İnceleme Amouage Sunshine Man

D

daraldım

Misafir
herkese merhaba,
baştan söyliyim henüz herhangi bir parfümün incelemesini yazacak bir tecrübeye sahip bir insan değilim. başlığı açarken inceleme seçebildiğim için seçtim yoksa bu aslında bir çeşit ilk bakış : )
bunun haricinde başka parfümlerin de dekantlarını söyledim. bunları da 2-3 er gün kullanıp yine izlenimlerimi paylaşacam.
amacım aslında size "bakın benim burnum var" mesajını vermekten değil de bir iki yıl sonra dönüp tekrar bu yazılara bakıp kendimi geliştirip geliştiremediğimi görebilmek.
bakalım becerebilecek miyim : )

amouage markası ilk olarak yaklaşık bir yıl önce karşıma çıkmıştı. ilginç bir şekilde önce beymen'de sonra da instagram reklamlarında karşılaştım (ya da tam tersi). alıp koklamadım bile fiyatı yüksekti (hala yüksek :) ).
fakat bu umman menşeili markayı hiç koklamadığım halde nedense aklım (biraz da mesleki hastalık olsa gerek) bundan 4bin yıl önce mezopotamya da kullanılan ilk parfümler aklıma geldi. tabi o zaman parfümlere bakış açısı nasıldı tam olarak bilmiyorum ama mısır bunu alıp dini objeye dönüştürmüştü.
konumuz parfümün tarihi değil tabi ama işte markanın ismi nedense beni buraya götürdü. sanki antik kokulara yöneliyoruz diye bir hisse kavuşmuştum taa dün alıp deneyebilene kadar.
feci halde yanılmış olabilirim : )

öncelikle şişe tasarımına bayıldım
sunshine.png

çok güzel değil mi? bence harika.
hayaller böyle bir şişe iken tabi elimizde böyle bir şey var
20230127_133446.jpg

bundan sonrası için öncelikle şunu söylemeliyim ki, açılışta günebakan çiçeğinin üstüne çiğ düşmüş halinin notaları geliyor arkasından ses geliyor önünden ışık çıkıyor gibi bilgiler verebilecek burun malesef bende yok (tabi şimdilik yoksa çayı koklayıp şekerli mi şekersiz mi söyleyebilirim, bizim de kendimizce bir yeteneğimiz var hani :) ).
o yüzden biraz benzetmeler biraz da hislerle tarif etmeye çalışacam, hatam olursa da affola.

kokuyu ilk sıktığımda hissettiğim şey şu oldu:
ilk iki saniye hiç beklemediğim bir şey çarptı beni, oldukça sert ve keskin geldi burnuma. halbuki beklentim ilk on saniye idi.
o zaman bambaşka bir şeyle karşı karşıya olduğumu anladım. ben kokuya yaklaşırken aklımda olan sıcak bir plajda ağaç altında gölge bulmuş etrafı seyrediyoruz beklentisindeyken, kokuyu ilk sıkınca anladım ki güneş biziz : )

tabi bunu belirteyim. bu sertlik vuruculuk kesinlikle görecelidir. yılların metalcisi olarak, yumuşak şarkı dediğim şeylerde arkadaşlarımın kulaklarından kan geldiğinden ötürü, sert bir açılış dediğim şey tecrubeli arkadaşlar için gayet de yumuşak bir açılış olarak karşılanabilir, saygım sonsuz.

tabi sonra fragrantica'ya baktım, ne halt yemişim diye. sertlik brendiden geliyormuş efendim. hatta brendi ve lavanta o kadar tatlı tatlı geliyor ki diğer kokuları ben yakalayamıyorum bile.

neyse ben kokuyu orama burama sıkıp kendimce "sanki tuzu biraz fazla" diye eğlenirken bir telefon geldi ve apar topar izniğe gitmem gerekti. iki arkadaş araca atlayıp yola çıkarken korktuğum şey olan "ne sıktın üstüne burnum eridi, geri gelmesin diye de burnuma tekme attım" diye yorumuydu ama bir şey demedi neyse ki (belki de kibarlığından sustu, bilemeyiz).
aslında gerçekten de hiç bir zaman üzerime çevremden övgü alma beklentisinde olmadım, esas amaç etrafa kötü kokmamak. bunu bir de milletin burnunu kırmadan yapmak.

daldan dala atlıyorum ama aklıma geldikçe ekleme ihtiyacı duyuyorum, durumu her yönüyle anlatabilmek esas amaç.

izniğe gelince parfümün o ilk baştaki bana göre sert gelen havası gitti. bir de üstü başı değiştirince daha farklı bir koku kaldı ortada. brendi hafifledi o lavanta gitti yerine başka kokular geldi. bu gün ikinci günüm bitti ve yazıyı yazarken ara sıra kolumu koklamaya devam ediyorum. bu ikinci evreyi sevip sevmediğimden halen emin değilim. rahatsız etmiyor ama ne bileyim anlatması zor. sanırım başkasında bunu koklasam rahatsız olmam ama üzerimde bu koku dursun da istemiyorum.

tabi göle girdikten sonra bir duş aldım ama şampuan ya da sabun yok (çünkü çok plansız programsız gittik). üzerimde hala biraz koku vardı. işte bu hali çok daha hafif bir hal almıştı ve bu üçüncü faz kokuyu daha çok sevdim. fakat elbiselerimi tekrar giydiğimde elbiseye sinen koku hala ikinci fazdaydı.
dediğim gibi kötü değil sadece benim havam değil. akşam eve dönüp adam gibi duş alınca koku falan kalmadı tabi.

ertesi gün (yani bu gün). çok az sıkmanın yeterli olacağını anladığım için (işte tecrübeli insan ile tecrübesiz insan farkı :) ) yarım fıs enseme doğru sıkayım dedim (beceremedim). yarımşar da bileklerime sıkayım dedim (beceremedim :D ). fakat ilk açılış dünkü gibi sert ve vurucu gelmedi bu sefer. sanırım neyle karşı karşıya olduğumu bildiğimden oldu. hatta bu sertlik çok daha fazla hoşuma gitti.
yine buram buram kokacaz endişesiyle arabaya bindim. bu sefer yol arkadaşlarım farklıydı ve onlar kokuyu beğendiklerini söylediler. sanırım dozajı bu sefer tutturduk dedim. yarım fıs / çeyrek fıs / tam / 2 katı / depoyu boşalt seçenekleri olan bir atomizer icat etsek tutar mı? sorularıyla güne devam ettim.

gün içinde bir kez daha emin oldum ki kokuyu sıktıktan yaklaşık 20 dakika sonra kokunun geldiği hali ben sevemedim. dediğim gibi, rahatsız edici bir yanı yok. sadece bu koku benim kokum değil. başkasında koklasam zerre rahatsız olmam bile.
peki sonlarına gelince ne oluyor. brendi azaldıkça ortaya daha bir çam gibi bir koku çıkmaya başlıyor. biraz da vanilya (adını koyamamıştım ama fragrantica sağolsun o kurtardı). son hali çok keyifli ama çok cılız. kokuyu almak için bileğimi burnuma dayıyorum anca.

tabi belki bu parfüm için 2 gün kullanmak yeterli değildir. daha uzun süreli kullanımda görüşlerim değişebilir. sırada başka parfümler olduğu için bunu daha uzun bir süre sonra tekrar deneyip, görüşüm değişirse, tekrar bir şeyler yazarım.

sonuç olarak:
bunu ben kullanacak olsam, ilk bahar yaz akşamları, arkadaşlarımla açık havada vakit geçireceğim zamanlarda kullanırdım ama kullanmam : ) onun yerine evde bir arkadaş "akşam arkadaşlarla buluşacam sende parfüm var mı?" dese gönül rahatlığıyla bunu veririm.
kalıcı mı? bence kalıcı. şu kadar saat kalıcılığı var diyemiyorum ama 6 saattir bileğimi kokluyorum ve hala koku var.
yayılımı da bilemiyorum, ama kötü tepki gelmedi.

sanırım ilk denemem bu kadar. bu kokuyu biraz daha uzun süre kullansam söyleyeceklerim değişiklik gösterir mi bilemiyorum. benzer şekilde kokular üzerine tecrübem arttıkça yine görüşlerim değişebilir. bunu zaman gösterir zaten. fakat o zamana kadar ilk görüşlerim bu şekilde.

uzun olduğunun farkındayım ama benim gibi kokuyu merak eden acemiler için fikir verici olmuştur.
 

Sparfume

Perfume Lover
Satış Onaylı
Katılım
2 Nis 2018
Mesajlar
2,000
herkese merhaba,
baştan söyliyim henüz herhangi bir parfümün incelemesini yazacak bir tecrübeye sahip bir insan değilim. başlığı açarken inceleme seçebildiğim için seçtim yoksa bu aslında bir çeşit ilk bakış : )
bunun haricinde başka parfümlerin de dekantlarını söyledim. bunları da 2-3 er gün kullanıp yine izlenimlerimi paylaşacam.
amacım aslında size "bakın benim burnum var" mesajını vermekten değil de bir iki yıl sonra dönüp tekrar bu yazılara bakıp kendimi geliştirip geliştiremediğimi görebilmek.
bakalım becerebilecek miyim : )

amouage markası ilk olarak yaklaşık bir yıl önce karşıma çıkmıştı. ilginç bir şekilde önce beymen'de sonra da instagram reklamlarında karşılaştım (ya da tam tersi). alıp koklamadım bile fiyatı yüksekti (hala yüksek :) ).
fakat bu umman menşeili markayı hiç koklamadığım halde nedense aklım (biraz da mesleki hastalık olsa gerek) bundan 4bin yıl önce mezopotamya da kullanılan ilk parfümler aklıma geldi. tabi o zaman parfümlere bakış açısı nasıldı tam olarak bilmiyorum ama mısır bunu alıp dini objeye dönüştürmüştü.
konumuz parfümün tarihi değil tabi ama işte markanın ismi nedense beni buraya götürdü. sanki antik kokulara yöneliyoruz diye bir hisse kavuşmuştum taa dün alıp deneyebilene kadar.
feci halde yanılmış olabilirim : )

öncelikle şişe tasarımına bayıldım
Ekli dosyayı görüntüle 20271
çok güzel değil mi? bence harika.
hayaller böyle bir şişe iken tabi elimizde böyle bir şey var
Ekli dosyayı görüntüle 20272

bundan sonrası için öncelikle şunu söylemeliyim ki, açılışta günebakan çiçeğinin üstüne çiğ düşmüş halinin notaları geliyor arkasından ses geliyor önünden ışık çıkıyor gibi bilgiler verebilecek burun malesef bende yok (tabi şimdilik yoksa çayı koklayıp şekerli mi şekersiz mi söyleyebilirim, bizim de kendimizce bir yeteneğimiz var hani :) ).
o yüzden biraz benzetmeler biraz da hislerle tarif etmeye çalışacam, hatam olursa da affola.

kokuyu ilk sıktığımda hissettiğim şey şu oldu:
ilk iki saniye hiç beklemediğim bir şey çarptı beni, oldukça sert ve keskin geldi burnuma. halbuki beklentim ilk on saniye idi.
o zaman bambaşka bir şeyle karşı karşıya olduğumu anladım. ben kokuya yaklaşırken aklımda olan sıcak bir plajda ağaç altında gölge bulmuş etrafı seyrediyoruz beklentisindeyken, kokuyu ilk sıkınca anladım ki güneş biziz : )

tabi bunu belirteyim. bu sertlik vuruculuk kesinlikle görecelidir. yılların metalcisi olarak, yumuşak şarkı dediğim şeylerde arkadaşlarımın kulaklarından kan geldiğinden ötürü, sert bir açılış dediğim şey tecrubeli arkadaşlar için gayet de yumuşak bir açılış olarak karşılanabilir, saygım sonsuz.

tabi sonra fragrantica'ya baktım, ne halt yemişim diye. sertlik brendiden geliyormuş efendim. hatta brendi ve lavanta o kadar tatlı tatlı geliyor ki diğer kokuları ben yakalayamıyorum bile.

neyse ben kokuyu orama burama sıkıp kendimce "sanki tuzu biraz fazla" diye eğlenirken bir telefon geldi ve apar topar izniğe gitmem gerekti. iki arkadaş araca atlayıp yola çıkarken korktuğum şey olan "ne sıktın üstüne burnum eridi, geri gelmesin diye de burnuma tekme attım" diye yorumuydu ama bir şey demedi neyse ki (belki de kibarlığından sustu, bilemeyiz).
aslında gerçekten de hiç bir zaman üzerime çevremden övgü alma beklentisinde olmadım, esas amaç etrafa kötü kokmamak. bunu bir de milletin burnunu kırmadan yapmak.

daldan dala atlıyorum ama aklıma geldikçe ekleme ihtiyacı duyuyorum, durumu her yönüyle anlatabilmek esas amaç.

izniğe gelince parfümün o ilk baştaki bana göre sert gelen havası gitti. bir de üstü başı değiştirince daha farklı bir koku kaldı ortada. brendi hafifledi o lavanta gitti yerine başka kokular geldi. bu gün ikinci günüm bitti ve yazıyı yazarken ara sıra kolumu koklamaya devam ediyorum. bu ikinci evreyi sevip sevmediğimden halen emin değilim. rahatsız etmiyor ama ne bileyim anlatması zor. sanırım başkasında bunu koklasam rahatsız olmam ama üzerimde bu koku dursun da istemiyorum.

tabi göle girdikten sonra bir duş aldım ama şampuan ya da sabun yok (çünkü çok plansız programsız gittik). üzerimde hala biraz koku vardı. işte bu hali çok daha hafif bir hal almıştı ve bu üçüncü faz kokuyu daha çok sevdim. fakat elbiselerimi tekrar giydiğimde elbiseye sinen koku hala ikinci fazdaydı.
dediğim gibi kötü değil sadece benim havam değil. akşam eve dönüp adam gibi duş alınca koku falan kalmadı tabi.

ertesi gün (yani bu gün). çok az sıkmanın yeterli olacağını anladığım için (işte tecrübeli insan ile tecrübesiz insan farkı :) ) yarım fıs enseme doğru sıkayım dedim (beceremedim). yarımşar da bileklerime sıkayım dedim (beceremedim :D ). fakat ilk açılış dünkü gibi sert ve vurucu gelmedi bu sefer. sanırım neyle karşı karşıya olduğumu bildiğimden oldu. hatta bu sertlik çok daha fazla hoşuma gitti.
yine buram buram kokacaz endişesiyle arabaya bindim. bu sefer yol arkadaşlarım farklıydı ve onlar kokuyu beğendiklerini söylediler. sanırım dozajı bu sefer tutturduk dedim. yarım fıs / çeyrek fıs / tam / 2 katı / depoyu boşalt seçenekleri olan bir atomizer icat etsek tutar mı? sorularıyla güne devam ettim.

gün içinde bir kez daha emin oldum ki kokuyu sıktıktan yaklaşık 20 dakika sonra kokunun geldiği hali ben sevemedim. dediğim gibi, rahatsız edici bir yanı yok. sadece bu koku benim kokum değil. başkasında koklasam zerre rahatsız olmam bile.
peki sonlarına gelince ne oluyor. brendi azaldıkça ortaya daha bir çam gibi bir koku çıkmaya başlıyor. biraz da vanilya (adını koyamamıştım ama fragrantica sağolsun o kurtardı). son hali çok keyifli ama çok cılız. kokuyu almak için bileğimi burnuma dayıyorum anca.

