KOKU DEYİP GEÇMEYİN

  • Konbuyu başlatan Ömer Şimşek
  • Başlangıç tarihi
Ö

Ömer Şimşek

Misafir
Parfüm hakkında her şey
Parfümün kalıcılığı, kokusu, yapısı, hammaddeleri, herkeste farklı algılanması… gibi parfümler hakkında bilmeniz gereken her şey için Seluz Kimya`da görev yapan ünlü parfümör Waclaw Herzog ile konuştuk.


Parfüm her kadının hayatında önemli bir yer kaplar. Dışarı çıkarken neredeyse asla vazgeçmeyeceğimiz güzellik unsurlarından biri olan parfümümüz hakkında hepimizin soruları vardır. Nasıl seçmeliyiz? Nelere dikkat etmeliyiz? Nasıl daha kalıcı bir parfüm elde edebiliriz? ve daha fazlası…

waclaw-Herzog-3.jpg
Bu ve bunun gibi birçok sorunun cevabını almak için işin uzmanı ile bir araya geldik. Seluz Kimya’da görev yapan ünlü parfümör Waclaw Herzog ile buluşarak parfümler hakkında bilmemiz gereken her şeyi öğrendik.

Öncelikle ilk duyuşta parfümör kimdir, ne iş yapar diyenleri duyar gibiyiz. Parfümörlük dünyada sadece 700 kişinin sahip olduğu oldukça önemli bir ünvan. Bu uzman burunlar, kokusu olan her hangi bir ürün, örneğin bir ruj ya da deterjan için yaklaşık 1500 esans çeşidi arasından bir koku oluşturuyorlar. Bir parfümü oluşturmak ise tam bir sanat…O kadar hammadde arasından doğru kombinasyonlarla oluşturulan parfümlerin her biri birer sanat eseri. İşte bu 700 kişiden biri olan Waclaw Herzog’a parfümlerle ilgili bilmek istediğimiz her şeyi sorduk. En ilginç cevaplardan biri ise bir parfümün her tende neden farklı olduğu idi. Kalıcılık konusu ise tabiî ki en önem verdiklerimizdendi.

HAMMADDELER

Parfümleri oluşturan hammaddeler arasında natürel ve sentetik olanlar var. Bu natüreller arasında citrus ailesinden bergamut, portakal, limon ve mandalina gibi çok geniş bir yelpaze var. Citrus ailesi genellikle hafiftir ve tazelik hissi verir. Diğer taraftan odunsu (woody) notları içerenler paçulya, sedir ağıcı, vanilya ve tonka gibi materyaller de dikkat çeker. Bir de floral (çiçeksi) notalar var ki işte bunlar biraz daha pahalı olan hammaddeler Çünkü kaliteli bir hammadde elde etmek için ciddi bir emek harcanıyor. Gül ve yasemin gibi çiçeksi materyaller özenle ve elle tek tek toplanmalı ve çok hassas işlenmelidir. Yaklaşın 1 ton çiçekten sadece ve sadece 100 gr hammadde elde edilebildiği için de diğerlerine oranla pahalıdır.

NOTALAR

Hep bahsedilen bu notaların anlamları ise parfüm seçerken bizim için önemli olması gereken bir detay. Herzog’un belirttiği gibi parfüm kokusu bir piramit olarak tanımlanıyor. İlk sıktığınızda 15 dakikalık süreçte aldığınız koku üst notadır. Bir iki saat içinde devreye giren koku orta nota yani parfümün kalbidir. Dip nota denilen ise pek koklanmaz. Aslında en pahalı kısımdır. Bir his ve doğallık hissettirir, parfümün kalıcılığını sağlar. İşte bu sebeple parfüm almaya gittiğinizde bu konuda çok dikkatli olunmalıdır. İlk sıktığınız anda aldığınız koku ile karar vermemelisiniz.

NEDEN BİR PARFÜM HERKESTE FARKLI KOKAR?

Ünlü parfümer kokuyu sıktıktan sonra 1-2 saat gezip öyle karar vermenizi öneriyor. Çünkü arkadaşınızda aynı parfümü koklamış bile olsanız, aynı parfüm sizde aynı etkiyi bırakmayacaktır. Bunun sebebi ise cildin florasıdır. Diğer bir değişle cildinizdeki yararlı bakterilerdir. Uygulanan parfümler cildimizdeki bu yararlı bakteriler tarafından yenilmektedir. Bakteriler canlı birer organizma olduğu için de dışkılamaktadırlar, bu sebeple herkeste alınan koku farklılık göstermektedir. Bu bakterileri de cildin asiditesi, yaşam şekli, beslenme düzeni gibi birçok şey etkilemektedir. "Bu sebeple cilt rengine göre bir genelleme yapmak doğru değildir," diyor Herzog inatla ağzından hangi tip kadına hangi parfümün yakışıcağı lafını almaya çalışsak da. Ünlü parfümer kesinlikle bu genellemeye karşı. Herkesin almak istediği parfümü önce denemesi gerektiğini ve bir iki saat beklemeden karar vermemesi gerektiğini söylüyor. Çünkü arkadaşınızın da kumral olması sizde de aynı parfümün aynı kokuyu yaratacağı anlamına gelmediğini özellikle belirtiyor.

KALICILIK İÇİN YAPILMASI GEREKENLER

Parfümde kalıcılığa geldiğimizde ise önemli noktalara değiniyor Herzog. Öncelikle tekstilin iyi bir tutucu olduğunu söylüyor. Yani parfümü kıyafetlerinize sıkmak ciddi anlamda kalıcılığı arttıracaktır. Aynı şekilde saçları da kullanmak doğru bir seçim olacaktır. Ama anında bir etki isteyenlerin vazgeçmemesi gereken yerler ise ‘pulse points’ler olmalı. Yani damarların cilde en yakın oldukları yerler. Bilek içleri ve kulak arkası bölgeleri bunun için ideal yerler. Damarların cilde yakın olduğu yerler daha sıcak olduğu için kokuyu daha iyi iletecektir.

Parfümler ne kadar kaliteli de olsa gün içinde yenilemeleri şart. Bu durumda havanın sıcaklığı ve nemi de büyük önem taşıyor. Nem olmayan ortamlarda yayılım az olacağı için parfüm 2 saatte bir yenilenebilir. Ama daha nemli ortamlarda parfümün yayılımı daha iyi olacaktır. Aynı zamanda burada hammaddeler de etki göstermekte. Ürünün koku yönü kalıcılığa da etki eder. Woody ve baharatlı kokular her zaman daha kalıcıdır, bu sebeple 3-4 saat boyunca idare edebilirler. Fakat citrus, marine(su) ve meyveliler daha hafif kokulardır. Bu sebeple iyi bir etki yaratmak için 1-2 saatte bir yenilemek gerekebilir. Bu alanda mevsimin önemi de göz ardı edilmemelidir. Yazın daha çabuk buharlaşan parfümler kışın kalıcılığını daha iyi koruyacaktır.
 
H

Herobabyfb

Misafir
Gün içinde yediklerimiz belki biz farkında değiliz ama tenimize sirayet ediyor. özelllikle de baharat içeren yiyeceklerde daha net anlaşılıyor. Denemedim ama kebap ağırlı beslenen bir kişiyle salata vb. bitkisel ağırlıklı beslenen kişinin kullandığı aynı koku farklı hallere bürünerek farklı bir hissiyat oluşturacaktır diye düşünüyorum. Gerçekten faydalı bilgiler @Ömer Şimşek abi teşekkür ediyorum ;)
 
Moderatör tarafında düzenlendi:
Ö

Ömer Şimşek

Misafir
Gün içinde yediklerimiz belki biz farkında değiliz ama tenimize sirayet ediyor. özelllikle de baharat içeren yiyeceklerde daha net anlaşılıyor. Denemedim ama kebap ağırlı beslenen bir kişiyle salata vb. bitkisel ağırlıklı beslenen aynı kişinin kullandığı aynı koku farklı hallere bürünerek farklı bir hissiyat oluşturacaktır diye düşünüyorum. Gerçekten faydalı bilgiler @Ömer Şimşek abi teşekkür ediyorum ;)
Kayseride askerlik yaparken
Çarşı izinlerimde pastırma sucuk ve mantı yemeğe özen gösterirdim
Pastırmanın insan teninde ve terindeki koku değişimi hızlı ve etkili
Beslenmeye göre koku zevklerinin farklılık göstermesi cok doğru bir gercek

Türkiye harıtasında bölgesel yemek tüketimi ve satılan parfüm türleri araştırılabilir
 
Ö

Ömer Şimşek

Misafir
Dünyaca ünlü parfümörler dekorasyona göre ev kokusu öneriyor!

Klasik dekore edilen evlerde ”spicy” yani baharatlı, daha modern ve minimal tasarımlarda portakal, bergamut gibi citrus ailesinden bir koku tercih etmek gerekiyor

MTA3MDI3Nj-dunyaca-unlu-parfumorler-dekorasyona-gore-ev-kokusu-oneriyor.jpg



Koku içeren parfüm, şampuan, oda spreyi gibi yüzlerce ürünü sadece koklayarak, içinde binlerce ham maddeden hangileri olduğunu belirleyebilen parfümörlük mesleğine dünyada sadece birkaç yüz kişi sahip. Bu kişiler arasından dünyaca ünlü markalar için çalışanların sayısı ise çok daha az. Yani milyon dolarlık burunlar bir elin parmaklarını geçmiyor.

Burbery’s, Versace, Cartier, Givenchy, Chopard gibi birçok ünlü marka için parfüm dizayn eden ve şu an Seluz Kimya’da görev yapan ünlü Parfümör Mark Buxton geçtiğimiz günlerde “Koku”nun günlük hayatımızdaki rolü ile ilgili önemli tüyolar verdi. Tasarladığı parfümlerle dünyadaki koku tendlerini belirleyen isimlerden biri olan Mark Buxton, “Koku deyince akla ilk olarak parfüm geliyor, ancak evinizin de bir kişiliği var, nasıl ki dekorasyon bu kişiliği yansıtıyorsa, evinizin kokusu da bu tasarımın bir parçası” diyor




Özgün, kendine ait kimliği olan bir eve sahip olmak bazen bir servete mal olabiliyor. Sehpanın üzerindeki küçücük bir biblodan, duvardaki tablolara kadar evimizi süsleyen her obje büyük bir özenle seçiliyor. Ancak Seluz Kimya parfümörlerinden Mark Buxton’a göre tüm bu süreçte çok önemli bir detay göz ardı ediliyor;

Evinizin kokusu…

Buxton, ev kokularının da dekorasyonun bir parçası olması gerektiğini, aksi takdirde evimizde yaratmaya çalıştığımız kişiliğin eksik kalacağını vurguluyor. İşte ünlü parfümörden dekorasyon tercihine göre koku önerileri; “Klasik bir evde mutlaka baharatlı ve woody (odunsu) kokular tercih edilmeli, çünkü baharatlı kokular dekorasyondaki otantik tasarımları tamamlar ve bütünlük sağlar. Evinizde tercihiniz Retro tarzı ise o zaman oryantal ya da egzotik kokuları seçmelisiniz ki tıpkı mobilyalarınız gibi evinizin kokusu da sizi o yıllara geri götürsün. Daha modern ve minimalist evlerde portakal, bergamut gibi citrus ailesinden bir tercih doğru olacaktır. Muhteşem kokulu bu meyveler evin modern tarzıyla bütünleşecek ve dekorasyonla uyumlu bir enerji yaratacaktır. Son olarak evinizde country tarzı bir dekorasyon tercih ettiyseniz “Chypre Ailesi” olarak bilinen ve paçuli, lavanta gibi ayırt edilebilen ham maddeleri içeren kokular orta çağ ile bütünleşen bu tarihçeye uyum sağlayacaktır.”
 
Ö

Ömer Şimşek

Misafir
1. En sık yapılan hatalardan biri: Parfümleri banyoda muhafaza etmek
Sıcaklık, ışık ve nemden etkilenen parfümlerin kalıcılığı azalır. Bu nedenle onları banyoda değil odanızda, güneş ışığı almayacak bir yerde saklamalısınız.

2.
Daha kalıcı bir koku ister misiniz?
Parfüm sıkacağınız bölgeye çok az miktarda vazelin uygulamak, kalıcılığı artıracaktır.

3. Vücut nemlendiricinizle birlikte uygulamak da bir başka seçenek elbette!
Daha kalıcı bir sonuç için nemlendiricinizi uyguladıktan hemen sonra parfümü vücudunuza sıkabilirsiniz. Bunun alternatifi olarak uygulayabileceğiniz yöntem ise, nemlendiriciyi avucunuza alıp parfümle karıştırmak ve ardından uygulamak. İki yöntemde de nemlendiricinin emilimi gerçekleşirken, parfümün de kalıcılığı artacaktır. Ancak uygulayacağınız nemlendiricinin ekstra esasnslı olmamasına dikkat etmelisiniz.

4. Kalıcılık vadeden bir başka yöntem ise parfümü duştan çıktıktan sonra uygulamak
Böylece parfüm nemle birlikte vücudunuza hapsolcak, aynı zamanda kıyafet ve aksesuarlarınızda iz kalmasının da önüne geçmiş olacaksınız.

5. Pek çoğumuzun parfümü sıktıktan sonra yaptığı bu hareket ise en büyük yanlışlar arasında gösteriliyor.
s-9882b280dc09f24d7895f76619894ee048203040.webp

Bu hareket parfümün üst notalarının belirmeden kaybolmasına neden oluyor.

6. Vücudunuzun diğer bölgelere göre daha sıcak olan yerleri, parfümü uygulamak için en doğru noktalar!
s-b65e223652f320e0dca7e5ebb712f67e0b76ae6c.webp

Gün boyu kalıcılık için görseldeki bölgelerden (elbette ki hepsine aynı anda değil), seçtiğiniz bir ya da ikisine parfümü uygulayabilirsiniz. Bu bölgeler vücut sıcaklığınızla birlikte parfümün yayılmasını hızlandıracaktır.


7. Daha hafif bir koku isteyenler ise, "Parfüm Yağmuru Yöntemi"ni denemeliler.
Aldığınız ancak sonrasında fazla ağır gelen kokular için de kullanabileceğiniz bu yöntemi uygulaması oldukça basit: Parfümü kendinize değil, önünüze ve havaya doğru sıkın. Ardından da altından geçin :)

8. Her salındığınızda misler gibi kokmak ister misiniz? O halde parfümü saçlarınıza uygulayın!
Özellikle uzun saçlı kadınların veya erkeklerin kolaylıkla uygulayabileceği bu yöntemin uygulanış şekli çok önemli. Parfümü doğrudan saçlarınıza uygularsanız, içindeki kimyasallar nedeniyle saçlarınızda kuruma olabilir. Onun yerine, saç fırçanıza parfümü sıkın ve saçlarınızı tarayın.

9. Saçlarınızın kokmasını istiyor, ama parfümden zarar görmesini istemiyorsanız, parfüm kokunuzu bastırmayacak hafif bir "Saç Parfümü" kullanabilirsiniz.

10. Bitmek üzere olan parfümünüzü vücut nemlendiricinizin içine dökün.


11. Doğru kokuyu, yanlış şekilde aramayın!

Parfümü yine vücut sıcaklığınızın görece daha fazla olduğu bileklerinize sıkın. Öncesinde başka parfüm sıkmamış olduğunuzdan da emin olun. Kokunun her katmanını tam olarak anlayabilmek için, sıktığınız parfüm tamamen kuruduğunda koklamalısınız.

12. Notaları karıştır, sadece sana özel bir koku yarat!
En fazla iki parfümü karıştırarak kendine has bir koku yaratabilirsin.

13. Kıyafetleriniz giyilmeyi beklerken bile mis koksun!
Rafa serdiğiniz kağıtların üzerine sıkacağınız parfüm, hem dolabınızı hem kıyafetlerinizi güzel kokutacaktır.

Bonus: Bütün bunları unutun ve Coco Chanel'in sözlerine kulak verin!
"Parfümünüzü öpülmek istediğiniz yere sürün!"









 
Ö

Ömer Şimşek

Misafir
Hafızalara Kazınan Kokularıyla Eskiden Her Eve Mutlaka Girmiş 15 Nostaljik Parfüm

Özellikle 80'li yıllarda doğanlar bilirler; eskiden şimdi olduğu gibi çok fazla parfüm çeşiti yoktu memlekette. Çok değişik bir şeyler aranıyorsa yurt dışına giden birilerine sipariş verilirdi. Aşağıdaki parfümlerden en az birini ya babanız ya anneniz ya da ilk aşkınız kullanmış olabilir. Eğer siz de kullandıysanız nostalji serimize hoş geldiniz...

tercih edilen kokularından biriydi.

altın gününe gittiyseniz bu kokuyu duymamış olmanız imkansız. Çünkü o dönem 10 kadından 8'i bu parfümü kullanıyordu. Açıkçası biraz ağır bir parfümdür ama beğeniliyordu.

siyah beyaz reklamı, parfümün piyasaya çıktığı dönem epey bir konuşulmuştu.

12. Verdure

s-3cc99eb3d0efa6646fe34dc3300dec5889b28b35.webp

Tam bir orta halli ve herkesin alabileceği Verdure'nin bir sürü farklı çeşidi vardı. Genel olarak en çok bu yeşil olanı kullanılıyordu. Reklamını da hatırlatayım: "Karar ver, Verdure'ni seç öyle gel"

13. Dunlop

s-21404c25e4112367ab2ec52d2a8c2b5fb9cce420.webp

Şu ana kadar saydığımız parfümlerden belki de daha pahalıdır Dunlop o dönem. Sonra bir sürü taklidi çıktı. Kokusu tam olarak sportif, kıpır kıpır bir şeydi.

14. Amadeus

s-6fa6184b6eb65026e796cc48df1532aaf0b64176.webp

90'ların bir klasik kokusu da Amadeus. Yumuşak ama güçlü bir kokusu olan bu parfüm daha sonra yeniden üretildi. Şu an ne durumda hiç bir fikrim yok.

15. Anais Anais

s-e7b896a53adedbd00f0845a5f8ce6a5b632f74c5.webp

Bu parfüm için çeyiz parfümü desem yalan olmaz. Çünkü çok çok önemli bir düğün, bir özel gün olmadıkça çeyizin içine konacak kadar değerliydi. Biraz da pahalıydı hatta.
 
Ö

Ömer Şimşek

Misafir
O bir burun
Fransa’da iki yıldır master diploma programıyla burnunu ileri derecede eğiten Fulya Yahya: "Gördüm ki parfümler ahım şahım bir şey değil. Çok kutsallaştırılan bir şey gibi gösteriliyor." Fransız Parfümörler Derneği’nin üyesi Yahya "burun" olma eğitimini anlattı.

55eaab46f018fbb8f88f2458.jpg


Parfümün merkezi Fransa’da ünlü kozmetik firması Guerlain’in kurduğu ISIPCA kozmetik ve parfüm okulu önümüzdeki yıl üçüncü Türk mezununu verecek. Fulya Yahya (24) bu ünlü okulda iki yıllık master diploma programı European Fragrance and Cosmetic Master-EFCM’de "burun" olmak üzere eğitim görüyor. Burunlar, bir parfümü koklayarak içindeki maddeleri ayırt edebiliyor, parfümü sınıflandırıyor, modifiye edebiliyor ya da yeni bir parfüm yaratabiliyor.

Türkiye parfümleriyle tanınan bir ülke değil ama yurtdışında bu alanda eğitim gören Türkler var. Fulya Yahya, Fransız kozmetik üretiminin kalbi Versailles’da, ISIPCA’da okuyor. Daha önce aynı okuldan mezun iki Türk de kozmetik sektöründe çalışıyor.

Fransa’da Guerlain’in 1970’te kurup sonra da devlete devrettiği ISIPCA bu alanda dünyanın en prestijli okullarından. Okulda parfüm tarihi, hammaddelerin tanınması, sentetikler, doğallar, koku aileleri, laboratuvar çalışmaları, hammaddelerin uygulanması, çiçeklerin sentetik olarak yapılıp bir parfümün içinde kullanımı, son dönem satışa çıkan parfümler gibi dersler var. İkinci yıl işletme ve finans gibi derslerle, sadece parfümün yaratılması değil, pazarlanması öğretiliyor. Okul burun olmak için gereken bütün temel bilgileri veriyor ama gerçek bir "burun" olabilmek için eğitim yetmiyor, bu alanda profesyonel olarak çalışmak ve 4000’e yakın kokuyu hafızaya alabilmek gerekiyor.

Fulya Yahya’nın parfüme duyduğu merak bir soruyla başlamış. Aslında zaman zaman hepimizin aklına gelen bir soru bu: "Niye parfümlere bu kadar para veriyoruz?" Okula girdikten sonra parfümle ilgili düşüncesi değişmiş: "Aslında ahım şahım bir şey olmadığını da gördüm. Çok kutsallaştırılan bir şey gibi gösteriliyor."

Peki nasıl "burun" olunuyor? Bunun için en önemli basamak, hammaddeleri tanımlayıp kelimelere dökmek. Yani insanın önce beyninde bir koku sözlüğü oluşturması gerekiyor: "Birisi kokuyu ’babaannemin evindeki bir odanın kokusu’, bir başkası ’köyümdeki çayırların kokusu’ diye tanımlayabilir. Ama bu kokuyu başkasına anlatabilmek için ortak bir sözlüğü kullanmanız gerekiyor. Mesela ’tatlı bir koku’ diyoruz. Ama parfümörler bunu kullanmaz. Tatlı koku yerine çiçeksi veya meyvemsi gibi tanımlar kullanmamız gerekiyor. Kuru, balsamsı, odunsu, keskin, topraksı gibi sıfatlar kullanılıyor."

Burunların olabildiğince kokudan uzak kalması gerekiyor ama bu parfüm, duş jeli veya kolonya gibi esanslı ürün hiç kullanmayacakları anlamına gelmiyor. Sadece laboratuvar ortamına girmeden parfüm sıkmamış olmaları yeterli: "Laboratuvara girdiğimizde bütün gün kalıyoruz. İlk dönemlerde baş ağrısı çektiğim çok oldu. Bir de burnunuz çok hassaslaşıyor, sonra şehirlerin de kokusunu almaya başladım. Mesela Bursa’nın metalik koktuğunu fark ettim." En önemlisi, insanın burnuna hammadeleri sürekli hatırlatması. Bu nedenle Fulya Yahya, yaz tatiline gelirken bile koku setini yanında getirmiş (solda elinde). "Elimizde 200, sektörde ise bunun en az 10 katı parfüm hammaddesi ve örneği var" diyor.

BURUNLAR SİGARA İÇER Mİ?

Dernekte yeni bir araştırmanın sonuçları konuşuluyor. Araştırmada sigara içenlerin kokuyu daha uzun süre burunlarında tutabildikleri saptanmış. Yani sigara içen bir burunun kokladığı kokuyu tanımlama süresi uzuyor. Ama şu da var, sigara içerken tanımladığınız bir kokuyu sigarayı bıraktıktan sonra çok farklı tanımlarsınız. O yüzden bir hocamız bu mesleğe başlarken sigara içiyorsanız devam edin, içmiyorsanız da hiç başlamayın diyor. Yani sigaraya başlamak veya bırakmak beyninizdeki tüm arşivi siliyor.

7 KOKU AİLESİ VAR

’Cype’ adı verilen ailenin adı Kıbrıs’tan geliyor. 1900’lerden sonra sanayileşmeyle birlikte Fransızların Kıbrıs’tan Avrupa’ya bitki getirmesiyle ortaya çıkan bu koku ailesi, biraz eski, ’babaanne kokuları’ gibi tanımlanabilecek kokular.

Sitrus ailesinde narenciye grubu kokular var.

Fugere denilen koku ailesi kumarin ve tarçınsı kokuları barındırıyor.

Amber en eski aile. "Parfüm" adıyla tanımlanan ilk ürün Mısır’da yapılan, amber ve safran içeren Kifi adlı bir esans. Buna Oryantal aile de deniyor.

Ağaçsı kokular odun kokularını barındırıyor.

Deri ailesi neredeyse bitmek üzere, altında sadece birkaç koku var.

Çiçeksi kokuların altında onlarca koku var. Klasik çiçekler, yeşil çicekler, çiçeksi buket, çiçeksi aldehit, çiçeksi meyvemsi, çiçeksi ağaçsı gibi ayrı gruplar bulunuyor.

BAHARATLI YEMEK BURNU KÖRELTİYOR

Çok keskin kokusu olan kahveyi koklayarak burnu açmak da bir başka yanlış inanç. Tam tersine, kahve aslında koku algılama reseptörlerini örtüyor. Bunun yerine su içmek öneriliyor. Baharatlı şeyler yenmesi de koku almayı çok engelleyen bir faktör.

ŞİMDİ AĞAÇSI KOKULAR MODA

Piyasadaki parfümlerin kategorilendirmesini de Fransız Parfümörler Derneği yapıyor. Onun yaptığı tanımlama dünyada da kullanılıyor. Lanse edilen yeni parfümler derneğe gönderiliyor, dernek bunları değerlendirip kategorilendiriyor. Bu sıralar ağaçsılar, özellikle çiçeksi ağaçsılar ve çiçeksi meyvemsiler moda. Zamanla tarihe karışan kokular da var: "Fransızların yıkanmadığı dönemlerde alt notalar hep hayvansı kokulardanmış, şu anda yönetmelikle hayvansı kokular yasak, hatta mantarsı kokular da alerji yaratabildikleri için yasaklandı. Daha ferah, limonsu, meyvemsi kokular tercih edilmeye başlandı."
 
Ö

Ömer Şimşek

Misafir
  1. Parfümün Tarihçesi
    Farz edelim ki ‘Kim 500 Milyon İstiyor?’ yarışmasına katıldınız ve size ‘Aşağıdaki ülkelerden hangisinde parfüm kullanılmaya en son başlanmıştır?’ diye bir soru yöneltildi. Şıklar arasında da Fransa, Mısır, Arabistan ve Macaristan. Bahse girerim ki bu şıklar içerisinde ilk eleyeceğiniz ülke Fransa olacaktır. Hatta soruyu tam tersine çevirip de ‘Parfüm ilk hangi ülkede ortaya çıkmıştır?’ diye sorarsak en çok üzerinde durduğunuz seçenek de Fransa olacaktır muhtemelen.

    Ama cevap hiç de düşündüğünüz gibi değil.

    Modern parfüm sektörünün kalbinin Avrupa’da ama özellikle de Fransa’da attığını kabul etmek gerekiyor. Fransa’yı İtalya ve İngilitere gibi dev moda markalarına sahip Avrupa ülkeleri ve Amerika takip ediyor. Günümüzde kullanılan parfümlerin dağılımı her ne kadar dünyanın Batı küresinde yoğunlaşsa da ve birbirinden zengin parfüm koleksiyonları ile bu ülkeler sahip oldukları ünü sonuna kadar hak etseler de, parfüm dünyasının tarihçesine göz attığımızda görüyoruz ki kokular aleminde tarih pek tekekkür etmiş değil. Fransa veya diğer Avrupa ülkeleri parfüm konusunda ilk veya öncü olmamak bir yana, parfüm tarihi sahnesine çıkan ülkeler listesinin oldukça arka sıralarında olduğunu bile söyleyebiliriz.

    Aslına bakarsanız, parfümün tarihini insanlığın tarihinin uzanabildiği en eski noktaya kadar taşımak mümkün. Ve aslında ilk parfümün nerede ve ne zaman ortaya çıktığını kesin olarak saptamak çok da mümkün değil. Bilinen o ki, parfüm tarihte bizim bildiğimiz haline gelmeden önce form olarak birçok değişiklik geçirmiş. Ama asıl değişiklik parfümün işlevi, kullanım ve üretim amacında karşımızda çıkıyor.



    Antik Çağın Kimyagerleri

    İnsanoğlunun tarihi ateşle başlar derler, aynı durum parfüm için de geçerli. Ateş yakmayı keşfeden insanoğlu yanan ağaçların ve reçinelerin kokusunu Tanrı’ya ithaf eder. Tanrı ile iletişim kurmak, adak adamak veya ona jest yapmak amacıyla kullanılan ve daha çok tütsü olarak nitelendirilebilecek ilk kokular her ne kadar günümüz lüks tüketim ürünü olan parfümlerimize hiç benzemese de, bugün parfüm dediğimiz her şeye adını vermiştir. Latince ‘Duman’ veye ‘Dumandan’ anlamına gelen Per fumus kelimesi bugünün milyon dolarlık bir parfüm sanayine adını vermiştir.

    Her ne kadar ilk parfümün nerede ne zaman ortaya çıktığını tespit edemesek de, kayıtlı tarihte bilinen en eski parfüme Mezoptamya’da, bundan 4000 yıl kadar öncesinde yani M.Ö. 2000’lü yıllarda rastlıyoruz. Tarihteki ilk parfümler bugünkü gibi kozmetik amaçlarla değil, daha çok dini ritüller için kullanılıyordu.
    Dini seremoniler için reçine, çamsakızı ve çeşitli otları yakan Mezopotamyalılar, parfümü cenaze törenlerinde de ölülerine rayiha vermek amacıyla kullanıyorlardı.




    Nerde Tanrı, Orada Parfüm



    Tanrılarla iletişimi neredeyse tam zamanlı bir iş gibi yürüten antik Hint toplumunda da kokulu tütsüler oldukça yaygın olarak kullanılıyordu. Hintlilerin kullandığı tütsülerden bahseden Chakara Samhita isimli geleneksel Hint Ayurvedic metnin tarihi M.Ö. 7. Yüzyıl olarak kabul edilmektedir.

    Mısırlılar da parfümü diğer çağdaşları gibi dini sebeplerle kullanılıyorlardı. Ölülerini mumyalarken mür ağacı ve çeşitli baharatların kokularından yararlanıyor, krallar veya din adamları gibi önemli kişileri sonsuz yaşama uğurlarken güzel kokmaları için gayret sarf ediyorlardı. M.Ö. 3000’li yıllarda ilk parfümlerin ortaya çıktığı Mısır’da parfüm yapımı başlangıçta sadece din adamlarının tekelindeydi. Daha sonra bu kurallar biraz esnetilmiş ve imparatorlar ile kraliçelerin de parfüm yapmasına izin verilmiştir. Ölümden sonra yaşama inanan Mısırlılar ölüm sonrası hayata inandıkları için, cennete akrabalarının ruhlarını kokularından ayrıt edeceklerine inanıyor ve bu yüzden mumyalama esnasında parfümlere özel bir önem veriyorlardı.



    Kleopatra’dan Kadınlara Ders Olacak Hareket

    Tarihteki en güzel kadınlardan biri olarak anılan Kleopatra’nın hüküm sürdüğü M.Ö. 1. Yüzyılda, koku ve esans kullanımı Mısır’da doruğa ulaşmıştı.

    Gücünü ve yetkilerini kaybetme tehlikesiyle karşı karşıya kalan Kleopatra, hükümdarlığını geri kazanmak amacı ile Roma İmparatoru Jül Sezar’ı işbirliğine çağırmış, ünlü imparatoru ikna etmek için güzelliği ile birlikte çok miktarda parfüm kullanmıştır. Jül Sezar’ın öldürülmesinin ardından Mısır’a geri dönüp kraliçe olan Kleopatra’yı ona fazlasıyla aşık Romalı devlet adamı Mark Anthony parfüm kokulu bir sandalda karşılaamıştır. Kleopatra’nın şehre girişi onunla birlikte gelen yoğun bir koku bulutu sayesinde herkes tarafından öğrenilmiş oldu.

    Kleopatra’nın varlığı Mısır’da güzelliğe ve lükse olan ilginin arttığı bir dönemin yaşanmasına sebep olmuştur.



    Batı’da Parfümün İlk Esamesi

    Parfümün Batı dünyasında ortaya çıkısı M.Ö. Yedinci Yüzyıl’a denk gelir. Her ne kadar parfümün ortaya çıkışı diye başlasak da burada kullanılması gereken doğru tabir ‘parfümün Batı’ya ulaşması’ dır çünkü parfüm Batı dünyasına Mısır kültüründen aktatılmıştır. Pers İmparatorluğu ve Mısır’ı işgal etmeyi kafasına takmış olan Büyük İskender’in seferleri sırasında parfüm ile tanışan Batı dünyası parfümü derhal ,kendi çok tanrılı inançları ile bağdaştırmışlardır. Özellikle Yunanlı kadınlar inanılmaz yoğunlukta parfüm kullanmamkta ve vucütlarının her bölgesi için farklı kokular sürünmekteydiler. Mısır’dan devraldıkları parfüm üretim tekniklerini geliştiren ve kendi formüllerini yaratmaya başlayan Yunanlılar kadar Romalılar arasında da parfüm kullanımı yaygınlaşmaya başlamıştı.

    Roma İmparatorluğu’nun erken dönemlerinde parfüm kullanımı oldukça popüler idi. Parfümü daha çok dini törenler ve cenazeler için kullanan Romalılar yeni kokular üretmekte de olduk.a becerikliydiler. Fakat Hristiyanlığın başta Roma İmparatorluğu olmak üzere tüm Batı dünyasında yükselmesi ile birlikte, Batı’nın parfümle dansı uzun bir sure kesintiye uğradı….

    Parfümü cinsel isteği artırdığı gerekçesi ile tamamen yasaklayan Hristiyan dünyası Ortaçağ boyunca sırf karanlıkta kalmamış aynı zamanda kokusuz da kalmıştır.



    Doğu’nun Baharatı, Uçan Halısı ve Bir De Parfümü

    Tarihin bir dönemi vardır ki, her şeyin güzeli ve özeli Doğu’dan gelirdi… Avrupa ülkeleri Ortaçağ karanlığının derin uykusundayken; Doğu’daki binbir gece masallarından çıkma saraylarda yaşayan sultanların, hanımların bastığı dokuma halıların, giyindiği ipek kumaşların, kullandıkları çeşit çeşit baharatların, yedikleri yemişlerin rüyalarını görüyorlardı. Batılılar, Doğu’da yaşayanların halıları uçuyor deseler, kumaşlar altın iplikten dokundu deseler inanabilecek kadar Doğu’nun zenginliklerini özlüyorlardı. Parfümler ve esanslar konusunda da Doğulu ülkeler geniş bir zenginlik içindeydi. Gül suyu, Miski Amber gibi kokular Doğu’da her sınıftan insan tarafından gündelik hayatta kullanıldığı gibi, İpek Yolu ve Baharat Yolu gibi ticaret yolları üzerinden yapılan ticaretler ile, savaşlar veya gezginler yoluyla Batı’da yaşayanlara da ulaşıyordu.

    Her ne kadar birçok farklı kültürde parfüm ortaya çıkmış, geliştirilmiş ve çeşitlendirilmiş olsa da, parfümün bugün bildiğimiz parfüm haline gelmesine en fazla katkısı olan; antik dönem parfümörleri ile modern parfüm anlayışı arasındaki köprüyü kuran ve parfüme en fazla katkıyı yapmış olan kültür Arap kültürüdür. Damıtma adını verdiğimiz ve çiçeğin yağını çıkarmak yoluyla kokusunu elde etme yöntemini bulanlar Araplar’dır. Bu teknik, sonradan gelişmiş olan Batı parfüm endüstrisinin temellerini attığı gibi kimya bilimini de etkileşmiştir.

    Parfüme Araplar’ın Katkısı

    Araplar’ın parfüm dünyasına katkısı sadece teknik düzeyinde olmamıştır. Parfüm yapımında birçok yeni malzeme kullanmış, parfümlerin koku olarak zenginleşmesine öncülük etmiştir. Gerek Arap gerek Fars toplumlarının yaşamakta olduğu coğrafyalar parfüm malzemesi olarak kullanılabilecek baharat, bitki, çiçek ve meyveler açısından son derece avantajlıydı. Buna ek olarak, Arap ve Fars toplumları dönemin en işlek ticaret yollarını ellerinde bulundurdukları için Afrika, Güneydoğu Asya vb. coğrafyalara ulaşma ve bu bölgelerden elde ettikleri malzemeleri parfüm yapımında kullanma şansları da daha fazlaydı.

    Parfümün Arap toplumlarında gelişmesinin diğer bir sebebi de dindir. İslam’da yer alan temizlik anlayışı ve zorunlu olan çeşitli temizlik ritüellerinin bulunması Müslüman bilim adamlarını güzel koku üretme işine sevk etmiştir. Arap kültüründe parfüm kullanımı öylesine yayıngıdır ki, Kuran’da geçen cennet tasvirinde dahi parfümden bahsetmektedir. Cennete ulaşanlara ‘’sütten daha beyaz ve misk parfümünden daha güzel kokulu sular’’ vaat edilmektedir. Bu bilim adamlarından en önemli iki tanesi Al-Kindi ve İbn-Sina’dır. Al-Kindi kimya ve parfüm alanında yaptığı çalışmalarını bir kitapta toplamıştır. 9’uncu yüzyılda yayınlanan bu kitap, parfüm damıtma tekniklerini, parfüm malzemelerini ve yüzlerce farklı parfüm tarifini içermektedir. Al-Kindi’nin parfüm endüstrisini başlatan kişi olduğunu söyleyenlerin sayısı hiç de az değildir.

    Parfüm alanına büyük katkı yapmış olan diğer bir Müslüman bilim adamı İbni Sina’dır. İbni Sina, bugün halen kullanılmakta olan damıtma tekniğini başlatan insan olmuştur. Gül yapraklarını damıtarak elde ettiği parfüm her ne kadar kimya ve parfüm dünyasına büyük hizmet etmiş olsa da, İbni Sina’nın asıl amacı çiçeğin özüne ulaşarak Tanrı’ya ulaşmak idi. Hafif ve ferahlatıcı bir parfüm olan gül suyu kısa sürede yaygınlaşmıştır. İbni Sina aynı yöntemi diğer çiçeklere de uygulamıştır.




    Macar Suyu ve Modern Parfümün Başlangıcı


    Modern parfümün başlangıcını, modern diğer her şeyin başlangıcı gibi, Avrupa’da buluyoruz ve buna hiç şaşırmıyoruz. Parfümün tarihçesinin hala Fransa’ya ulaşmadığı bir tarihte, 1370 Macarlar’ın Kraliçe Elizabeth’inin kullanımı için Macaristan topraklarında üretilen parfüm, dünyadaki ilk modern parfüm olarak kabul edilmektedir. Alkolden oluşan bir solüsyon içerisinde esansların çözülmesini sağlayarak üretilen bu parfüm Macar’lar ile öylesine özdeşleşmişti ki bütün Avrupa onu ‘Macar Suyu’ olarak isimlendirmekteydi.

    Efsance odur ki, 70 yaşında ve sağlığı günden güne kötüye giden Macar Kraliçesi’ne bir keşiş bu parfümü vermiş ve Kraliçe parfümü sürmeye başladığı andan itibaren iyileşmeye başlamıştır. Sonunda Kraliçe sağlığına öyle kavuşmuş, öyle gençleşmiştir ki Polonya’nın Kralı kendisine aşık olmuş ve evlenme teklif etmiştir.




    Ve Nihayet Fransa…

    16. yüzyıla kadar parfüm yapımı konusunda Avrupa’da İtalya başı çekerken, İtalya’nın sanatı ve sanatçıları himaye etmekle ünlü olan ve Rönesans’ın da en önemli sanat eserlerinin üretilmesi için maddi destek sağlamış olan Medici Ailesi’nin parfömörü Rene le Florentin’in Fransa’ya gitmesinin de etkisiyle 17. Yüzyıldan itibaren Fransa parfüm dünyasının başkenti haline gelmiştir.

    Fransa tarihini biraz incelemiş olanlar bilirler ki, o tarihlerde Fransa kötü bir koku bulutunun altında yaşıyor gibidir adeta… Gerek şehirlerde kanalizasyon sisteminin olmaması, gerek Avrupalılar’ın o dönemlerde yıkanmayı sevmiyor olmaları nedeniye Fransa’nın büyük şehirlerinde bastırılması gereken bir koku yoğunluğu mevcut idi. Yolu Fransa’ya düşmüş olanlar bilirler, Versay Sarayı’nı gezdiren rehberler koca sarayda hiç tuvalet olmadığını, saray halkının tuvalet ihtiyacını perdelerin arkasında giderdikten sonra bir kumaş parçasına sararak sarayın bahçesine attığını anlatırlar. Hatta derler ki, topuklu ayakkabı da bu kumaş parçalarına basmadan bahçede gezinebilmek için icat edilmiştir.

    Ne Oldum Dememeli…

    Gerçekten de parfümün Fransa’da bu denli yaygınlaşmasının sebebi, Kraliyet Ailesi ve zenginler tarafından su ve sabun yerine kullanılarak kötü vucüt kokularının bastırılması amacıyla kullanılmasında yatmaktadır. Fransızlar, parfümün tene zarar verdiğini düşündükleri için derilerine direct temas etmesinden hoşlanmazlardı. Bu yüzden parfümlü eldivenler Fransa’da çok moda olmuştu. Sadece eldiven de değildi tabi parfümlenerek kullanılan. Kürkler, eşarplar, evdeki aksesuarlar ve hatta mobilyalar bile parfümle yıkanırdı. 18. yüzyıl ve sonraki dönemde Fransa’nın güneyindeki Grasse bölgesinde yetiştirilen parfüm malzemeleri parfüm üretimini iyice hızlandırmıştır. Napolyon’un her ay 60 büyük şişe yasemin parfümü kullandığı, karısı Josephine’in kullandığı parfümün kokusunun öldükten 60 yıl sonra dahi yatak odasında hissedilebildiği ise parfüm tarihine düşülmüş dedikodulardır.



    Tabi ki Fransa dışındaki Avrupa ülkelerinde de parfüm kullanımı oldukça popülerdi. İngiltere’de VIII. Henry ve Kraliçe I. Elizabeth zamanında tüm kamu binalarının odalarına bolca parfüm dökülürmüş. Kraliçe Elizabeth’in çok güçlü bir koku duyusu olduğu ve kötü kokuları tahammül edemediği, bu yüzden de sarayda ona koku hazırlamak için çalışan birçok görevlinin bulunduğu söylenir.

    19. yüzyıl’da dünyada yaşanan endüstriyel gelişmeler birçok alandaki üretim tekniğini ve üretim modellerini değiştirmiş, parfüm dünyası da küçük atölyelerden büyük laboratuara ve modaevlerine taşınarak bugün bildiğimiz haline evrilmiştir. Modern kimya sanayi, insanların değişen yaşam tarzıları ile pararel değişen zevkleri parfüm sektörünü dev kozmetik markalarının milyonlarca dolar Ar-ge ve pazarlama yatırımı yaptığı büyük bir sektör haline getirmiştir.

    Tarih içinde dinsel amaçla veya kötü kokuları bastırmak amacıyla kullanılan parfüm, 20. Yüzyılda bir moda aksesuvarı haline dönüştü ve vucüt kokusunu saklamak değil vurgulamak için, insanların kişiliklerini dışavurmalarını sağlamak amacıyla kullanılmaya başlandı. Başta Fransa, İtalya ve İngiltere gibi Avrupa ülkeleri olmak üzere Amerika’nın başını çektiği bu dev endüstri artık tasarım harikası şişeler, çekici ambalajlar, sanat eserinden aşağı kalmayan reklamlar ile hayatımızın değişmez parfüm markalarını bize sunuyor.

    Parfüm Dünyasının İlkleri:

    - İlk Parfümör: Dünyada bilinen ilk parfümör Mezopotamya’da yaşayan Tapputi’dir. Yazılı tabletlerde çeşitli kokular ürettiğinden bahsedilen Tapputi M.Ö. 2000’li yılllarda yaşamıştır ve kadındır.

    - İlk Parfümevi: En eski parfüm yapım tesisi Kıbrıs’ta bulunmuştur. Bronz çağ döneminde, M.Ö. 2000’li yıllarda faaliyet gösterdiği tespit edilen bu tesis, tanrılara adamak üzere kutsal bir parfümü üretmek üzere kurulmuştu ve toplam 4000 metrakarelik bir alanı kaplayan oldukça geniş bir işletmeydi. Sadece din adamlarının sürmesine izin verilen bu kutsal parfüm tarçın, mür apacı ve şeker kamışı karışımından yapılmaktaydı.

    - İlk Modern Parfüm: 1370 Macarlar’ın Kraliçe Elizabeth’inin kullanımı için Macaristan topraklarında üretilen parfüm, dünyadaki ilk modern parfüm olarak kabul edilmektedir. Alkolden oluşan bir solüsyon içerisinde esansların çözülmesini sağlayarak üretilen bu parfüm Macar’lar ile öylesine özdeşleşmişti ki bütün Avrupa onu ‘Macar Suyu’ olarak isimlendirmekteydi.
    paperclip.png
    Eklenen Resimler
    attachment.php
    attachment.php
    attachment.php
    attachment.php



  2. Bir Başka Parfüm Tarihçesi- Parfümün Tarihte Yolculuğu
    Parfümün Tarihte Yolculuğu

    İnsanlık tarihi kadar eski olan güzel kokuları sürme alışkanlığı (ya da sevdası demek belki daha yerinde olacaktır), ilk olarak ateşin bulunmasıyla hayatımıza girdi. İnsanoğlu ateş kullanarak yaptığı ilk deneysel çalışmalar sonrasında, bitkileri alevlendirerek, tıpkı bir tütsü gibi dini törenlerinde, ölüm, doğum merasimlerinde, savaş ve barış durumlarında parfümü kullanmışlardır. Bugün parfüm kelimesinin etimolojik olarak kökenine baktığımızda ise, Latince “buharla” anlamına gelen “Per Fuma” ifadesinden geldiğini düşünüyoruz.
    İÖ 69-30 yılları arasında yaşayan Mısır Kraliçesi Kleopatra ve hatta kendisinden 1000 yıl evvel yaşamış olan güzelliğine düşkünlüğü ile bilinen Nefertiti, parfüm tarihine damgasını vuran popüler kişiliklerden olduğunu söyleyebiliriz. Mısır’da yapılan kazı çalışmalarında çıkarılan örnekler, günümüzün gelişmiş analitik yöntemleriyle bile çözümlenemiyor, hangi tekniği kullanarak parfümleri ürettiklerini bilemiyoruz.
    Tarihte bilinen ilk parfüm Kyphi, notalarında kına, tarçın, ardıç, hintsümbülü, safran, bal, üzüm gibi toplamda 13 maddenin bileşeni ile yapılmış. Mısır’da yapılan kazılarda çıkan Kyphi ismini verdikleri parfümün sadece 12 notasını tabletlere yazmışlar, fakat 13. nota hala esrarengiz sırrını koruyor. Mısır halkının, bedenlerini damıtarak elde ettikleri merhem ve yağlarla ovdukları biliniyor. Banyo ve temizliklerine son derece dikkat eden Mısır halkı için parfüm günlük yaşantı içinde çok önemli bir yere sahip.
    Mısır gibi köklü bir medeniyetten feyz alan, Asurlar, Babiller, Persler, Yunanlar, İbraniler, tüm dünyaya güzel kokuların damıtılarak esans elde etme işlemlerini yayarak, o devirlerde ciddi bir koku ticaretinin oluşmasına vesile olmuşlar.
    Çinliler ise, dünyanın diğer ucunda elbette boş durmamışlar, kendi etnik kökenlerine ve coğrafi şartlarına uygun olarak, daha farklı materyallerden koku üretmeye başlamışlar. Örneğin yine yapılan arkeolojik kazılardan biliyoruz ki, İÖ 2300 yılında erkek misk geyiklerinin salgılarını yasemin ve lotus çiçekleriyle karıştırıp, parfüm üretmişlerdir. Komşu ülkeleri Hindistan ise, yasemin, gül, nergis, sümbülteren gibi çiçekleri kullanarak, özellikle dini törenlerinde kutsal kabul ettikleri sandal ağacı ile bugün modern parfüm endüstrisinin oluşmasına en çok faydayı sağlamışlardır.
    Bizim tarafa, Ege’ye doğru baktığımızda ise, önceleri güzel koku sürünmeyi tanrılara bırakan Yunan halkı ile karşılaşıyoruz. Dini törenlerde özellikle kullandıkları güzel kokular, bir süre sonra halk tarafından da benimsenerek, şişelerin içine aktarılıp, günlük yaşamın bir parçası haline getirilmiştir. Elbette güzel kokulara olan merakları kadar, yazmayı ve arşivlemeyi de seven Yunanlar ilk parfüm kitabının yazılmasına da vesile olmuşlar. İlk parfüm kitabı İÖ 2 yy ’da Apollonius tarafından yazıldı. Kitabın içeriğine baktığımızda, yunanların parfümü 6 grupta ele aldığını görüyoruz. Tatlı, ekşi, yağlı, acı ve pis kokular. Halk özellikle saçlarını ve bedenlerini elde ettikleri esanslarla ovalar, şairler ise kokuların afrodizyak etkisini özellikle yazdıkları şiirlerde betimlemişlerdir.
    Roma imparatorluğu ise, parfümü bedenlerine sürmek yerine, elbise ve sancaklarına ve hatta evcil hayvanlarına kullanmışlar. İmparatorluğun yıkılmasıyla koku merkezi birden değişerek Arap yarımadasına geçiş yapmış hatta Arabistan bir dönem “koku yarımadası” olarak anılmaya başlanmış.
    İbn Sina’nın buhar damıtmasını ilk geliştiren bilgin olduğu söyleniyor. Bu şekilde parfümlerin daha uzun süre saklanması kolaylığına erişilmiş, Avrupalılar ise, aynı yöntemi geliştirerek sıcak buharı anında soğutarak, kokuların hapsedilmesini sağlamışlar.
    Parfümlerin içeriğinde olmazsa olmazlardan olan alkol ise, ünlü Arap bilgini El Razi’nin farklı bir çalışma yaparken, tesadüfen keşfettiği alkolün damıtılması başarısı ile sağlanmıştır. Bugün “eau de toilet” dediğimiz, alkollü parfümlerin çıkması El Razi’nin sayesinde olduğunu söyleyebiliriz.
    Eau d’Hongrie-Macar Suyu adıyla geçen parfümde işte El Razi’nin alkolü damıtma becerisinden sonra yapılmış ve içerisinde lavanta ve biberiye yağlarının eklenmesi suretiyle hazırlanmıştır. Hatta 72 yaşındaki Macaristan Kraliçesi Elisabeth von Ungaro’nun Polonya kralını kullandığı Eau d’Hungrie parfümüyle baştan çıkardığı söyleniyor.
    1555 yılında İtalyan Rosetti ‘nin kaleme aldığı Notandissimi Secreti del’Arte Profumatoria isimli kitabı yıllarca birçok baskısı yapılarak, günümüz kozmetik dünyasında kullanılan pek çok ürünün temel formüllerin dayanağı olduğu biliniyor. Aynı yıllarda eldiven giymenin bir moda olması ve deriden yapılan bu aksesuarın özellikle sıcak havalarda çok fazla koku yaymasından dolayı, uzunca bir süre, parfümler sadece eldivenlere sürülmüştür. Fransa’nın ünlü şehri ve belki de bugün parfüm denilince aklımıza gelen ilk merkez olarak söyleyebileceğimiz Paris ise, bahsettiğimiz dönemde gerçek anlamda bir lağım çukuru halindeydi. Başta saray olmak üzere, şehrin tüm yollarından ve hanelerinden, dayanılmaz kokular yükseliyordu. Medici Orleans dükü ile evlenip Fransız sarayına taşınan İtalyan Catherine kokulara daha fazla dayanamayıp, memleketinden bir parfümcü grubunu Fransa’ya sarayına çağırır. İşte bu vesile ile Fransızlar parfümle tanışırlar, şehrin ve özellikle sarayın kokulardan arınması için bol bol parfümler üretilir, farklı teknikler denenerek, günümüz modern parfüm dünyasının temelleri atılır.
    Elbette bu dönemde de parfüm rahatlıkla yolunda ilerleyemez çünkü bu seferde savaş yıllarında, tüm saray halkının kullandığı parfümlere, düşmanların zehir eklemesi sorunu gündeme gelir. Kokular yasaklanır. Fransız devrimi sonrasında uzun yıllar boyunca parfüm gözden düşmüş bir kozmetik malzemesi olarak kalırken, bir gün İmparatoriçe Eugénie, saraya kendi özel parfümcüsü olarak Pierre-François Pascal GUERLAIN’ı çağırır. Evet, ismini yanlış duymadınız, torunları hala günümüz modern parfüm dünyasında Guerlain markası altında parfüm üretmeye devam ediyorlar. Kraliçeye özel ürettiği parfümün adı ise, Eau de Cologne Impériale.
    19. yüzyıla geldiğimizde ise, karşımıza kimyager Kolbé çıkıyor. Kolbé çiçekleri, ağaçları ya da bir başka değişle parfüm üretmek için kullanılan organik her hammaddeyi dışlayarak, karbon, hidrojen ve oksijen elementleriyle asetik asidi sentezledi. Kısaca bu buluş sentetik parfüm dünyasının başlangıcı oldu. Düşünsenize 8 milyon çiçekten elde edilen 1 kg esans yerine, bu buluşla çok çok daha az maliyetle esanslar üretilmeye başlandı. Bugün kullandığımız parfümler Kolbé’nin icadıyla üretiliyor, daha kalıcı, daha farklı bileşimlerle birçok parfümün doğmasına sebep oluyor.
    Parfumforum.com’da sentetik kokuların klasiği ve belki de ilk olmasından ötürü en başarılı örneği olan Chanel No:5’in hikayesine de burada her yermiştik. İster sentetik hammaddelerden yapılarak Marilyn Monreo’da hayat bulsun, isterse, Nefertiti ile arkeolojik tabletlerde yer alsın, parfümler hayatımızın tam ortasında bizlere eşlik etmeye devam ediyorlar.
 
Ö

Ömer Şimşek

Misafir
En Eski Parfüm Markaları

Yazar Deli Nesil 15 Mayıs 2015 Cuma 0 yorum
Koku… Ne kadar büyülü aksesuarlar değil mi üstümüzde? Şapkanın, ayakkabının, çantanın modası geçer, bir köşeye fırlatırız. Zaman üzerinde tozlar biriktirir, fark etmeden unutur değersizleştiririz. Ta ki eski parçalar yeniden trend hale gelene kadar. Ama koku öyle midir? Modası yoktur, zamana meydan okur.
Belki rastgele bir gün sokakta yürürken duyduğumuz bir parfüm kokusu, en derinlerde kalmış, aklımızın ucundan bile artık geçmeyen anılarımızı canlandırır. Bir sesin, bir yemeğin ya da bir görselin bu kadar derinlere sürüklemesi bence koku kadar olağan değil. Koku büyülüdür, anlaşılmazdır, gizlidir. Adına çok şeyler yazmak istersin, tanımlamak istersin, ama sözcükler sınırlı kalır, deneyimi zorunlu kılar.
İnsanın kendi kokusunu değiştirme tarihi 4000 yıl öncesi, Tunç Çağı’na dayanmaktadır. Endüstriyel seviyede parfüm üretimi Girit’te başlamış, daha sonra Mısır, Roma, Yakın Doğu’da kapsamlı bir şekilde parfüm ve parfüm hammaddelerinin uluslararası ticareti başlamıştır.
Günümüze geldiğimizde ticaret sektöründe birçok marka ya da ünlü kendi isimlerinde parfüm çıkarmıştır. Bazıları tutmamış unutulup gitmiş, bazıları klasikler arasına girmiştir. Bu yazımda eskidikçe yerini sağlamlaştıran, zamandan bağımsız güzelliği olan, bu nedenle hala üretilen çok eski parfüm markalarına yer vereceğim.
1. Royal English Leather Creed
Royal English Leather’ın ilk kokusu James Creed tarafından 1781’de Kral III. George’un emriyle yaratıldı. Creed İngiliz Kraliyet Mahkemesine kokulu eldivenler yapan kişiydi. Zamanın mahkemede popüler bir gereksinimi olan eldivenleri kötü kokulardan korumak için ortaya çıkmıştır. Kral’ın Creed’e kişisel bir parfüm çıkarmasını söylemesiyle de bu parfüm ortaya çıkmıştır.
Parfümün üst notası: mandalina ve bergamot;
Orta notası: amber;
Alt notası: deri ve sandalağacı.
2. 4711 Original Eau de Cologne Maurer & Wirtz

4711 Orijinal Eau de Cologne, Maurer & Wirtz tarafından kadınlar ve erkekler için üretilen bir turunçgiller aromalı kokudur. 1792’de üretilmeye başlanmıştır. Bu parfümün tasarımcısı ise Wilhelm Muelhens’dir.
Üst notalar: portakal yağı, şeftali, fesleğen, bergamot ve limon vardır;
Orta notaları: siklamen, zambak, kavun, yasemin ve Bulgar gülü;

Alt notaları: Paçuli, Tahiti vetiver, misk, sandal ağacı, meşe yosunu ve sedir bulunmaktadır.
3. Acqua di Colognia Santa Maria Novella

Ayrıca Acqua della Regina olarak bilinen Acqua di Colonia, ilk olarak Kraliçe Caterina de 'Medici için Dominik rahipleri tarafından 1533 yılında oluşturuldu. İçeriği, taze bergamot esansları, turunçgiller, beyaz çiçekler ve egzotik baharatlardan oluşur.
4. Jean Marie Farina Extra Vieille Roger & Gallet

Jean Marie Farina Extra Vieille Roger ve Gallet tarafından kadınlar ve erkekler için 1806’da yaratılan turunçgiller aromalı kokudur.
Üst notalarda: bergamot, amalfi limon, portakal ve mandalina portakal;
Orta notalarda: karanfil, portakal çiçeği, biberiye, petitgrain ve gül ;

Alt notalarda: karanfil, mersin, sedir, sandal ağacı, misk, amber, beyaz ve vetiver vardır.
5. Hammam Bouquet Penhaligon’s

Hammam Bouquet by Penhaligon’s odunsu bir koku olup 1872’de erkeklere özel olarak üretilmiştir.
Üst notaları: lavanta ve bergamot;
Orta notaları: Bulgar gülü, süsen kökü, yasemin ve sedir ağacı;

Alt notaları: sandal ağacı, kehribar ve misktir.
6. Jicky Guerlain

Jicky 1889'da oluşturuldu. Bu klasik koku yaşına rağmen hala çok modern hala zamansız… Bir söylentiye göre Aime Guerlain’in İngiltere’de öğrenciyken yaşadığı aşktan sonra parfüm isimlendirmiştir. İkinci söylenti-ki bu daha muhtemel- parfümün adı, onun amcası olan Jacques Guerlain’in takma ismidir.
Üst notalar: Mükemmel soğuk, metalik süsen birleşimi ve vetiver gölgeli gül lavanta ve turunçgiller (bergamot, limon ve mandalina) içerir.
Soğuk üst ve orta notalarla paçuli, vanilya, amber ve miski içeren sıcak alt notalar zarif bir denge içerisindedir.

Guerlain, flakon şişenin tasarımına, dikkat çekici ve özgün olmasına hep özen göstermiştir. Şişe, şampanya mantarı kapaklı, 19. yy ilaç şişesi şeklinde tasarlanmıştır.
7. Fougère Royale Houbigant

İlk üretimine 1882 yılında başlanmıştır. Fougère Royale tam anlamıyla parfüm dünyasında devrim yaratmış ve ayrıca bugünkü gibi modern parfümerilerin ilkini kurmuştur. Fougère Royale, ilk "fougère" (eğrelti otu) içeren parfümü ortaya çıkaran markadır. Böylece bugün dünya çapında ünlü birçok markaya ilham vermiştir.
Üst notalar: Bergamot, Akdeniz bitkileri, lavanta, papatya
Orta Notalar: Rondeletia, Sardunya, pembe gül Absolute, Tarçın, Karanfil

Alt notalar: Kehribar, meşe yosunu, Kumarin, Lentisque Absolute, Paçuli, Tonka fasulyesi Absolute, Adaçayı Absolute
 
Üst