ben ileri seviyede Comme des Garçons 8 88’e benzettim. Onun daha üst kalite hali gibi. Metalik hissiyat aynı. Balzamik baharatlı amber teması aynı. Seçebildiğim fark, 8 88’in daha safranlı olması. Lüks hissiyatına diyecek yok ama biraz parlak ve metalik bir amber olarak tarif etmek doğru olur. Bu kısımları kendime yakın bulmadım. Performansı bende ortalama üstü oldu. Özellikle kalıcılığı çok yüksek. Ayrıca 8 88’e kıyasla Opus VI bir tık daha az feminen. Son kısımları da yine balzamik yapıda yumuşak bir amber bırakıyor.

Les Nez Turtle Vetiver Back: Annick Goutal markasının en sevdiğimiz parfümlerinde imzası bulunan Isabelle Doyen ellerinden çıkmış bir vetiver (Kâbe samanı) yorumu. Çiçeksi odunsu misk olarak sınıflandırılmış bir parfüm. Yoğun ve bana çok sentetik gelen bir misk ile açılıyor ve yaklaşık 5dk sonra vetiver gövdesi hemen ortaya çıkıyor. Bundan sonrası ise loş bir çiçeksi vetiver parfümü. Aromatik bir tarafı da var ama çiçeksilik çok doygun ve kuru. Bana daha çok aromatik odunsu gibi geldi. Kuru menekşe ve mimoza kokuya güzel bir hava katmış. Bir an burnum ölmez otu aradı. Acaba nasıl dururdu? Olgun ve köksü-hafif yağlı olan vetiver kullanımı parfümün en güzel yeri. Performansı ortalama kalıyor. Düz vetiver çizgisinden küçük yorumlarla sıyrılan parfümler her zaman tercih sebebim oluyor. Yoksa amber notasında olduğu gibi, sıradan ve düz kullanımlar tüm amber parfümlerini birbirine benzetiyor. Bu yönden Turtle Vetiver Back olumlu bir çalışma. En azından bana göre farklı. Yine bana göre tek olumsuzluğu (açılışının haricinde) orta kısımlardan itibaren diğerleri gibi kokmaya başlaması. O başlardaki kuru aromatik hava eriyor. Parfümün son kısmı ise kuru ve köksü bir vetiver.

Arte Olfatto Brise Marine: Kendi çapımda araştırmalar yaparken rastladığım bir markaydı ArteOlfatto. Bir heves ve merakla, yazlık parfüm araştırması yaparken Brise Marine (deniz esintisi demekmiş) ile karşılaştım. Öncelikle parfümümüz adında da geçtiği gibi deniz temalı bir kokuya sahip. Benzer yapıda çokça parfüm denedim. Haliyle beni ilk etkileyen Sel Marine gibi doğala çok yakın bulduğum tuzlu-akuatik parfüm olunca, beklentim de en fazla Sel Marin seviyesindeydi. İlk sıkıldığı andan itibaren bir deniz etkisinin olduğu gerçek. Ama bana çok özel gelmedi ve hatta biraz da yapaylık hissettirdi. Öyle canlı-canlı, doğal bir başlangıç olmadı. Tende ve kağıtta ayrı ayrı denediğim için fazları yakalamaya çalışıyorum. Tende daha canlı ilerlediğini söyleyebilirim. Açılışın ardından hafif tuzlu çiçeksiler ekleniyor kokuya. Aromatik akuatik olarak sınıflandırılmış. Bence de bu sınıfa uygun bir parfüm. Çok fazla mavi değil. Yer yer Aqua Sextius’u da andırıyor. Benzer sucullar taşıyor gibiler. Orta kısımlardan itibaren parfümü ayakta tutmak doğal olarak içerisindeki miske düşüyor. O da görevini güzelce yerine getirip, çok özel bir tarafını yakalayamadığım Brise Marine’in tenden ayrılırken hafif çiçeksi-odunsu bir misk bırakmasına neden oluyor. Temiz bir koku. Genel beğenisi yüksek. Ama yeterli mi? Bence değil. Performansı yazlık parfümlere göre düşünülürse ortalama kaldı bende.

Humiecki & Graef Askew: Oldukça uzun süredir (kendi adıma) merak ettiğim ve bende sebepsiz beklenti oluşturan bir parfüm markasıydı Humiecki & Graef. Edindiğim birkaç sample boy dekantından elime gelen ilki olan Askew, deri olarak sınıflandırılmış ama sınıflandırma yetersiz. Bana göre aromatik citruslu deri. Bu sınıfta pek parfüm hatırlayamadım Acqua di Parma grubu dışında. Açılışını yoğun bir greyfurt ile gerçekleştiriyor. Çokça lezzetli bir açılışı var. Genel olarak yapaylık barındırmayan, kalite hissi yüksek bir telde şu anda. Orta kısımlar, birazcık kakule ve fazlaca zencefilin kendini hissettirmeye başlamasıyla start diyor. Bu kısmın geçmesini beklerken biraz vetiver (Kâbe samanı) heyecanı yaptım ve beklemeye başladım. Diplerden hafif bulanık ve madeni bir vetiver ile parlak bir deri gelmeye başladı. Buradaki deri kullanımını Olfactive Studio Ombre Indigo’dakine çok benzettim. Aynı madeni hava neredeyse. Ama tatlar farklı. Greyfurt her daim taze ve canlı bir şekilde geliyor hala. Hatta uzaktan daha sığ ve gnel beğeniye oynayan normal bir parfümmüş gibi kokuyor. Biraz daha yakından koklayınca vetiver ve derinin, greyfurt ve zencefille dansı şahane! Parfüm bana göre uzaktan da yakından da genel beğeni kokusuna sahip. Performansı ise gayet tatmin edici gibi ilerliyor. Brise Marine ile birlikte iki ayrı koluma sıktığım Askew, rakibini dövdü. Bendeki artısı bu tarz bir deri yorumu daha önce koklamamış olmamdan kaynaklı bir durum. Performansı çok iyi ve parfüm de saatlerce akıyor gidiyor…

Serge Lutens Chene: Abartısız en sevdiğim parfüm evlerinden birisi. Dolayısıyla karşılaşmak üzere olduğum her parfümü bende ayrı bir heyecan yaratıyor. Boozy (içki temalı) bir odunsu beklemekteydim. Hem özel seri olması ve kolay ulaşılamaması (kendi adımıza konuşmak gerekirse tabi), hem de markası gereği forumumuzda düzenlenen güzel bir bölüştürme sonrası alıp denedim. Parfüm daha ilk sıktığımda kayboldu. Galiba çok yoğun, bu nedenle biraz hızlı bir giriş oldu deyip beklemeye başladım. Dakikalar ve saatler sonunda parfümün benim tenimde kokmadığına emin oldum. Elimi burnuma götürünce müthiş bir yorum ve kalitesi var. Ama klavyeden yazarken bile burnuma bir kez gelmedi kokusu ya da ben algılayamadım. Her neyse. Parfüm başlangıç ve orta kısım olarak lineer bir yapıda seyrdiyor. Meşe, huş, rom ve sedir net gelenler. Başlangıçtan orta kısımlara kadar gayet olgun bir tütün izlenimi veren bir nota kümesi var ve tatlılık son derece yerinde. Çok farklı bir tütün yorumu bu demiştim hatta ilk denediğimde. Ama içerisinde tütün barındırmıyormuş. Bal peteği tatlılığı ve aroması ile yer yer hissediliyor. Nota içeriği az ve öz olmuş bence. Ayrıca içeriğinde rom barındıran parfümlere, meşe notasının çok yakıştığını düşünüyorum. Spirit of The Glen’de de malt ve viski ile kullanılmıştı ve muazzam bir hava veriyordu. Chene’de ayrıca orta-alt kısımlardan itibaren parfüm iyice kurumaya ve çekilmeye dönmüşken kuru otlar algılıyorum. Nedir bunlar acaba derken ölmez otu (immortel), kekik () ve kimyon çıktı karşıma. Daha dikkatli koklayınca notaların üçünün de hissedilebildiğini farkettim. Boozy başlayıp, odunsu devam edip, baharatlı bir bitişe doğru gidiyoruz. Hatta sonu iyice oryantal baharatlı odunsu şeklinde. Düz ilerleyen baş ve orta kısımlarında ardından Sheldrake, bize bir Mandrake oyunu yapmış belli ki. Keşke ve keşke biraz daha kendini gösterse, hissettirse, ara ara iki tokat atıp çekilse. Umarım sadece benim tenimde sönük kalmıştır ve sizleri memnun eder. Yayılımının düşük olması dışında, Serge Lutens markasının kullanımı epey zor parfümleri düşünüldüğünde, serin akşamlarda kullanımı tam bir keyif kokusuna dönüşmesini sağlayabilir. Kalıcılık çok iyi (24+ saat ve tende).

Parfum d’Empire Aziyade: Çok sevdiğim markalardan Parfum d’Empire markası bünyesinde, bana göre çok önemli parfümlere imza atmış Marc-Antoine Corticchiato’nun elinden çıkmış parfümler yelpazesindeki baharatlı oryantal tasarımı. Parfüm, tasarımcısının diğer tüm parfümlerinde olduğu gibi yine kalite hissiyatı ve bizim deyimimizle zengin kokması yönünden benim için geçer not aldı bile. Ben de kim oluyorsam artık. Amatör bir burun ve sıkı bir parfüm kullanıcısı olarak diyelim bari. Parfümün kokusunu hemen tarif etmek istiyorum. Çünkü bana çok ileri seviyede iki parfümü çağrıştırdı. Ama bende özel olmasının en büyük nedenini de, benzettiğim o ikiliyi söyledikten sonra yazayım. Birincisi baharatlar yönünden ve tatlı kırık teması dolayısıyla Serge Lutens Arabie’ye, ikincisi de hurma ve kimyon kullanımının çok fazla andırması nedeniyle de Jovoy L’Enfant Terrible’a çok yakın bir kokuya sahip. Gel gelelim özelliğine. Bence özel tarafı Arabie’den mayhoş ve L’Enfant Terrible’dan daha kimyonlu olması. Tabi ki yıldızını bana göre tek başına yükselten bir detay da içerisindeki siyah erik. Çiğinden reçeline her türlüsünü çok severim. Çok da güzel bir tatlı aromatik kokusu vardır. Hatta bizim buralarda (an itibariyle Trabzon’da ve Ağustos ayında) şimdilerin meyvelerinden bir tanesi. Arabie’deki tatlı kuru meyvelerin sağladığı havayı, Aziyade’de tek başına siyah erik sağlamış. Bu havaya da tatlı ve kaliteli bir tarçın da destek vermiş. Tarçın notasını çok sevmediğimden ötürü, bu parfümün sadece daha az tarçınlı olmasını yeğlerdim diyebilirim. Ama yine de çoğu tarçınlı parfümlere göre çokça üst düzey. Boğmuyor, tatlılıktan usandırmıyor, insanın aklına salep getirmiyor. Açılışından orta kısmına kadar lineer ilerliyor parfüm. Başta sadece biraz daha ekşi idi. O kısım yavaşça törpüleniyor. Hani Arabie’ye göre ekşi demiştim ya. O ekşiliği de sağlayan şey nar notası. Jo Malone Pomegranate Noir’e yakın bir nar notası kullanıldığı için, tadını tanıyabildim. Derin bir kakule dokunuşu ise olayı bağlamış ve bitirmiş. Ben koklamaktan çok zevk alıyorum bu parfümü. Ama benzer olduğu parfümleri ve onlardan bana göre Aziyade’i öne çıkaran farklarını da belirtmeye çalıştım. Sıralama yapacak olsam kesinlikle şöyle olurdu; Aziyade, Arabie, L’Enfant Terrible. L’Enfant daha odunsu bir gövdeye sahip. Arabie daha çok kuru meyveler üzerine kurulu. Aziyade ise baharatlar üzerine kurulu. Tütsü, tütün, badem, paçuli gibi birçok nota içeriğine sahip olmasına rağmen bunların hiçbirini algılayamadım. Çok az badem, sanki açılışından gelip kayboldu gibi. Performansına gelirsek; kalıcılığı ortalamanın üstünde (8-10 saat kadar), yayılımı ise ortalamanın altında. Zaten çok yayılması rahatsız edici olabilirmiş. Ara ara kokunun gelip kendini hissettirmesi daha çekici bir hal almasını sağlıyor bence. Ek olarak tenden ayrılırken tatlımsı bir tarçın-kimyon bileşimi bıraktı bende.
 

Umut Aras

Perfume Lover
Satış Onaylı
Katılım
16 Ocak 2018
Mesajlar
1,695
the spirit of dubai - bahar:
tecrubeli burunlar ne der bilmiyorum ama benim burnum açılış kısmında çabuk yoruldu. o yüzden sağlıklı bir şeyler söylemem zor.
açılışı uzun ama sanki açılış bile kendi içinde iki ayrı evresi var gibi : )
ilk 10 dakika kadar narenciyeler tarafından kuşatılıyorsunuz, fakat bu kuşatma aklınızda çok da hafif bir koku hissi yaratmasın. gayet yoğun ve güçlü.
narenciyeler azaldıkça, bahartlar ve deniz havasına yakın notalar gelmeye başlıyor, varla yok arasında yeşil kokular da geliyor. fragrantica ya göre meyveler de var. okuyunca, hmm olabilir dedim ama fragranticaya bakmasam aklıma meyveler gelmez.
yaklaşık yarım saat kadar da böyle devam ediyor.
ikinci faz en sevdiğim kısım oldu. baharatlar, sandal ağacı ve vanilya. parfümün o ağır havası da burda dağılmaya başlıyor. yine fragrantica ya bakarsak yakalamadığım kokular var. hatta nasıl koktuğunu bilmediğim şeyler de var : )
bu hali yine deniz kenarı hissini vermeye devam ediyor ama buram buram bir durum yok.
kapanış odunsu notalar ve vanilya fakat tene çok yakın bir hale geliyor.
ud var diye yazıyor ama hiç ud sevmeyen burnum bunu algılamadı. çok yorulmuş olabilir ya da yavaş yavaş sevmeye başladı da haberim yok : )
dün ve bu gün bana verilen sample'dan denedim. iki gün de fikrim aynı.
elbisede epey kalıcı. dün sabah 10 gibi sıktığım gömleğim bu gün aynı saatlerde zayıf da olsa kokuyordu. tende o kadar uzun kalmıyor. 4 saat sonra koku tamamen tene çekilmiş oluyor, 6 saat sonra da çook cılız bir koku kalıyor (fakat burnum yanılıyor olabilir).
yazlık koku demişler ama sanki yazın rüzgarlı serin günlerine uygun. baharda açık havada her türlü gideri var.
Ben serinin çoğunu denedim hocam sadece abraj hosuma gitti ama 50 ml icin ucuk rakamlar
 

safari

Eau de Cologne
Katılım
6 Haz 2019
Mesajlar
3
Costume National Free.
Nota bilmem, değerlentirmelerimi tarzını sevdiğim kokular üzerinden benzeştirme yaparak gerçekleştiriyorum.
Costume National tarzını beğendiğim bir marka, özellikle de soul.
Free'nin bende görünen üç ayrı ayağı var.
1. Baskın karakter olarak amberi ve ödü zayıflatılmış soul, (belki de hiç yok) Baş karakter.
2. Berraklığından yoksun Amouage Journey. Ki kokuyu değil, berrak ve netliğini seviyorum. Güzel ve başarılı ama benlik değil journey.
3. Arada göz kırpıp kaybolan sucul fresh bir esinti. Güçsüz gelip geçse de tebessüm ettirici.
Zayıf, tene yakın, genel CN kokuları arasında başa güreşme şansı hiç olmayan sakin bir CN.
Benim hoşuma gitti. Free'yi CN grubunda cyber garden'dan bir alta scent intense'in bir üstüne yerleştiriyorum. Açıkcası daha üstte olacağını sanıyordum, olmadı. Sıralama listem soul ile başlayıp scent, ve ardından homme ile devam ediyor. Female kokularını içermeyen sıralamamda son sıra da 21 var (21'i pek çok başka kokulardan daha çok beğendiğimi belirtmek isterim). Henüz Sacred wood edinemedim. Sacred wood için tahminim ikinci sıra. Bakalım göreceğiz. O güne kadar ara ara free takılırım, ya da doğru zamanda kullanmak için sonbaharı beklerim. Sanırım bu koku kasım yağmurlarında çok güzel oturur. Axl Rose'a duyurulur.😁
 

cantona8

Pure Parfum
Satış Onaylı
Katılım
18 Mar 2015
Mesajlar
837
Laboratorio Olfattivo Daimiris: Laboratorio Olfattivo markası İtalya merkezli bir parfüm üreticisi ama benim beklentilerimin çok aşağısında bir yerlerde. Beklediğim İtalyan zarafetini, citruslarını, karizmasını bulamadığım gibi, tüm bunların da dışında, İtalyan stili algısından (en azından benim algım) farklı tarzda işlere imza atıyorlar gibi hissettim. Bu yargı kişisel ve Alkemi, Alambar, Kashnoir ve Nerotic’i denedikten sonra oluştu bende. Daimiris’e gelecek olursak eğer; ilk sıkılışta yoğun ve tatlı bir pudra efekti ile karşılaştım. Neyse ki hemen sakinleşti. Ama sonra da metalik bir gül hissiyatı vermeye başladı. Pierre Guillaume’un kendi markası dışında tasarım yaptığı iki markadan biri (diğeri Phaedon) ve bu markadaki ilk tasarımı imiş. 2010 yılında çıkarıldığını söyleyecek olursam, bu durum beni “acemi iken çıkarmış” düşüncesine itmiyor. Çünkü 2010 yılından önce birçok tasarıma “Parfumerie Generale” markası adı altında imza atmış durumda. Dolayısıyla ben daha güçlü ve olgun bir çalışma beklerdim. En azından sınırlı nota üzerine kurulu bir çalışmanın daha kaliteli ve olgun malzemelerden materyallerden bir araya getirilmesini beklerdim. Bu yönden Daimiris biraz hayal kırıklığı yarattı. Neyse ki koku güzelliğinden kurtarıyor kendini. İris notasını çok sevdiğim için alıp denemek istemiştim zaten. İlk kısmı anlatmıştım. İkinci kısım ise birinci ve ikinci kısım, katmanlar arasında ortaya çıkan safran ile birbirine bağlanıyor ve ikinci kısım yerleşmeye başladığında ise tamamen amber hissedilmeye başlanıyor. Hissiyat tatlı ama kuru. Ayrıca iris de hissedilmeye devam ediyor. İris kullanımı çok tozlu ve kuru. Başlardaki metaliklik neden kaynaklanıyor onu bilemiyorum ama açılışını pek sevmesem de orta kısım bence geçerli nota alıyor. Sevebileceğimi düşündüğüm o yapıyla karşı karşıyayım burada. İrisli tozlu amber. İçerikte rom görünmesine karşın ben pek algılayamadım. Daha çok tatlımsı bir hissi var ama çok yumuşak bir tatlılık. Balzamik bir yapı ile veriyor bunu da. Performansı ortalamanın biraz altında kaldı bende. Özellikle yayılımı düşük. Kalıcılığı ortalama. Tarz olarak daha önce irisli tozlu bir amber kokladığımı hatırlayamadım ve bu yönden beni kendine çekti. Soğuk günlerde sığınılabilecek bir liman olabilir. Ama yeterli mi? Bence çok daha güzeli yapılabilir. Hatta bir gün parfüm yaptığımı hayal etmeye zorladım kendimi ve tasarımını yapacağım temalardan birisi bu olurdu kesinlikle. Kafamdaki şekil Daimiris değildi yani.

Mendittorosa Rituale: Özellikle İtalya merkezli bir parfüm evi olmasından ötürü uzun zamandır merak ettiğim bir markaydı. Rituale ile birlikte deneme fırsatım oluştu. İçeriğinde birbirinden farklı tarzlarda ve zıt notalar bir araya getirilmiş gibi görünüyor. Amelie Bourgeois tarafından tasarlanan bir parfüm Rituale ve tasarımları arasında benim de sevdiğim bir parfüm olan Jovoy Les Jeux Sont Faits’i görüyorum. Parfümleri ilk kez deneyeceksem eğer ya da denemek için parfüm arıyorsam, yapacağım ilk şeylerden birisi parfümörüne bakmak ve başka ne gibi işlere imza attığını araştırmak oluyor. Bunu deneyin. Gerçekten de çok fazla ışık tutuyor inceleyebilmeniz için. Dolayısıyla ben de araştırdığımda rastladığım Les Jeux Sont Faits’deki yeşil misk olarak hafızamda kalmış olan “angelique” notasını anımsadım. Amber ile birlikte güçlü bir yeşil misk ile değişik mistik bir hava yaratmıştı bence. Rituale’de ise amberwood denen (amber ağacı olsa gerek) bir tür reçine ile misk, hyrax ve balmumu gibi hayvansal notalar tercih edilmiş. Parfümde ilk iki katman birbirinden çok farklı. Açılış katmanı bolca limonvari ekşi citruslar kümesi ile gelen hafif tatlı aromatik şekilde. Peşinden gelen ikinci katmanda ise metalik bir gül ağırlık kazanıyor. Ekşilik giderek mayhoş bir hal almaya başlıyor ve nar notasını algılıyorsunuz. Nar ve limon sıkılmış bir meyve suyuna biraz kara üzüm ile biraz ahududu ekleyin ve bir ölçek lavantayı 3 ölçek kaliteli bir gül ile ezin. Sonra bunları birbirine karıştırıp elinize sürün. Ben inanıyorum ki ortaya çıkacak koku bu bahsettiğim ikinci katmana benzeyecek. Metalik bir gül geliyor demiştim ama onun nereden kaynaklandığını anlayamıyorum. Rahatsız edici değil ama tarifinin kolay olması açısından Bond No.9 New York Amber’deki metalik gül ile çok benziyor. Üçüncü katmana geçiyoruz. Bu kısım ise ilk iki katmandan da farklı şekilde giderek ekşiliğini kaybediyor, metalikliği azalıyor ve odunsu bir tatlılık yerleşmeye başlıyor. Dakikalar daha ilerledikçe metalik gül, yerini çok naif bir güle bırakıyor. Kara üzüm, SHL777 2022 Generation Men’deki gibi bir hal alıyor. Buruk-tatlı. Aromatik bir yapı ile parfüm amber kokusuna dönüşmeye başlıyor. Balmumu notasını çok fazla ayırt edemiyorum ama sanırım bu tatlı aromatik yapıda etkisi var. İşin değişik tarafı hiç de beklenen bir hayvansallığa sahip değil hatta misk bile belli belirsiz alabiliyorum. Alttan destek verdiğini hissettiriyor. Gül dışında çok fazla çiçek algılayamadım içerikte belirtilmiş olmasına rağmen. Notalar birbirine çok güzel yedirilmiş ve son zamanlarda kokladığım en farklı ve katmanlı parfümlerden birisi çıkıvermiş ortaya. Performansı da çok yüksek. Kalıcılığı neredeyse 18 saati buldu. Yayılım ise ilk 2 3 saat yüksek. Sonra çekilmeye başlıyor. İlk başlarda dikkatimi çeken bir başka durum ise parfümü ilk kokladığımda ekşimsi gelmesi ve koklamaya devam ettikçe altta reçinemsi bir amber hissinin olmasıydı. Koku güzelliği olarak bayıldım diyemesem de çok farklı bir parfüm olduğunu söyleyebilirim. Tenden ayrılışı ise tatlı, yumuşak bir amber-odunsu bileşimi ile yapıyor.

Parfumerie Particulière Type Writter: Bir diğer Amelie Bourgeois tasarımı olan ve daha önce denemediğim bir marka bu. Black Tar ve Blue Mandarin de sırada bununla birlikte. Daktilo anlamına gelen Type Writter, enteresan bir nota bileşimine sahip görünmese de oldukça zorlayıcı ve hayvansal bir çağrışım yaptığı kesin. Keza deri, tütsü, castoreum (kunduz esansı gibi bir şey oluyor), amberwood, safran, paçuli, papirüs ve labdanum gibi oldukça iddialı notalar var içerisinde. Parfüm baştan sona pek değişim göstermiyor gibi. Açılışından itibaren kirli ve yağlı bir havası var. Deri tütsü bileşimi çok sert hissediliyor ve buna değişik bir madeni hava ile daha önce koklamadığım bir yeşil bulanıklık eşlik ediyor. Amberwood tıpkı Rituale’deki gibi kendini hissettiriyor ve tadı neredeyse aynı. Zaten aynı parfümörün elinden çıkmış olmaları dolayısıyla buna çok şaşırmadım diyebilirim. Parfüm net olarak isli, derili, balzamik, madeni yağ havasında bir oryantal. Hatta bu tanıdık madeni his bana içerisinde vetiver (Kâbe samanı) var dedirtti. Ama açıklanan notaları arasında görünmüyor. Fazlaca tematik olan bu parfüm, serin ya da soğuk akşamlarda özel bir yer için kullanılabilir ama günlük kullanıma hiç uygun değil. Kalıcılığı çok sağlam olsa da yayılımı ortalama. Hatta 1 saat sonra burnum alışmış olduğundan da olabilir, elimi burnuma götürme ihtiyacı hissettim bolca. Safran ve aldehit notası beni biraz düşündürmüş olsa da denemeden önce, bu iki notayı da net algılayabildiğimi söyleyemem. Derin koklayınca hafiften geniz yakan bir kirli yeşil hava var. Bunu papirüs ile birlikte aldehit de veriyor olabilir. Vintage aldehitlerdeki gibi sabunsuluk hiç söz konusu değil. Eskimsi, biraz rutubetli, bolca isli, yağlı, metalik-madeni gibi değişik kirli hisleri barındıran farklı bir çalışma olmuş. 245€’luk (100ml) fiyatını düşündüğümde, ulaşmak çok çok zor benim adıma. Hatta bölüştürmesi bile çok zor. Yüksek kalite sunuyor ama. Fiyatının karşılığı mı? Soruna verecek cevabım ise 245€ sizin için ne ifade ediyorsa onun karşılığıdır. Yorum yapamayacağım. Merakla ve ilgiyle diğer parfümlerine yöneliyorum.