tabi belki bu parfüm için 2 gün kullanmak yeterli değildir. daha uzun süreli kullanımda görüşlerim değişebilir. sırada başka parfümler olduğu için bunu daha uzun bir süre sonra tekrar deneyip, görüşüm değişirse, tekrar bir şeyler yazarım.

sonuç olarak:
bunu ben kullanacak olsam, ilk bahar yaz akşamları, arkadaşlarımla açık havada vakit geçireceğim zamanlarda kullanırdım ama kullanmam : ) onun yerine evde bir arkadaş "akşam arkadaşlarla buluşacam sende parfüm var mı?" dese gönül rahatlığıyla bunu veririm.
kalıcı mı? bence kalıcı. şu kadar saat kalıcılığı var diyemiyorum ama 6 saattir bileğimi kokluyorum ve hala koku var.
yayılımı da bilemiyorum, ama kötü tepki gelmedi.

sanırım ilk denemem bu kadar. bu kokuyu biraz daha uzun süre kullansam söyleyeceklerim değişiklik gösterir mi bilemiyorum. benzer şekilde kokular üzerine tecrübem arttıkça yine görüşlerim değişebilir. bunu zaman gösterir zaten. fakat o zamana kadar ilk görüşlerim bu şekilde.

uzun olduğunun farkındayım ama benim gibi kokuyu merak eden acemiler için fikir verici olmuştur.
Kaleminize saglik... Oncelikle rahat olun..Ne kimse kimseyi yargilar ne de bisey de bilmiyor der burada... Zaten hepimiz bir yerden basladik basliyoruz... Zamanla burnumun algisi degisse de her yeni kokuda kendimi comez hissediyorum.. Olumsuz düşünce de olanlari onemsemiyor ok olabilir diyip geçiyorum.. İcimden neyi paylaşmak geliyorsa onu yaziyorum... Bazen ogluma ozlemimi. Bazen askima hayranligimi... Mış gibi yapmamak, ukala olmamak, samimi olmak yeterli benim icin baskasini bilemem... Okuyup geciyorda olabilir... Çok güzel arkadaslar hatta ruhumun eksik parcasini buradan bulmus biri olarak forumumuzu seviyorum... Hissettiklerinizi paylasin takilmayin...Guzel kokulu bol denemeli gunler...

CPH2219 cihazımdan Tapatalk kullanılarak gönderildi
 
D

daraldım

Misafir
Kaleminize saglik... Oncelikle rahat olun..Ne kimse kimseyi yargilar ne de bisey de bilmiyor der burada... Zaten hepimiz bir yerden basladik basliyoruz... Zamanla burnumun algisi degisse de her yeni kokuda kendimi comez hissediyorum.. Olumsuz düşünce de olanlari onemsemiyor ok olabilir diyip geçiyorum.. İcimden neyi paylaşmak geliyorsa onu yaziyorum... Bazen ogluma ozlemimi. Bazen askima hayranligimi... Mış gibi yapmamak, ukala olmamak, samimi olmak yeterli benim icin baskasini bilemem... Okuyup geciyorda olabilir... Çok güzel arkadaslar hatta ruhumun eksik parcasini buradan bulmus biri olarak forumumuzu seviyorum... Hissettiklerinizi paylasin takilmayin...Guzel kokulu bol denemeli gunler...

CPH2219 cihazımdan Tapatalk kullanılarak gönderildi
yorumunuz için çok teşekkür ederim. zaten dediğiniz gibi burdaki insanların samimiyetine güvenmesem bu yakında yazacağım yazılar gibi konulara hiç girişmezdim : )
 

chypre

Perfume Lover
Satış Onaylı
Katılım
15 Kas 2016
Mesajlar
4,560
Kaleminize sağlık …
Bu arada aklıma geldi yazmasam olmazdı :)

Ain't no sunshine when she's gone
It's not warm when she's away
Ain't no sunshine when she's gone
And she's always gone too long…
 
Üst