Scentless
Extrait de Parfum
- Katılım
- 14 Nis 2017
- Mesajlar
- 397
Parfümörü usta Jacques Polge'un baş yapıtlarından, ilham veren parfüm Coco. Erkeklerin kadınlardan daha objektif olmalarından kaynaklı başarılarını ve cesaretlerini savunmuşumdur hep. Bu özellikle burunlar için de geçerli. Bir erkeğin bir kadın için güzel kokular tasarlaması ve aynı zamanda erkek için de aynı çizgide parfüm yapabilmesi her notaya aynı mesafede durmasından kaynaklanıyor olmalı. Biz kadınlar daha duygusal ve yanlı yaklaşıyoruz çoğu zaman.
Jek Amca 1984 yılında bu parfümü yaratıp annelerimizin jenerasyonuna armağan etmiş. Hepimiz bu yüzden Coco'nun kokusuna aşinayız.
Annesinin eteğinden tutup altın gününe gidenler iyi bilir bu kokuyu. Kapı açılır ve sıcak poğaça kokuları arasından, bu daha da sıcak harika koku kendini gösterir. Evin gözdesi olan kadından yayılır koku. Kolları altın bilezik dolu, muhtemelen dayınızın amcanızın henüz çok kıymetli olan karısı :)
Yoğun aldehitler ile açıldı. İkram ettiğiniz kolonyayı burnuna götüren misafirin yüzü şu an benim yüzüm. Acı reçineleri net alıyorum. Ağacın kırılmış budağını tamir etmek için salgıladığı acı ağdalı reçine kokusu. Parfümün en zor kısmı üst notaların sağa sola çarpıp, kaçıştığı anlar.
Kesilmiş değil ama topraktan yeni koparılmış maydanozun mükemmel kokusu saniyeler için de olsa duyuluyor. Yenibahar (karanfil, tarçın, karabiber gibi kokar, tatlıya da tuzluya da yakışır) kokusu orada bi yerlerde.
Karanfilli sakız çiğnediğimizde burnumuza gelen o ıslak karanfil kokusu uzun süre gitmemek üzere üstünüze yapıştı. Hatta hemen herkesin evine girmiş bellisima deodorant ile aynı koku.
Başlarda aldığım inceden şeker pembe gül kokusu yerini bordo gülün yoğun karanlık kokusuna (Noir de Noir) bıraktı. Parfüm hala eski kokmaya devam ediyor.
Tuvalet aynasının önünde yıllarca beklemiş, biraz bozulmaya dönmüş kadın kokusu. Bu bahsettiğim hal kokunun hayvansal yanı. Merak etmeyin hafifleyecek.
Tatlı kokuyor ama gurme değil çiçek tatlılığı. Hangi çiçekler deseniz bakıp kalırım. Baharatlar baskın. Şöyle ki 5 dolu kaşık çay koyduğunuz demliğin içine 2 küçük karanfil attığınız zaman artık o, çay değil karanfilli su oluyor ya, benzer şekilde burnunuzun çiçeğe ulaşması karanfil varken çok zor.
Parfüm, orta notalara geçerken tozlu bir hal alıyor.
Aşık olduğum parfümlerden olan Dior Dolce Vita'ya göz kırptı. Bendeki bu aşk Sandal ağacı ve şeftalinin ustaca kullanıldığı tüm parfümlere var. Bu bölüm 1. Saatte başlıyor. Eğer Sandal ağacı ve şeftali yanında şeker ya da sadece çiçek olsaydı bu kaliteyi duyumsayamazdınız. Baharatlar bu ikiliye zirve yaptırıyor. Kadife gibi yumuşadı.
Son ve en uzun sizinle kalacağı bölüme geçtiğinizde tamamen çiçeklerlesiniz. Geride kalıyor artık koku. Yediğiniz en hafif sütlaçı hatırlayın. Ben o kokuyu da aldım.
Parfüm baharatlı ama yüzünü batıya dönmüş bir parfüm. Kaliteli koku, yenge kokusu :) ben bu parfümü kullanırım. Spor ayakkabı giymediğim günlere daha çok yakışır . Düğüne, bayrama, toplantıya daha uygun bir parfüm.
Henüz parfüm puanlaması yapacak kadar çok hakim değilim kokuya. Bu yüzden puanlamayı geçiyorum arkadaşlar. Umarım beğenirsiniz.
Jek Amca 1984 yılında bu parfümü yaratıp annelerimizin jenerasyonuna armağan etmiş. Hepimiz bu yüzden Coco'nun kokusuna aşinayız.
Annesinin eteğinden tutup altın gününe gidenler iyi bilir bu kokuyu. Kapı açılır ve sıcak poğaça kokuları arasından, bu daha da sıcak harika koku kendini gösterir. Evin gözdesi olan kadından yayılır koku. Kolları altın bilezik dolu, muhtemelen dayınızın amcanızın henüz çok kıymetli olan karısı :)
Yoğun aldehitler ile açıldı. İkram ettiğiniz kolonyayı burnuna götüren misafirin yüzü şu an benim yüzüm. Acı reçineleri net alıyorum. Ağacın kırılmış budağını tamir etmek için salgıladığı acı ağdalı reçine kokusu. Parfümün en zor kısmı üst notaların sağa sola çarpıp, kaçıştığı anlar.
Kesilmiş değil ama topraktan yeni koparılmış maydanozun mükemmel kokusu saniyeler için de olsa duyuluyor. Yenibahar (karanfil, tarçın, karabiber gibi kokar, tatlıya da tuzluya da yakışır) kokusu orada bi yerlerde.
Karanfilli sakız çiğnediğimizde burnumuza gelen o ıslak karanfil kokusu uzun süre gitmemek üzere üstünüze yapıştı. Hatta hemen herkesin evine girmiş bellisima deodorant ile aynı koku.
Başlarda aldığım inceden şeker pembe gül kokusu yerini bordo gülün yoğun karanlık kokusuna (Noir de Noir) bıraktı. Parfüm hala eski kokmaya devam ediyor.
Tuvalet aynasının önünde yıllarca beklemiş, biraz bozulmaya dönmüş kadın kokusu. Bu bahsettiğim hal kokunun hayvansal yanı. Merak etmeyin hafifleyecek.
Tatlı kokuyor ama gurme değil çiçek tatlılığı. Hangi çiçekler deseniz bakıp kalırım. Baharatlar baskın. Şöyle ki 5 dolu kaşık çay koyduğunuz demliğin içine 2 küçük karanfil attığınız zaman artık o, çay değil karanfilli su oluyor ya, benzer şekilde burnunuzun çiçeğe ulaşması karanfil varken çok zor.
Parfüm, orta notalara geçerken tozlu bir hal alıyor.
Aşık olduğum parfümlerden olan Dior Dolce Vita'ya göz kırptı. Bendeki bu aşk Sandal ağacı ve şeftalinin ustaca kullanıldığı tüm parfümlere var. Bu bölüm 1. Saatte başlıyor. Eğer Sandal ağacı ve şeftali yanında şeker ya da sadece çiçek olsaydı bu kaliteyi duyumsayamazdınız. Baharatlar bu ikiliye zirve yaptırıyor. Kadife gibi yumuşadı.
Son ve en uzun sizinle kalacağı bölüme geçtiğinizde tamamen çiçeklerlesiniz. Geride kalıyor artık koku. Yediğiniz en hafif sütlaçı hatırlayın. Ben o kokuyu da aldım.
Parfüm baharatlı ama yüzünü batıya dönmüş bir parfüm. Kaliteli koku, yenge kokusu :) ben bu parfümü kullanırım. Spor ayakkabı giymediğim günlere daha çok yakışır . Düğüne, bayrama, toplantıya daha uygun bir parfüm.
Henüz parfüm puanlaması yapacak kadar çok hakim değilim kokuya. Bu yüzden puanlamayı geçiyorum arkadaşlar. Umarım beğenirsiniz.
Son düzenleme: