Didem Madak öldü ama Ali Lidar yaşıyor ve yarın imza günü var onu ne kadar sevdiğimi söylemeye gideceğim yanına ölmez de sağ kalırsam, ona sarılıp teşekkür edeceğim acılarımızı kelimelere dökebildiği, bizi bize anlatabildiği için;
Manik depresif bir hal, bir uçta umutsuz bir aşk ve tutku; diğer uçta da iflah olmaz bir öfke ve kızgınlık olan dar bir koridorda bir ileri bir geri götürüp getirdi beni....Öfkem ve acım o kadar büyüktü ki bütün dünyanın bana acımasını istiyordum. Herkes bilmeliydi, vah vah demeliydi herkes, ilgi ve alaka göstermeleri gerekiyordu. Tek başına üstesinden gelemeyecektim bunun. Bundan daha büyük bir acı olamazdı sanki herkes bunu anlamalıydı, hiç kimseye bir şey anlatmama gerek kalmamalıydı. Herkes işini gücünü bırakıp benimle acı çekmeliydi. Ben hayatımın anlamını kaybetmiştim, onlar benim yanımda olup hiç konuşmadan beni anlamalıydı, beraber ağlamalıydık, beraber hüzünlü şarkılar söyleyip, beraber sarhoş olup, beraber öfke krizleri geçirip beraber... O kadar çaresiz ve zavallı hissediyordum ki kendimi, yüzüme "neler yaşadığını anlıyorum ve senin için üzülüyorum" der gibi bakan herhangi biri bile kanayan ruhumu biraz teskin edebilecekti. Olmadı.
Belki ben onlara nasıl ihtiyaç duyduğumu hissettiremedim belki de onların çok işi vardı. Durup böyle saçma sapan hezeyanlarla ilgilenemeyecek kadar meşguldüler. Sonunda onlar da öfkemden nasiplerini almaya başladılar. Beni terk ettiği için ondan, beni anlamadıkları için onlardan ve elimden hiçbir şey gelmediği için kendimden nefret etmeye başladım. Hatta bir ara bölündükçe çoğalan bu öfkenin içimdeki aşkı bile alt ettiğini düşündüğüm oldu. Ama tüm bunların zavallı birer savunma mekanizması semptomu olduğunu o kadar iyi biliyordu ki bir yanım, içten içe beni yiyip bitiren sızı tek bir gün bile azalmadı.
O kadar üzgündüm ki, hayatla işimin bittiğini düşünmeye başlamıştım artık. Yaşıyor olmak için yaşamanın manası yoktu sanki. Ve tuhaf şeyler düşünürken yakalamaya başladım kendimi sık sık. Hızlı trenin önüne fırlamak, tabanca ya da gaz, yüksek binalardan atlamak, çalışan bir otomobille birlikte kendimi garaja kilitlemek, yarısı boşalmış rakı şişesine iki kutu xanax boşaltıp yavaş yavaş çözülmesini bekledikten sonra tek yudumda kafama dikmek, odamın kapısına ve camına çok sayıda asma kilit taktıktan sonra anahtarları kapının altından dışarı atıp odadaki bütün kitapları ateşe vermek.. Ama o kadar korkaktım ki tüm bunlar birer fantezi olmaktan öteye geçemedi..
Şimdi daha sakinim. Ve daha az öfkeli. Hala üzgün ve çaresizim evet ama biliyorum ki içimdeki sevgiyi öldürmeye hiçbir duygunun gücü yetmeyecek. Artık başka hiçbir şey umurumda değil.
Tek bir şeyden eminim. Ona şu an çok ihtiyacım var. Daha önce hiç olmadığı kadar.