Parfum d'Interdits Absolument Homme: Bu markanın denediğim ilk parfümü. Baştan sona erkeksi bir çizgi düşünülerek tasarlandığı, nota içeriğine bakıldığında hemen belli oluyor. Nota piramidi limon, bergamot, sardunya, karanfil yaprağı, muskat, ambergris, misk, sandal ağacı, sedir ve paçuli (silhat) içeriyor. Açılışı yoğun sardunya-bergamot-karanfil üçlüsüyle gerçekleşiyor. Bu kısım eski zaman maskülenlerini bolca andırıyor. Sonrası ise baharatlı aromatik odunsu kimliği taşıyor bence. Muskatın hissedilmeye başlaması ile sardunya ve karanfil ekseni paçuli-misk-sedir eksenine doğru kaymaya başlıyor sanki. Givenchy Gentleman’i (1974) andırıyor bu kısımlar. Onda paçuli çok daha baskın daha buruk idi. Absolument Homme’da ise daha yumuşak bir geçiş söz konusu. Orta kısımlardan itibaren paçuli türevi olarak da kalıyor ve eski zaman kokularına biraz yorum katılarak güncellenmiş, diğer baharatlı aromatik odunsular ile yakın akraba olan güzel bir seçenek. Tarz olarak kendime yakın bulmadım ama bu tarz eskitme işleri seven parfüm severler için kullanılabilir bir parfüm gibi duruyor. Günlük kullanım için çok uygun ve yaş olarak da belirli bir tarz ve olgunluk istiyor. Performansı iyi başlıyor ama tene çabuk yaklaşıyor. Klavye başında yazdığım süre boyunca bolca ve rahat şekilde kokuyu algıladım. Sonra orta-alt kısımları anlatmak için tekrar klavye başına geçtiğimde ise ara ara vuruyordu burnuma. Kalıcılık ve fark edilirlik olarak orta seviye diyebilirim. Ama fark edilirliği kalıcılığından daha iyi seviyede. Çok farklı şeyler vaat etmeyen ama güvenli bir parfüm. Son kısmında çiçeksi bir paçuli-misk karışımı kalıyor. Bu kısmı baş ve orta kısımlardan daha çok beğendim. Genel olarak tarzını kendime yakın hissetmedim.

Boadicea The Victorious Seductive: Parfümlerinin yoğun ve kaliteli olması dikkatimi çekmişti. İlk denediklerim Complex ve Explorer olmuştu. Sonrasında araştırıp kendimce sevebileceğimi düşündüğüm parfümlerini şöyle bir deneyeyim istedim ve Seductive ile başlayayım dedim. Fragrantica odunsu çiçeksi misk olarak sınıflamış ama açılışı bolca reçineli nane-çam bileşimi ile başlıyor. Yeşil ton hâkim. Ama yaş/ıslak bir çam reçinesi hissi de var epeyce. Çok küçük bir tatlılık da var ama bunun tamamen yaseminden kaynaklandığını hissedebiliyorum. Tatlı bir beyaz çiçek teni var çünkü içinde. Orta kısımlara geçtikten sonra ise iyiden iyiye amber ve sandal ağacı hissedilmeye başlıyor. O beyaz tatlılık eriyor ve yerini yumuşak bir odunsu alıyor. Ama ezilmiş yaş çam iğneleri ve reçine hissi her dem devam ediyor. Misk çok algılanmıyor ama paçuli kuruluğu da algılayamadım. Bana göre aromatik balzamik bir odunsu çalışma bu. Bana aromatik gelen kısmını tamamen çiçekler oluşturuyor. İris, yasemin ve biberiye gibi çiçekler ve nane bir araya gelince ortaya çıkabilecek kokuyu biraz hayal etmeye çalışınca buna vardım. Koku olarak beğenimi kazandığını söyleyebilirim. Bu tarzda bir reçineli odunsu hiç koklamamıştım. Ya orman (odunsu) teması ya da amber (hayvansal) havası oluyordu genellikle reçineli işlerde. Buna bir orman diyeceksek eğer bir bahar ormanından söz edebiliriz. Çiçekleri açmış yüksek bir orman. Ormanı mesken edinmiş canlıların uyanışı, kış uykusunun sona erişi. Daha fazla moda girildikçe bu betimleme çoğaltılabilir. Ama anlatmaya çalıştığım havayı umarım tasvire yaklaşmışımdır. Kalıcılığı çok yüksek yayılımı ise ortalama üstü oldu tende. Kâğıtta reçineler daha baskın geliyor ama tende bence çok daha başarılı. Buradan hareketle elbise yerine tene uygulanması bence daha zevkli bir koku doğuracaktır.
 
Üst