Frederic Malle Dawn
Köşesiz güzel bir ud temelinde oldukça yağlı bir deri akoru ile açılıyor. Bu deri akoru aslında deriden çok, biraz daha et gibi. Hani yol üzeri et mangal dükkanları olur ya, işte o mekanların girişindeki, etin yağlı ve soğuk kokusu. Deri akorunun üzerini kaplayan kekik, biber gibi hafif tozlu, ılık ve tatlı baharatlarla Dawn biraz derinleşiyor, ama çok değil. Bir nevi tatlı baharatlarla marine ediliyor. Kısa bir süre sonra; is, reçine ve dumanla birlikte ilginç bir noktaya varıyor. Burada hallice bir kehribar akoru da hissediliyor, ki baş etmen fazlaca is veren labdanum reçinesi. Tatlı, çeşit çeşit baharatlarla marine edilmiş bu lezzetli deri akoru reçinelerle birlikte yanmaya başlıyor ve bildiğiniz mangal kömürü üzerinde kızarmakta, hatta yanmakta olan bir pirzola kokusu açığa çıkıyor. Etlerin ateşe bakan yüzeyi artık kömürle bütünleşmiş, mangal demirinin izini derinlemesine almış da olabilir. Yüzeyi fazla mühürlenmiş et. Kurumada da The Night benzeri güzel bir kehribar akoru, ambergrise oldukça yakın, biraz daha baritonu. Bu kadar.
İşin mutfağına henüz girmediğim için bu konuları irdelemeyi doğru bulmuyorum, fakat Dawn’ da; sanki bu finansman hangi parfümöre sağlansa yine Dawn, hatta belki de daha iyisi çıkarmış gibi bir çiğlik seziyorum. Evet, kesinlikle iddia edilen kaliteli laos udunu, belki en iyisinden bir günlük yağını içeriyor olabilir; ama Dawn’ da maalesef aklımı başımdan alacak bir kompozisyon, derinlik bulamıyorum. Carlos Benaim’ in muhtemelen yapmayı hedeflemediği bir konsept üzerinden Dawn beni fazlaca yakalamış, hatta serideki en beğendiğim üye olmuş olsa da; Beymen’ de falan denk gelinmediği sürece Dawn’ ı denemeyi kimseye önermiyorum. Özellikle de bu dolar kurunda.
Frederic Malle The Night
Yine yağlı muazzam bir ud, çeşitli tatlı baharatlarlar. Baharatlar arasından sızan tatlıca, hafif vanilik, sıcak muazzam bir gül. Ud kaynaklı deri izleri Dawn’ da olduğu gibi burada da mevcut, fakat The Night oldukça parlak, yüksek kontrastlı bir yapıda. Dawn’ ın birkaç ses ileri transpoze edilmiş hali de denilebilir. Kurumada ise oldukça parlak, kristalize, çok boyutlu bir amber akoru oluşuyor. Bu amber vanilik gül tatlılığında, biraz da animal ve hafif dumansı. Fazlaca anılan PoaL iskeleti de hemen burada yer alıyor. Üzerine anlatacak pek bir şey bulamasam da oldukça derinlikli ve keyifli olduğunu söyleyebilirim The Night’ ın.
The Night ne kadar köşesiz, detaylı, muazzam bir harmana sahip olsa da onu; zaten niş olan birkaç ana akım oluşumu, daha iyi içerik ile daha niş olarak sunup, kimden ne koparsak projesi olmaktan ileri götüremiyorum. Ne at nalı Oudh Infini kadar karakterli, ne de öykündüğü toprakların çocuğu Ajmal Mukhallat Shams kadar atmosferik. Ensar No: 1’ den falan bahsetmeyeceğim bile, ki zaten mevcut fiyatlandırması ve ortaya çıkan şey itibari ile öyle bir konumda ki The Night, bulunduğu segmentte sadece serisindeki diğer üyeler var. Arada bir koklamak için gerçekten güzel bir koku The Night, 3-5 ml bir dekant bence yeterli olacaktır, ama illa kullanacağım da derseniz bence 2-3 şişe PoaL ya da Rose d Arabie falan alabilirsiniz. Hatta 20 şişe Mukhallat Shams yanına birkaç ml misk alıp çılgın denemeler de yapabilirsiniz. Neyse fazla uzatmadan UzayExclusive’ e gelen şu teklif ile noktalıyorum yazımı: