KOKU DEYİP GEÇMEYİN

  • Konbuyu başlatan Ömer Şimşek
  • Başlangıç tarihi
Ö

Ömer Şimşek

Misafir
Açık Radyo’da Koku programının yapımcısı ve sunucusu olan Vedat Ozan’ın Kokular Kitabı’ndan ilginç alıntıları paylaşıyoruz.


Vedat Ozan, profesyonel bağımsız parfümörlüğünün yanı sıra duyular ve özellikle de koku duyusu konusunda çalışmalarını yürütüyor. Koku ve lezzet algısı içinde koku kavramları üzerine uzmanlığıyla bilinen Ozan, halen parfümörlüğe de devam ediyor. Ek olarak, koku algısının işlendiği Uygulamalı Koku Atölyeleri çalışmasını yürütmekte ve İstanbul Bilgi Üniversitesi Kültürel İncelemeler Yüksek Lisans Programı’nda Koku ve Duyuların Kültürel Tarihi dersini sürdüren Ozan, dört ciltlik Kokular Kitabı üzerinde çalışıyor.

1.
Kokuyu hep soyut bir kavram gibi algılıyoruz. Koku, elle tutulmadığı ve gözle görülmediği için böyle yapıyor olabiliriz; ancak işin aslı hiç de öyle değil. Son derece somut.
Nefes alırken çevremizdeki koku kaynaklarından burnumuza süzülen koku molekülleri, hava ile birlikte burnumuzun içinden süzülerek, üst kısmındaki reseptörler, yani alıcılarla karşılaşıyor. Bu, öyle sandığınız gibi pek de uzun süren bir karşılaşma-tanışma işlemi değil. Kabaca her molekül, burada bir tekil alıcıya, sanki bir yapboz oyunu parçası gibi uyarak yerleşiyor. Bu hücreler de buradan koku algısı sinirleri vasıtasıyla beynimize fiziksel uyarılar gönderiyor. Beynimiz de bunları hafıza veri tabanımızdan tarayarak, ne olduklarına dair bize bilgi veriyor.


2.
Durağan bir yaşam tarzı içinde günde yaklaşık 18.000 kere, biraz cevval ve hareketliysek de 23.000 kere nefes alıyoruz. Bu nefes almalarda çok çeşitli koku kaynaklarından moleküller burnumuza giriyor.
Bu bir gül kokusu olabilir, fırında pişen bir hamur işi olabilir, sevgilinizin boynunun kokusu olabilir, kir, çürüme, gaz kokusu olabilir, binlerce değişik koku olabilir. Önemli olan kokunun cinsi değil, her nefes alışta ortamdaki koku molekülerini içeren havanın burnumuza girmesi. Pratik olarak bunu nefes almak = koklamak olarak da açıklayabiliriz.

3.
Hintlilerin, yedikleri köri içeren yemekler nedeniyle belirgin bir kokuları var. Bizler gibi daha doğuda yer alanların da fazla miktarda koyun eti tüketmekten, koyun etiyle beslenmeyen başkalarına farklı ve belirgin bir koku verdiğimiz de bir başka gerçek. Elbette insan kendi kokusunu yadırgamıyor; ancak bize kokusuz gelen pek çok ortam, bu kokulara alışkın olmayanlar için bizi ayrıca kokusal olarak sınıflandıracak kadar kuvvetli ve belirgin.
Dönemin Fransa Başbakanı Jacques Chirac’ın tutucu sağ oyları alabilmek için giriştiği göçmen karşıtı seçim kampanyasında kullandığı, “Benim Fransız vatandaşım yokluk içinde kendine iş ararken, yan dairede oturan göçmen, bütün gürültüsü ve kokusuyla rahat rahat yaşıyor.” cümlesi henüz Fransa’daki göçmen nüfusun hafızasından silinmemiş durumda. Benzer yaklaşımları, ABD’de yaşayan beyazların, siyah nüfusa gösterdikleri tepkide de görebiliyoruz.

4.
Eş seçimizdeki önemli parametrelerden biri karşımızdakinin koku tipi (odortype). Odortype, bağışıklık sistemiyle belirlenen bir oluşum. Yani biz farkında olmadan, koku duyumuz sayesinde, eş olarak bize uyumlu ama bizden farklı bağışıklık sistemine sahip eşler seçiyoruz ki bizden sonraki nesil bu uyum ve farktan nasiplenerek daha güçlü bir bağışıklık sistemine sahip olsun. Böylece, insan nesli var olmaya devam etsin.
Bu, elbette sadece buna bağlı değil ve eş seçiminde bundan bağımsız bir sürü psikolojik ve fizyolojik parametre daha var. Ama bu da yadsıyamayacağımız ve varlığını sürdüren ilkel bir biyolojik gerçeğimiz. Ancak, burada kastedilen şey, eş seçiminde adayın koltuk altını koklayarak karar vermek değil. Biz bu eş kokusunu, farkına bile varmadan duyumsuyor ve anlamlandırıyoruz beynimizde.

5.
Yok etmeye çalıştığımız ve deyim yerindeyse yabancılaşmakta olduğumuz vücut ve vücut kokumuz, aslında sadece gen yapımıza ilişkin sinyallerin taşıyıcısı olarak bir sonraki neslin sağlıklı üremesini sağlamak amacını taşımıyor.Vücut kokumuz ve özellikle genital bölgelerin kokusu, aynı zamanda cinsel davet mesajları da gönderebiliyor.
Hint kültüründe kadınlar, dört ana kategori içinde değerlendiriliyor. Bu kategorilerin her birinde o kategorideki hanımların hem genel vücut yapısı, hem de genital bölgelerinin fizyonomisiyle, bu bölgelerin koku profilleri detaylı olarak tarif ediliyor ve buradan yola çıkarak haz dünyasının kapıları önceden edinilmiş bilgiyle aralanmak isteniyor.

6.
Sadece antik kültürler veya uzak coğrafyalarda değil, bize daha yakın zaman ve kültürlerde de vücut kokusu ile cinsel çekim arasında kuvvetli bir bağ kurulmuş. Söylentiye göre, Shakespeare dönemi İngiltere’sinde, sıkça rastlanan bir davranış biçimi, bir hanımın soyulmuş bir elma dilimini koltuk altına yerleştirerek bir süre dolaşması (bir diğer söylentiye göre dans etmesi), daha sonrasında ise vücut kokusunu emen bu elma dilimini sevgilisine veya aşığına vererek, ona olan arzu ve ihtirasını bu yolla ifade etmesiymiş. Unutmadan söyleyeyim, kokulandırılmış bu elmaya da aşk elması denilirmiş.
Bu konuda bir başka örnek de Napolyon’un seferini bitirip eve dönmeden önce Josephine’e “Üç güne kadar Paris’te olacağım, sakın yıkanma” diye kısa bir mesaj yollamasıydı. Çimen Yaprakları’nın yazarı Walt Whitman belki de bunu sözel olarak en net şekilde, ter kokusunu duadan daha tatlı bir aroma diye tarif ederek yapıyor. Ancak aşığın, sevgilinin veya arzulananın kokusu, elbette süreç içinde duyuların önceliklerinin yer değiştirmesiyle beraber kokusal olandan görsel olana doğru bir geçiş yapıyor. Arzumuzun nesnesi, modern zamanların başında artık çiçek gibi kokmasa da, bir çiçek imgesi haline geliyor ve cinsellikle kurulan kokusal bağlantılar bilincin altına itiliyor.

7.
Parfümlerin her kadında farklı koktuğu düşüncesi, 1950’lerdeki bir parfüm reklam kampanyasının temel fikriydi. Ancak, kadınların bu fikre inanmaya dünden hazır oldukları görülünce, kampanya sonrasında da bu inanışı düzeltmek için pek de bir çaba harcandığını söyleyemeyiz.

Söz konusu reklam kampanyası, halen dünyanın en çok satan 10 parfümünden biri için gerçekleştirildi. Oldukça pahalı ve seçkin bir modacının ismiyle ticari hayatına başlayan bu lüks parfüm, daha sonraları şirketin ortaklık yapısındaki değişmeler ve çoğunluk hissedarların Amerika’ya yerleşmeleri sonucu lüks bir marka olmanın olmazsa olmazlarından birtakım kurallara aykırı olarak, çok kolay ulaşılabilir noktalarda (daha düşük konumdaki mağazalar ve askeri kantinler) satılmaya başlanıyor. Bu da elbette parfümün seçkin imajına esaslı bir darbe vuruyor. Bunun üzerine de “X kullanan herkes farklı kokar, çünkü X her tende farklı kokar” gibisinden mesajlar verilerek, o seçkin anlam tekrar geri kazanılmaya çalışılıyor. Bunda da gayet başarılı olunuyor; ancak koku dünyasına algı yamultan hediyesi de işte bu düşünce oluyor.

8.
Her türden gerek havagazı gerekse doğal gazlar, yani evimizdeki ısıtıcı yakıtlarımız, bize borularla servis edilmeden önce thiol isimli bir madde ile kokulandırılıyor. Bu maddenin çok düşük bir moleküler ağırlığı var, bu nedenle hemen havaya karışabiliyor ve biz çok çabuk kokusunu alıp uyarılabiliyoruz gazın ortamımıza karıştığı konusunda, yani olmaması gereken yerde olduğundan haberdar oluyoruz ve ona göre önlem almaya çalışıyoruz. Bu bize itici gelip ikaz eden, bir dönem koku bombası yapılmaya çalışılan thiol’ü çok daha fazla seyreltilmiş halde koklarsak, bu kez ağzımızın suyunu akıtacak bir kahve gibi kokmaya başlıyor. Thiol gene aynı thiol, ancak yoğunluğu ve buna bağlı olarak algımız değişiyor. Bu nedenle, herhangi bir gaz kaçağı durumuna önlem olması ve tüketici veya kullanıcı tarafından gaz kaçağının fark edilebilmesi için, içine thiol ilave ediliyor. Yani gaz kokusu aslında gazın kendisinde yok. Bizler sonradan güvenlik nedeniyle o kokuyu oraya iliştiriyoruz.

9.
Güvercin, kuşlar aleminin sayılı sıkı koklayıcılarından biri. Hatta bu konuda çok fazla bilimsel kanıt olmamasına rağmen bazı bilim insanları, hipotez boyutunda da olsa, güvercinlerin çevrelerinin kokusal bir haritasını çıkarıp buna göre davranış biçimi geliştirdiklerini öne sürüyor.
Öyle ki güvercinlerin koku alma duyuları uyuşturulduğunda yön ve yer bulma yetenekleri önemli ölçüde azalıyor. Tamamen yok olmuyor ama bazen yönlerini şaşırtacak kadar azalıyor. Güvercinler, hem görme, hem işitme hem de koku duyularını bir arada kullanıyorlar. Telgraf öncesi dönemlerde posta ve haberleşme işlerinde güvercin kullanılmasının sebeplerinden biri de bu.

10.
Koku duyusunu incelediğimizde, algımıza yönelik ve Cicero’yu mahcup etmeyen böyle bir acı gerçekle karşılaşıyoruz. 20 ila 35 yaş arası zirvede olan koku algımız, 35’ten sonra yavaş yavaş azalmaya başlıyor. 65 yaşından sonra da, istisnalar hariç, pek de öyle keskin bir burnumuz kalmıyor.
Ancak bunun gençler daha iyi koku alır anlamında değerlendirilmemesi lazım. Çünkü anlam yüklemenin çeşitlenmesi için yaşam deneyiminde de çeşitlenmeye gerek var ve bu nedenle her konuda olduğu gibi ortalama olarak 30 ila 40 yaş arası, bizim kokusal anlamda en olgun dönemimiz oluyor. Acemiliğimizi atmış, tecrübe kazanmış, nispeten bilgeleşmiş oluyoruz ve bu olgunluk, kokulara iliştireceğimiz bireysel anlamları da çeşitlendirip zenginleştiriyor. Ancak, entelektüel boyuttaki tecrübe ile koku duyusu başat gidiyor gibi görünse de fiziksel anlamda bu eğri yukarı doğru bir seyir izleyemiyor ve kırklı yaşlardan sonra koku alma aralığımız daralmaya, kokuyu isimlendirme yeteneğimiz düşmeye başlıyor. 50 ila 60 yaş arası nispeten sabit diyebileceğimiz bir dönem yaşıyoruz. 30’larımızda zirvede olan koku algımız çok hafif aşağı inerek on yıl kadar daha sabitleniyor ve 60’ımızdan sonra da, o kadar düşük bir hızla azalmaya başlıyor ki pek çoğumuz bu azalmayı fark edemiyoruz bile.


11.
Bizim içeriğinin genişliğinin farkında olmadığımız geniş bir belleğimiz var. Bu depolanmış gizli anılar aslen hep mevcut olmalarına rağmen (bilinç denilen salonumuzun dışında) bodrum kattaki depodalar ve orada bile rahat durmayıp faaliyet göstermeye, bireysel varlığımızın belirleyicisi olmaya devam ediyorlar.
Belli bir fiziksel koşul, bir ruh hali veya bir yerle ilgili uyaranların varlığıyla beraber öğrendiğimiz şeyleri, aynı koşullar tekrar yaratılıp aynı uyaranlar bize tekrar verildiğinde mükemmel olarak hatırlayabiliyoruz. Polisiye bir olay sonrasında görgü tanıklarının olay yerine götürülmesi ve tanıklıklarının burada tekrar dinlenilmesi bu prensip doğrultusunda yapılan bir uygulama. Eğer yabancı dilde bir kelime grubunu, mesela yasemin kokan bir ortamda ezberlediyseniz, bu kelimeleri gene yasemin kokan bir ortamda çok daha iyi hatırlayabilirsiniz. Çünkü koku, bu kelimelere ilişkin semantik hafızanızın harekete geçmesine yardımcı olacaktı.

12.
Bazı biliminsanları daha keskin ve genel tanımlar koyup, bütün kokuların başlangıçta nötr olduğunu ve bizim bunları olumlu veya olumsuz diye sınıflamamızın, o kokuları ilk duyduğumuzdaki ruh halimize bağlı geliştiğini söylüyorlar.
Ferahlamak ve ayılmak için yüzümüze, başımıza sürdüğümüz kolonya kokusunun içindeki limon notalarının canlandırıcı özelliği nedeniyle bazı şirketler, bilgi işlem departmanlarının kokulandırılmasında yararlanıyorlar ve bu sayede çalışanların bilgisayarlara veri girişinin dinamik bir ruh hali içinde, daha çabuk veya hatasız olmasını sağlıyorlar. İkinci el araba alırken her ne kadar ben bu tuzaklara düşmem deseniz de, içi yeni araba gibi deri kokan bir arabayı daha olumlu değerlendirebiliyorsunuz. Oysa arabalarda deri döşeme uzun yıllardır yok; çoğunda yapay kaplama malzemesi kullanılıyor.

Kaynak
www.leblebitozu.com

Umarım ekleyeceğim yazıları keyifle okuyup bu hobimizin bilimsel detaylarınıda öğrenmiş oluruz
 
Moderatör tarafında düzenlendi:
H

Herobabyfb

Misafir
Yazıyı keyifle okudum. Kokulara ait gerçekler çok güzel kaleme alınmış. Kainatta sayısı şu kadar diyemeyeceğimiz kadar aklın sınırlarını zorlayan bir çapta koku çeşidi var. Müzikte 7 nota olup da bunlardan sayısız melodi oluşturulmasını buna benzetiyorum. Hobiye sosyal boyutun yanı sıra bilimsel ve psikolojik boyutun da iliştirilmesi bir şey kaybettirmez çok şey kazandırabilir düşüncesindeyim.
Güzel bir konu başlığı olmuş abi teşekkürler. Koku deyip geçmeyelim ;)
 
Ö

Ömer Şimşek

Misafir
Osmanlı Saray Kokuları

Osmanlı saray kokuları osmanlı kokuları nerede satılıyor satış saray nerede satılıyor hamza topal parfüm Kızlar geçen gün gazete okurken bir haber dikkatimi çekti...Haberin başlığı şöyle idi ' Osmanlı kokuları Avrupa'nın pabucunu dama attı ' hemen Osmanlı Saray Kokuları ile ilgili bilgileri araştırdım netten ve Osmanlı Saray Kokularının yeniden üretildiğini öğrendim...

12 adet koku var...4 bayan, 4 bay ve 4 adetde unisex yani bay ve bayanın kullanabileceği kokular...Dün gittim kendime bayan kokularını denemek için dördününde testırlarını aldım ve gerçek söylüyorum hepsine bayıldım...

Şimdi sizinle o haberi ve Osmanlı Saray Kokuları hakkında bilgileri paylaşıyorum...


Fransa'daki Louvre Müzesi'ndeki belgelerden formüllerine ulaşılarak üretilen Osmanlı dönemine ait saray kokuları, Avrupa'dan ithal edilen parfümlerin pabucunu dama attı.

Louvre Müzesi'ndeki Osmanlı dönemine ait belgeler arasında yer alan saray kokularına ait bilgilere ulaşan İstanbul'daki bir firma, elde ettiği formüllerle 12 ayrı kokunun üretimini gerçekleştirdi.

Firma sahibi Hamza Topal yaptığı açıklamada, söz konusu müzede birçok Osmanlı eserinin bulunduğunu, bunların arasında ''saray kokularına ait formüllerin'' de yer aldığını bildirdi.

Uzun çabalar sonucu müzedeki Osmanlı dönemi kokularına ilişkin detaylı bilgilere ulaştıklarını ifade eden Topal, şu bilgileri verdi:
''1850 yılında Osmanlı Devleti Londra'da düzenlenen bir sergiye 40 koku gönderiyor. Bu etkinlikte kokular 83 altın madalya kazanıyor. Kokuların kadınlar tarafından gördüğü ilgi karşısında harekete geçen Fransızlar, formüllerin peşine düşüyor. 1900'lü yıllarda da kokuların formülleri ele geçiriyorlar. Şu anda Louvre Müzesi'nde kokuların formüllerinin yanı sıra içeriğine dair özellikler ve kullanımına dair püf noktaları gibi çeşitli bilgiler yer alıyor.''


Topal, müzedeki 40 çeşit kokuya ait ancak 12'sinin formülüne ulaşabildiklerini ve yaklaşık 1 yıl önce de üretime başladıklarını anlatarak, erkek ve kadınlar için ürettikleri saray kokularının büyük ilgi gördüğünü bildirdi.

''Osmanlı Saray Kokuları''nı isimleri ve formüllerine göre birebir ürettiklerini, hiçbir kokunun içeriğinde alkol bulunmadığını vurgulayan Hamza Topal, kadınlar genellikle kehribar ve baharat aromalı ''Hürrem Sultan'' ve sümbül aromalı ''Harem'' kokularını tercih ettiğini, erkeklerin ise tercihini çam kökü ve afrodizyak katkılı ''Padişah'' kokusundan yana kullandığını söyledi.

Topal, esans şeklinde sattıkları kokuların gramının 2 lira olduğunu belirterek, ''2,5 gramlık küçük şişeleri 5 liradan satıyoruz. Bu şişeler yaklaşık 3 ay kullanılabiliyor. En büyük şişemiz ise 30 gramdan oluşan ve fiyatı 60 lira'' diye konuştu.

-SARAY KOKULARI VE ÖZELLİKLERİ

Firma tarafından üretimi yapılan kokuların özellikleri ise şöyle sıralanıyor:

-Padişah Kokusu: Padişahlar tarafından geceleri kullanıldığı belirtilen kokunun etken maddesi çam kökü ve afrodizyaktan oluşuyor. Erkeklere özel kokunun etkileyici özelliği dikkat çekiyor.

-Yavuz Sultan Selim Kokusu: Çam ve kehribar aromalarının karışımı ile elde edilen koku, keskinliği ile kullanan kişilerin öz güvenini artırıyor. Daha karakteristik ve gizemli bir koku olduğu için Yavuz Sultan Selim tarafından daha çok toplantılarda kullanılıyormuş. Kokunun karşısındakine hükmedici bir etkisi olduğu belirtiliyor.

-Sema Kokusu: Misk kokusu olarak bilinen koku, Asya'da yetişen özel bir türe sahip ceylanın göbeğindeki yağdan yapılıyor. Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed'in (S.A.V) kullandığı öne sürülen koku, kullananları manevi bir atmosfere sürüklüyor. Osmanlı döneminde de dervişler tarafından kullanılan kokunun vücuttaki kötü enerjiyi attığı ifade ediliyor.

-Kaptan-ı Derya Kokusu: Nane ve limon özlü olan koku, deniz kokusunu andıran yosunsu bir özelliğe sahip. Rahatlatıcı özelliği ile tanınan koku ortama ferahlık veriyor. Bu koku ise genellikle yaz aylarında kullanılıyor.

-Lokman Hekim Kokusu: Portakal ve kayısı karışımı bir kokuya sahip olan Lokman Hekim Kokusu, çeşitli meyvelerin özlerinden oluşuyor. Cildi yumuşatan ve sinirleri gevşeten kokunun vücuda dirilik ve gençlik hissi verdiği bildiriliyor. Kokunun Osmanlı döneminde saraydaki hastaların tedavisinde kullanıldığı kaydediliyor.

-Saray Kokusu: Gül ve lavantadan oluşan Saray Kokusu'nun özellikle padişahların annesi Valide Sultanlar tarafından kullanıldığı ifade ediliyor. Osmanlı döneminde en çok kullanılan kokulardan biri olan Saray Kokusu, yumuşak ve etkileyici bir özelliğe sahip.

-Sahra-i Cedid Kokusu: Çiçek özlerinden oluşan Sahra-i Cedid'in kokusu çilek kokusunu andırıyor. Afrodizyak etkisi son derece fazla olan kokunun etkisi yoğun bir şekilde hissediliyor.

-Şehr-i İstanbul Kokusu: Boğaz ve deniz kokusunu andıran limoni bir kokudur. Serinletici ve ferahlatıcı özelliği ile zihin acar ve diri tutar.

-Cariye Kokusu: Lavanta özlü koku sakinleştirici ve stres alıcı özelliğe sahip. Geceleri yatmadan önce bileklere sürülmesi halinde uyumaya yardımcı oluyor ve vücudu dinlendiriyor.

-Harem Kokusu: Kadınlar tarafından en çok tercih edilen koku, sümbül aromasıyla çok yumuşak bir etkiye sahip. Günlük yaşamda kullanıma elverişli olan koku, her tende farklı bir can buluyor. Afrodizyak etkisi ile kadınların cazibesini artırıyor.

-Hürrem Sultan Kokusu: Kehribar ve çeşitli baharatların aromasından oluşan koku, otoriter ve dominant kadınların tercihleri arasında ilk sırada yer alıyor. Koku sahibi kadınlar ''Hürrem Sultan'' etkisiyle, katıldıkları ortamda söz sahibi oluyorlar.

-Sadrazam Kokusu: Vanilya aromalı kokunun sahibine karşı hoş muhabbet hissi duyulurken, özellikle yöneticiler tarafından tercih ediliyor.
 
Moderatör tarafında düzenlendi:
Ö

Ömer Şimşek

Misafir
Osmanlı Parfümü


Geçenlerde bir kozmetik dükkanına girdim.Parfümlerin bulunduğu standı gezerken aklıma şöyle bir soru düştü.Bizim neden parfümümüz yok.Hadi cumhuriyet döneminde yapamadık ama Osmanlıda harem harem diye tutturanlar.Haremde bu kadınlar nasıl parfümler kullanıyordular diye araştırma yaptılar mı?
İçinde bulunduğumuz çağ milletlerin farklılıklarını ortaya koyduğu ve özlerine döndüğü bir çağ.Yıllarca Avrupalılar ve Amerikanlar biz böyle giyiniriz,böyle yemekler yeriz,böyle konuşuruz,vb hayat tarzlarını enpoze etmeye çalıştı ve bunun sayesinde ürünlerini dünyaya sattılar.Ama sıra artık biz de tüm ibreler bizi gösteriyor.Onun için Osmanlı dizileri sinema filmleri yapılıyor yapılmaya çalışılıyor.Önümüzde ki dönemde Fatih’in İstanbul’u fethi filmi çekilecek hatta Tom Cruise başrolde oynayacakmış.(Tabi yurtdışı destekli bu işlerde bir şeylere hizmet gayesi güdüyor ama burada o konuya girmeyeceğim.)
İşte böyle bir ortamda girişimcilerin Osmanlı’yı iyi araştırması,Osmanlı döneminden ne bulup çıkarabiliriz demesi gerekiyor.Fakat bu konuda bazı zorluklar var en büyük zorluk bence Osmanlıcayı bilmememiz.(Keşke Atatürk Osmanlıcayı okullara seçmeli bir ders olarak koydursaymış)
Konu çok uzamadan kısa kesip parfüme geri döneyim.Devlet destekli girişimciler birleşip Osmanlıdan esinlenip bir parfüm markası yaratabilirler.Bu parfümün reklamlarını da diziler ve sinema filmleri ile yapabilirler bu konuda bence Kültür bakanlığının çalışma başlatması gerekli bir husus.

Osmanlı’nın parfümü: 550 yıllık tarihi olan billur şişeli ‘buhur suyu’

Buhur suyu yaklaşık 550 yıl öncesine uzanan, terkibi ve yapılışı hakkındaki bilgileri günümüze ulaşabilmiş önemli bir Osmanlı parfümü. Sandal, aselbent, kalenbek ve öd ağacı gibi tütsü olarak yakılan maddelerin gül suyu içinde kaynatılmasının ardından misk ve çiçek suyu eklenmesi ile elde edilen Osmanlı’ya has bu güzel koku Ramazan ayında bir törenle sunuluyormuş: “Tanzimat’tan evvel Topkapı Sarayı’nda, fetihten beri devam eden gelenekle her yıl Ramazan ayının on beşinci günü geçtikten sonra, padişaha ‘buhur suyu’ takdim olurunurdu. Enderun’da Seferli Odası’nda imal edilen buhur suyu padişahtan başka saray mensuplarına, vükelâya, hareme, ulemaya zarif billur şişeler içinde dağıtılırdı.”

Gül suyu ve gül yağının kullanımı, Türk koku tarihinde hep yaygındı. Gül suyunu serpmek için şişkin gövdeli, ince uzun boyunlu cam, gümüş, tombak ya da porselen gülabdanlar kullanılıyordu. Bugün kimi cami önlerinde rastladığımız seyyar esans satıcıları da Osmanlı İmparatorluğu döneminde çok revaçtaydı.

Osmanlı’da en fazla lavanta, misk, gülyağı, ıtır, amber ve menekşe kokuları rağbet görüyordu. 1902’de tam bir ithal kokular furyası başladı. Kolonyalar ve parfümler Avrupa’dan geliyordu. Bu dönemlerde, Osmanlı İmparatorluğu’nun ilk itriyatçısı olan Ahmet Faruki, Türk koku tarihinde özel bir yer edindi. Hasan Etem, Pertev, Hüsnü Şevki, Şükufe, Necip Bey de dönemin önde gelen itriyatçılarındandı.

Önceleri Osmanlı topraklarında yaşayan gayri müslim grupların kullandığı alkollü kokular, sonraları zengin müslüman aileler tarafından da talep edilmeye başlandı. Bu dönemde Türk itriyatçılar çok hoş kokular ürettiği halde, zamanla uluslararası markaların güçlü imajları ve yabancı parfümlerin kolayca ithal edilebilmeleri, yerli parfümcülüğün gelişimini önledi.
 
Moderatör tarafında düzenlendi:
Ö

Ömer Şimşek

Misafir
Paris’te koku müzesi açıldı
Paris'te açılan koku müzesi, ziyaretçilerini kokuların tarihinde bir yolculuğa çıkarıyor.


Fransa’da açılan koku müzesi Grand Musée du Parfum kokunun tarihini anlatıyor.

Aralık ayından bu yana açık olan müze Fransa’nın sembollerinden olan ‘koku’yu tanıtıyor ziyaretçilerine. 15 bin metre karelik bir alana yayılmış olan müze Paris’in en gözde bölgelerinden olan 8. bölgede Paris’in lüks markalarının bulunduğu bölgede yer alıyor.

Müze ilk olarak Kleopatra kokusuyla karşılıyor ziyaretçilerini. Fransa’ya parfümü getiren Catherine de Medici’nin kokusu, koku tarihinin ikinci durağı. Dünyanın en ünlü 50 parfümü de koku müzesinde deneyimlenebiliyor. Müzede ayrıca eski koku laboratuarları da yeniden canlandırılıyor. Dünyanın her bölgesinden kokuların sergilendiği müzede eski Mısır kokuları ve 1695 yılında ilk kez bulunan kolonya en çok ilgi gören kokulardan.

Günlük kokular da müzede yer alıyor. Örneğin is kokusu, deniz kokusu ve tarçın, sergilenen kokular arasında. Müzenin yapımı 7 milyon dolara mal olmuş ve her yıl 300 binin üzerinde ziyaretçi çekmesi bekleniyor.
 
Moderatör tarafında düzenlendi:
Ö

Ömer Şimşek

Misafir
Antik Mısır’da Parfüm
tumblr_inline_ngdaigRTlj1rpvlm9.jpg


“Sen Mür ve tütsülerin tümü içerisinde zengin değilsin. Ama ben Punt’un lorduyum ve mür benim.”

M. Lichtheim, Ancient Egyptian Literature, Vol. 1. p.214

“Ey kral! ben geldim ve bir kap içinde Horus’un gözünü getirdim? O’nun parfümü senin üzerinde. Ey Kral! Horus’un gözünün parfümü senin üzerinde ve bunun sayesinde bir ruha sahip olacaksın!”

Raymond Oliver Faulkner, 1910, The Ancient Egyptian Pyramid Texts, 2004 Kessinger Publishing, p.296

Parfümler zamanımızın en popüler kozmetik parçalarımızdan biri kuşkusuz. Aynı durum Antik Mısır için de geçerli. Parfüm ve kozmetik Eski Mısır için o kadar önemli ki, esansiyel yağları niteliklerine göre sınıflandıran ilk uygarlıklardan biriymiş bu sebeple. Vücutlarına daima esansiyel yağları uygularlar, bu yağların faydalarından yararlanırlarmış. Kuru ve mat ciltten ziyade; parlak, nemli cilt onlar için önemli bir kozmetik ritüeliymiş. Parfümde bu ritüelin bir parçasıymış. Tabi günümüzde parfümler genelde alkol bazlı olup, sentetik maddelerin ve doğal yağların kombinasyonu sonucu tasarlanıyor. Aynı şeyi Antik Mısır için söylemek doğru değil çünkü, onların parfümleri yağ bazlı doğal maddelere dayanıyor. Antik Mısır uygarlığı parfümü Tanrı ile ilişkilendiği için güzel kokuyu kutsallaştırmış ve pozitif bir etkinin, sağlıklı ve iyi yaşamın parçası olarak görmüş.



Antik Mısır dünyanın parfüm tasarımı lideri konumundaymış ve bu nedenle geleneksel parfüm anlayışı ile hemen hemen yakından ilişkilendirilir. Julies Caesar Mısır’ı kontrolü altına aldığı zaman Roma’ya yaptığı dönüşünde zarar verdiği pahalı ve değerli parfüm şişelerini atarak Roma halkına bu gerçeği gösterdiği de bilinen en çarpıcı hikayelerden biri.

Yüz yıllardan beri gelen yaratılış mitlerinden biri ise, Nun’un sularında ortaya çıkan ilk şeyin lotus çiçeği olduğu ve Nun’a parfümü verdiği. Tanrılar ise güzel kokularla ilişkilendirildiğinden beri Nefertem (Eski Mısır’ın Tanrısı ve parfümün tanrısı olarak da bilinir) mavi lotus çiçeğini ölümsüzlüğün ve yaşamın sembolü olarak görürmüş.

Dünyanın en ünlü Antik Mısır parfümleri; Susinum, Cyprinum, Mendeisan ve Rhodium. Bu parfümlerde kullanılan başlıca notalar ise genelde mür reçinesi, mimoza, zambak, tarçın, tütsü, reçineler ve gülden oluşuyor. Kına ise günümüzde popüler olmasa bile bir başka kullanılan parfüm içeriği Atik Mısır’da. Antik Mısırın tartışmasız en popüler içeriği ise mür reçinesiydi.

Antik Mısır denilince akla gelen ilk isim kuşkusuz Cleopatra. Güzelliğinin dillere destan Cleopatra, kozmetiğe olan düşkünlüğü ile ününe ün katmıştır. Doğru olup olmadığı bilinmemekle birlikte Cleopatra’nın kullandığı parfüm gül, sandal ağacı ve mür reçinesinden oluşuyormuş
 
Ö

Ömer Şimşek

Misafir
Parfümü kim buldu

Parfüm kim icat etti. Parfüm neredeyse insanlık tarihi kadar eskidir. İnsanların ateşi kullanmaya başlamasıyla birlikte, yanmakta olan çeşitli bitkilerin yaydığı kokuları yeniden elde etmek için, bu bitkileri sadece kokularından yararlanmak amacıyla yakmışlardır. Daha çok dinsel törenlerde kullanılan ve yakılan bitkilerden elde edilen bu kokulu dumanlar bugün “parfüm” olarak bildiğimiz kelimenin de kökenini oluşturmuştur. Bu kelime Latince “buharla” anlamına gelen per fuma ifadesinden doğmuştur.


M.Ö. 69-30 yılları arasında yaşamış olan Mısır Kraliçesi Kleopatra’nın ve ondan yaklaşık bin yıl kadar önce yaşamış olan Nefertiti’nin parfüm tarihinin en popüler kişilikleri olduğunun söylenmesi sadece her ikisinin de güzelliklerine saplantı derecesinde tutkun olmalarından kaynaklanmaz.

Eski Mısır parfümün ilk defa yapıldığı yer olarak tarihte yerini almıştır. Bilinen en eski örnekler, formülleri en gelişmiş analitik yöntemlerle bile aydınlatılamamış olan ve Mısır’daki değişik arkeolojik kazılarda ortaya çıkarılan kokulu merhemlerdir. Bu örneklerden daha yakın tarihlerde yine Mısır’da yapılmış olan ve Plutarkhos’un mürrüsafi, kına, tarçın, ardıç, hint sümbülü, safran, bal, üzüm gibi on altı bitki ve reçinenin karışımından elde edildiğini söylediği Kyphi, bilinen en eski parfüm örneklerinden biridir. Mısır’da kişisel parfüm kullanımının da en az din kaynaklı kullanımlar kadar yaygın olduğu söylenmektedir. Banyonun günlük yaşamlarında çok önemli bir yer tuttuğu bilinen Mısırlılar yıkandıktan sonra vücutlarını kokulu yağlarla ovarlardı. Mısırlıların parfüm yapımı ve kullanımı konusundaki derin bilgileri İbranilere, Asurlulara, Babillilere, Keldanilere, Perslere, Yunanlara, kısacası eski dünyanın bütün halklarına hızla yayılmıştır.


Bundan dört bin yıl kadar önce Ninive ve Babil koku ticaretinin merkezi haline gelmişti. Bir efsaneye göre Judith, İbrani ülkesini kurtarmak amacıyla Nabukadnezar’ın komutanı Holofernes’i baştan çıkarabilmek için, güzel kokuların büyüsünden yararlanmıştı. Hz. Muhammed’in tersine, Musa cemaatine güzel kokuların kişisel amaçlarla kullanımını yasaklamışsa da, buyurduğu sert cezalar bile yaygınlaşmalarının önünü alamamıştı.

Çinliler ise M.Ö. 2300’lerde erkek misk geyiğinin salgısını yasemin ve lotusla karıştırarak parfüm yapımında kullanmışlardır.

Hindistan da ise yasemin, gül, nergis ve sümbülteber gibi çiçeklerden kokular hazırlanmış, ancak kutsal kabul edilen sandal ağacı bütün parfümlerin esas bileşenini oluşturmuştur.

Kokuyu önce tanrıların kullanımına bırakan Yunanlar sonraları o denli ifrata kaçmışlardır ki, Solon güzel koku kullanımını yasaklamak zorunda kalmıştır; ama elbette kimse bu yasağı ciddiye almamıştır. Yazma merakları güzel koku meraklarından aşağı kalmayan Yunanlar tarihin ilk parfüm kitabını da kaleme almışlardır. M.Ö 2. yüzyılda Apollonius parfüm üzerine bilimsel bir eser yazmıştır. Kapalı bir yaşam süren Yunan kadınları fazla parfüm kullanmazlardı; çoğu zaman fahişe sanılan ama fahişeden çok daha farklı olan “heteira”lar vücutlarını kokulu yağlarla ovar, ağızlarını kokulu sularla çalkalarlardı. Aristoteles kokuları altı grupta sınıflandırır: tatlı, ekşi, keskin, yağlı, acı ve pis kokular. Yunanlar güzel kokularla bedenlerini ve saçlarını ovarlardı.

İsa’nın yaşadığı yıllarda Roma’da parfüm kullanımı ifrata varmış, Romalılar sancaklarını, elbiselerini, kölelerini, hatta at ve köpeklerini bile güzel kokulara bulamışlardır. Roma’nın yıkılmasından sonra Avrupa’da parfüm kullanımı azalmaya başlarken, Araplarda artış göstermiş ve dünyanın parfüm merkezi değişmiştir; öyle ki Arabistan’a “kokular ülkesi” denmeye başlanmıştır.

Ünlü tıp bilgini İbn-i Sina (980-1036), buhar damıtmasını ilk geliştiren kişi olmuştur; bu yöntem parfümün uzun süre saklanması konusundaki zorlukların büyük ölçüde aşılmasını sağlamıştır. 1150 yı-lında yöntemi kısmen geliştiren Avrupalılar damıtma kabından çıkan sıcak buharı soğutmuş ve önemli üretim artışı sağlamışlardı. Aynı dönemde ünlü Arap bilgini El Razi, parfümle hiç de ilgili olmayan çalışmalarında dünya tarihinin en önemli keşiflerinden birini yapmış ve alkolü damıtmayı başarmıştır. Alkolün Avrupa’da tanınmasıyla birlikte, tuvalet suyu (eau de toilet) olarak bilinen alkollü parfümlerin üretimi başlamıştır. 1370’te kokulu yağlar ve alkolden üretilen Eau d’Hungrie (Macaristan Suyu) aynı zamanda klasik bir afrodizyak olarak da bilinir.
 
Ö

Ömer Şimşek

Misafir
Eski Mısır’da Yaşayan Kadınların Gençlik ve Güzellik Sırları

Mısır, tarihine baktığımızda bizi her anlamıyla etkilemeye ve büyülemeye devam ediyor... Piramitlerin mucize niteliğindeki olaylarını duymayan yoktur. Sütün bozulmadan aylarca kaldığını ve sonucunda yoğurt olduğunu mesela... Neyse asıl konumuza gelelim. Mısırlıların güzelli
Güzelliğin ilk kuralı gözleri boyamak!

640xauto.jpg



Eski Mısırlı kadınların en büyük güzellik sırrı gözleri boyamak yani kalem çekmekti. Tabii ki bunu günümüzdeki gibi değil kendilerine has bir yöntemle yapıyorlardı. Siyah göz boyasını elde etmek için kristalize kayaların ve zümrütlerin tozunu kullanıyorlardı. Elde edilen bu siyah tozlar aynı zamanda malakit adlı bir madde içerdiği için göz sağlığını koruyordu!

En pahalı parfümler bile yanına yanaşamaz.

640xauto.jpg



Güzel koku Mısırlı kadınların olmazsa olmazlarından birisiydi. Parfümlerini ise Nil boyunca yetişen güzel kokulu çiçeklerin yağlarından elde ediyorlardı. Bu yağları inanması güç olsa da ısıyı 65 dereceye sabitleyerek ısıtıyor içine tarçın gibi kokular da ekliyorlardı.

Bitkilerin içindeki şifalı vitamin ve yağlar sürdükleri cildi koruyor dinç ve diri gözükmelerini sağlıyordu.

Doğal sabun kavramı ilk Mısır’dan çıkmış...

640xauto.jpg



Aynı parfüm yapar gibi çiçek yağları karıştırılıp belli bir ısıda kaynatılırdı. Sabun yapmak için ek olarak içine kil ve doğal kül eklenirdi. Bu sabunları hoş kokmak için kullanan Mısırlılar sonradan cilt yara ve yanıklarını hızlıca tedavi ettiklerini fark ettiler.

Mısır gibi kuru bir iklimde ciltlerinin asla kuru olmamasını bu sabunlara borçlulardı...

Cilt bakım kremleri de vardı.

640xauto.jpg



Çok ilginç olarak cilt bakım kremleri çalışan işçiler için geliştirdikleri bir şeymiş. İşçiler yüksek güneş ışınları altında çalıştıkları için cilt hastalıklarına yakalanma oranları bir hayli yüksekti bu nedenle cildi nemlendirmek için en yağlı çiçekleri kullanarak krem elde ediyorlardı.

Saçların bakımlı olması için boya şart!

640xauto.jpg



Göz, vücut, koku derken saçları unutacaklarını sandıysanız yanıldınız. Mısırlı kadın tasvirlerine, resimlerine dikkat ettiniz mi? Hepsinin upuzun, örülü saçları vardı. Bunu ise yeşil yapraklı bitkileri, daha koyu ve turuncu yapraklı bitkilerle birlikte kurutarak yapıyorlardı.

Arkeologlar yüzyıllar sonra yaptıkları incelemede ilk kına olarak adlandırabileceğimiz bu tozlara Mısırlı kadınların tırnak aralarında rastladı!
 

Emirhan

Eau de Parfum
Katılım
23 Nis 2017
Mesajlar
218
Güzel konu yakalamışsın Ömer hocam tebrik ederim devamını bekliyorum.


Tapatalk kullanarak iPhone aracılığıyla gönderildi
 
Ö

Ömer Şimşek

Misafir
Nasıl Koktuklarını Öğrenince "Yahu Bunları Kim Alır" Diyeceğiniz Parfümler

1. Patlamış Mısır Aromalı

Kim üzerine gayet tuzlu ve yağlı bir yiyeceğin kokusunu sıkmak ister ki? Ayrıca satın almak da gereksiz. Cumartesi ya da pazar günü sinemaya gidip oturmak zaten yeterli olur.

2. Vücut Sıvıları...


Sıvılar mı? Herhalde kafayı yemişler. Görünüşüne göre üretici firma, parfümün kullanıcısına ter, kan ve sperm kokusu vereceğini garanti ediyormuş...

3. Istakoz!?


Açıklama yapmaya gerek yok, zira üretici firma yine 'Demeter' çıktı.

4. Kağıt Kokusu


Çok mu istiyorsun? O zaman gidersin bir kırtasiyeye, alırsın sıfır bir defter, açıp yüzüne boynuna sürersin.

5. Vajina Kokulu


Tövbee !!!

6. At Severler İçin 4 Farklı Kokulu


Saman, ahır, kırbaç ve eyer gibi dört seçeneğe kim hayır diyebilir ki?

7. Garaj Gibi 'Misss'



Garajın kime ait olduğunu yazarlarsa, muhtemelen daha çok satılır:)

8. Cenaze Evi Esintisi


Yahu pes, ne diyelim...

9. Kahve Kokusu Veren


Firmanın iddiası parfümün Espresso gibi koktuğu şeklinde. Düşününce en azından bunun biraz gideri var gibi.

10. Şömine !?


Yanında beyaz bir takım elbise ve röpdeşambır da veriyorlarsa, neden olmasın...

11. Mavi Peynir Kokulu


"Madem kendisini alamıyoruz, bari kokusuyla yetinelim" diyen varsa kaçırmasın.

12. Sirk Gibi Kokan


Milletin saatlerce üzerine oturduğu sandalyeler ya da uzun banklar dahil midir acaba?

13. Esrar Aromalı


İstatistiklere bakınca bizim ülkenin zaten onun gibi koktuğu görülüyor.

14. Apple Laptop Kokusu Veren


Yine pahalı olacak desenize...

15. Burger King



16. Money Cologne (Unisex) : Kıyılmış gerçek USD kağıt paraların içinde paketlenen likit para. Kokunun temelini pamuk, ipek ve keten oluşturuyor ve zenginlik gibi kokuyor?


17. Pizza Hut- Scent:Pizza Hut’ın Kanada departmanı sahipleri işlerini daha ileri götürmeye kara verdiler ve klasik pizzadan farklı bir şey yapmaları gerektiğini düşündüler. Bir parfüm fikri çekici gözüktü. Testler esnasında peynirin iyi kokmadığını görerek şaşırdılar ve uygun kokuyu bulana kadar birçok versiyon yapmak zorunda kaldılar. Tasarımcılar, kokunun fırından taze çıkmış ekmek kokusu olduğunu söylüyorlar ancak bir insanın yemek, hatta peynir aromalı yemek kokmak isteyebileceğini ekip olarak düşünmüyoruz.


18. Bir diğer ilginç parfüm ise Obsession for Men… Calvin Klein markasını taşıyan parfümün ilginçliği çekici geldiği kesimin yalnızca insanlar olmaması… Guatemala’nın vahşi ormanlarında jaguarları izleyen bilim insanları de hayvanları kendilerine çekmek için bu parfümü kullanıyor. Belgesel çekimi esnasında jaguarları kameraya yaklaştırmak için kullanılan Calvin Clein’ın ‘Obsession for Men’ adlı kokusunun hayvanlar üzerindeki çekiciliğinin ilk fark edildiği yer ise WCS’nin New York’taki Bronx Hayvanat bahçesi. Jaguarların dikkatini en çok çeken ikinci koku ise Nina Ricci’nin ‘L’Air du Temps’ adlı parfümü.

19. Bacak parfümü olur mu demeyin… En ilginç parfümler listemizde yer alan parfümlerden biri de dünyadaki ilk ve tek bacak parfümü Alessandro Stiletto bacak parfümü… Siyah böğürtlen kokusunu hissettiren Alessandro Stiletto, attığı her adımda dikkat çekmek isteyen kadınları cezbediyor. Yine de yalnızca bacaklar için farklı parfüm kullanma fikri bize oldukça ilginç geldi…

20. Enler listesinin birinci sırasını ona ayırdık. Yutulabilen parfüm şimdilerde kozmetik dünyasında çığır açmaya hazırlanıyor. Avustralyalı sanatçı Lucy McRae ile ABD’li biyolog Sheref Mansy’nin imzalarını bulunduran parfüm hap şekliyle alternatif üretiyor. Hapı yutan kullanıcının ter üretimiyle beraber vücuda yayılan kendine has kokusu parfüm işlevi görürken “Yutulabilen parfüm” isimli hapın birkaç yıl içinde piyasada olması bekleniyor.
 

Meursault

Perfume Lover
Satış Onaylı
Katılım
21 Haz 2016
Mesajlar
1,725
Kültür zehirlenmesi yaşıyorum:). Okuduğundan hızlı yazı paylaşıyon abi:). Eline sağlık.

LG-D855 cihazımdan Tapatalk kullanılarak gönderildi
 

denondj

Pure Parfum
Satış Onaylı
Katılım
12 Eyl 2015
Mesajlar
643
ilgiyle takip ediyorum hocam :) elinize sağlık
 

chypre

Perfume Lover
Satış Onaylı
Katılım
15 Kas 2016
Mesajlar
4,560
Eskiden gasteler büyük britanica meydan larus ansiklopedileri verirdi ordanmı yazıyorsun şekerim bunları:confused::D:D
 
Ö

Ömer Şimşek

Misafir
Dünyanın En Pahalı 10 Parfümü

dunyanin-en-pahali-parfumleri-1024x683.jpg



Belki de yoldan geçerken sırf parfümü nedeniyle sizi etkileyen insanlar olmuştur. İşte bu parfüm dünyası akıl almaz bir şekilde insanların duygularını depreştirmek için çalışıyor. Duygularınızla ne kadar oynarsa da, o kadar pahalı oluyor diyebiliriz.

Parfümlerin yaydığı koku, herkese göre farklı anlamlar taşıyor. Ayrıca her tene göre farklı parfümler de üretiliyor. Pek dikkatinizi çekmese bile parfüm dünyası gerçekten büyüyen bir sektör olarak her geçen gün gelişiyor. Ayrıca ne kadar zor bir sektör olduğunu da şu şekilde düşünün: Müptelası olduğunu ve yıllardır değiştirmediğiniz bir parfümünüz var. Ama her geçen gün yeni kokular ortaya çıkıyor. Müşteri bulma konusunda ne kadar da yaratıcı olmaları gerektiğini anlayabiliyor musunuz?

Parfümlere çok fazla para vermek istemeyiz. Hatta annelerimiz “limon kolonyasının nesi varmış” diye yüksek fiyatlara tepki gösterirler ve sizde kızarsınız. Ama şimdi öyle parfümlerle tanışacaksınız ki, fiyatlarını duyduğunuz zaman annenize hak vereceksiniz…

İşte dünyanın en pahalı parfümleri ve onları özel kılan içerikleri:

10.Annick Goutal Eau d’Hadrien
30 ml – 441,18 Dolar



Annick-Goutal-Eau-dHadrien.jpg

Madagaskar’da yetişen özel bir bitki, limon, mandalina, Sicilya limonu, greyfurt, Ağaç kavunu, selvi, aldehit ve ylang ylang özleri içeren bir parfümdür. 1982 yılında Annick Goutal ve Francis Camail işbirliğiyle üretilmeye başlamıştır. Hem kadınlar hem de erkekler bu parfümü kullanabiliyor. 3.4 mililitrelik şişelerde satılan bu parfüm 1500 dolara satılıyor. 2008 yılında FiFi Ödülleri’nde kazandığı unvan ile önem ve popülerlik kazanmıştır.


