- Katılım
- 10 Ağu 2024
- Mesajlar
- 684
Parfüm dünyasına, çoğu kişi gibi, designer parfümlerle adım attım. Zamanla daha fazla koku denedikçe, niş parfümlere yönelme isteği doğdu. Ancak bu deneyim beni niş parfüm kavramının ne kadar abartıldığını fark etmeye yöneltti. Niş parfümler, yalnızca daha pahalıya satılan kokular mıydı, yoksa işin içinde daha derin bir anlam mı yatıyordu?
Bana göre, niş markalar sadece parfüm üretimine odaklanan, bu işi bir sanat formu olarak gören ve genel beğeninin ötesine geçmeye çalışan markalardır. Örneğin, denediğim en klas işlerden biri olan Creed-Aventus gerçekten bir şey anlatmaya çalışan, özgün bir duruşu ve kendine has bir asaleti olan bir koku. Bu tür parfümler, niş kavramını hakkıyla temsil ediyor.
Ancak tam tersine, Parfums de Marly - Althair gibi parfümler, daha çok genel beğeniye hitap eden eserlerdir. Bu parfümü yaratırken Parfums de Marly'nin aklında sanatsal bir hedef mi vardı, yoksa yalnızca geniş kitlelere hitap eden bir koku tasarlamak mı? İşte bu sorular, niş parfüm dünyasında sıkça karşılaştığımız bir ikilemi ortaya koyuyor.
Peki, markaların genel beğeniye yönelik parfümler üretmesine kızmak doğru mu? Sonuçta, her markanın amacı daha fazla satış yaparak kazanç elde etmek değil mi? Eğer hedef daha fazla gelir elde etmekse, geniş kitlelerce sevilen parfümler yaratmak, markaların en doğal hakkı değil mi?
Bu noktada, tamamen beklenti meselesi devreye giriyor. Hem niş markalar hem de designer markalar, sonuçta birer ticari işletme ve kâr amacı güdüyorlar. Biz kullanıcılar ise niş markalara fazladan bir anlam yüklüyoruz, ki bu noktada belki de yanlış yapıyoruz.
Evet, bazı parfümler gerçekten kitleleri etkilemenin ötesine geçiyor; belli bir grubu hedef alarak sanat eseri niteliğinde kokular yaratıyorlar. Ancak "sanatsal parfüm" üretme işini sadece niş markalara yüklemek doğru bir yaklaşım değil. Örneğin, Dior’un efsanevi parfümörü Francis Demachy, Dior - Homme Parfum'u yaratırken muhtemelen satış kaygısıyla hareket etmedi. Ancak Dior - Sauvage EDP tasarlanırken, büyük olasılıkla tek hedef geniş kitlelere hitap eden, yüksek satış potansiyeli olan bir koku yaratmaktı.
Xerjoff markasına baktığımızda da bu ayrımı görebiliriz. Alexandria II, satış kaygısı taşımayan, kendine has bir hikayesi olan bir parfümken; aynı markanın Naxos parfümü, bana göre, daha genel beğeniye hitap eden bir iş. Sonuç olarak, parfüm meraklıları olarak hepimizin ortak arzusu, özel ve özgün parfümler bulmak. Ancak sevdiğimiz markalardan genel beğeniye yönelik işler görünce hayal kırıklığına uğrayabiliyoruz. Yine de, bu "sanatsal parfüm" arayışımızı yalnızca niş markalardan beklemek doğru değil.
Parfüm dünyası geniş ve çeşitli; bazen en özel kokular, en beklenmedik yerlerde karşımıza çıkabilir.

Bana göre, niş markalar sadece parfüm üretimine odaklanan, bu işi bir sanat formu olarak gören ve genel beğeninin ötesine geçmeye çalışan markalardır. Örneğin, denediğim en klas işlerden biri olan Creed-Aventus gerçekten bir şey anlatmaya çalışan, özgün bir duruşu ve kendine has bir asaleti olan bir koku. Bu tür parfümler, niş kavramını hakkıyla temsil ediyor.
Ancak tam tersine, Parfums de Marly - Althair gibi parfümler, daha çok genel beğeniye hitap eden eserlerdir. Bu parfümü yaratırken Parfums de Marly'nin aklında sanatsal bir hedef mi vardı, yoksa yalnızca geniş kitlelere hitap eden bir koku tasarlamak mı? İşte bu sorular, niş parfüm dünyasında sıkça karşılaştığımız bir ikilemi ortaya koyuyor.
Peki, markaların genel beğeniye yönelik parfümler üretmesine kızmak doğru mu? Sonuçta, her markanın amacı daha fazla satış yaparak kazanç elde etmek değil mi? Eğer hedef daha fazla gelir elde etmekse, geniş kitlelerce sevilen parfümler yaratmak, markaların en doğal hakkı değil mi?
Bu noktada, tamamen beklenti meselesi devreye giriyor. Hem niş markalar hem de designer markalar, sonuçta birer ticari işletme ve kâr amacı güdüyorlar. Biz kullanıcılar ise niş markalara fazladan bir anlam yüklüyoruz, ki bu noktada belki de yanlış yapıyoruz.
Evet, bazı parfümler gerçekten kitleleri etkilemenin ötesine geçiyor; belli bir grubu hedef alarak sanat eseri niteliğinde kokular yaratıyorlar. Ancak "sanatsal parfüm" üretme işini sadece niş markalara yüklemek doğru bir yaklaşım değil. Örneğin, Dior’un efsanevi parfümörü Francis Demachy, Dior - Homme Parfum'u yaratırken muhtemelen satış kaygısıyla hareket etmedi. Ancak Dior - Sauvage EDP tasarlanırken, büyük olasılıkla tek hedef geniş kitlelere hitap eden, yüksek satış potansiyeli olan bir koku yaratmaktı.
Xerjoff markasına baktığımızda da bu ayrımı görebiliriz. Alexandria II, satış kaygısı taşımayan, kendine has bir hikayesi olan bir parfümken; aynı markanın Naxos parfümü, bana göre, daha genel beğeniye hitap eden bir iş. Sonuç olarak, parfüm meraklıları olarak hepimizin ortak arzusu, özel ve özgün parfümler bulmak. Ancak sevdiğimiz markalardan genel beğeniye yönelik işler görünce hayal kırıklığına uğrayabiliyoruz. Yine de, bu "sanatsal parfüm" arayışımızı yalnızca niş markalardan beklemek doğru değil.
Parfüm dünyası geniş ve çeşitli; bazen en özel kokular, en beklenmedik yerlerde karşımıza çıkabilir.

Son düzenleme: