Aynı durum Twitter'da da söz konusu. Takıldıkları iki tane nokta var. Birincisi yaz tatili. Ne yapsın öğretmenler, yazın içinde öğrenci olmayan boş binalarda beklesinler mi? İkincisi ek ders. Sanıyorlar ki herkes tam ek ders alabiliyor. Bir arkadaşım Çarşamba'da öğretmen. Sadece 20 saat dersi var. İstese de başka ders yok. Alacağı ek ders ücreti 2500 lira civarı. Başka bir arkadaşım ders saatini tamamlamak için okul okul geziyor. Kaldı ki Amerikan filmlerinde gördüğümüz öğrenci tablosu artık birçok okulda mevcut. İstanbul'da çalışan bir arkadaşım öğrencilerinin içinde bulundukları halleri üzülerek anlatıyor. Tek mutlu oldukları an diyor, son derste telefonlarını aldıkları an... Eskiden bir reklam filmi vardı, ağzı olan konuşuyor diye. Maalesef böyle. İnsanlar daha doğru düşünüp tartışmayı bilmeden sadece konuşuyorlar. Öğretmenlerin yaşam standartları ve maaşlarının konuşulduğu bir tartışma iki tweet sonra bambaşka bir mecraya kayıyor. Eğitimin kalitesi! Eğitimin kalitesi onlarca farklı sebebe bağlı, çok ciddi bir sorun. Ama başka bir konu.
Bunlar insanı yoran sözler, tavırlar. Türkiye'de insanların başka insanları beğenmemesinin temelinde bir ezilmişlik duygusu yatıyor. Hastalar doktorları beğenmezken, ustalar mühendisleri beğenmezken, kimse kimseyi beğenmezken hep bu duygu var altta. Biz hayat üniversitesini bitirdik aslanım. Son yıllarda servet düşmanlığı da, eğitimli düşmanlığı da bu eziklik duygusuyla artıyor.
Çok takılmayalım. İşimizi işi yapalım. Duyma geç, görme geç demişler. Allah işini iyi yapan öğretmenleri, mühendisleri, doktorları, memurları ve sair, iyilerle muhatap kılsın. Hiçbir şeyden memnun olmayanlar kendi aralarında takılsınlar.