9.JAR Bolt of Lightning
30 ml – 765 Dolar



JAR-Bolt-of-Lightning.jpg

JAR, Joel A. Rosenthal tarafından tasarlanmış bir parfümdür. Şişesi ise özel olarak Bolt of Lightning tasarımıdır. Şişesinin tamamen parfüme özel olduğu belirtiliyor. Oryantal çiçeksi kokuların hakim olduğu bu parfüm kadınların kendini oldukça çekici hissetmesine neden oluyor. 2001 yılında yayımlanan ve içeriğindeki çiçekler, bitkiler, olgun meyveler, misk kokusu gibi karışımlar bulunuyor. Elbette sırrı nedeniyle içeriği hakkında daha fazla bilgi de verilmiyor.


8.Joy by Jean Patou
30 ml – 800 Dolar



Joy-by-Jean-Patou.jpg

Fransız sarayı için 1929 yılında Henry Almeras tarafından kurulan bu parfümeri, 1936 yılından bu yana dünyanın en seçkin ve saygı duyulan parfümlerini üretiyor. 2000 yılında FiFi Ödülleri’nde Joy, Chanel No 5 parfümünü yenerek, vakıf tarafından “yüzyılın kokusu” unvanını almıştır. Bu parfümün benzeri görülmemiş bir şekilde, 10.000 yasemin çiçeği ve 336 gülden oluştuğu biliniyor. Parfüm büyük insanların ruhlarını hareketlendirmek için üretilmiş. Hatta bazıları depresyona karşı savaştığını bile dile getiriyor. Ama yine de milyoner biri değilseniz, parfümün fiyatı bir depresyona neden olabilir!


7.Caron Poivre
30 ml – 1.000 Dolar



Caron-Poivre.jpg

1904 yılında kurulan Parfums Caron, dünyanın en prestijli parfüm şirketlerinden birisidir. Bu özel parfüm ise 1954 yılında yani kuruluşundan tam 50 yıl sonra yaratılmış en pahalı parfümüdür. Hem erkekler hem de kadınlar tarafından kullanılmaktadır ve beyaz altın çerçeveli, Baccarat kristal şişesi bulunmaktadır. Karanfil, siyah ve kırmızıbiber olmak üzere çeşitli baharatlar içermektedir. Fransızcadan gelen ismi ve içeriği nedeniyle ‘ateşli koku’ olarak tanınmaktadır.


6.Hermes 24 Faubourg
30 ml – 1500 Dolar



Herm%C3%A8s-24-Faubourg.jpg

Paris’te kadınlar için orijinal ve sınırlı sayıdaki parfümlerin adresi Fransız lüks marka Hermes’dir. 1995 yılından bu yana efsanevi koku üreticisi olan Maurice Roucel tarafından bu parfüm, üretilmektedir. Yalnızca 1000 şişe üretilmiştir ve nadir bir parfümdür. Şişedi St. Louis tarafından kristalden yapılmış ve yumuşak, kıvrımlı hatlara sahiptir. Uzun süre kalıcı olan bu parfüm, portakal çiçeği, yasemin, tiare çiçeği, paçuli, ylang ylang, süsen, vanilya, amber, sandal ağacı ve çeşitli çiçek kokuları içermektedir.


5.Clive Christian No. 1
30 ml – 2.150 Dolar



clive-christian-no-1.jpg

Clive Christian lüks parfüm sektörünün en tanınmış isimlerindendir. 2001 yılında başlatılan ve 2006 yıllarına kadar dünyanın en pahalı parfümü unvanını elinde bulunduran parfümü ise Clive Christian No. 1 parfümüdür. Erkekler için odunsu oryantal, kadınlar için çiçeksi oryantal çeşidi vardır. Şişesi kristalden yapılmıştır ve 1/3 karat elmasla süslenmiştir. Bergamot, doğal sakız reçinesi, orris, vanilya, sandal ağacı, ylang ylang ve çeşitli özler harmanlanarak üretilmiş zengin bir kokudur.


4.Chanel Grand Extrait
30 ml – 4.200 Dolar



chanel-grands-extraits.jpg

Coco Chanel ilk parfümü olan No. 5 için uzun süre çalışmıştır. Kendine özgü ve tarzını yansıtan bir parfüm üretmesi için işin uzmanlarına gitmiş ve aradığı kokuyu bulana kadar tatmin olmamıştır. Şimdilerde ise lüks markaların önünde gelen ikonik parfümü haline gelmiştir. Chanel No. 5, lüks parfümün eş anlamlısı olarak görülmektedir. Ernest Beaux tarafından yaratılmıştır ve sınırlı sayıda üretilmiştir. Her bir şişesi camcının özel dokunuşları ile kalıpsız tamamen el işçiliği ile üretilmiştir. Chanel’in sözcüsü parfümün “her yıl çok az sayıda” üretilmesi konusunda bir duyuru yayınlamıştır. Gül ve yasemin kokuları ile zarif bir parfümdür.


3.Baccarat Les Larmes Sacrees de Thebes (Teb’in Kutsal Gözyaşları)
30 ml – 6.800 Dolar



Baccarat-Les-Larmes-Sacrees-de-Thebes.jpg

Kristal piramit şeklindeki şişesiyle önce göz dolduran bir parfümdür. Pahalı olmasının nedeni hem şişesi hem de özel kokusudur. Baccarat dünyanın en lüks kristal şişelerini üretir ve dünya çapında üst düzey parfüm üreticileri için şişe tasarlar. 1998 yılında yapılan bu parfüm, nadide bir parfüm ve yalnızca 3 tane üretildi. “Teb’in Kutsal Gözyaşları” olarak tanımlanın bu parfüm, Mısır temalı bir parfüm. 0,25 oz kaplarda sunulmaktadır ve içeriğinde kehribar, yasemin, gül, Mısır cassie karışımının yanı sıra özel olarak Ortadoğu kokusu uyandırması için mür ve sığla bulunmaktadır.


2.Clive Christian No. 1 Imperial Majesty Perfume
30 ml – 12.721,89 Dolar



Clive-Christian-No.-1-Imperial-Majesty-Perfume.jpg

Dünyanın en pahalı parfümü olarak Guinness Rekorlar Kitabı’na girmiştir. 2005 yılında piyasaya sürülen bu özel koku, nadir, kendine münhasır bir parfümdür. Yalnızca 10’ar şişe olarak Londra’da Harrods ve New York’ta Bergdorf Goodman mağazalarında satışa sunulmuştur. Son derece süslü bir şişesi bulunmaktadır ve 16,9 oz’dur. 5 karatlık bir beyaz elmasla süslenen şişesi, 18 karat som altın ile çevrilidir. Şişe elbette ki, Baccarat tarafından üretilmiştir.


1.DKNY Golden Delicious Million Dollar Fragnence Bottle
Şişesi 1 Milyon Dolar



DKNY-Golden-Delicious-Million-Dollar-Fragnence-Bottle.jpg

2011 yılında DKNY’nin altın elma şeklinde piyasaya çıkarılan bu şişesi dünyanın en pahalı parfümü. Parfüm tam olarak 1 milyon dolar. Şişe ünlü takı tasarımcısı Martin Katz tarafından tasarlanmış. 14 karat beyaz ve sarı altın ile hazırlanan bir şişesi var. Şişe üzerinde bulunanlara gelecek olursak;


  • Brezilya’dan özel 183 sarı safir, 2,700 beyaz elmas, 1.6 karat turkuaz Paraiba turmalin;
  • Sri Lanka’dan özel 7.18 karat oval Cabochon safir;
    Avustralya’dan özel 15 pembe elmas;
  • 4 gül kesimi elmas, 3.07 carat oval yakut, 4.03 karat armut şekilli gül kesim elmas ve 2.43 karat kusursuz kesimli sarı Kanarya elması bulunuyor.
Şişe toplamda 2909 değerli taş içeriyor ve en önemli parçası saydığımız özel taşlardan yapılan New York silueti. Tasarımın tamamlanması 1.500 saat almış. Onu özel kılan noktalardan birisi ve belki de en önemlisi ise açık artırmayla parfüm meraklılarına satılacağı, tüm gelirinin küresel hayır kurumu olan “Action Against Hunger” kurumuna bağışlanmasıdır.


1 ve 2 numara değerli taşların gövde gösterisi
koku olarak başarılılarmı 5 ml dekant alıp denemek isterim :D:D:D
 

Debussy

Pure Parfum
Satış Onaylı
Katılım
10 Haz 2016
Mesajlar
1,115
Elinize sağlık yalnız dünyanın en pahalı parfüm listesinde birçok kusur bulunuyor Ömer hocam. Bir de ilk üçtekini saymazsak diğerlerinden daha pahalılar var bu arada, zaten ilk üçte olanlar da içindeki sıvı değil şişesi para ediyor :).
 
Ö

Ömer Şimşek

Misafir
Elinize sağlık yalnız dünyanın en pahalı parfüm listesinde birçok kusur bulunuyor Ömer hocam. Bir de ilk üçtekini saymazsak diğerlerinden daha pahalılar var bu arada, zaten ilk üçte olanlar da içindeki sıvı değil şişesi para ediyor :).
al taşları üstünden hocam geriye ne kaldı
senin paylaşımlarını özellikle bekliyorum
creed ile ilgili paylaşımını zevkle okudum
 
Ö

Ömer Şimşek

Misafir
FRAGONARD PARFÜM MÜZESİ



Fransa` nın güneyinde, Grasse` da bir müze...
Grasse dünyanın parfüm merkezi... Farklı kokularda ve renklerde bir çok çiçeğin yetiştirildiği, esans haline getirildiği kokudiyarı.





Fragonard parmümeri 1926 yılında, müzesi de 1989 yılında kurulmuş... Müze parfümün 5000 yıllık tarihini sergiliyor.





Müzede parfümün tarih sayfalarında aldığı yeri ve parfüm yapılışı hakkında bir çok bilgi sergilenmiş.


Koku; M.Ö. 4000` li yıllarda kokulu bitkilerin ve reçinelerin yakılması ile yani tütsü ile insan hayatına girmiş. Mezopotamya ve Mısır`a kadar uzanan bir tarihi var. Parfüm kelimesi latince ve dumandan çıkan anlamına gelen Per- Fume kökünden türemiş. İşte bu ilk zamanlarda kişniş, bergamot gibi otların yakılması ile kokular elde ediyorlarmış. Parfüm güzel kokmanın dışında farklı amaçlar için de kullanılıyormuş. Eski Mısır` da tanrıları memnun etmek, güzel kokuları yaşamın ötesine taşısınlar diye ölülerini güzel kokulu yağlarla mumyalamak, hastalıkları tedavi etmek gibi...


Firavun Tutankhamon`un mezarında yapılan kazılarda parfüm şişeleri ve krem vazoları bulunması da bunun ispatı olmuş.




Güzel kokulu yağlarla mumyalanmış bir el...
Ve sonraları yavaş yavaş elde ettikleri bu kokuları güzel kokmak için insanlar vücutlarına sürmeye başlamışlar ve parfüm yavaş yavaş önem kazanmaya başlamış.


11. yy` da İranlı İbn-i Sina (Avicenna), damıtma yoluyla gül suyunu bulmuş. Asya, Anadolu, Babil, Ninova ve Persepolis`de giderek yaygınlaşan misk-i amber gibi kokular doğuda her sınıfa mensup kişiler tarafından gündelik hayatta sıkça kullanılır olmuş ve koku kullanımı savaşlar, gezginler ve İpek Yolu kanalı ile 14. yy` da Avrupa`ya kadar ulaşmış. Ancak modern parfümü dünya ile ilk tanıştıran Macarlar olmuş.


Avrupa` da o yıllarda kokulu yağların tüketicileri Avrupa saraylarıymış. 14. yy` da (1370) ilk alkol esaslı parfüm olan Macar Suyu, güzelliği ile ünlü Macar Kraliçesi Elisabeth Von Ungar` e ithafen yapılmış. Muhteşem güzelliği ile tanınan Elizabeth 25 yaşındaki Polonya Kralı kendisine evlenme teklifinde bulunduğunda 72 yaşındaydı ve Elizabeth` in muhteşem güzelliğinin sırrının Macar Suyu olduğu söylenmektedir. Macar Suyu` nun bileşiminde biberiye ve lavanta yağının bulunduğu bilinmektedir.


14. yy` da Fransa` nın güneyinde başlamış olan hoş kokulu çiçeklerin ekimi zamanla büyük bir sanayiye dönüşmüş ve Fransa kısa sürede parfüm imalatının Avrupalı merkezi olmuştur.

Günümüzde Fransa hala Avrupa parfüm tasarımının ve ticaretinin merkezidir.

Parfüm yapımı Rönesans ile İtalya` da 16.yy` da gelişmeye başlamış.
İtalyan Catherine de Medici, Fransa Kralı II. Henry ile evlenmek üzere İtalya` dan Fransa`ya gelmiş, Rene le Florentin isimli kişisel parfüm satıcısı ile Fransa` nın Grasse bölgesinde Florentin` e araştırma laboratuvarı kurmuş ve gizli bir pasajla kendi evine bağlantı yaptırmıştır.

16. yy` dan bu yana Grasse, Fransa deri işletme endüstrisinin de merkezi olmuştur.

Burada yapılan deri eldivenler amber, çeşitli baharatlar, yasemin, akça yasemin ve misk ile kokulandırılmıştır.

18. yy` da deri ticareti önemini kaybettiğinde kokulu eldiven üreticileri sadece parfüm üretmeye yönelmişler, bu amaç için çeşitli ağaçlar yetiştirmişler.


İnsanlar koku ihtiyaçlarını 19. yy başlarına kadar bitki ve çiçeklerden elde ettikleri kokulu yağlar ile karşılamışlar.

Modern parfümeri 1806` da Jean Maria Farina tarafından Eau de Cologne` un pazarlanması ile başlamıştır. Almanya kaynaklı olan formülü 1818 yılında patent almıştır.
Formülü alkol-su bazının portakal tomurcuğu, bergamot, biberiye ve limondan oluşan bir yağ ile kokulandırılmasından ibarettir.


Ülkemizde ise 19. yy` da, gül yağı ile uçan yağ üretimine başlanmıştır. Isparta gül yağı, kalitesi ile dünyada aranan bir ürün olma özelliğindedir.


Müze ismini Grasse` da yaşayan ve ünlü bir resam olan Fragonard` dan almış. Müzede ve ürün satış yerinde bu ressamın eserlerini görmeniz mümkün...







Bahçesinde küçük bir gül ağacı ve hemen müzenin girişinde olmak üzere, farklı yerlerde de görebileceğiniz damıtma aletleri karşılıyor sizi...



Şimdilerde değil ama ilk zamanlarda çiçeklerin kurutulma tekniklerinden örnekler...



Ve burada yapılan parfüm esanslarında kullanılmak için Türkiye`den de gül geldiğini öğrenmek...




Yapılan parfümlerin test edildiği ve Burun Odası olarak adlandırılan bu oda en çok ilgimi çeken yerlerden oldu. Bu odalarda Burun denilen kişi kokuları test ediyor.

Ve anlatılanlardan öğrendik ki bu kişiler çok kıymetli insanlarmış. Dünyada 50 ya da 150 (farklı kaynaklardan edindiğim bilgilere göre) kadar az sayıda Burun olduğunu öğrenince şaşırmamak elde değil. Hem bir sanatçı hem de bir kimyager olan parfümistler ise 1000 kadarmış dünyada. Tam 10 yıl gördükleri eğitimin sonunda girdikleri sınavda 3000` e yakın kokuyu ayırd edebilmeleri gerekiyormuş. Eğitim veren okullardan ikisi Grasse` da, bir diğeri de Paris` te bulunuyormuş. Burun odasında sıralanmış esansların durduğu masaya org ve her bir esans için de nota kelimesini kullanıyorlar. En üsttekiler yüksek notalar olup limon, yeşillikler... Orta kısım ara notalar olup çiçekler, meyveler ve baharatlar... en alt ise temel notalar olup odunlar, kökler, vanilya ve amber içerikli kokularmış.





Ve parfüm şişelerinin tarihin farklı zamanlarındaki değişimini görmek de güzeldi.

Günümüzden çok eskilerde kalmış ama ince, narin ve çiçeklerle süslenmiş porselen parfüm şişeleri daha çok hoşuma gitti.





Marie- Antoinette` in ( 18.yy ) yolculuk çantası; yemekte kullanacağı çatal bıçağından, makyaj malzemeleri ve parfümlerine, aksesuarlarına ve diğer temizlik malzemelerine kadar taşıyabileceği yolculuk çantası...





Ve parfümlü takılar...


6 bin gülden 1lt gül yağı ve 8 milyon elle toplanmış yasemin çiçeğinden 1 lt yasemin uçucu yağı elde edildiğini de söylemeden bitirmek istemiyorum...
 
Üst